Kaçakçılık suçunda kullanılan Gemiye el konulması nedeni ile mülkiyet hakkı ihlal edilmez

vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff2548010000002101000001000200

Olaylar

Basvurucu, yurtdisinda kurulu bir sirkettir. Sirketin olay tarihindeki ortaklarindan biri M.H.dir. Basvurucunun donatani oldugu geminin akaryakit kaçakçiliginda kullanildigi gerekçesiyle gemi hakkinda Sulh Ceza Mahkemesince elkoyma karari verilmistir. Cumhuriyet Bassavciligi (Bassavcilik) sahte manifesto ve konsimento düzenlemek suretiyle akaryakit kaçakçiligi ve resmî belgede fiilî sahtecilik suçlarini isledigi gerekçesiyle M.H. aleyhine kamu davasi açmistir.

1. Agir Ceza Mahkemesi M.H.nin mahkûmiyetine karar vermistir. Mahkeme ayrica geminin karar kesinlestiginde sirkete iadesine hükmetmistir. Ilk derece mahkemesi karari Yargitay tarafindan onanmistir. Elkoyma tedbiri basvurucu yönünden 3 yil 7 ay 7 gün sürmüstür.

Basvurucunun açtigi tazminat davasi reddedilmistir. Kararin gerekçesinde, el koymanin mevcut suç süphesi ve sanik hakkinda verilen mahkûmiyet karari dikkate alindiginda hakli oldugu belirtilmistir. Sanik M.H.nin suç tarihinde basvurucu Sirketin hissedari olduguna isaret eden Mahkeme, sanik ile gemi sahibi arasinda organik bag bulundugu kanaatine varildigini ifade etmistir. Mahkeme, bu sebeple devletin tazminat sorumlulugunun dogmadigini kabul etmistir.

Iddialar

Basvurucu, suçta kullanildigi gerekçesiyle el konulan ancak sonradan iadesine hükmedilen geminin kullanilamamasindan kaynaklanan zararin karsilanmamasi nedeniyle mülkiyet hakkinin ihlal edildigini ileri sürmüstür.

Mahkemenin Degerlendirmesi

Suçta kullanildigi hususunda süphe bulunan gemiye el konulmasinin muhtemel bir müsaderenin güvence altina alinmasi amaci bakimindan elverisli oldugu açiktir. 1. Agir Ceza Mahkemesi mahkûmiyet kararinda basvurucunun suça istirak ettigine dair bir delilin bulunmadigini kabul etmis ise de elkoyma tedbirinin gerekliligi degerlendirilirken elkoyma tarihindeki kosullar gözönünde bulundurulmalidir.

Suçun islendigi tarihte kamu makamlarinin basvurucunun M.H.nin gemiyi suçta kullanacagini bildiginden süphelenmelerinde haksiz olduklari söylenemez. Basvurucunun geminin suçta kullanilacagini bilmedigi ancak ilk derece mahkemesindeki yargilamanin sonucunda anlasilmistir. Tüm bunlar ve kamu makamlarinin bu alandaki takdir yetkisi dikkate alindiginda müdahalenin gerekliligi hususunda kamu makamlarinca yapilan degerlendirmenin aksine bir sonuca ulasmayi gerektirecek bir neden bulunmamaktadir.

Gemiye fiilen el konulmasi nedeniyle geminin basvurucu tarafindan ticari faaliyette kullanilamadigi ve dolayisiyla bu durumun basvurucuya belli ölçüde külfet yükledigi açiktir. Bununla birlikte kamu makamlarinin tazminat yükümlülügünün dogdugundan söz edilebilmesi için yüklenen külfetin kaçinilmaz olanin ötesine geçmesi gerekir.

Mahkemedeki yargilamaya sunulan bilirkisi raporlarinda geminin teknik yönden yetersiz oldugu ve sertifikalarinin süresinin doldugu, ayrica yasi itibariyla tam kapasiteyle ve tüm yil çalismasinin mümkün olmadigi yolundaki tespitler yer almistir.

Elkoyma tedbiri basvurucu yönünden 3 yil 7 ay 7 gün sürmüstür. Basvurucu ile M.H. arasindaki iliskinin niteligi gözetildiginde basvurucunun iyi niyetli olup olmadiginin tespit edilip yargisal kesinlige kavusturulmasinin yaklasik üç buçuk yil sürmüs olmasinin makul oldugu degerlendirilmistir. Ayrica varilan bu sonucun Anayasa Mahkemesinin malikin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin geçici bir tedbir olarak sinirlandirilmasi sonucunu doguran koruma tedbirlerinin süresiyle ilgili olarak belirledigi ilkelerle de uyumlu oldugu görülmüstür.

Sonuç olarak basvurucunun suçta kullanilan gemisine el konulmasi sebebiyle basvurucuya tazminat ödenmemesinin -basvurucunun fiili ve tedbirin süresi dikkate alindiginda- basvurucuya katlanmasi gerekenin ötesinde bir külfet yüklemedigi degerlendirilmistir.

Basvurucunun mülkiyet hakkindan yararlanmasindaki bireysel yarar ile suçla mücadeledeki kamusal yarar arasindaki dengenin saglandigi, tazminat ödenmemesinin bir dengesizlige yol açmadigi ve mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin ölçülü oldugu kanaatine ulasilmistir.

Anayasa Mahkemesi açiklanan gerekçelerle mülkiyet hakkinin ihlal edilmedigine karar vermistir.

TÜRKIYE CUMHURIYETI

ANAYASA MAHKEMESI

 

 

IKINCI BÖLÜM

 

KARAR

 

D.C. BASVURUSU

(Basvuru Numarasi: 2018/13863)

 

Karar Tarihi: 16/6/2021

R.G. Tarih ve Sayi: 28/9/2021-31612

 

IKINCI BÖLÜM

 

KARAR

GIZLILIK TALEBI KABUL

 

Baskan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Ridvan GÜLEÇ

 

 

Yildiz SEFERINOGLU

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Basvurucu

:

D.C.

Vekili

:

Av. Ata ÖVER

 

I. BASVURUNUN KONUSU

1. Basvuru, suçta kullanildigi gerekçesiyle el konulan ancak sonradan iadesine hükmedilen geminin kullanilamamasindan kaynaklanan zararin karsilanmamasi nedeniyle mülkiyet hakkinin ihlal edildigi iddiasina iliskindir.

II. BASVURU SÜRECI

2. Basvuru 4/5/2018 tarihinde yapilmistir.

3. Basvuru, basvuru formu ve eklerinin idari yönden yapilan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmustur.

4. Komisyonca basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar verilmistir.

5. Bölüm Baskani tarafindan basvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapilmasina karar verilmistir.

6. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina (Bakanlik) gönderilmistir. Bakanlik, görüsünü bildirmistir.

7. Basvurucu, Bakanligin görüsüne karsi beyanda bulunmustur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Basvuru formu ve eklerinde ifade edildigi sekliyle ilgili olaylar özetle söyledir:

9. Basvurucu, Marshall Adalari Cumhuriyeti'nde kurulu bir sirkettir. Sirketin olay tarihindeki ortaklarindan biri M.H.dir. Olay tarihinde M.H. ayni zamanda G. Petrol Depoculuk Sanayi ve Ticaret Limitet Sirketinin de (G. Limitet Sirketi) ortagi ve temsilcisidir.

A. Ceza Sorusturmasina Iliskin Süreç

10. Basvurucu Sirketin donatani oldugu Panama bandirali Chernomores isimli gemide tasinan 1.852,681 metrik ton LPG cinsi esyanin Gebze’de bulunan Petrokimya Ihtisas Gümrügü tarafindan ithal edilmesi gerektigi hâlde Derince Limani'nda bulunan G. Limitet Sirketinin tesislerine bosaltilmak istendigi iddialariyla ilgili olarak sorusturma baslatilmistir.

11. Kocaeli 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 10/7/2008 tarihli karariyla gemiye el konulmasina karar verilmistir. Basvurucunun iddiasina göre gemiye ve içindeki esyaya 31/12/2007 tarihinde Derince Liman Müdürlügü tarafindan hâkim karari olmaksizin fiilen el konulmustur ancak gemiye 10/7/2008 tarihinden önce el konulduguna iliskin olarak herhangi bir belge basvuru formuna eklenmemistir.

12. Kocaeli Cumhuriyet Bassavciliginca (Bassavcilik) 24/2/2009 tarihli iddianameyle sahte manifesto ve konsimento düzenlemek suretiyle akaryakit kaçakçiligi ve resmî belgede fiili sahtecilik suçlarini isledigi gerekçesiyle M.H. aleyhine Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesinde kamu davasi açilmistir. Iddianamede, M.H.nin basvurucuya ait gemide tasinan 1.852,681 metrik ton LPG esyasinin 858.650 metrik tonluk kismini Derince Limani'na bosaltacakmis gibi gerçege aykiri manifesto ve konsimentoyla islem yapmaya çalistigi belirtilmistir. Iddianamede LPG esyasinin tamaminin M.H.nin ortagi oldugu G. Limitet Sirketinin Derince Limani'ndaki tesislerine bosaltildigi ve bu suretle gümrük islemleri yapilmaksizin 1.852.681 metrik ton LPG esyasini Türkiye'ye sokmaya tesebbüs ettigi ifade edilmistir.

13. Basvurucu 10/2/2010 tarihli durusmada davaya katilma talebinde bulunmustur. Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesi basvurucunun katilma talebini kabul etmistir.

14. Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesin 24/9/2010 tarihli karariyla M.H.nin 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayili Kaçakçilikla Mücadele Kanunu'nun 3. maddesinin (1) numarali fikrasina muhalefet etme ve özel belgede sahtecilik suçlarindan mahkûmiyetine karar vermistir. Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesi ayrica geminin karar kesinlestiginde sirkete iadesine hükmetmistir. Kararin gerekçesinde özetle sunlar ifade edilmistir:

i. Sanik M.H. suç tarihinde G. Limitet Sirketinin müdürüdür. Dava konusu LPG Oxton unvanli sirket ile gemi donatani basvurucu arasinda akdedilen 8/2/2007 tarihli satis sözlesmesine istinaden Ukrayna'nin Reni Limani'ndan ihtilaf konusu gemiye yüklenmistir. Oxton Sirketi tarafindan esyanin G. Limitet Sirketine satisi taahhüt edilmistir. Sözlesmeye göre yük Derince Limani'nda bosaltilacaktir. Yine sözlesmede yükün 1.900 metrik ton LPG oldugu belirtilmistir. Dava konusu yüke iliskin 19/2/2007 tarihli orijinal konsimentoda da malin yükleteni ve gönderileni Oxton Sirketi, yükleme limani Llichievsk ve Reni-Ukrayna, bosaltma limani ise Türkiye'deki güvenli bir liman olarak gösterilmistir.

ii. Suç tarihinde basvurucunun hissedarlarindan olan sanik, dava konusu gemi ve yükü önce Zonguldak Filyos Limani'na yönlendirmis ancak bu limanin ihtisas gümrügü olmamasi sebebiyle malin tahliyesine izin verilmemistir. Bunun üzerine sanik, gemiyi Derince Limani'na getirmistir. Sanik LPG depolama ve dagitim faaliyetiyle ugrasan K. Anonim Sirketine gerçege aykiri özet beyan verdirerek LPG'yi Türkiye'ye sokmaya çalismistir. Gümrük yetkililerine verilen 19/4/2007 tarihli özet beyanda geminin çikis yeri Romanya, yükünün brüt agirligi toplam 858.650 metrik ton, yükün göndereni basvurucu, gönderileni K. Anonim Sirketi olarak gösterilmistir. Sevkiyata iliskin belgelerde farkliliklar bulundugunun Derince Gümrük Müdürlügü yetkililerinin dikkatini çekmesi üzerine suç ihbarinda bulunulmustur.

iii. Bu sekilde özetlenen olayda sanigin suça konu LPG cinsi esyayi, ihtisas gümrügü olmamasi sebebiyle gümrük islemlerinin yapilmasi mümkün olmayan bir limandan sahte manifestolar ve konsimentolar ile gümrük islemlerini yapmaksizin yurda sokmaya tesebbüs ettigi sabittir.

iv. Donatan sirketin sanigin eylemine istirak ettigine dair delil bulunmadigindan geminin basvurucuya iadesi gerekmistir.

15. Yargitay 7. Ceza Dairesi 27/3/2013 tarihli karariyla ilk derece mahkemesi kararini düzelterek onamistir. Kararin düzeltilen kisminda gemide bulunan 858.650 metrik ton LPG'nin müsaderesine hükmedilmistir.

16. Kararin kesinlestigi hususu 15/8/2013 tarihinde basvurucuya bildirilmistir. Basvurucu 19/8/2013 tarihinde geminin teslimi için Dogu Marmara Gümrük ve Ticaret Müdürlügüne basvurmustur. Ancak gemideki yükün bosaltilmamis olmasi sebebiyle teslime hazir hâle gelmedigi belirtilerek talep yerine getirilmemistir. Basvurucunun beyanina göre LPG'nin tahliyesi 3/3/2014 tarihinde saglanmis ve gemi ancak bu tarihte iade edilebilir hâle gelmistir.

B. Tazminat Davasina Iliskin Süreç

17. Basvurucu 31/10/2013 tarihinde Kocaeli 3. Agir Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayili Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi uyarinca tazminat davasi açmistir. Dava dilekçesinde basvurucu, gemiye 31/12/2007 tarihinden itibaren fiilen, 10/7/2008 tarihi itibariyla da hâkim karariyla haksiz olarak el konuldugunu belirtmis; el koyma müddetince geminin çalistirilamamasindan kaynaklanan toplam 43.956.000 TL zararin tazmin edilmesini talep etmistir.

18. Mahkeme tarafindan 24/1/2014 tarihinde geminin bulundugu yerde bilirkisilerle birlikte kesif yapilmistir. Bilirkisi heyeti tarafindan düzenlenen 21/4/2014 tarihli raporda olay tarihinde 29 yasinda olan gemiye el konulma tarihi olan 19/4/2007'den sonra geminin devamli olarak çalisabilecegine iliskin belge sunulmadigi için zarar hesaplamasi yapilamayacagi belirtilmistir. Raporda, geminin sertifikalarinin süresinin 2006 yili sonunda doldugu ve teknik yetersizlikler nedeniyle 2006 yilinda çesitli limanlarda alikonuldugu ifade edilmistir. Raporda ayrica bu tür gemilerin kullanim ömrünün otuz yil oldugu ve ancak Karadeniz ve Dogu Akdeniz limanlarinda çalisabilecegi, tüm yil boyunca çalismasinin da mümkün olmadigi notu yer almaktadir. Mahkeme talimat yoluyla ikinci bir bilirkisi heyetinden rapor aldirmistir. Ikinci bilirkisi heyetince düzenlenen 21/9/2015 tarihli raporda da bu tür gemilerin 2007 ve 2008 yillarinda ayda/yilda ortalama kaç saat çalisacagina iliskin belge bulunmamasi sebebiyle hesaplama yapilamayacagi ifade edilmistir.

19. Yargilama sirasinda A. Limitet Sirketi 30/9/2014 tarihli dilekçesiyle müdahale talebinde bulunmustur. Müdahale dilekçesinde geminin Körfez Icra Müdürlügünün 2010/2181 numarali dosyasinda icra takibine konu oldugu, icra sonucu geminin 10/2/2011 tarihinde alacagina mahsuben T.B.B.ye ihale edildigi belirtilmistir. Dilekçede, T.B.B.nin 16/8/2012 tarihli satis ve alacagin temliki sözlesmesi ile gemiyi sirketlerine sattigi ve tazminat davasindan dogan alacagin kendilerine ödenmesi gerektigi ifade edilmistir. Bakanlik görüsünde belirtildigine göre A. Limitet Sirketi bu iddialarini destekleyen belgeleri dosyaya eklemis ve Mahkeme bu belgeleri degerlendirerek 20/1/2015 tarihli celsede müdahale talebinin kabulüne karar vermistir.

20. Mahkeme 3/11/2015 tarihli karariyla davayi reddetmistir. Kararin gerekçesinde, davaya konu geminin elkoyma kararindan önce verilmis olan seferden men karari geregince limanda bekletildigi vurgulanmistir. Kararda, elkoymanin mevcut suç süphesi ve sanik hakkinda verilen mahkûmiyet karari kapsaminda hakli oldugunun kabul edildigi belirtilmistir. Sanik M.H.nin suç tarihinde basvurucu Sirketin hissedari olduguna isaret eden Mahkeme, sanigin bu kapsamda basvurucu adina Oxton Sirketi ile sözlesme dahi imzaladigina dikkat çekerek gemi sahibi ile arasinda organik bag bulundugu kanaatine varildigini ifade etmistir. Mahkeme son olarak 5271 sayili Kanun'un 141. maddesi uyarinca Hazinenin sorumlulugunun sartlari olusmasa da basvurucunun M.H. aleyhine tazminat davasi açabilecegine vurgu yapmistir.

21. Basvurucu bu karara karsi temyiz yoluna basvurmustur. Yargitay 12. Hukuk Dairesi 6/11/2017 tarihli karariyla mahkeme kararini onamistir. Basvurucu; onama kararinin teblig edilmedigini, karardan 3/5/2018 tarihinde haberdar oldugunu belirtmistir.

22. Basvurucu 4/5/2018 tarihinde bireysel basvuruda bulunmustur.

IV. ILGILI HUKUK

23. Ilgili ulusal ve uluslararasi hukuk için bkz. Hanife Ensaroglu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, §§ 25-40.

V. INCELEME VE GEREKÇE

24. Mahkemenin 16/6/2021 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü:

A. Basvurucunun Iddialari ve Bakanlik Görüsü

25. Basvurucu, tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkinin ihlal edildigini ileri sürmüstür. Basvurucu; Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesi tarafindan gemi hakkinda müsadere karari verilmeyip iadesine hükmedildigine göre iyi niyetli oldugunun kabul edildigini, bu durumda Mahkemenin M.H. ile arasinda organik bag bulundugu tespitinin kabul edilmesinin mümkün olmadigini belirtmistir. Basvurucu ayrica Mahkemenin zararin M.H.ye karsi açilacak bir davayla tazmininin istenebilecegi görüsünün Yargitay içtihadiyla uyusmadigini, M.H. aleyhine açilacak davada devletin sorumlulugunun tartisilamayacagini ifade etmistir. Basvurucu, yargilamanin alti yildan fazla sürede sonuçlandirilmasindan ve kararin kesinlesmesinden sonra da gemideki yakitin henüz bosaltilmadigi gerekçesiyle teslim edilmemesinden devletin sorumlu oldugunu savunmustur. Basvurucu son olarak devletin daha hizli bir yargilama yapip zararin büyümesini önlemesi mümkün oldugu gibi teminat karsiligi gemiyi serbest birakma seçenegini de tercih etmesinin olasi bulundugunu iddia etmistir.

26. Bakanlik görüsünde,

i. Geminin 2010 yilinda konu oldugu icra takibi sonucu alacagina mahsuben T.B.B.ye 10/2/2011 tarihinde ihale edildigi ve ihalenin 17/2/2012 tarihinde kesinlestigi, T.B.B.nin de 16/8/2012 tarihinde noterde imzalanan sözlesme ile gemiyi tüm hak ve talepleri ile birlikte A. Limitet Sirketine devrettigi belirtilmistir. Geminin mülkiyetinin 2012 yilinda kesin olarak basvurucunun elinden çikmis olmasi sebebiyle magdur statüsünün bulunup bulunmadiginin tartisilmasi gerektigi ifade edilmistir.

ii. 21/4/2014 tarihli bilirkisi raporunda; geminin teknik yetersizlikler nedeniyle 2006 yilinda çesitli limanlarda alikonulduguna ve 2006 yili sonu itibariyla sefere iliskin sertifika sürelerinin dolmus olduguna, basvuru konusu gemi gibi otuz yas üstü gemilerin hurdaya çikarildigi ve söküldügü tespitlerinin yapildigina dikkat çekilmistir. Elkoyma tarihinden önce geminin sertifika sürelerinin doldugu ve sefere uygun olmadigi tespitleri dikkate alindiginda elkoyma nedeniyle basvurucunun magduriyetinin bulunmadigi degerlendirilmistir.

iii. Suçla mücadele gibi zor bir alanda hangi tedbirlerin gerekli olup olmadiginin degerlendirilmesinin öncelikli olarak ilgili kamu makamlarinin yetkisinde oldugu, bu alanda ne gibi tedbirlerin alinmasi gerektigi hakkinda sorumlu ve yetkili otoritelerin daha isabetli karar verebilecek konumda olduklari belirtilmistir. Somut olayda sanik M.H.nin kanuna aykiri sekilde yurda LPG cinsi mali sokmaya çalistigi, bu eylem için söz konusu gemiyi araci kullandigi, bu hususlarin ceza davasi ile kesinlestigi ve bu sahsin basvurucu Sirket ile organik baginin bulundugunun tespit edildigi ifade edilmis; bunlar dikkate alindiginda kamu makamlarinin takdir marjlarini asmadigi görüsü açiklanmistir.

iv. Somut olayda geminin mülkiyetinin tartismali olmasi yönüyle olayin Hanife Ensaroglu kararindaki olaydan farklilastigi iddia edilmistir. Avrupa Insan Haklari Mahkemesinin (AIHM) Yasar v. Romania (B. No: 64863/13, 26/11/2019) basvurusuna atifta bulunularak müdahalenin ölçülü oldugu savunulmustur.

27. Basvurucu, Bakanlik görüsüne karsi beyaninda basvuru formundaki iddialara ek olarak geminin iadesine hak kazanildigi tarihin yükün tahliye edildigi 3/3/2014 olarak kabulü gerektigini belirtmistir. Basvurucu, geminin icrada satilmis olmasinin -geminin 4-5 yil kullanilamadigi gözetildiginde- devletin sorumlulugunu ortadan kaldirmayacagini ifade etmistir. Bilirkisi raporundaki tespitlere yönelik olarak basvurucu, söz konusu raporda belirtilen eksikliklerin Mahkeme tarafindan arastirilmadigina dikkat çekmistir. Basvurucu ayrica Bakanligin geminin icrada satildigi iddiasina yönelik olarak ihalenin kesinlestigi 17/2/2012 tarihinden önce geminin mülkiyetinin kendisinde bulundugunu, bu tarihten önceki 4-5 yillik dönemde gemi üzerinde tasarrufta bulunamadigini vurgulamistir. Basvurucu son olarak basvurunun kosullarinin Hanife Ensaroglu kararindakinden farkli olmadigini belirtmistir.

B. Degerlendirme

28. Anayasa'nin iddianin degerlendirilmesinde dayanak alinacak "Mülkiyet hakki" kenar baslikli 35. maddesi söyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarina sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yarari amaciyla, kanunla sinirlanabilir.

Mülkiyet hakkinin kullanilmasi toplum yararina aykiri olamaz."

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. Bakanlik iki nedenden dolayi basvurucunun magdur statüsünün bulunmadigini öne sürmüstür. Bakanliga göre geminin 17/2/2012 tarihinde basvurucunun mülkiyetinden çikmis olmasi, seferde kullanilmasinin teknik ve hukuki nedenlerle mümkün olmamasi sebebiyle basvurucunun magdur statüsü bulunmamaktadir.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun’un "Bireysel basvuru hakkina sahip olanlar" kenar baslikli 46. maddesinin (1) numarali fikrasi uyarinca bireysel basvuru ancak ihlale yol açtigi ileri sürülen islem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kisisel bir hakki dogrudan etkilenenler tarafindan yapilabilir.

31. Buna göre bir kisinin Anayasa Mahkemesine bireysel basvuruda bulunabilmesi için üç temel ön kosulun birlikte bulunmasi gerekmektedir. Bunlar, basvuruya konu edilen kamu gücü eylem veya isleminden ya da ihmalinden basvurucunun güncel bir hakki nedeniyle kisisel olarak ve dogrudan etkilenmesidir. Bu çerçevede ortaya çikan sonuç nedeniyle basvurucunun magdur oldugunu ileri sürmesi gerekir (Onur Doganay, B. No: 2013/1977, 9/1/2014, § 42).

32. Gemi hakkinda elkoyma kararinin verildigi 10/7/2008 tarihinde geminin mülkiyetinin basvurucuya ait olduguyla ilgili olarak bir ihtilaf bulunmamaktadir. Geminin 17/2/2012 tarihinde basvurucunun mülkiyetinden çikmis olmasi elkoyma biçimindeki müdahalenin 10/7/2008-17/2/2012 tarihleri arasindaki magdurunun basvurucu oldugu gerçegini degistirmemektedir. Öte yandan geminin teknik ve hukuki olarak sefere uygun olup olmadigi sorunu magduriyetin varligiyla ilgili degil müdahalenin esasiyla ilgili bir mesele olarak degerlendirilmistir. Dolayisiyla Bakanligin basvurucunun magdur statüsüyle ilgili iddialarinin reddi gerekir.

33. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan mülkiyet hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Mülkün Varligi

34. Basvuruya konu geminin 17/2/2012 tarihine kadar basvurucunun mülkiyetinde bulundugu açik olduguna göre mülkün varligiyla ilgili olarak bir ihtilaf bulunmamaktadir.

b. Müdahalenin Varligi ve Türü

35. Anayasa’nin 35. maddesi ile mülkiyet hakkina temas eden diger hükümleri birlikte degerlendirildiginde Anayasa'nin mülkiyet hakkina müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettigi görülmektedir. Buna göre Anayasa'nin 35. maddesinin birinci fikrasinda, herkesin mülkiyet hakkina sahip oldugu belirtilmek suretiyle mülkten barisçil yararlanma hakkina yer verilmis; ikinci fikrasinda da mülkten barisçil yararlanma hakkina müdahalenin çerçevesi belirlenmistir. Maddenin ikinci fikrasinda genel olarak mülkiyet hakkinin hangi kosullarda sinirlanabilecegi belirlenerek ayni zamanda mülkten yoksun birakmanin sartlarinin genel çerçevesi de çizilmistir. Maddenin son fikrasinda ise mülkiyet hakkinin kullaniminin toplum yararina aykiri olamayacagi kurala baglanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanimini kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân saglanmistir. Anayasa'nin diger bazi maddelerinde de devlet tarafindan mülkiyetin kontrolüne imkân taniyan özel hükümlere yer verilmistir. Ayrica belirtmek gerekir ki mülkten yoksun birakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkina müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).

36. Elkoyma tedbiri, suç isnadi kapsaminda uygulanan geçici bir koruma tedbiri mahiyetindedir. Basvurucunun geçici bir süreyle de olsa mülkünden yoksun birakilmasinin mülkiyet hakkina müdahale teskil ettigi kuskusuzdur. Müdahalenin türünün ise yol açtigi sonuçlar yaninda amaci da gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir. Somut olayda elkoyma tedbirinin uygulanmasiyla basvurucu, mülkünden bütünüyle yoksun birakilmis degildir. Basvurucunun donatani oldugu geminin akaryakit kaçakçiliginda kullanildigi gerekçesiyle gemiye el konulmustur. Dolayisiyla esas itibariyla toplum yararina aykiri olarak suçta kullanilmasinin önlenmesi amaciyla mülkün kontrolü söz konusu olduguna göre basvurucunun mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin mülkiyetin kullaniminin kontrolüne veya düzenlenmesine iliskin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki degerlendirme için bkz. Hanife Ensaroglu, § 52).

c. Müdahalenin Ihlal Olusturup Olusturmadigi

37. Anayasa'nin 13. maddesi söyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksizin yalnizca Anayasanin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar, Anayasanin sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykiri olamaz."

38. Anayasa’nin 35. maddesinde mülkiyet hakki sinirsiz bir hak olarak düzenlenmemis, bu hakkin kamu yarari amaciyla ve kanunla sinirlandirilabilecegi öngörülmüstür. Mülkiyet hakkina müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasina iliskin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nin 13. maddesinin de gözönünde bulundurulmasi gerekmektedir. Dolayisiyla mülkiyet hakkina yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanmasi, kamu yarari amaci tasimasi ve ayrica ölçülülük ilkesi gözetilerek yapilmasi gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

i. Kanunilik

39. Mülkiyet hakkina yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayali olma ölçütüdür. Bu ölçütün saglanmadigi tespit edildiginde diger ölçütler bakimindan inceleme yapilmaksizin mülkiyet hakkinin ihlal edildigi sonucuna varilacaktir. Müdahalenin kanuna dayali olmasi, müdahaleye iliskin yeterince ulasilabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasini gerektirmektedir (Türkiye Is Bankasi A.S. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company, B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve digerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).

40. 5271 sayili Kanun'un 128. maddesinin (1) numarali fikrasinda sorusturma veya kovusturma konusu suçun islendigine ve bu suçlardan elde edildigine dair somut delillere dayanan kuvvetli süphe sebebi bulunan hâllerde süpheli veya saniga ait tasinmazlara, kara, deniz veya hava ulasim araçlarina, banka veya diger mali kurumlardaki her türlü hesaba, gerçek veya tüzel kisiler nezdindeki her türlü hak ve alacaklara, kiymetli evraka, ortagi bulundugu sirketteki ortaklik paylarina, kiralik kasa mevcutlarina ve diger mal varligi degerlerine el konulabilecegi hükme baglanmistir. Öte yandan anilan maddenin (2) numarali fikrasinin (d) bendinde (1) numarali fikra hükmünün 5607 sayili Kanun'da tanimlanan ve hapis cezasi gerektiren suçlar hakkinda da uygulanacagi belirtilmistir.

41. Söz konusu kanun hükümlerinin açik, ulasilabilir ve öngörülebilir mahiyette oldugu dikkate alindiginda basvurucunun mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin kanuna dayandiginin bulundugu kuskusuzdur.

42. Basvurucu, Liman Müdürlügü tarafindan gemiye 31/12/2007 tarihinde hâkim karari olmaksizin fiilen el konuldugunu belirtmekte ise de bu iddiasini ispatlayan herhangi bir belgeyi basvuru formuna eklememistir. Öte yandan basvuru formunun anayasal sikâyetlerin açiklandigi bölümünde buna yönelik olarak bir ihlal iddiasi da öne sürülmemistir. Bu sebeple hâkim karariyla gemiye el konulma tarihi olan 10/7/2008'den önceki döneme yönelik bir inceleme yapilmasi mümkün görülmemistir.

ii. Mesru Amaç

43. Anayasa'nin 13. ve 35. maddeleri uyarinca mülkiyet hakki ancak kamu yarari amaciyla sinirlandirilabilmektedir. Kamu yarari kavrami, mülkiyet hakkinin kamu yararinin gerektirdigi durumlarda sinirlandirilmasi imkâni vermekle bir sinirlandirma amaci olmasinin yani sira mülkiyet hakkinin kamu yarari amaci disinda sinirlanamayacagini öngörerek ve bu anlamda bir sinirlama siniri olusturarak mülkiyet hakkini etkin bir sekilde korumaktadir (Nusrat Külah, B. No: 2013/6151, 21/4/2016, § 53).

44. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarinda elkoyma ve müsadere gibi tedbirlerin çesitli kamu yarari amaçlarini tasidigi açiklanmistir. Buna göre söz konusu tedbirler ile suçta kullanilan, kullanilmak üzere hazirlanan veya suçtan meydana gelen esyanin mahkûmiyete ragmen suçlunun elinde birakilmamasi, suçtan gelir elde edilmemesi, ayrica suçla ilgili veya bizatihi suç teskil eden esyanin ülke ekonomisi, kamu düzeni ve güvenligi ile toplum ve çevre sagligi bakimindan arz ettigi tehlikelerin önlenmesi amaçlanmistir. Böylece suçla mücadelede caydiriciligin saglanmasi, yeni suçlarin islenmesinin önüne geçilmesi ve tehlikelilik arz eden suça konu mülkün kullanilmasinin ve dolasiminin engellenmesi hedeflenmektedir (Bekir Yazici [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 64; Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, 76; Fatma Çavusoglu ve Bilal Çavusoglu, B. No: 2014/5167, 28/9/2016, § 69; Hanife Ensaroglu, § 60).

45. Dolayisiyla suçta kullanildigi anlasilan gemiye fiilen el konulmasinin belirtilen sekilde kamu yararina dayali mesru bir amaci bulunmaktadir.

iii. Ölçülülük

 (1) Genel Ilkeler

46. Anayasa'nin 13. maddesi uyarinca hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasinda dikkate alinacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden dogmaktadir. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasi istisnai bir yetki oldugundan bu yetki ancak durumun gerektirdigi ölçüde kullanilmasi kosuluyla hakli bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut kosullarin gerektirdiginden daha fazla sinirlandirilmasi kamu otoritelerine taninan yetkinin asilmasi anlamina geleceginden hukuk devletiyle bagdasmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).

47. Anayasa'nin 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverislilik, gereklilik ve orantililik olmak üzere üç alt ilkeden olusmaktadir. Elverislilik öngörülen müdahalenin amaci gerçeklestirmeye elverisli olmasini, gereklilik amaç bakimindan müdahalenin zorunlu olmasini yani ayni amaca daha hafif bir müdahale ile ulasilmasinin mümkün olmamasini, orantililik ise bireyin hakkina yapilan müdahale ile ulasilmak istenen amaç arasinda makul bir dengenin gözetilmesi gerekliligini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdogan ve digerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

48. Buna göre mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için amaci gerçeklestirmeye elverisli olmasinin yaninda gerekli olmasi da gerekir. Gereklilik yukarida da belirtildigi üzere hakka müdahale teskil eden birden fazla araç arasindan hakki en az zedeleyen aracin seçilmesini ifade etmektedir. Hak ve özgürlügü sinirlayan tedbirlerden hangisi digerlerine nazaran hakkin norm alanina daha az müdahale edilmesi sonucunu doguruyorsa o tedbirin tercih edilmesi gerekir. Bununla birlikte hakka müdahale olusturacak aracin seçiminde kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir payinin bulundugu da kabul edilmelidir. Zira yetkili kamu makamlari, öngörülen amaca ulasilmasi bakimindan hangi aracin etkili ve verimli sonuçlar doguracagina iliskin olarak isabetli karar verme noktasinda daha iyi bir konumdadir. Özellikle alternatif aracin bulunmadigi veya mevcut alternatiflerin öngörülen mesru amaca ulasilmasi bakimindan etkili olmadigi ya da daha az etkili oldugu durumlarda kamu makamlarinin araç seçimi hususundaki tercih yetkisinin gereklilik kriterini saglamadiginin söylenebilmesi için çok güçlü nedenlerin bulunmasi gerekir.

49. Öte yandan mülkiyet hakkina yönelik müdahaleler orantili olmalidir. Orantililik sinirlamayla ulasilmak istenen amaç ile basvurulan sinirlama tedbiri arasinda asiri bir dengesizlik bulunmamasina isaret etmektedir. Diger bir ifadeyle orantililik, amaç ile araç arasinda adil bir denge kurulmasini gerektirmektedir. Buna göre mülkiyet hakkina getirilen sinirlamayla ulasilmak istenen mesru amaç ve basvurucunun mülkiyet hakkindan yararlanmasindaki bireysel yarar arasinda makul bir oranti kurulmalidir. Hedeflenen amaca ulasildiginda elde edilecek kamusal yararla kiyaslandiginda sinirlama ile kisiye yüklenen külfetin asiri ve orantisiz olmamasi gerekir.

50. Seçilen aracin ulasilmak istenen amaçla kiyaslandiginda bireye orantisiz bir külfet yüklemis oldugunun saptanmasi, ihlal sonucuna ulasilabilmesi için bazi hâllerde tek basina yeterli olmayabilir. Kisiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmalarin var olup olmadigi da büyük önem tasimaktadir. Elverisli ve gerekli oldugu hükmüne varilan aracin seçilmis olmasi nedeniyle kisiye yüklenen asiri külfeti hafifleten hukuksal mekanizmalar mevcutsa bir ihlalin olmadigi sonucuna varilabilir.

51. Mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin orantili olup olmadigi degerlendirilirken basvurucunun ve idarenin kusurlarinin bulunup bulunmadigi da gözönünde bulundurulur. Bu baglamda taraflarin yasal yükümlülüklerinin neler oldugu, bunlarin yerine getirilmesinde ihmalkârlik gösterilip gösterilmedigi ve ihmalin varliginin tespiti hâlinde bunun hukuka aykiri sonucun dogmasinda bir etkisinin bulunup bulunmadigi da dikkate alinir.

52. Usule iliskin güvencelerin varligi orantililik degerlendirmesinde önemli bir rol oynayabilir. Bu baglamda müdahalenin hukuka aykiriliginin ileri sürülebilecegi veya müdahale nedeniyle olusan maddi ve manevi zararlarin tazmin edilmesinin istenebilecegi hukuk yollarinin olmamasi da bazi durumlarda kisiye yüklenen külfeti agirlastiran bir unsur olarak görülebilir. Bu bakimdan kisinin hukuka aykirilik iddialarinin bir mahkeme tarafindan etkili bir biçimde incelenmesi müdahalenin orantililigi bakimindan ehemmiyet arz etmektedir (basvurucuya diger unsurlar yaninda ayrica etkin bir savunma hakki tanindigindan müdahalenin ölçülü görüldügü kararlar için bkz. Eyyüp Baran, B. No: 2014/8060, 29/9/2016, §§ 75-95; Fatma Çavusoglu ve Bilal Çavusoglu, §§ 74-89;buna karsilik ayni kosulun yargilama sürecinde saglanmamasi nedeniyle müdahalenin ölçüsüz görüldügü kararlar için bkz. Mahmut Üçüncü, B. No: 2014/1017, 13/7/2016, §§ 79-102; Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 57-72).

53. Ayrica elkoyma veya müsadere gibi tedbirler yoluyla mülkiyet hakkina yapilan müdahalelerin bireyin menfaatleri ile kamunun yarari arasinda olmasi gereken adil dengeyi bozmamasi için suça veya kabahate konu esyanin malikinin davranisi ile kanunun ihlali arasinda uygun bir illiyet baginin olmasi ve iyi niyetli esya malikine esyasini -tehlikeli olmamasi kaydiyla- geri kazanabilme olanaginin taninmasi veya iyi niyetli malikin bu nedenle olusan zararinin tazmin edilmesi gerekmektedir (Bekir Yazici, §§ 31-80; Hanife Ensaroglu, § 66).

54. Kamu yarari amaci dogrultusunda mülkle ilgili olarak bu ve benzeri tedbirlerin uygulanmasinin zarara yol açmasi kaçinilmazdir. Ancak bu zararin kaçinilmaz olandan agir veya asiri sonuçlara da yol açmamasi ya da olusmasi durumunda böyle bir zararin kamu makamlarinca makul bir sürede, uygun bir yöntem ve vasitalarla gideriminin saglanmasi gerekmektedir. Buna göre kamu makamlarinin kanuna dayali olarak ve ilgili kamu yarari amaci dogrultusunda mülkiyet hakkina müdahale teskil eden tedbirler uygulamasi ve bu tedbirlerin belirli bir süre de devam etmesi ancak bireyin haklarinin korunmasinin gerekliliklerine uyuldugu takdirde ölçülü görülebilir.

 (2) Ilkelerin Olaya Uygulanmasi

55. Olayda basvurucunun donatani oldugu geminin akaryakit kaçakçiliginda kullanildigi gerekçesiyle gemi hakkinda 10/7/2008 tarihinde elkoyma karari verilmistir. Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesinin 24/9/2010 tarihli karariyla geminin karar kesinlestiginde basvurucuya iadesine hükmedilmistir. Ilk derece mahkemesi karari Yargitay 7. Ceza Dairesinin 27/3/2013 tarihli karariyla onanmis ise de basvurucunun beyanina göre gemi ancak 3/3/2014 tarihinde iade edilebilir hâle gelmistir. Dolayisiyla geminin 10/7/2008-3/3/2014 tarihleri arasinda toplam5 yil 7 ay 23 gün kamu makamlarinin yedinde kaldigi anlasilmistir.

56. Suçta kullanildigi hususunda süphe bulunan gemiye el konulmasinin muhtemel bir müsaderenin güvence altina alinmasi amaci bakimindan elverisli oldugu açiktir.

57. Suçla ve özellikle de örgütlü suçlarla mücadele gibi zor bir alanda hangi tedbirlerin gerekli oldugunun degerlendirilmesi öncelikli olarak ilgili kamu makamlarinin yetkisindedir. Bu alanda ne gibi tedbirlerin alinmasi gerektigi hakkinda sorumlu ve yetkili otoriteler daha isabetli karar verebilecek konumdadir. Bu nedenle hangi tedbirin uygulanacaginin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadir. Ne var ki seçilen aracin gerekliligine iliskin olarak idarelerin sahip oldugu takdir yetkisi sinirsiz degildir. Tercih edilen aracin müdahaleyi ulasilmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde agirlastirmasi durumunda Anayasa Mahkemesince müdahalenin gerekli olmadigi sonucuna ulasilmasi mümkündür ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda yapacagi denetim, seçilen aracin isabet derecesine yönelik olmayip hak ve özgürlükler üzerinde olusturdugu müdahalenin agirligina dönüktür (Hamdi Akin Ipek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 108).

58. Somut olayda geminin 5607 sayili Kanun'un 3. maddesinin (1) numarali fikrasina muhalefet etme suçunda kullanildigi Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesinin 24/9/2010 tarihli karariyla sabittir. Anilan kararda M.H.nin suça konu LPG cinsi esyayi, ihtisas gümrügü olmamasi sebebiyle gümrük islemlerinin yapilmasi mümkün olmayan bir limandan sahte manifestolar ve konsimentolar ile gümrük islemlerini yapmaksizin yurda sokmaya tesebbüs ettigi sabit görülmüstür. Söz konusu suç anilan tarihte basvurucuya ait olan gemi araci kilinarak islenmistir. Basvurucunun suçun basvuru konusu gemi kullanilmak suretiyle islenmedigiyle ilgili olarak bir iddiasi bulunmamaktadir. Basvurucu kendisinin iyi niyetli olmasi sebebiyle elkoyma tedbirinin mülkiyet hakkini ihlal ettigini öne sürmektedir.

59. Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesinin 24/9/2010 tarihli kararinda basvurucunun suça istirak ettigine dair bir delilin bulunmadigi belirtilmistir. Dolayisiyla basvurucunun iyiniyetli oldugu kabul edilmis olmaktadir. Ne var ki elkoyma tedbirinin gerekliligi degerlendirilirken elkoyma tarihindeki kosullar gözönünde bulundurulmalidir. Suçun islendigi tarihte kamu makamlarinin basvurucunun M.H.nin gemiyi suçta kullanacagini bildiginden süphelenmelerinde haksiz olduklari söylenemez. Basvurucunun geminin suçta kullanilacagini bilmedigi ancak ilk derece mahkemesindeki yargilamanin sonucunda anlasilmistir. Tüm bunlar ve kamu makamlarinin bu alandaki takdir yetkisi dikkate alindiginda somut olayin kosullari altinda müdahalenin gerekliligi hususunda kamu makamlarinca yapilan degerlendirmenin aksine bir sonuca ulasmayi gerektirecek bir neden bulunmamaktadir.

60. Öte yandan kamu makamlari mülkiyet hakkina müdahale ederken Anayasa'nin 35. maddesi geregince takip edilen kamu yarari amacini gerçeklestirmeye en uygun ve elverisli araci seçmek durumundadir (Hanife Ensaroglu, § 77). Bu baglamda 5271 sayili Kanun'un 128. maddesinin (4) numarali fikrasinda kara, deniz ve hava ulasim araçlari hakkinda verilen elkoyma kararinin bu araçlarin kayitli bulundugu sicile serh verilmek suretiyle icra olunacagi hükmüne isaret etmek gerekir. Bununla birlikte elkoyma islemine konu gemi Türk gemi siciline kayitli olmadigindan elkoyma tedbirin fiilî olarak uygulanmasinin da keyfî olmadigi degerlendirilmistir.

61. Son olarak müdahalenin orantili olup olmadigi incelenmelidir. Bu baglamda öncelikle söz konusu tedbire karsi basvurucuya iddia ve savunmalarini etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanaginin taninip taninmadigi degerlendirilmelidir. Basvurucu, M.H. aleyhine yürütülen ceza yargilamasinda 10/2/2010 tarihli durusmada davaya katilma talebinde bulunmus ve Kocaeli 1. Agir Ceza Mahkemesi basvurucunun katilma talebini kabul etmistir. Basvurucu, elkoyma tedbirinin hukukiligiyle ilgili iddialarini anilan Mahkemede ileri sürme imkâni bulmustur. Öte yandan basvurucunun iyi niyetli oldugunu ileri sürerek açtigi tazminat davasinda da kendisini avukatla temsil ettirdigi, iddia ve savunmalarini ileri sürebildigi görülmektedir. Dolayisiyla basvurucunun tüm usul güvencelerinden yararlandigi anlasilmaktadir.

62. Müdahalenin orantili olup olmadigi degerlendirilirken dikkate alinacak unsurlardan biri de malikin davranislaridir. Mahkeme davayi reddederken M.H.nin suç tarihinde basvurucu Sirketin hissedari olduguna ve bu kapsamda basvurucu Sirket adina Oxton Sirketi ile sözlesme dahi imzaladigina dikkat çekmistir. Gemiye el konulmasina yol açan suçun sahte manifesto ve konsimento düzenlemek suretiyle islendigi ceza yargilamasinda tespit edilmis, söz konusu karar kesinlesmistir. Sahtecilik suçunu isleyen kisi olay tarihinde basvurucu Sirketin ortagidir. Ayrica suça konu tasimaciligin dayandigi sözlesmeyi basvurucu Sirket adina M.H. imzalamistir. M.H.nin basvurucu Sirketin ortagi oldugu ve Sirket adina hukuki islemler yaptigi gözetildiginde kamu makamlarinin sorusturmanin basinda basvurucunun geminin suç islenmesinde kullanildigini bildigini degerlendirmis olmalari makul karsilanmalidir. Dolayisiyla Mahkemenin basvurucunun mülkiyet hakki ile kamu yarari arasinda tartim yaparken bu hususlari basvurucu aleyhine dikkate almasinin keyfî ve temelsiz olmadigi sonucuna ulasilmaktadir.

63. Nihai olarak bireysel basvuruya konu elkoyma tedbirinin basvurucunun kaçinilmaz olanin ötesinde zarara ugramasina yol açip açmadigi degerlendirilmelidir. Gemiye fiilen el konulmasi nedeniyle geminin basvurucu tarafindan ticari faaliyette kullanilamadigi ve dolayisiyla bu durumun basvurucuya belli ölçüde külfet yükledigi açiktir. Bununla birlikte kamu makamlarinin tazminat yükümlülügünün dogdugundan söz edilebilmesi için yüklenen külfetin kaçinilmaz olanin ötesine geçmesi gerekir.

64. Mahkemedeki yargilamaya sunulan bilirkisi raporlarinda geminin teknik yönden yetersiz oldugu ve sertifikalarinin süresinin doldugu, ayrica yasi itibariyla tam kapasiteyle ve tüm yil çalismasinin mümkün olmadigi yolundaki tespitlere dikkat çekmek gerekir. Her ne kadar belirtilen bilirkisi raporlarindaki tespitler yargisal kesinlik kazanmamis olsa da elkoyma islemi sebebiyle basvurucunun katlandigi külfetin büyüklügü hakkinda belli ölçüde fikir vermektedir.

65. Bu baglamda elkoyma tedbirinin toplam 5 yil 7 ay 23 gün sürmüs olmasinin basvurucuya asiri bir külfet yükleyip yüklemediginin de irdelenmesi gerekir. Öncelikle geminin 17/2/2012 tarihinde basvurucunun mülkiyetinden çiktigi not edilmelidir. Dolayisiyla elkoyma tedbiri basvurucu yönünden 3 yil 7 ay 7 gün sürmüstür. Basvurucu ile M.H. arasindaki iliskinin niteligi gözetildiginde basvurucunun iyi niyetli olup olmadiginin tespit edilip yargisal kesinlige kavusturulmasinin yaklasik üç buçuk yil sürmüs olmasinin makul oldugu degerlendirilmistir. Ayrica varilan bu sonucun Anayasa Mahkemesinin malikin mülkü üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin geçici bir tedbir olarak sinirlandirilmasi sonucunu doguran koruma tedbirlerinin süresiyle ilgili olarak belirledigi ilkelerle de uyumlu oldugu görülmektedir (Hesna Funda Baltali ve Baltali Gida Hayvancilik San. ve Tic. Ltd. Sti., B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 78; Ihsan Metin, B. No: 2015/7044, 23/1/2019, § 27; Seyhmus Terece [GK], B. No: 2017/26532, 23/7/2020, § 46).

66. Sonuç olarak basvurucunun suçta kullanilan gemisine el konulmasi sebebiyle basvurucuya tazminat ödenmemesinin -basvurucunun fiili ve tedbirin süresi dikkate alindiginda- basvurucuya katlanmasi gerekenin ötesinde bir külfet yüklemedigi degerlendirilmistir. Bu durumda basvurucunun mülkiyet hakkindan yararlanmasindaki bireysel yarar ile suçla mücadeledeki kamusal yarar arasindaki dengenin saglandigi, tazminat ödenmemesinin bir dengesizlige yol açmadigi ve mülkiyet hakkina yapilan müdahalenin ölçülü oldugu kanaatine varilmaktadir.

67. Açiklanan gerekçelerle Anayasa’nin 35. maddesinde güvence altina alinan mülkiyet hakkinin ihlal edilmedigine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açiklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açik belgelerde basvurucunun kimliginin gizli tutulmasi talebinin KABULÜNE,

B. Mülkiyet hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA,

C. Anayasa'nin 35. maddesinde güvence altina alinan mülkiyet hakkinin IHLAL EDILMEDIGINE,

D. Yargilama giderlerinin basvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 16/6/2021 tarihinde OYBIRLIGIYLE karar verildi.

 

 

 

 

 

hukukihaber.net/



Şimdi Ara
Hemen Sor