vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff6ce401000000d901000001000300T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAIRESI Esas Numarasi: 2019/5571 Karar Numarasi: 2021/471 Karar Tarihi: 26.01.2021 MIRASÇININ ANNESINE VE BABASINA KARSI OLAN AILE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERINI KUSURLU DAVRANISLARI ILE YERINE GETIRMEMESI NEDENIYLE MIRASTAN ÇIKARILMASININ HUKUKA UYGUN OLDUGU – Davanin Mirasçiliktan Çikarmaya Iliskin Vasiyetnamelerin Iptali Talebine Iliskin Oldugu - Mirasçiliktan Çikarmanin Mirasbirakanin Tek Tarafli Ölüme Bagli Bir Tasarrufu Ile Gerçeklesecegi - Kanunun; Mirasçinin, Mirasbirakana ve Ailesine Karsi Mükellef Oldugu Aile Hukuku Vazifelerini Büyük ve Kusurlu Davranisla Yerine Getirmemesi Ifadesinden; Mirasçinin, Sadakat, Yardim, Baglilik, Çocuklara Itina Gösterme Görevini Yapmamasi, Ana Baba ve Çocuklarin Karsilikli Sevgi ve Saygi Sefkat Baglari, Yoksulluga ve Zarurete Düsmede Yardim Yükümlülügü, Nafaka Borcu, Aile Birlik ve Huzurunu Bozan Davranislarda Bulunmama Anlami Çiktigi - Mirasbirakanin, Vasiyetnameler Ile Kendisinin Rizasi Disinda Evi Terk Ettigi, Dönmesi Için Haber Gönderilmesine Ragmen Gelmedigi, Tanimadiklari Birisi Ile Kendisine Haber Vermeden Evlendigi, Agir Hastaliga Yakalanmasina ve Haber Gönderilmesine Ragmen Bakmayacagini, Ilgilenmeyecegini, Eve Gelmeyecegini Bildirdigi Mirasçinin Ailevi Görevlerini Agir Bir Sekilde Ihlal Ettigi Gerekçesiyle, Mirasçiliktan Çikardiginin Görüldügü - Mirasçinin Mirasçiliktan Çikarilma Sebeplerini Varliginin Ispatinin Çikarmadan Yararlanan Mirasbirakana Düstügü - Mirasbirakanin Vasiyetnamede Belirtilen Iskat Sebeplerini Ispat Etmek Için Tanik Dinlettigi - Mirasbirakanin Taniklarinin, Murisi Uzun Zamandir Tanidiklarini Özel Günlerde Yanlarinda Olduklarini Ancak Mirasçiyi Hiç Yanlarinda Görmediklerini Ilk Defa Durusma Salonunda Gördüklerini; Mirasçinin Anne Babasina Haber Vermeden Kayiplara Karistigini, Bir Kisim Taniklarin Ise Murisin Kizlarinin Oldugunu Dahi Bilmedigini Mirasçinin Mirasbirakana Karsi Ilgisiz Kaldigi, Hastaligi Ile Ilgilenmedigi Dinlenen Tanik Beyanlari Ile Sabit Oldugu - Aksine Ciddi ve Inandirici Delil ve Olaylar Bulunmadikça Asil Olan Taniklarin Gerçegi Söylemis Oldugu - Dosyada, Taniklarin Gerçek Olmayan Olaylari Gerçekmis Gibi Ifade Ettigini Kabule Yeterli Delil ve Olgu da Bulunmadigindan Taniklarin Sözlerine Deger Vermek Gerektigi - Dinlenen Tanik Beyanlarina Göre, Dava Konusu Vasiyetnameler Ile Mirasbirakanin Mirasçi Kizini Mirastan Çikarma Sebebi Olarak Ileri Sürdügü Vakalarin Mirasçiliktan Çikarma Sebebi Sayilabilecek Nitelik ve Nicelikte Bulundugu - Mirasçinin Anne ve Babasi Olan Mirasbirakana Karsi Mükellef Oldugu Aile Hukukundan Dogan Yükümlülüklerini Büyük ve Kusurlu Davranislarla Yerine Getirmedigi Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektigi - Yanilgili Degerlendirme Ile Karar Verilmis Olmasinin Usul ve Yasaya Aykiri Olup Bozmayi Gerektirdigi ÖZETI: Dava; mirasçiliktan çikarmaya iliskin vasiyetnamelerin iptali talebine iliskindir. Mirasçiliktan çikarma, mirasbirakanin tek tarafli ölüme bagli bir tasarrufu ile gerçeklesir. Kanunun; mirasçinin, mirasbirakana ve ailesine karsi mükellef oldugu aile hukuku vazifelerini büyük ve kusurlu davranisla yerine getirmemesi ifadesinden; mirasçinin, sadakat, yardim, baglilik, çocuklara itina gösterme görevini yapmamasi, ana baba ve çocuklarin karsilikli sevgi ve saygi sefkat baglari, yoksulluga ve zarurete düsmede yardim yükümlülügü, nafaka borcu, aile birlik ve huzurunu bozan davranislarda bulunmama anlami çikmaktadir. Mirasbirakanin, vasiyetnameler ile kendisinin rizasi disinda evi terk ettigi, dönmesi için haber gönderilmesine ragmen gelmedigi, tanimadiklari birisi ile kendisine haber vermeden evlendigi, agir hastaliga yakalanmasina ve haber gönderilmesine ragmen bakmayacagini, ilgilenmeyecegini, eve gelmeyecegini bildirdigi; bayramlarda ve diger önemli günlerde yillar boyu eve ugramadigi, telefonla aramadigi bu sebeple davacinin ailevi görevlerini agir bir sekilde ihlal ettigi gerekçesiyle, mirasçiliktan çikardigi görülmektedir. Mirasçinin mirasçiliktan çikarilma sebeplerini varliginin ispati, çikarmadan yararlanan mirasbirakana düsmektedir. Mirasbirakan anne, vasiyetnamede belirtilen iskat sebeplerini ispat etmek için tanik dinletmistir. Mirasbirakan taniklarinin, murisi uzun zamandir tanidiklarini özel günlerde yanlarinda olduklarini ancak mirasçiyi hiç yanlarinda görmediklerini ilk defa durusma salonunda gördüklerini; bir kisim taniklarin ise murisin kizlarinin oldugunu dahi bilmedigini; mirasçinin mirasbirakana karsi ilgisiz kaldigi, hastaligi ile ilgilenmedigi dinlenen tanik beyanlari ile sabit olmustur. Aksine ciddi ve inandirici delil ve olaylar bulunmadikça asil olan taniklarin gerçegi söylemis olmalaridir. Dosyada, taniklarin gerçek olmayan olaylari gerçekmis gibi ifade ettigini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadigindan taniklarin sözlerine deger vermek gerekmektedir. Dinlenen tanik beyanlarina göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbirakanin mirasçi kizini mirastan çikarma sebebi olarak ileri sürdügü vakalarin mirasçiliktan çikarma sebebi sayilabilecek nitelik ve nicelikte bulundugu, mirasçinin anne ve babasi olan mirasbirakana karsi mükellef oldugu aile hukukundan dogan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranislarla yerine getirmedigi gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanilgili degerlendirme ile karar verilmis olmasi usul ve yasaya aykiri olup bozmayi gerektirmektedir. Taraflar arasinda ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasinin reddine dair verilen karar hakkinda bölge adliye mahkemesi tarafindan yapilan istinaf incelemesi sonucunda; davaci tarafin istinaf basvurusunun kabulü ile davanin yeniden görülmesi için dosyanin ilk derece mahkemesine gönderilmesine yönelik olarak verilen karar ile isbu karara yönelik temyiz isteginin reddine dair verilen ek karar, davali vekili tarafindan durusmali olarak temyiz edilmekle; durusma günü olarak belirlenen 26/01/2021 tarihinde davaci vekili Av. ... ile davali asil ve vekili Av.... geldiler. Açik durusmaya baslandi ve hazir bulunanlarin sözlü açiklamalari dinlenildikten sonra isin incelenerek karara baglanmasi için saat 14.00'e birakilmasi uygun görüldügünden, belli saatte dosyadaki bütün kagitlar okunarak, Tetkik Hakiminin açiklamalari dinlenip, geregi düsünüldü: Davaci; mirasbirakan ... ile davali ... 'nun tek evladi oldugunu, yurt disinda egitimini tamamladigini, 1986 yilinda ülkesine döndügünü, is alaninda basarili birisi oldugunu, holding genel müdürlügü yaptigini, 1994 yilinda davali annesi ile sirket kurduklarini ve sirket müdürü olarak çalistigini; hiçbir zaman anne ve babasini ihmal etmedigini, sürekli olarak ve imkanlari dahilinde ilgilendigini, bir evladin ailesine göstermis oldugu saygiyi, sevgiyi ve özeni her zaman için gösterdigini, mirasbirakan tarafindan Beyoglu 17.Noterligi’nde düzenlenme seklinde yapilan 10/12/2015 tarihli vasiyetname ile Beyoglu 57. Noterligi’nde yapilan 29/12/2015 tarihli düzenleme seklindeki vasiyetnamelerin içeriginde belirtilen hususlarin gerçegi yansitmadigini, annesiyle birlikte kurduklari sirketin, haber verilmeden tadilat açiklamasiyla kullanilmaz hale getirildigini, sirketin kayit ve muhasebe evraklarinin annesi tarafindan habersizce alindigi ve sirketin isleyisini imkansiz hale getiren davranislarda bulunuldugunu, hayatini devam ettirmek için arkadaslarinin destegini aldigini, mirasbirakan ile görüsmelerinin araliklarla devam ettigini, buna ragmen annesinin, babasinin ölümünü gizledigini, babasinin hazirladigi vasiyetnamelerin içerik olarak mirasçiliktan çikarmak üzere yapildigini ancak TMK'nin 510/2 maddesinde belirtilen kosullari tasimadigini ileri sürerek, düzenleme seklindeki vasiyetnamelerin iptaline karar verilmesini talep etmistir. Davali; davacinin ana ve babasina gösterdigi ilgiye yönelik olarak ileri sürdügü iddialarin, yurt içindeki yogun çalisma hayati disinda 1998 yilina kadar geçerli oldugunu, davacinin çalisma hayati süresince ortaklariyla anlasamayan, çalistigi sirketlerde geçimsizliginden ötürü isine son verilen birisi oldugunu, TMK'nin 510. maddesinde tanimlanan ve davacinin babasi tarafindan mirasçiliktan çikartilmasini hakli kilan tüm hukuki nedenlerin açikça kanitlandigini savunarak, davanin reddine karar verilmesi istemistir. Ilk derece mahkemesince; “...Davaci babasinin sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt disinda okutulmus, çok rahat bir hayat sürmesi saglanmis olmasina ragmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçeklesmemesi üzerine ailenin yanindan ayrilmis, bu dönemde de gerçekten olmadigi halde kendini çevreye nörolog gibi tanitmis, kurucusu olmadigi dernek kurucusu olarak göstermis, farkli bir kisilikmis gibi kendini tanitmis ve kendi de buna inararak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürmüstür. Ailesinin onaylamadigi bir evlilikten sonra bosanmis ve daha sonra nikahsiz bir beraberlik içinde bulunmus ve ancak babasi tarafindan baska sahislar araciligiyla bulunarak hastaligi sirasinda evine getirtilebilmistir. Davaci miras birakana ve öz annesine yönelik olarak ziyaret etmeme, hatirini sormama, onlarin ve toplumun genel kabulü disinda ailenin onurun ihlali olarak degerlendirilen nikahsiz birlikte yasama gibi eylemler yaninda; ziyaret ettiginde babasina yönelik olarak "bunun mezar yeri var mi" seklinde olumsuz ifadeler kullanilmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde belirtilen kosullarin gerçeklesmesine sebep olmustur. Muris de bu sebeplerle davaciyi mirasçiliktan çikarmistir. Mirasçiliktan çikarma sebebi olarak vasiyetnamesinde belirtilen kosullarin gerçeklestigi davali tarafça ispatlandigi” gerekçesiyle davanin reddine karar verilmis; karara karsi, davaci vekili tarafindan istinaf yoluna müracaat edilmistir. Bölge adliye mahkemesince; “...Bu yasal düzenlemeler dikkate alinarak, somut olay incelendiginde, ilk derece mahkemesinin davanin reddi gerekçesinde varligini ve TMK'nin 510/2. maddesi kapsaminda kaldigini kabul ettigi hususlar olan davacinin, ailesinin onaylamadigi bir evlilik yaptigi, bosandigi ve daha sonra bosandigi kisiyle nikahsiz olarak birlikte yasadigi, murisi ve öz annesini ziyaret etmedigi, hatrini sormadigi, babasini baska sahislarin araciligiyla ziyaret ettigi ve bu ziyaret sirasinda babasina yönelik olarak ‘bunun mezar yeri var mi’ seklinde olumsuz ifadelerde bulundugu, babasinin sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt disinda okutulmasi, çok rahat hayat sürmesine ragmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçeklesmemesi üzerine ailenin yanindan ayrildigi, bu dönemde gerçekte olmadigi halde kendisini çevreye nörolog gibi tanittigi, kurucusu olmadigi dernegin kurucusu olarak gösterdigi, farkli bir kisilik gibi kendini tanittigi ve kendisini buna inandirarak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürdügü" hususlarinin, davacinin murise veya murisin ailesi üyelerine karsi aile hukukundan dogan yükümlülüklerini önemli ölçüde ve hatta tamamiyle yerine getirmediginin kabulü için yeterli sebepler olmadigi heyetimizce kabul edilmistir. Ilk derece mahkemesince mirastan iskat sebepleri olarak gerekçede yer verilen davaci davranislarinin ve bahsi geçen durumlarin; davacinin kisilik özelliklerinden, kusak farkindan, hatta anne-baba tarafindan saglanan yurt disi egitimi ve burada edinilen farkli kültür kazanimlarindan kaynaklandigi, evlilik kararinin, evliligin bitmesinden sonra da -vaki ise- bosandigi esiyle bir arada yasama iradesinin yetiskin bir insan olan davaciya ait oldugu, ailesinden uzaklasmasinda, murisin ve davacinin annesi olan davalinin, davaciya karsi, tanik beyanlariyla ispat edilen tutum ve davranislarinin önemli ölçüde etkili oldugu, murisin bu olaylari düzeltmeye yönelik bir tasarrufu ve çabasi bulundugunun ispatlanamadigi, bu noktada ‘murisin, kusurlu davranisi ile iskata neden olan olaylara sebep olmamasi gerektigi’ yönündeki yerlesik yargi kararlarinin göz önüne alinmasi gerektigi, (...) somut olayda TMK'nun 510/2. maddesinde sayilan sebeplerin varliginin davali yanca ispat edilemedigi heyetimizce kabul edilmistir. Ancak, iptali istenen vasiyetnamelerdeki son arzularin, mirasçinin sakli payi disinda kalan murisin tasarruf alani dahilinde yerine getirilmesi gerektigi anlasilmistir. Bu durumda; TMK'nin 512/3. maddesi geregince mirastan iskatin miras birakanin tasarruf nisabi oraninda geçerli olmasi gerekir. Baska bir ifadeyle tasarruf nisabi sinirlari içerisinde geçerli olmak kaydiyla, vasiyetnamenin sadece iskata iliskin bölümünün hükümsüz oldugu kabul edilerek davacinin sakli payini talep edebilecegi ve davaya tenkis davasi olarak devam edileceginin düsünülmesi gerekir. Mahkemece yapilacak is; TMK.nun 512/3. maddesi geregince, mirasçiliktan çikarmaya yönelik ölüme bagli tasarrufun davaci mirasçinin sakli payinin tasarruf nisabi oraninda yerine getirilerek, davaya TMK’nin 560. vd. maddelerinde düzenlenen tenkis davasi olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkisiden alinacak rapor sonucuna göre hüküm kurmaktir.(Yargitay 3. HD.'nin 2017/975 E.- 2018/10793 K.sayili ve 31/10/2018 tarihli içtihadi) Açiklanan yasa maddeleri ve yerlesik içtihatlar dikkate alinarak, TMK'nin 510/2. maddede sayilan hallerin varliginin davali yanca ispat edilemedigi, davacinin talebinde sakli paya iliskin tasarrufun iptali isteginin de bulundugu, zira yasal dayanak olarak TMK'nin 510 vd. maddelerinin gösterildigi, yasanin 510/2. maddesinde sayilan haller sübut bulmadigindan, davacinin 511/1. maddesinde düzenlenen tenkis davasi açamayacagi hükmünün somut olayda geçerli olmadigi, sakli paya iliskin tenkis talebinin dinlenebilecegi ve davaya davacinin sakli payi bakimindan tenkis davasi olarak devam edilmesi gerektigi anlasildigindan, HMK'nin 353/1-a-6. maddesi geregince ilk derece mahkemesi kararinin kaldirilmasina, tenkis davasi olarak yargilamaya devam edilmek üzere dosyanin ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak” karar verilmistir. Bölge adliye mahkemesi karari, davali vekili tarafindan temyiz edilmis; bölge adliye mahkemesince verilen ek karar ile temyiz edilen kararin HMK’nin 353/1.a-6 maddesi geregince kesin olarak verildigi gerekçe gösterilerek, davali vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmis; bölge adliye mahkemesince verilen kaldirma karari ile ek karar, davali vekili tarafindan temyiz edilmistir. 1- Öncelikle, bölge adliye mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekir. Bir baska deyisle, HMK'nin 366. maddesi atfiyla ayni kanunun 346/2. maddesinin verdigi açik yetki ve görev çerçevesinde, bölge adliye mahkemesince verilen kararin, kararda belirtildigi üzere kanunda öngörülen “kesinlik” kosullarina haiz olup olmadigi incelenmelidir. Incelemenin, yine anilan kanun maddesindeki tanimiyla “yerindelik” denetimi niteliginde yapilmasi gerektigi, yerindeligin ise bölge adliye mahkemesinin kararina atfettigi mahiyet ve bu mahiyete bagli öngörülen kesinlikten bagimsiz olarak, bunlarin varligi için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve kosullarin bulunup bulunmadiginin degerlendirilmesi ile mümkün olabilecegi kuskusuzdur. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” oldugundan bahisle vermis oldugu kararlar bakimindan bölge adliye mahkemelerine anilan 346. madde ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, 366. madde hükmü göz ardi edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduguna hükmettigi kararlar bakimindan temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargitay’a taninmadigindan bahsetmek mümkün degildir. Keza, anilan 366. maddenin öngördügü üzere, isin niteligine uygun biçimde ve kiyasen uygulanmasi gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir karari bulunmadigindan bahisle, Yargitay incelemesi sirasinda hiç nazara alinamayacagi gibi bir görüsün savunulmasi da mümkün görünmemektedir. Bu baglamda temyize konu kararin karar tarihi itibariyle iliskili oldugu usul hükümleri gözden geçirilmelidir. 6100 sayili HMK’nin 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince durusma yapilmadan verilecek kararlar sayilmis olup, 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, taraflarin davanin esasiyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç degerlendirilmeden karar verilmis olmasi halinde, esasa iliskin inceleme yapilmaksizin kararin kaldirilmasina kesin olarak karar verilecegi düzenlenmistir. Anilan bu düzenleme ile bölge adliye mahkemesinin dosyayi ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri, buna bagli olarak bu yönde ve kesin nitelikli bir karar verilebilmesinin kosullari sayilmis olup öngörülen sebepler arasinda, mahkemece belirtildiginin aksine, “delillerin eksik toplanmasina” yahut “inceleme yetersizligine” yer verilmemistir. Öte yandan HMK’nin 353/1-a-6. maddesinin, eksik delil toplanmasi veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararinin kaldirilarak dosyanin esas hakkinda inceleme yapilmaksizin mahalline iadesini mümkün kildigi seklinde yorumlanmasi halinde, HMK’nin 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargilama eksikliginin bulundugu durumlarda adli yargi teskilati içinde sadece Yargitay’a taninan eksik inceleme ve degerlendirmeye dayali bozma yetkisine esdeger bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanindigi sonucuna varilacaktir ki, herhalde, bu sonuca katilmak mümkün degildir. Diger bir yandan, HMK’nin 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararlari bakimindan, durusma yapilmaksizin giderilebilecek nitelikte yargilama eksikliklerinin saptanmasi halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasini müteakip yeniden esas hakkinda karar vermeleri gerektigi öngörülmüs olup mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece durusma açilmaksizin tamamlanacak nitelikte bir yargilama eksikliginin bulunmasi haline münhasir olarak” eksikligin ikmali ile yeniden esas hakkinda hüküm kurma yetkisi tanindigi, durusma açilmaksizin tamamlanamayacak eksiklikler bulundugunu saptamasi halinde, isin esasini incelemeksizin bunlarin ikmali bakimindan dava dosyasini her durumda ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektigi biçiminde yorumlanmasi söz konusu degildir. Ayni Kanun’un 356. maddesi hükmü geregince, durusma açilmasinin asil oldugunun öngörülmüs olmasi gözetildiginde, ön incelemede saptanan eksikliklerin durusma açilarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alinmamakla birlikte durusma açildiktan sonra saptanan yargilama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkinda bir karar verilmesi gerektigi izahtan vareste ve kanun sistematiginin geregidir. Kaldi ki, HMK’nin 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildigi hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebilecegi düzenlenmistir. Su halde yukarda yazili kanun hükümleri ve yapilan açiklamalar dogrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince taraflarin gösterdikleri delillerin hiç toplanmadigindan veya hiç degerlendirilmediginden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasinin esasi incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadir. Bu nedenle, her ne kadar kararin mahiyeti bu sekilde takdim edilmisse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararin usuli anlamda bir geri gönderme karari niteliginde bulunmadigi açiktir. Hal böyle olunca, buna bagli olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararin kesin oldugundan da söz edilemez. Açiklanan nedenlerle, bölge adliye mahkemesinin davali vekilinin temyiz talebinin reddine dair ek kararinin kaldirilmasina karar verilerek isin esasina geçilmistir. 2- Isin esasinin incelenmesinde de; dosyadaki yazilara, kararin dayandigi kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davali vekilinin sair temyiz itirazlarinin reddi gerekir. 3- Dava; mirasçiliktan çikarmaya iliskin vasiyetnamelerin iptali talebine iliskindir. Mirasçiliktan çikarma (iskat), mirasbirakanin tek tarafli ölüme bagli bir tasarrufu ile gerçeklesir. Mirasbirakan, kanunda belirtilen sebeplerin varligi halinde, ölüme bagli bir tasarruf ile sakli payli mirasçisinin mahfuz hisse üzerindeki haklarini tamamen veya kismen ortadan kaldirabilir. Türk Medeni Kanunun'da, cezai (alelade) çikarma ve koruyucu (aciz sebebiyle) çikarma olarak iki çesit iskat düzenlenmistir. Cezai çikarma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 510. maddesinde, genel bir hüküm içinde ifade olunmustur. Buna göre, mirasçi, mirasbirakana veya mirasbirakanin yakinlarindan birine karsi agir bir suç islemisse ya da mirasbirakana veya mirasbirakanin ailesi üyelerine karsi aile hukukundan dogan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemisse, mirasbirakan ölüme bagli bir tasarrufla mirasçisini mirasçiliktan çikarabilir. Bununla birlikte, mirasçi, mirasbirakanla arasinda borçlar hukukundan dogan bir mükellefiyeti ihlal etse, miras hakkindan iskat edilmesi için bir sebep meydana gelmemistir. Çünkü böyle bir ihlalin müeyyidesi Borçlar Kanununda düzenlenmis bulunmaktadir. (Inan, Ertas, 2000, Miras Hukuku, s.304) TMK’nin 512. maddesi; “Mirasçiliktan çikarma, mirasbirakan ancak buna iliskin tasarrufunda çikarma sebebini belirtmisse geçerlidir. Mirasçiliktan çikarilan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varligini ispat, çikarmadan yararlanan mirasçiya veya vasiyet alacaklisina düser. Sebebin varligi ispat edilememis veya çikarma sebebi tasarrufta belirtilmemisse tasarruf, mirasçinin sakli payi disinda yerine getirilir; ancak, mirasbirakan bu tasarrufu çikarma sebebi hakkinda düstügü açik bir yanilma yüzünden yapmissa, çikarma geçersiz olur.” hükmünü içermektedir. Kanunun; mirasçinin, mirasbirakana ve ailesine karsi mükellef oldugu aile hukuku vazifelerini büyük ve kusurlu davranisla yerine getirmemesi ifadesinden; mirasçinin, sadakat, yardim, baglilik, çocuklara itina gösterme görevini yapmamasi, ana baba ve çocuklarin karsilikli sevgi ve saygi sefkat baglari, yoksulluga ve zarurete düsmede yardim yükümlülügü, nafaka borcu, aile birlik ve huzurunu bozan davranislarda bulunmama anlami çikmaktadir. Yine, çikarma sebebinin açik olmasi, belirli bir eyleme, isleme ve davranisa dayanmasi gerekmektedir. Sadece mirasdan iskat ettim, miras disi biraktim, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayilmamalidir. Çikarma sebebi kabul edilen olaylarin, delillerinin gösterilmesi de mirasçinin çikarmaya itirazi halinde diger tarafa kolaylik saglayacagindan, tasarrufda yer almalidir. Bu açiklamalar isiginda somut olaya bakildiginda; mirasbirakanin, vasiyetnameler ile kendisi ile annesinin rizasi disinda evi terk ettigi, dönmesi için haber gönderilmesine ragmen gelmedigi, tanimadiklari birisi ile kendisine ve annesine haber vermeden evlendigi, agir hastaliga yakalanmasina ve haber gönderilmesine ragmen bakmayacagini, ilgilenmeyecegini, eve gelmeyecegini bildirdigi; bayramlarda ve diger önemli günlerde yillar boyu eve ugramadigi, telefonla aramadigi; bosandigi esi ile birlikte nikahsiz olarak yasadigi, son dönemde yapilan rica ve minnetler ile zoraki eve geldigi ancak ilgilenmedigi yabanci biri gibi davrandigi; “yatacak mezar yeri var mi bu adamin” dedigi; kiracilara özel hayatlari ve geçmis ile ilgili birtakim seyler anlattigi, anne babasinin kötü insanlar oldugunu söyledigi, bu sebeple davacinin ailevi görevlerini agir bir sekilde ihlal ettigi gerekçesiyle, mirasçiliktan çikardigi görülmektedir. Bu durumda, vasiyetnamelerde açiklandigi üzere, davacinin mirasçiliktan çikarilma sebeplerini varliginin ispati, çikarmadan yararlanan davali mirasçiya (anneye) düsmektedir. Davali anne, vasiyetnamede belirtilen iskat sebeplerini ispat etmek için tanik dinletmistir. Davali taniklarinin, murisi uzun zamandir tanidiklarini özel günlerde yanlarinda olduklarini ancak davaciyi hiç yanlarinda görmediklerini ilk defa durusma salonunda gördüklerini; davacinin anne babasina haber vermeden kayiplara karistigini, davali ... hanimin daha önce kizinin evini bilmedigini; davacinin Bahçeköy’deki adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalinin bu adrese çiçek yaptirarak gittiklerini ancak davacinin babasina “ne isiniz var niye geldiniz” dedigini; davacinin babasi ile helallesmesi için eve çagrildigini, eve geldiginde anne ve babasinin hosgeldin dedigi ve murisin gözünün yasardigi; davacinin murisin hastaligi için eve geldiginde resimler çektigini ve “bu adam nerede yatacak” gibi ifadeler kullandigini; bir kisim taniklarin ise murisin kizlarinin oldugunu dahi bilmedigini; davacinin mirasbirakana ve davali annesine karsi ilgisiz kaldigi, hastaligi ile ilgilenmedigi dinlenen tanik beyanlari ile sabit olmustur. Aksine ciddi ve inandirici delil ve olaylar bulunmadikça asil olan taniklarin gerçegi söylemis olmalaridir. Dosyada, taniklarin gerçek olmayan olaylari gerçekmis gibi ifade ettigini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadigindan taniklarin sözlerine deger vermek gerekmektedir. Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanik beyanlarina göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbirakanin davaci kizini mirastan çikarma sebebi olarak ileri sürdügü vakalarin mirasçiliktan çikarma sebebi sayilabilecek nitelik ve nicelikte bulundugu, kisaca davacinin anne ve babasi olan mirasbirakana karsi mükellef oldugu aile hukukundan dogan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranislarla yerine getirmedigi gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanilgili degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmis olmasi, usul ve yasaya aykiri olup, bozmayi gerektirmistir. SONUÇ: Yukarida birinci bentte açiklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesinin davali vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek kararinin KALDIRILMASINA; ikinci bentte açiklanan nedenlerle davali vekilinin sair temyiz itirazlarinin reddine, üçüncü bentte açiklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararinin HMK'nin 371. maddesi uyarinca davali yararina BOZULMASINA, 3.050 TL Yargitay durusmasi vekalet ücretinin davacidan alinip davaliya verilmesine, pesin alinan temyiz harçlarinin istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanin karari veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 26/01/2021 tarihinde oy birligi ile karar verildi. legalbank.net
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAIRESI
Esas Numarasi: 2019/5571
Karar Numarasi: 2021/471
Karar Tarihi: 26.01.2021
MIRASÇININ ANNESINE VE BABASINA KARSI OLAN AILE HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERINI KUSURLU DAVRANISLARI ILE YERINE GETIRMEMESI NEDENIYLE MIRASTAN ÇIKARILMASININ HUKUKA UYGUN OLDUGU – Davanin Mirasçiliktan Çikarmaya Iliskin Vasiyetnamelerin Iptali Talebine Iliskin Oldugu - Mirasçiliktan Çikarmanin Mirasbirakanin Tek Tarafli Ölüme Bagli Bir Tasarrufu Ile Gerçeklesecegi - Kanunun; Mirasçinin, Mirasbirakana ve Ailesine Karsi Mükellef Oldugu Aile Hukuku Vazifelerini Büyük ve Kusurlu Davranisla Yerine Getirmemesi Ifadesinden; Mirasçinin, Sadakat, Yardim, Baglilik, Çocuklara Itina Gösterme Görevini Yapmamasi, Ana Baba ve Çocuklarin Karsilikli Sevgi ve Saygi Sefkat Baglari, Yoksulluga ve Zarurete Düsmede Yardim Yükümlülügü, Nafaka Borcu, Aile Birlik ve Huzurunu Bozan Davranislarda Bulunmama Anlami Çiktigi - Mirasbirakanin, Vasiyetnameler Ile Kendisinin Rizasi Disinda Evi Terk Ettigi, Dönmesi Için Haber Gönderilmesine Ragmen Gelmedigi, Tanimadiklari Birisi Ile Kendisine Haber Vermeden Evlendigi, Agir Hastaliga Yakalanmasina ve Haber Gönderilmesine Ragmen Bakmayacagini, Ilgilenmeyecegini, Eve Gelmeyecegini Bildirdigi Mirasçinin Ailevi Görevlerini Agir Bir Sekilde Ihlal Ettigi Gerekçesiyle, Mirasçiliktan Çikardiginin Görüldügü - Mirasçinin Mirasçiliktan Çikarilma Sebeplerini Varliginin Ispatinin Çikarmadan Yararlanan Mirasbirakana Düstügü - Mirasbirakanin Vasiyetnamede Belirtilen Iskat Sebeplerini Ispat Etmek Için Tanik Dinlettigi - Mirasbirakanin Taniklarinin, Murisi Uzun Zamandir Tanidiklarini Özel Günlerde Yanlarinda Olduklarini Ancak Mirasçiyi Hiç Yanlarinda Görmediklerini Ilk Defa Durusma Salonunda Gördüklerini; Mirasçinin Anne Babasina Haber Vermeden Kayiplara Karistigini, Bir Kisim Taniklarin Ise Murisin Kizlarinin Oldugunu Dahi Bilmedigini Mirasçinin Mirasbirakana Karsi Ilgisiz Kaldigi, Hastaligi Ile Ilgilenmedigi Dinlenen Tanik Beyanlari Ile Sabit Oldugu - Aksine Ciddi ve Inandirici Delil ve Olaylar Bulunmadikça Asil Olan Taniklarin Gerçegi Söylemis Oldugu - Dosyada, Taniklarin Gerçek Olmayan Olaylari Gerçekmis Gibi Ifade Ettigini Kabule Yeterli Delil ve Olgu da Bulunmadigindan Taniklarin Sözlerine Deger Vermek Gerektigi - Dinlenen Tanik Beyanlarina Göre, Dava Konusu Vasiyetnameler Ile Mirasbirakanin Mirasçi Kizini Mirastan Çikarma Sebebi Olarak Ileri Sürdügü Vakalarin Mirasçiliktan Çikarma Sebebi Sayilabilecek Nitelik ve Nicelikte Bulundugu - Mirasçinin Anne ve Babasi Olan Mirasbirakana Karsi Mükellef Oldugu Aile Hukukundan Dogan Yükümlülüklerini Büyük ve Kusurlu Davranislarla Yerine Getirmedigi Gözetilerek Karar Verilmesi Gerektigi - Yanilgili Degerlendirme Ile Karar Verilmis Olmasinin Usul ve Yasaya Aykiri Olup Bozmayi Gerektirdigi
ÖZETI: Dava; mirasçiliktan çikarmaya iliskin vasiyetnamelerin iptali talebine iliskindir. Mirasçiliktan çikarma, mirasbirakanin tek tarafli ölüme bagli bir tasarrufu ile gerçeklesir. Kanunun; mirasçinin, mirasbirakana ve ailesine karsi mükellef oldugu aile hukuku vazifelerini büyük ve kusurlu davranisla yerine getirmemesi ifadesinden; mirasçinin, sadakat, yardim, baglilik, çocuklara itina gösterme görevini yapmamasi, ana baba ve çocuklarin karsilikli sevgi ve saygi sefkat baglari, yoksulluga ve zarurete düsmede yardim yükümlülügü, nafaka borcu, aile birlik ve huzurunu bozan davranislarda bulunmama anlami çikmaktadir. Mirasbirakanin, vasiyetnameler ile kendisinin rizasi disinda evi terk ettigi, dönmesi için haber gönderilmesine ragmen gelmedigi, tanimadiklari birisi ile kendisine haber vermeden evlendigi, agir hastaliga yakalanmasina ve haber gönderilmesine ragmen bakmayacagini, ilgilenmeyecegini, eve gelmeyecegini bildirdigi; bayramlarda ve diger önemli günlerde yillar boyu eve ugramadigi, telefonla aramadigi bu sebeple davacinin ailevi görevlerini agir bir sekilde ihlal ettigi gerekçesiyle, mirasçiliktan çikardigi görülmektedir. Mirasçinin mirasçiliktan çikarilma sebeplerini varliginin ispati, çikarmadan yararlanan mirasbirakana düsmektedir. Mirasbirakan anne, vasiyetnamede belirtilen iskat sebeplerini ispat etmek için tanik dinletmistir. Mirasbirakan taniklarinin, murisi uzun zamandir tanidiklarini özel günlerde yanlarinda olduklarini ancak mirasçiyi hiç yanlarinda görmediklerini ilk defa durusma salonunda gördüklerini; bir kisim taniklarin ise murisin kizlarinin oldugunu dahi bilmedigini; mirasçinin mirasbirakana karsi ilgisiz kaldigi, hastaligi ile ilgilenmedigi dinlenen tanik beyanlari ile sabit olmustur. Aksine ciddi ve inandirici delil ve olaylar bulunmadikça asil olan taniklarin gerçegi söylemis olmalaridir. Dosyada, taniklarin gerçek olmayan olaylari gerçekmis gibi ifade ettigini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadigindan taniklarin sözlerine deger vermek gerekmektedir. Dinlenen tanik beyanlarina göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbirakanin mirasçi kizini mirastan çikarma sebebi olarak ileri sürdügü vakalarin mirasçiliktan çikarma sebebi sayilabilecek nitelik ve nicelikte bulundugu, mirasçinin anne ve babasi olan mirasbirakana karsi mükellef oldugu aile hukukundan dogan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranislarla yerine getirmedigi gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanilgili degerlendirme ile karar verilmis olmasi usul ve yasaya aykiri olup bozmayi gerektirmektedir.
Taraflar arasinda ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasinin reddine dair verilen karar hakkinda bölge adliye mahkemesi tarafindan yapilan istinaf incelemesi sonucunda; davaci tarafin istinaf basvurusunun kabulü ile davanin yeniden görülmesi için dosyanin ilk derece mahkemesine gönderilmesine yönelik olarak verilen karar ile isbu karara yönelik temyiz isteginin reddine dair verilen ek karar, davali vekili tarafindan durusmali olarak temyiz edilmekle; durusma günü olarak belirlenen 26/01/2021 tarihinde davaci vekili Av. ... ile davali asil ve vekili Av.... geldiler. Açik durusmaya baslandi ve hazir bulunanlarin sözlü açiklamalari dinlenildikten sonra isin incelenerek karara baglanmasi için saat 14.00'e birakilmasi uygun görüldügünden, belli saatte dosyadaki bütün kagitlar okunarak, Tetkik Hakiminin açiklamalari dinlenip, geregi düsünüldü:
Davaci; mirasbirakan ... ile davali ... 'nun tek evladi oldugunu, yurt disinda egitimini tamamladigini, 1986 yilinda ülkesine döndügünü, is alaninda basarili birisi oldugunu, holding genel müdürlügü yaptigini, 1994 yilinda davali annesi ile sirket kurduklarini ve sirket müdürü olarak çalistigini; hiçbir zaman anne ve babasini ihmal etmedigini, sürekli olarak ve imkanlari dahilinde ilgilendigini, bir evladin ailesine göstermis oldugu saygiyi, sevgiyi ve özeni her zaman için gösterdigini, mirasbirakan tarafindan Beyoglu 17.Noterligi’nde düzenlenme seklinde yapilan 10/12/2015 tarihli vasiyetname ile Beyoglu 57. Noterligi’nde yapilan 29/12/2015 tarihli düzenleme seklindeki vasiyetnamelerin içeriginde belirtilen hususlarin gerçegi yansitmadigini, annesiyle birlikte kurduklari sirketin, haber verilmeden tadilat açiklamasiyla kullanilmaz hale getirildigini, sirketin kayit ve muhasebe evraklarinin annesi tarafindan habersizce alindigi ve sirketin isleyisini imkansiz hale getiren davranislarda bulunuldugunu, hayatini devam ettirmek için arkadaslarinin destegini aldigini, mirasbirakan ile görüsmelerinin araliklarla devam ettigini, buna ragmen annesinin, babasinin ölümünü gizledigini, babasinin hazirladigi vasiyetnamelerin içerik olarak mirasçiliktan çikarmak üzere yapildigini ancak TMK'nin 510/2 maddesinde belirtilen kosullari tasimadigini ileri sürerek, düzenleme seklindeki vasiyetnamelerin iptaline karar verilmesini talep etmistir.
Davali; davacinin ana ve babasina gösterdigi ilgiye yönelik olarak ileri sürdügü iddialarin, yurt içindeki yogun çalisma hayati disinda 1998 yilina kadar geçerli oldugunu, davacinin çalisma hayati süresince ortaklariyla anlasamayan, çalistigi sirketlerde geçimsizliginden ötürü isine son verilen birisi oldugunu, TMK'nin 510. maddesinde tanimlanan ve davacinin babasi tarafindan mirasçiliktan çikartilmasini hakli kilan tüm hukuki nedenlerin açikça kanitlandigini savunarak, davanin reddine karar verilmesi istemistir.
Ilk derece mahkemesince; “...Davaci babasinin sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt disinda okutulmus, çok rahat bir hayat sürmesi saglanmis olmasina ragmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçeklesmemesi üzerine ailenin yanindan ayrilmis, bu dönemde de gerçekten olmadigi halde kendini çevreye nörolog gibi tanitmis, kurucusu olmadigi dernek kurucusu olarak göstermis, farkli bir kisilikmis gibi kendini tanitmis ve kendi de buna inararak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürmüstür. Ailesinin onaylamadigi bir evlilikten sonra bosanmis ve daha sonra nikahsiz bir beraberlik içinde bulunmus ve ancak babasi tarafindan baska sahislar araciligiyla bulunarak hastaligi sirasinda evine getirtilebilmistir. Davaci miras birakana ve öz annesine yönelik olarak ziyaret etmeme, hatirini sormama, onlarin ve toplumun genel kabulü disinda ailenin onurun ihlali olarak degerlendirilen nikahsiz birlikte yasama gibi eylemler yaninda; ziyaret ettiginde babasina yönelik olarak "bunun mezar yeri var mi" seklinde olumsuz ifadeler kullanilmak suretiyle Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde belirtilen kosullarin gerçeklesmesine sebep olmustur.
Muris de bu sebeplerle davaciyi mirasçiliktan çikarmistir. Mirasçiliktan çikarma sebebi olarak vasiyetnamesinde belirtilen kosullarin gerçeklestigi davali tarafça ispatlandigi” gerekçesiyle davanin reddine karar verilmis; karara karsi, davaci vekili tarafindan istinaf yoluna müracaat edilmistir.
Bölge adliye mahkemesince; “...Bu yasal düzenlemeler dikkate alinarak, somut olay incelendiginde, ilk derece mahkemesinin davanin reddi gerekçesinde varligini ve TMK'nin 510/2. maddesi kapsaminda kaldigini kabul ettigi hususlar olan davacinin, ailesinin onaylamadigi bir evlilik yaptigi, bosandigi ve daha sonra bosandigi kisiyle nikahsiz olarak birlikte yasadigi, murisi ve öz annesini ziyaret etmedigi, hatrini sormadigi, babasini baska sahislarin araciligiyla ziyaret ettigi ve bu ziyaret sirasinda babasina yönelik olarak ‘bunun mezar yeri var mi’ seklinde olumsuz ifadelerde bulundugu, babasinin sosyal ve ekonomik durumu itibariyle yurt disinda okutulmasi, çok rahat hayat sürmesine ragmen ticari hayattaki beklentilerinin gerçeklesmemesi üzerine ailenin yanindan ayrildigi, bu dönemde gerçekte olmadigi halde kendisini çevreye nörolog gibi tanittigi, kurucusu olmadigi dernegin kurucusu olarak gösterdigi, farkli bir kisilik gibi kendini tanittigi ve kendisini buna inandirarak ailesinden tamamen kopuk bir hayat sürdügü" hususlarinin, davacinin murise veya murisin ailesi üyelerine karsi aile hukukundan dogan yükümlülüklerini önemli ölçüde ve hatta tamamiyle yerine getirmediginin kabulü için yeterli sebepler olmadigi heyetimizce kabul edilmistir.
Ilk derece mahkemesince mirastan iskat sebepleri olarak gerekçede yer verilen davaci davranislarinin ve bahsi geçen durumlarin; davacinin kisilik özelliklerinden, kusak farkindan, hatta anne-baba tarafindan saglanan yurt disi egitimi ve burada edinilen farkli kültür kazanimlarindan kaynaklandigi, evlilik kararinin, evliligin bitmesinden sonra da -vaki ise- bosandigi esiyle bir arada yasama iradesinin yetiskin bir insan olan davaciya ait oldugu, ailesinden uzaklasmasinda, murisin ve davacinin annesi olan davalinin, davaciya karsi, tanik beyanlariyla ispat edilen tutum ve davranislarinin önemli ölçüde etkili oldugu, murisin bu olaylari düzeltmeye yönelik bir tasarrufu ve çabasi bulundugunun ispatlanamadigi, bu noktada ‘murisin, kusurlu davranisi ile iskata neden olan olaylara sebep olmamasi gerektigi’ yönündeki yerlesik yargi kararlarinin göz önüne alinmasi gerektigi, (...) somut olayda TMK'nun 510/2. maddesinde sayilan sebeplerin varliginin davali yanca ispat edilemedigi heyetimizce kabul edilmistir. Ancak, iptali istenen vasiyetnamelerdeki son arzularin, mirasçinin sakli payi disinda kalan murisin tasarruf alani dahilinde yerine getirilmesi gerektigi anlasilmistir.
Bu durumda; TMK'nin 512/3. maddesi geregince mirastan iskatin miras birakanin tasarruf nisabi oraninda geçerli olmasi gerekir. Baska bir ifadeyle tasarruf nisabi sinirlari içerisinde geçerli olmak kaydiyla, vasiyetnamenin sadece iskata iliskin bölümünün hükümsüz oldugu kabul edilerek davacinin sakli payini talep edebilecegi ve davaya tenkis davasi olarak devam edileceginin düsünülmesi gerekir. Mahkemece yapilacak is; TMK.nun 512/3. maddesi geregince, mirasçiliktan çikarmaya yönelik ölüme bagli tasarrufun davaci mirasçinin sakli payinin tasarruf nisabi oraninda yerine getirilerek, davaya TMK’nin 560. vd. maddelerinde düzenlenen tenkis davasi olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkisiden alinacak rapor sonucuna göre hüküm kurmaktir.(Yargitay 3. HD.'nin 2017/975 E.- 2018/10793 K.sayili ve 31/10/2018 tarihli içtihadi)
Açiklanan yasa maddeleri ve yerlesik içtihatlar dikkate alinarak, TMK'nin 510/2. maddede sayilan hallerin varliginin davali yanca ispat edilemedigi, davacinin talebinde sakli paya iliskin tasarrufun iptali isteginin de bulundugu, zira yasal dayanak olarak TMK'nin 510 vd. maddelerinin gösterildigi, yasanin 510/2. maddesinde sayilan haller sübut bulmadigindan, davacinin 511/1. maddesinde düzenlenen tenkis davasi açamayacagi hükmünün somut olayda geçerli olmadigi, sakli paya iliskin tenkis talebinin dinlenebilecegi ve davaya davacinin sakli payi bakimindan tenkis davasi olarak devam edilmesi gerektigi anlasildigindan, HMK'nin 353/1-a-6. maddesi geregince ilk derece mahkemesi kararinin kaldirilmasina, tenkis davasi olarak yargilamaya devam edilmek üzere dosyanin ilk derece mahkemesine gönderilmesine kesin olarak” karar verilmistir.
Bölge adliye mahkemesi karari, davali vekili tarafindan temyiz edilmis; bölge adliye mahkemesince verilen ek karar ile temyiz edilen kararin HMK’nin 353/1.a-6 maddesi geregince kesin olarak verildigi gerekçe gösterilerek, davali vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmis; bölge adliye mahkemesince verilen kaldirma karari ile ek karar, davali vekili tarafindan temyiz edilmistir.
1- Öncelikle, bölge adliye mahkemesince verilen ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi gerekir. Bir baska deyisle, HMK'nin 366. maddesi atfiyla ayni kanunun 346/2. maddesinin verdigi açik yetki ve görev çerçevesinde, bölge adliye mahkemesince verilen kararin, kararda belirtildigi üzere kanunda öngörülen “kesinlik” kosullarina haiz olup olmadigi incelenmelidir.
Incelemenin, yine anilan kanun maddesindeki tanimiyla “yerindelik” denetimi niteliginde yapilmasi gerektigi, yerindeligin ise bölge adliye mahkemesinin kararina atfettigi mahiyet ve bu mahiyete bagli öngörülen kesinlikten bagimsiz olarak, bunlarin varligi için kanunda yer verilen objektif nitelikteki neden ve kosullarin bulunup bulunmadiginin degerlendirilmesi ile mümkün olabilecegi kuskusuzdur. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” oldugundan bahisle vermis oldugu kararlar bakimindan bölge adliye mahkemelerine anilan 346. madde ile verilen yerindelik denetimi yapma yetkisinin, 366. madde hükmü göz ardi edilerek, bölge adliye mahkemelerinin kesin olduguna hükmettigi kararlar bakimindan temyiz inceleme mercii olarak öngörülen Yargitay’a taninmadigindan bahsetmek mümkün degildir. Keza, anilan 366. maddenin öngördügü üzere, isin niteligine uygun biçimde ve kiyasen uygulanmasi gereken 346. maddenin, bu gibi durumlarda bölge adliye mahkemesinin esasa yönelik bir karari bulunmadigindan bahisle, Yargitay incelemesi sirasinda hiç nazara alinamayacagi gibi bir görüsün savunulmasi da mümkün görünmemektedir.
Bu baglamda temyize konu kararin karar tarihi itibariyle iliskili oldugu usul hükümleri gözden geçirilmelidir. 6100 sayili HMK’nin 353. maddesinde bölge adliye mahkemelerince durusma yapilmadan verilecek kararlar sayilmis olup, 353/l-a-6. maddesinde ilk derece mahkemesince, taraflarin davanin esasiyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç degerlendirilmeden karar verilmis olmasi halinde, esasa iliskin inceleme yapilmaksizin kararin kaldirilmasina kesin olarak karar verilecegi düzenlenmistir. Anilan bu düzenleme ile bölge adliye mahkemesinin dosyayi ilk derece mahkemesine geri gönderme sebepleri, buna bagli olarak bu yönde ve kesin nitelikli bir karar verilebilmesinin kosullari sayilmis olup öngörülen sebepler arasinda, mahkemece belirtildiginin aksine, “delillerin eksik toplanmasina” yahut “inceleme yetersizligine” yer verilmemistir.
Öte yandan HMK’nin 353/1-a-6. maddesinin, eksik delil toplanmasi veya delilin eksik incelenmesi halinde ilk derece mahkemesi kararinin kaldirilarak dosyanin esas hakkinda inceleme yapilmaksizin mahalline iadesini mümkün kildigi seklinde yorumlanmasi halinde, HMK’nin 371/1-ç bendine göre karara etki eden yargilama eksikliginin bulundugu durumlarda adli yargi teskilati içinde sadece Yargitay’a taninan eksik inceleme ve degerlendirmeye dayali bozma yetkisine esdeger bir yetkinin bölge adliye mahkemesine de tanindigi sonucuna varilacaktir ki, herhalde, bu sonuca katilmak mümkün degildir.
Diger bir yandan, HMK’nin 353/1-b-3 maddesinde, bölge adliye mahkemelerince, kendilerine intikal eden ilk derece mahkemesi kararlari bakimindan, durusma yapilmaksizin giderilebilecek nitelikte yargilama eksikliklerinin saptanmasi halinde, bu eksikliklerin tamamlanmasini müteakip yeniden esas hakkinda karar vermeleri gerektigi öngörülmüs olup mezkur hükmün bölge adliye mahkemelerine “sadece durusma açilmaksizin tamamlanacak nitelikte bir yargilama eksikliginin bulunmasi haline münhasir olarak” eksikligin ikmali ile yeniden esas hakkinda hüküm kurma yetkisi tanindigi, durusma açilmaksizin tamamlanamayacak eksiklikler bulundugunu saptamasi halinde, isin esasini incelemeksizin bunlarin ikmali bakimindan dava dosyasini her durumda ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerektigi biçiminde yorumlanmasi söz konusu degildir.
Ayni Kanun’un 356. maddesi hükmü geregince, durusma açilmasinin asil oldugunun öngörülmüs olmasi gözetildiginde, ön incelemede saptanan eksikliklerin durusma açilarak ikmalinden yahut ön incelemede nazara alinmamakla birlikte durusma açildiktan sonra saptanan yargilama eksikliklerinin ikmalinden sonra yeniden esas hakkinda bir karar verilmesi gerektigi izahtan vareste ve kanun sistematiginin geregidir. Kaldi ki, HMK’nin 357/3. maddesi hükmünde de, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildigi hâlde incelenmeden reddedilen delillerin dahi bölge adliye mahkemesince incelenebilecegi düzenlenmistir.
Su halde yukarda yazili kanun hükümleri ve yapilan açiklamalar dogrultusunda, eldeki davada ilk derece mahkemesince taraflarin gösterdikleri delillerin hiç toplanmadigindan veya hiç degerlendirilmediginden bahsedilemeyecek olup, dava dosyasinin esasi incelenmeksizin ilk derece mahkemesine geri gönderilmesinin kanunda öngörülen gerektirici sebepleri bulunmamaktadir. Bu nedenle, her ne kadar kararin mahiyeti bu sekilde takdim edilmisse de, bölge adliye mahkemesince verilen kararin usuli anlamda bir geri gönderme karari niteliginde bulunmadigi açiktir. Hal böyle olunca, buna bagli olarak bölge adliye mahkemesince verilen kararin kesin oldugundan da söz edilemez. Açiklanan nedenlerle, bölge adliye mahkemesinin davali vekilinin temyiz talebinin reddine dair ek kararinin kaldirilmasina karar verilerek isin esasina geçilmistir.
2- Isin esasinin incelenmesinde de; dosyadaki yazilara, kararin dayandigi kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davali vekilinin sair temyiz itirazlarinin reddi gerekir.
3- Dava; mirasçiliktan çikarmaya iliskin vasiyetnamelerin iptali talebine iliskindir.
Mirasçiliktan çikarma (iskat), mirasbirakanin tek tarafli ölüme bagli bir tasarrufu ile gerçeklesir. Mirasbirakan, kanunda belirtilen sebeplerin varligi halinde, ölüme bagli bir tasarruf ile sakli payli mirasçisinin mahfuz hisse üzerindeki haklarini tamamen veya kismen ortadan kaldirabilir.
Türk Medeni Kanunun'da, cezai (alelade) çikarma ve koruyucu (aciz sebebiyle) çikarma olarak iki çesit iskat düzenlenmistir.
Cezai çikarma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 510. maddesinde, genel bir hüküm içinde ifade olunmustur. Buna göre, mirasçi, mirasbirakana veya mirasbirakanin yakinlarindan birine karsi agir bir suç islemisse ya da mirasbirakana veya mirasbirakanin ailesi üyelerine karsi aile hukukundan dogan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemisse, mirasbirakan ölüme bagli bir tasarrufla mirasçisini mirasçiliktan çikarabilir.
Bununla birlikte, mirasçi, mirasbirakanla arasinda borçlar hukukundan dogan bir mükellefiyeti ihlal etse, miras hakkindan iskat edilmesi için bir sebep meydana gelmemistir. Çünkü böyle bir ihlalin müeyyidesi Borçlar Kanununda düzenlenmis bulunmaktadir. (Inan, Ertas, 2000, Miras Hukuku, s.304)
TMK’nin 512. maddesi; “Mirasçiliktan çikarma, mirasbirakan ancak buna iliskin tasarrufunda çikarma sebebini belirtmisse geçerlidir.
Mirasçiliktan çikarilan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varligini ispat, çikarmadan yararlanan mirasçiya veya vasiyet alacaklisina düser.
Sebebin varligi ispat edilememis veya çikarma sebebi tasarrufta belirtilmemisse tasarruf, mirasçinin sakli payi disinda yerine getirilir; ancak, mirasbirakan bu tasarrufu çikarma sebebi hakkinda düstügü açik bir yanilma yüzünden yapmissa, çikarma geçersiz olur.” hükmünü içermektedir.
Kanunun; mirasçinin, mirasbirakana ve ailesine karsi mükellef oldugu aile hukuku vazifelerini büyük ve kusurlu davranisla yerine getirmemesi ifadesinden; mirasçinin, sadakat, yardim, baglilik, çocuklara itina gösterme görevini yapmamasi, ana baba ve çocuklarin karsilikli sevgi ve saygi sefkat baglari, yoksulluga ve zarurete düsmede yardim yükümlülügü, nafaka borcu, aile birlik ve huzurunu bozan davranislarda bulunmama anlami çikmaktadir.
Yine, çikarma sebebinin açik olmasi, belirli bir eyleme, isleme ve davranisa dayanmasi gerekmektedir. Sadece mirasdan iskat ettim, miras disi biraktim, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayilmamalidir. Çikarma sebebi kabul edilen olaylarin, delillerinin gösterilmesi de mirasçinin çikarmaya itirazi halinde diger tarafa kolaylik saglayacagindan, tasarrufda yer almalidir.
Bu açiklamalar isiginda somut olaya bakildiginda; mirasbirakanin, vasiyetnameler ile kendisi ile annesinin rizasi disinda evi terk ettigi, dönmesi için haber gönderilmesine ragmen gelmedigi, tanimadiklari birisi ile kendisine ve annesine haber vermeden evlendigi, agir hastaliga yakalanmasina ve haber gönderilmesine ragmen bakmayacagini, ilgilenmeyecegini, eve gelmeyecegini bildirdigi; bayramlarda ve diger önemli günlerde yillar boyu eve ugramadigi, telefonla aramadigi; bosandigi esi ile birlikte nikahsiz olarak yasadigi, son dönemde yapilan rica ve minnetler ile zoraki eve geldigi ancak ilgilenmedigi yabanci biri gibi davrandigi; “yatacak mezar yeri var mi bu adamin” dedigi; kiracilara özel hayatlari ve geçmis ile ilgili birtakim seyler anlattigi, anne babasinin kötü insanlar oldugunu söyledigi, bu sebeple davacinin ailevi görevlerini agir bir sekilde ihlal ettigi gerekçesiyle, mirasçiliktan çikardigi görülmektedir.
Bu durumda, vasiyetnamelerde açiklandigi üzere, davacinin mirasçiliktan çikarilma sebeplerini varliginin ispati, çikarmadan yararlanan davali mirasçiya (anneye) düsmektedir.
Davali anne, vasiyetnamede belirtilen iskat sebeplerini ispat etmek için tanik dinletmistir. Davali taniklarinin, murisi uzun zamandir tanidiklarini özel günlerde yanlarinda olduklarini ancak davaciyi hiç yanlarinda görmediklerini ilk defa durusma salonunda gördüklerini; davacinin anne babasina haber vermeden kayiplara karistigini, davali ... hanimin daha önce kizinin evini bilmedigini; davacinin Bahçeköy’deki adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalinin bu adrese çiçek yaptirarak gittiklerini ancak davacinin babasina “ne isiniz var niye geldiniz” dedigini; davacinin babasi ile helallesmesi için eve çagrildigini, eve geldiginde anne ve babasinin hosgeldin dedigi ve murisin gözünün yasardigi; davacinin murisin hastaligi için eve geldiginde resimler çektigini ve “bu adam nerede yatacak” gibi ifadeler kullandigini; bir kisim taniklarin ise murisin kizlarinin oldugunu dahi bilmedigini; davacinin mirasbirakana ve davali annesine karsi ilgisiz kaldigi, hastaligi ile ilgilenmedigi dinlenen tanik beyanlari ile sabit olmustur. Aksine ciddi ve inandirici delil ve olaylar bulunmadikça asil olan taniklarin gerçegi söylemis olmalaridir. Dosyada, taniklarin gerçek olmayan olaylari gerçekmis gibi ifade ettigini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadigindan taniklarin sözlerine deger vermek gerekmektedir.
Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanik beyanlarina göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbirakanin davaci kizini mirastan çikarma sebebi olarak ileri sürdügü vakalarin mirasçiliktan çikarma sebebi sayilabilecek nitelik ve nicelikte bulundugu, kisaca davacinin anne ve babasi olan mirasbirakana karsi mükellef oldugu aile hukukundan dogan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranislarla yerine getirmedigi gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanilgili degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmis olmasi, usul ve yasaya aykiri olup, bozmayi gerektirmistir.
SONUÇ: Yukarida birinci bentte açiklanan nedenlerle bölge adliye mahkemesinin davali vekilinin temyiz isteminin reddine dair ek kararinin KALDIRILMASINA; ikinci bentte açiklanan nedenlerle davali vekilinin sair temyiz itirazlarinin reddine, üçüncü bentte açiklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararinin HMK'nin 371. maddesi uyarinca davali yararina BOZULMASINA, 3.050 TL Yargitay durusmasi vekalet ücretinin davacidan alinip davaliya verilmesine, pesin alinan temyiz harçlarinin istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanin karari veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 26/01/2021 tarihinde oy birligi ile karar verildi.
legalbank.net