vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff410d030000008e06000001000100Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle maddi ve manevi zararlarin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine tam yargi davasi açilmistir. Olaylar Basvurucular, olaylarin oldugu tarih itibariyla yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk tanisi konulan bebek (birinci basvurucu) ve babasidir (ikinci basvurucu). Ameliyat sonrasi agizdan beslenme yapilamamasi nedeniyle birinci basvurucuya damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Beslenme sivisi verilirken birinci basvurucunun sag elinde ciddi derecede sislikler meydana gelmesi üzerine ayni hastanede bir ameliyat daha gerçeklestirilmistir. En sonunda baska bir hastanede birinci basvurucunun tekrar ameliyat edilerek kendisine deri grefti (vücudun bir bölgesinden, vücudun baska bir bölgesine damar ve sinir bagintisi olmadan alinan dokularin nakli) uygulanmistir. Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle maddi ve manevi zararlarin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine tam yargi davasi açilmistir. Idare mahkemesi, -ilgili saglik personelinin kusuru olmadigini belirten- bilirkisi raporuna istinaden davayi reddetmistir. Istinaf basvurusu üzerine bölge idare mahkemesi, idarece gerekli tedbirler alinmadigindan olay nedeniyle olusan zararinin karsilanmasi gerektigini belirtmistir. Bununla birlikte davacilara 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine, diger taleplerin ise reddine karar verilmistir. Daha sonra kisisel bir müracaat sonucunda bir üniversite hastanesinde düzenlenen heyet raporuna göre birinci basvurucunun %51 oraninda engelli oldugu tespit edilmistir. Iddialar Basvurucular tibbi ihmal sonucu zarara ugramalari nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigini ileri sürmüstür. Mahkemenin Degerlendirmesi Somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez. Maddi tazminata hükmetmek ve tazminatin nasil hesaplanacagi konusu hukuk kurallarinin yorumlanmasina iliskin bir mesele olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Bariz takdir hatasi veya keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin bu takdirine müdahale etmesi mümkün degildir. Bununla birlikte hâlihazirda sag elini etkin sekilde kullanamayan ve tam olarak bir daha ne zaman kullanacagi da anlasilamayan birinci basvurucunun maddi nitelikte birtakim zararlari olabilecegi gibi hizmet kusurunun açikça tespit edilmis olmasi ve dava dosyasina sunulan birtakim belgeler karsisinda birinci basvurucunun babasi olan diger basvurucunun da maddi tazminata iliskin taleplerinin neden reddedildigi anlasilamamistir. Bu baglamda zararin idarenin gerekli tedbiri almamasi sonucunda ortaya çiktigi konusunda derece mahkemesinin kabulü ve tespitleri dikkate alindiginda sadece manevi tazminat talebinin kabul edilmesinin ihlalin sonuçlarinin giderilmesi bakimindan yeterli olmadigi açiktir. Nitekim derece mahkemesince bir kusur tespitine yer verilmesine ragmen maddi tazminat talebinin reddi yönünden somut degerlendirme yapilmamistir. Ayrica maddi zararin tazmin edilmesi konusundaki anayasal gereklilikleri gözeten bir yaklasim gösterilmemistir. Dolayisiyla basvurucunun maddi zararlarinin tazmin edilmesi yönündeki taleplerinin derece mahkemesince reddedilmesi nedeniyle ihlalin sonuçlarinin giderilmedigi degerlendirilmistir. Bu nedenle somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirilmedigi sonucuna ulasilmistir. Anayasa Mahkemesi, açiklanan gerekçelerle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine karar vermistir. --- TÜRKIYE CUMHURIYETI ANAYASA MAHKEMESI IKINCI BÖLÜM KARAR B. G. VE S. G. BASVURUSU (Basvuru Numarasi: 2018/1571) Karar Tarihi: 4/7/2022 R.G. Tarih ve Sayi: 19/8/2022 - 31928 IKINCI BÖLÜM KARAR Baskan : Kadir ÖZKAYA Üyeler : Engin YILDIRIM Ridvan GÜLEÇ Basri BAGCI Kenan YASAR Raportör : Hikmet Murat AKKAYA Basvurucular : 1. B. G. 2. S. G. I. BASVURUNUN KONUSU 1. Basvuru; tibbi ihmal sonucu zarara ugranilmasi nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin, buna iliskin olarak açilan tam yargi davasinin uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigi iddialarina iliskindir. II. BASVURU SÜRECI 2. Basvuru 18/1/2018 tarihinde yapilmistir. Komisyon basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar vermistir. 3. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina gönderilmistir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Basvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargi Agi Bilisim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen belgelere göre olaylar özetle söyledir: A. Bireysel Basvuruya Konu Olaylar 5. Birinci basvurucu, Etlik Zübeyde Hanim Kadin Hastaliklari Egitim ve Arastirma Hastanesinde 8/8/2012 tarihinde dogmustur. Ikinci basvurucu, diger basvurucunun babasidir. 6. Dogum sonrasi doktorlar tarafindan birinci basvurucuya özefagus atrezi (yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk) tanisi konulmustur. Bu nedenle birinci basvurucunun Ankara Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Hematoloji Onkoloji Egitim ve Arastirma Hastanesine sevk edilmesi gerekmistir. 7. Anilan hastanede 9/8/2012 tarihinde ameliyat gerçeklesmistir. Ameliyat sonrasi agizdan beslenme yapilamamasi nedeniyle birinci basvurucuya damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Beslenme sivisi verilirken birinci basvurucunun sag elinde ciddi derecede sislikler meydana gelmesi üzerine ayni hastanede bir ameliyat gerçeklestirilmistir. Ancak birinci basvurucunun taburcu edilmesinden sonra durumun kötülesmesi üzerine baska hastanelere müracaat edilmistir. 8. Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle vücut bütünlügünün ihlali ve is gücü kaybindan dogan zararin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine 22/11/2013 tarihinde dogrudan tam yargi davasi açilmistir. Ankara 10. Idare Mahkemesi, idari merci tecavüzü oldugunu tespit ederek dava dilekçesi ve eklerinin Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna tevdiine 28/11/2013 tarihinde karar vermistir. 9. Daha sonra basvurucu Bilal Güvendi adina velayeten, birinci basvurucunun annesi ile diger basvurucu Sevket Güvendi adina ise asaleten, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla, olay tarihinden itibaren isletilecek avans faizi ile birlikte toplamda 250 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat istemiyle Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna karsi 17/2/2014 tarihinde tam yargi davasi açilmistir. Dava dilekçesinde özetle yürütülen tedavi sirasinda üç gün sonra damar disina sivi sizmasina bagli olarak birinci basvurucunun elinde ödem gelistigi, durumun düzelmemesi üzerine 13/9/2012 tarihinde ayni yerde deri grefti (vücudun bir bölgesinden vücudun baska bir bölgesine damar ve sinir bagintisi olmadan alinan dokularin nakli) uygulandigi, en son 17/9/2012 tarihinde pansuman yapilarak iki gün sonra kontrole gelinmesi sarti ile birinci basvurucunun taburcu edildigi belirtilmistir. Ayrica durumun kötülesmesi üzerine uzun ugraslar sonucunda Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde 10/12/2012 tarihinde yapilan ameliyatla kasik bölgesinden alinan parça ile birinci basvurucuya deri grefti uygulandigi açiklanmistir. Mevcut durumda birinci basvurucunun elinin tam açilamadigi ve tüm hayati boyunca sakat kalma riski ile karsi karsiya oldugu da dava dilekçesinde ifade edilmistir. 10. Ankara 15. Idare Mahkemesi nezdinde görülen davada, birinci basvurucunun tedavisi ve ameliyatlarinda hizmet kusuru olup olmadiginin tespiti amaciyla bilirkisi incelemesi yaptirilmasina karar verilmistir. Bu kapsamda yapilan tetkik ve tedavilerin örnegi ile hasta dosyasi, dogumun gerçeklestirildigi hastane ile Ankara Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Hematoloji Onkoloji Egitim ve Arastirma Hastanesinden istenmistir. 11. Söz konusu belgelerin ilgili kurumlardan Mahkemeye gönderilmesi üzerine uyusmazligin çözümlenebilmesi için dosyanin Adli Tip Kurumuna (ATK) gönderilmesine 2/4/2015 tarihinde karar verilmistir. 12. ATK tarafindan birinci basvurucunun bir üniversite hastanesine sevk edilip plastik ve rekonstrüktif cerrahi bölümünde yapilacak ayrintili muayenesine iliskin raporun temin edilmesi gerektigi belirtilmistir. Daha sonra birinci basvurucu, en az birisi profesör olmak üzere toplam üç ögretim üyesi tarafindan muayene edilmek üzere Ankara Üniversitesi Ibni Sina Hastanesine sevk edilmistir. Anilan hastane tarafindan hazirlanan 2/12/2015 tarihli rapor, Mahkemeye sunulmustur. Bunun üzerine dosya ATK'ya tekrar iletilmistir. 13. Aralarinda plastik ve rekonstrüktif cerrahi dalinda uzmanligini yapmis profesörün de bulundugu ATK'nin 6/5/2016 tarihli raporunun sonuç kisminda ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi belirtilmistir. On dört sayfalik raporun sonuç kismi su sekildedir: "Özefagus atrezisi nedeni ile opere edildigi, total parenteral nutrisyonun (TPN) [damardan verilen besin destegi] damar disina sizmasi neticesinde deride nekroz [doku ölümünün] gelistigi, pansuman yapildigi, debridman [yara yüzeyinden ölü veya enfekte dokuyu kesip çikarma] ve greft uygulandigi, sag elde kontraktür [kaslarin anormal olarak kisalmasi] gelistigi, hatali uygulama neticesinde elin sakat kaldiginin iddia edildigi bildirilen 2012dogumlu Bilal Güvendi'ye ait adli ve tibbi belgelerin degerlendirilmesinde; Özefagus atrezisi nedeniyle agizdan beslenmenin yapilamayacagindan küçüge TPN baslanmasinin tibben dogru oldugu, verilen beslenme sivisinin damar disina kaçmasi neticesinde meydana gelen cilt nekrozunun her türlü özene ragmen olusabilen, herhangi bir tibbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak degerlendirildigi, komplikasyon yönetiminin tip kurallarina uygun yapildigi, yapilan cerrahi müdahalenin tibben dogru oldugu, küçükte elde meydana gelen kontraktürün küçüge fizik tedavi uygulansa bile büyüyen organ neticesinde beklenen bir durum oldugu cihetle, ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi oy birligi ile mütalaa olunur." 14. Basvurucularin vekili 11/7/2016 tarihinde bilirkisi raporuna itiraz etmis ve tekrar bilirkisi raporu alinmasi gerektigini ileri sürmüstür. Ayni yöndeki istem 30/11/2016 tarihinde tekrar edilmistir. 15. Mahkeme 27/4/2017 tarihinde davayi reddetmistir. Gerekçeli kararda, somut olaya iliskin olarak ATK raporunun sonuç kismi aynen aktarilmis; bilirkisi raporunun bilimsel verilere uygun olarak hazirlandigi ve rapora yapilan itirazin yerinde görülmedigi belirtilmistir. Bu dogrultuda gerekçenin son kisminda tazminat hukukunda idarelerin tazminata mahkûm edilebilmesi için ortada bir kusurun, tazminat talep edenin ise bir zararinin bulunmasi gerektigi, saglik hizmetlerinin bünyesinde risk tasiyan hizmetler oldugu ve saglik hizmetlerinden dolayi idarelerin tazminata mahkûm edilebilmesi için agir kusurunun bulunmasi gerektigi ifade edilmistir. Bu açidan degerlendirme yapilmak suretiyle saglik personeline atfi kabil bir kusur tespit edilmedigine dair ATK raporuna vurgu yapilmistir. 16. Anilan karara karsi basvurucular, istinaf kanun yoluna basvurmustur. Istinaf basvuru dilekçesinde basvurucular, birinci basvurucunun tedavi sirasinda ve ameliyat sonrasindaki yasaminda basina gelenleri anlatmis; ATK raporunun hatali ve eksik degerlendirme içerdigini, olayin komplikasyon olmadigini ileri sürmüstür. Ayrica birinci basvurucunun yasadigi olaylar nedeniyle yasitlarindan geri kaldigini, ileride is hayatinda da zorluk yasama ihtimalinin bulundugunu belirterek en azindan manevi olarak ailenin bir nebze rahata ermesi için dosyanin tekrar incelenmesini ve davali idarece sorumlulugu çerçevesinde zararlarinin tazmin edilmesini talep etmistir. 17. Ankara Bölge Idare Mahkemesi 10. Idari Dava Dairesi 25/10/2017 tarihinde istinaf basvurusunun kismen kabulüne karar vermistir. Bu kapsamda manevi tazminat isteminin reddine iliskin kismin kaldirilmasina, takdiren 50.000 TL manevi tazminatin davacilara ödenmesine, kararin maddi tazminat ile manevi tazminatin kalan kisminin reddine iliskin yapilan istinaf basvurusunun reddine ve kararin bu kisminin onanmasina kesin olarak karar vermistir. Bu kapsamda Daire, ilk derece mahkemesinin 250 TL maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatin reddine iliskin hükmünde hukuka ve usule aykiri bir yön bulunmadigini belirtmis; istinaf basvurusu nedenlerini kararin bu kismini kaldiracak nitelikte görmemistir. Daire, kararinda daha sonra manevi tazminatin amacindan ve islevinden bahsetmis; davali idarece beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirler alinmadigindan olay nedeniyle olusan zararin karsilanmasi gerektigini belirtmistir. Bu kapsamda birinci basvurucunun elinde doku kaybi basladigi ve tedavi sürecinin devam etmesi nedeniyle duyulan aci, üzüntü ve ruhsal sikintilarinin kismen de olsa dindirilmesi için takdiren 50.000 TL manevi tazminata hükmetmistir. 18. Nihai karar 21/12/2017 tarihinde teblig edilmistir. B. Bireysel Basvuru Sonrasi Gelisen Olaylar 19. Kisisel bir müracaat sonucunda Hacettepe Üniversitesi Ihsan Dogramaci Çocuk Hastanesi, birinci basvurucu hakkinda heyet raporu düzenlemistir. 8/3/2018 tarihli heyet raporuna göre birinci basvurucuya eklem kontraktürü teshisi konulmustur. Bu kapsamda birinci basvurucunun %51 oraninda engelli oldugu tespit edilmistir. Bu rapor üç yil süreyle geçerlidir. 20. Bunun üzerine birinci basvurucu adina 2.000.000 TL maddi, 1.000.000 TL manevi, birinci basvurucunun annesi ve babasi için ise ayri ayri 500.000 TL olmak üzere toplam 4.000.000 TL tazminat Saglik Bakanligindan 20/4/2018 tarihinde talep edilmistir. Talebin zimnen reddi üzerine sadece birinci basvurucu adina açilan tam yargi davasinda, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla 7.500 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatin 9/8/2012 tarihinden itibaren isletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminde bulunulmustur. 21. Ankara 9. Idare Mahkemesi, kesin hüküm nedeniyle davanin incelenmeksizin reddine karar vermistir. Bu kapsamda ilk olarak daha önceki yargilamadan bahsetmis ve kesinlesen karara dair gerekçeye aynen yer vermistir. Daha sonra yapilan degerlendirme ise su sekildedir: "...karar verilerek kesinlestigi anlasildigindan, dava dilekçesinde de "Hacettepe Üniversitesi Ihsan Dogramaci Çocuk Hastanesinden alinan 08.03.2018 tarih ve 533 nolu raporda da durumunun tescillendigi"ni belirttikleri üzere Adli Tip Kurumunda tespiti yapilmis olan eldeki rahatsizligin yeni tarihli alinan raporla tescilinden ibaret olan yeni bir hizmet kusuru ya da yeni ortaya çikan bir zarar ileri sürmeden ayni hizmet kusuru sonucu daha önceden olusan ve tespiti yapilan zarara dayanilarak açilan davanin kesin hüküm nedeniyle incelenmesine olanak bulunmamaktadir." 22. Daire, istinaf basvurusunu 16/1/2019 tarihinde reddetmistir. 23. Nihai karar 19/2/2019 tarihinde teblig edilmistir. 24. Sadece davaci birinci basvurucu adina 21/3/2019 tarihinde bir kez daha bireysel basvuru yapilmistir. 2019/8817 numara ile kaydedilen söz konusu bireysel basvuru hakkinda henüz bir karar verilmemistir. 25. Anilan basvuru dosyasina sunulan belgelerden Saglik Bakanligi Ankara Keçiören Egitim ve Arastirma Hastanesi tarafindan düzenlenen ve geçerlilik süresi üç yil olan 15/10/2021 tarihli raporda birinci basvurucunun orta düzeyde özel gereksiniminin oldugu ifade edilmistir. IV. ILGILI HUKUK 26. Ilgili hukuk için bkz. Findik Kiliçaslan, B. No: 2015/97, 11/10/2018, §§ 19-27; Cihan Beyribey, B. No: 2014/19450, 26/12/2018, §§ 23-28; Fesih Aydar, B. No: 2015/4259, 10/1/2019, §§ 24-30. V. INCELEME VE GEREKÇE 27. Anayasa Mahkemesinin 4/7/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü: A. Kisinin Maddi ve Manevi Varligini Koruma ve Gelistirme Hakkinin Ihlal Edildigine Iliskin Iddia 1. Basvurucularin Iddialari 28. Basvurucular, durumun giderek kötülestigini ve hâlihazirda fizik tedavi uygulanmasina ragmen uzvun islevini yerine getiremedigini belirtmistir. Bunun yaninda birinci basvurucu hakkinda Hacettepe Üniversitesine güncel özürlülük raporu alinmasi için basvuru yaptiklarini bireysel basvuru süresi içinde rapor alamadiklarini ve rapor sonucunu basvuru yaptiktan sonra ekleyeceklerini ifade etmistir. Diger taraftan birinci basvurucunun el cerrahisine sevk edilmesi gerektigi hâlde ya da böyle bir ihtisas alani olduguna dair kendilerine bilgi verilmeden greft isleminin çocuk cerrahi tarafindan yapilmis olmasinin kabul edilemez bir durum oldugunu ileri sürmüstür. Uygulanan tedavide ihmaller oldugunu, meydana gelen olayin basit bir komplikasyon olarak nitelendirilemeyecegi belirterek Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigini ifade etmistir. 2. Degerlendirme 29. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde dayanak alinacak "Kisinin dokunulmazligi, maddi ve manevi varligi" kenar baslikli 17. maddesinin birinci fikrasi söyledir: "Herkes, yasama, maddî ve manevî varligini koruma ve gelistirme hakkina sahiptir." 30. Anayasa'nin 56. maddesinin üçüncü fikrasi söyledir: "Devlet, herkesin hayatini, beden ve ruh sagligi içinde sürdürmesini saglamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artirarak, isbirligini gerçeklestirmek amaciyla saglik kuruluslarini tek elden planlayip hizmet vermesini düzenler." 31. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). 32. Anayasa’nin 17. maddesinin birinci fikrasinda, herkesin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina sahip oldugu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygi hakki kapsaminda güvence altina alinan fiziksel ve zihinsel bütünlügün korunmasi hakkina karsilik gelmektedir. 33. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarinda, kasit söz konusu olmaksizin hekim kusuru nedeniyle vücut bütünlügünün zarar gördügü seklindeki tibbi ihmale dair sikâyetleri Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda incelemistir (Melahat Sönmez, B. No: 2013/7528, 9/9/2015; Ahmet Sevim, B. No: 2013/474, 9/9/2015; Hilmi Düzgüner, B. No: 2014/9690, 11/5/2017). 34. Anilan kararlar dogrultusunda somut olayda basvurucularin tibbi ihmale dayali tüm sikâyetlerinin Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda incelenmesi gerekmektedir. a. Kabul Edilebilirlik Yönünden 35. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir. b. Esas Yönünden i. Genel Ilkeler 36. Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda herkesin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina sahip oldugu belirtilmektedir. Bu kapsamda anilan Anayasa hükmü ile kisinin maddi ve manevi varliginin bütünlügü gerek kamusal yetkilerle donatilmis kisilerin gerekse özel kisilerin müdahalelerine karsi güvence altina alinmistir (Özkan Sen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, s 40). 37. Anayasa’nin 17. maddesinin amaci, esas olarak bireylerin maddi ve manevi varligina karsi devlet tarafindan yapilabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir. Bunun yani sira devletin tibbi müdahaleler nedeniyle kisilerin maddi ve manevi varligini etkili olarak koruma, maddi ve manevi varligina saygi gösterme seklinde pozitif yükümlülügü de bulunmaktadir (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015, s 49). Nitekim Anayasa’nin 56. maddesinde de belirtildigi üzere pozitif yükümlülük, saglik alaninda yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadir (Ilker Baser ve digerleri, B. No: 2013/1943, 9/9/2015, s 44). 38. Devlet, bireylerin yasam hakki ile maddi ve manevi varliklarini koruma hakki kapsaminda -ister kamu isterse özel saglik kuruluslari tarafindan yerine getirilsin- saglik hizmetlerini hastalarin yasamlari ile maddi ve manevi varliklarinin korunmasina yönelik gerekli tedbirlerin alinabilmesini saglayacak sekilde düzenlemek zorundadir (Ahmet Acartürk, s 51). 39. Ilke olarak tibbi ihmallere iliskin sikâyetler konusunda temel basvuru yolu, hukuki sorumlulugu tespit adina takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davasi yoludur (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, s 38). 40. Maddi ve manevi varligi koruma hakki kapsaminda hukuki sorumlulugu ortaya koymak adina adli ve idari yargida açilacak tazminat davalarinin makul derecede dikkatli ve özenli incelenme sartinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara iliskin yürüttükleri yargilamalarda Anayasa’nin 17. maddesinin gerektirdigi seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapip yapmadiklari ya da ne ölçüde yaptiklari da Anayasa Mahkemesi tarafindan degerlendirilmelidir. Zira derece mahkemeleri tarafindan bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargi sisteminin daha sonra ortaya çikabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesindeki önemli rolün zarar görmesine engel olacaktir (Yasin Çildir, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, s 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, s 32). 41. Diger taraftan belirtmek gerekir ki olaylarin olusumuna iliskin delillerin degerlendirilmesi öncelikle idari ve yargisal makamlarin ödevidir. Ayni sekilde basvuru dosyasinda bulunan tibbi bilgi ve belgelerden hareketle, bilirkisilerin vardigi sonuçlarin dogrulugu hakkinda fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi degildir (Mehmet Çolakoglu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018, s 47). Ancak kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda yerine getirmek zorunda oldugu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediginin nesnel bir sekilde degerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar baglaminda derece mahkemelerinin kendilerine taninmis takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu baglamda müdahaleyi hakli göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadigi incelenmelidir (Murat Atilgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015 s 44). 42. Bu baglamda derece mahkemelerinin gerekçeleri, taraflarin kanun yoluna basvuru imkânini etkili sekilde kullanabilmesini saglayacak surette ayrintili olarak ortaya konulmali; ulasilan sonuçlar yeterli açikliktaki bilimsel görüs ve raporlar gibi somut, nesnel verilere dayandirilmalidir (Murat Atilgan, s 45). 43. Tibbi müdahaleden önce kisinin gerektigi sekilde bilgilendirilip rizasinin alinmamasi, kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlaline sebep olabilir. Istisnai hâller disinda tibbi müdahale ancak ilgili kisi bilgilendirilip rizasi alindiktan sonra yapilabilir. Hastalarin durumun farkinda olarak karar verebilmelerini saglamak için uygulanmasi düsünülen tedavi ve bununla baglantili riskler hakkinda kendilerine bilgi verilmis olmalidir. Bunun yani sira yapilan bilgilendirme ile tibbi müdahale arasinda hastanin saglikli bir kanaate varmasini saglayacak kadar uygun bir zaman araligi birakilmis olmalidir (Ahmet Acartürk, s 56). ii. Ilkelerin Olaya Uygulanmasi 44. Somut olayda bireysel basvurudaki ihlal iddialari, vücut bütünlügünün bozulmasinda devletin üzerine düsen pozitif yükümlülüklerin ihlal edilip edilmedigine yöneliktir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nin yukarida deginilen 17. maddesi kapsaminda devlete düsen pozitif yükümlülüklerin somut olay baglaminda yerine getirilip getirilmedigini denetlemek durumundadir (Tevfik Gayretli, s 36). Bu sebeple basvuruya konu olay, devletin kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina iliskin pozitif yükümlülügü kapsaminda incelenmistir. 45. Yerel mahkeme, idarenin bir kusurunun olup olmadigi yönünde arastirma ve inceleme yaparak ATK'dan alinan raporu dikkate almak suretiyle davanin reddine iliskin hüküm kurmustur. Istinaf Mahkemesi ise ilk derece mahkemesinin kararini kismen kaldirmistir. Kesin nitelikteki bu hükümde, davacilara 50.000 TL manevi tazminat verilmesi gerektigi ifade edilmistir. Bu kapsamdaki gerekçeye bakildiginda ise öncelikle "manevi tazmin ile amaçlananin sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek degil, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarma" seklinde bir belirleme yapilmistir. Daha sonra da "beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirler alinmadigindan davacinin olay nedeniyle olusan zararinin karsilanmasi" gerektigi belirtilmistir. 46. Ilgili mevzuatta bedensel bütünlügün zedelenmesi durumunda maddi tazminata hükmedilebilecegi düzenlenmistir. Maddi tazminat, idari eylem ve islem nedeniyle kisilerin ugradigi maddi zararlarinin tazminini saglarken manevi tazminat, ayni islem veya eylemden dolayi kisinin çektigi izdirabin yarattigi manevi yipranmanin tazmini amacina hizmet etmektedir. Kisinin idarenin islem, eylem ve ihmalinden kaynaklanan hem maddi hem de manevi zararlarinin tazmininin mevzuatta düzenlenmesi ve bunun uygulanmasinin anayasal güvencelerin gözetilerek gerçeklestirilmesi, devletin kisilerin maddi ve manevi varligini etkili biçimde koruma seklindeki pozitif yükümlülügünün bir geregidir (Fatma Kiliç ve Ibrahim Haldiz, B. No: 2017/37387, 21/4/2021, s 39; Faruk Korulu, B. No: 2017/18143, 8/9/2021, s 41). 47. Somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez. 48. Maddi tazminata hükmetmek ve tazminatin nasil hesaplanacagi konusu hukuk kurallarinin yorumlanmasina iliskin bir mesele olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Bariz takdir hatasi veya keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin bu takdirine müdahale etmesi mümkün degildir. Bununla birlikte hâlihazirda sag elini etkin sekilde kullanamayan ve tam olarak bir daha ne zaman kullanacagi da anlasilamayan birinci basvurucunun maddi nitelikte birtakim zararlari olabilecegi gibi hizmet kusurunun açikça tespit edilmis olmasi ve dava dosyasina sunulan birtakim belgeler karsisinda birinci basvurucunun babasi olan diger basvurucunun da maddi tazminata iliskin taleplerinin neden reddedildigi anlasilamamistir. 49. Bu zararin idarenin gerekli tedbiri almamasi sonucunda ortaya çiktigi konusunda derece mahkemesinin kabulü ve tespitleri dikkate alindiginda sadece manevi tazminat talebinin kabul edilmesinin ihlalin sonuçlarinin giderilmesi bakimindan yeterli olmadigi açiktir. Nitekim derece mahkemesince bir kusur tespitine yer verilmesine ragmen maddi tazminat talebinin reddi yönünden somut degerlendirme yapilmamis ve maddi zararin tazmin edilmesi konusundaki anayasal gereklilikleri gözeten bir yaklasim gösterilmemistir. Dolayisiyla basvurucunun maddi zararlarinin tazmin edilmesi yönündeki taleplerinin derece mahkemesince reddedilmesi nedeniyle ihlalin sonuçlarinin giderildigini söylemek güçtür. Bu nedenle somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilmistir. 50. Açiklanan gerekçelerle Anayasa’nin 17. maddesinin birinci fikrasinda güvence altina alinan kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine karar verilmesi gerekir. Kadir ÖZKAYA bu görüse katilmamistir. B. Makul Sürede Yargilanma Hakkinin Ihlal Edildigine Iliskin Iddia 1. Basvurucularin Iddialari 51. Basvurucular, tam yargi davasinin uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigini iddia etmislerdir. 2. Degerlendirme 52. Anayasa'nin 36. ve 141. maddeleri baglaminda medeni hak ve yükümlülüklere iliskin uyusmazliklarin makul sürede karara baglanmasi gerektigine dair temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmis ve bu konuda karar verilmistir (Selahattin Akyil, B. No: 2012/1198, 7/11/2013). Basvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrilmayi gerektiren bir husus bulunmamaktadir. 53. Somut olayda 22/11/2013 tarihinde açilan dava ile baslayan yargilama sürecinin Bölge Idare Mahkemesi tarafindan istinaf talebinin kismen reddine iliskin 25/10/2017 tarihinde verilen kararla sona erdigi anlasilmistir. 54. Basvuruya konu yargilama süreci incelendiginde davanin iki dereceli bir yargilama sisteminde toplam 3 yil 11 ay 3 gün sürdügü, yargilama sürecinin bütünü dikkate alindiginda basvurucularin haklarini ihlal edecek bir gecikme olmadigi sonucuna ulasilmistir (benzer yöndeki degerlendirme için bkz. Ecrin Akkaya, B. No: 2015/8599, 8/5/2019, ss 38-41). 55. Açiklanan gerekçelerle basvurunun bu kisminin diger kabul edilebilirlik kosullari yönünden incelenmeksizin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez olduguna karar verilmesi gerekir. C. Giderim Yönünden 56. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarinin ortadan kaldirilmasina iliskin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadir. 57. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi mercilerince yapilmasi gereken is, yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayili Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, ss 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, ss 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, ss 93-100). 58. Ihlalin ve sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilamanin yeterli bir giderim saglayacagi anlasildigindan tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir. VI. HÜKÜM Açiklanan gerekçelerle; A. 1. Kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE, 2. Makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle KABUL EDILEMEZ OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE, B. Anayasa’nin 17. maddesinde güvence altina alinan kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkinin IHLAL EDILDIGINE Kadir ÖZKAYA'nin karsioyu ve OYÇOKLUGUYLA, C. Kararin bir örneginin yeniden yargilama yapilmak üzere Ankara 15. Idare Mahkemesine (E.2014/264, K.2017/1179) GÖNDERILMESINE, D. Basvurucularin tazminat taleplerinin REDDINE, E. 294,70 TL harçtan olusan yargilama giderinin basvuruculara MÜSTEREKEN ÖDENMESINE, F. Ödemenin kararin tebligini takiben basvurucularin Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA, G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 4/7/2022 tarihinde karar verildi. KARSIOY Tibbi ihmal sonucu zarara ugranilmasi nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigi iddiasi ile yapilan basvuruda Mahkememiz çogunlugunca, somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilarak ihlal karari verilmis bulunmaktadir. Asagida açiklanan nedenlerle tarafimizca karara istirak edilememistir. 8.8.2012 tarihinde dünyaya gelen basvurucu B.G.’ye dogumu sonrasinda özefagus atrezi (yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk) tanisi konulmustur. Bu nedenle de sevk edildigi hastanede 09.08.2012 tarihinde ameliyat edilmistir. Ameliyat sonrasinda da durumun gerekliligi nedeniyle damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Basvuruya konu edilen olaylar da bu ameliyatin ardindan gelismistir. Açik kaynaklardan edinilen bilgilere göre saglik hizmetleri nitelikleri itibariyla bünyelerinde risk barindiran hizmetlerdir. Bu hizmetlerin ifasi sirasinda bazi durumlarda tüm önlemler alinmasina, tüm bilimsel is ve islemler en dogru sekilde icra edilmesine ragmen istenmeyen üzücü sonuçlar ortaya çikabilir. Somut olayda, nihai olarak, basvurucu B.G. hakkinda aralarinda plastik ve rekonstrüktif cerrahi dalinda uzmanligini yapmis profesörün de bulundugu ATK Kurulunca düzenlenen 06.05.2016 tarihli raporun sonuç kisminda, basvurucunun geldigi asamadaki durumun ortaya çikmasinda ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi belirtilmistir. Oybirligi ile düzenlenen söz konusu raporda; “ … hatali uygulama neticesinde elinin sakat kaldigi bildirilen 2012 dogumlu B.G.'ye ait adli ve tibbi belgelerin degerlendirilmesinde; özefagus atrezisi nedeniyle agizdan beslenmenin yapilamayacagindan küçüge TPN baslanmasinin tibben dogru oldugu, verilen beslenme sivisinin damar disina kaçmasi neticesinde meydana gelen cilt nekrozunun her türlü özene ragmen olusabilen, herhangi bir tibbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak degerlendirildigi, komplikasyon yönetiminin tip kurallarina uygun yapildigi, yapilan cerrahi müdahalenin tibben dogru oldugu, küçükte elde meydana gelen kontraktürün küçüge fizik tedavi uygulansa bile büyüyen organ neticesinde beklenen bir durum oldugu cihetle, ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi… ” belirtilmistir. Basvurucularca açilan tazminat davasinda Idare Mahkemesince, idarenin bir kusurunun olup olmadigi yönünden yapilan arastirma ve inceleme kapsaminda ATK dan alinan rapor dikkate almak suretiyle davanin reddi yolunda hüküm kurulmustur. Idare mahkemesince, olayi aydinlatacak deliller toplanmis, delillerin nesnel ve tarafsiz analizi yapilmis, olayin hangi kosullar altinda meydana geldigini ortaya koymaya elverisli bir yargilama yapilarak sonuca ulasilmistir. Bölge Idare Mahkemesi Dairesince ise "manevi tazmin ile amaçlananin sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek olmadigi, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarma" nin da amaçlananlar arasinda oldugu belirtildikten sonra, ATK raporunda yapilan tespit ve degerlendirmelere neden istirak edilmedigi belirtilmeden, "beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirlerin alinmadigi” sonucuna hangi tibbi verilerle nasil ulasildigi ortaya konulmadan davacinin olay nedeniyle olusan manevi zararinin karsilanmasi" gerektigi belirtilmistir. Bu durumda, “somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez.” (Karar s 47) biçimindeki çogunluk görüsünün kabul edilmesi mümkün degildir. Hal böyle olunca, buradan hareketle, somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilarak maddi tazminat taleplerinin de karsilanmasi gerektiginin söylenmesi kanaatimizce mümkün degildir. Bu itibarla çogunluk görüsüne dayali karara istirak edemedim. Baskan: Kadir ÖZKAYA
Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle maddi ve manevi zararlarin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine tam yargi davasi açilmistir.
Olaylar
Basvurucular, olaylarin oldugu tarih itibariyla yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk tanisi konulan bebek (birinci basvurucu) ve babasidir (ikinci basvurucu). Ameliyat sonrasi agizdan beslenme yapilamamasi nedeniyle birinci basvurucuya damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Beslenme sivisi verilirken birinci basvurucunun sag elinde ciddi derecede sislikler meydana gelmesi üzerine ayni hastanede bir ameliyat daha gerçeklestirilmistir. En sonunda baska bir hastanede birinci basvurucunun tekrar ameliyat edilerek kendisine deri grefti (vücudun bir bölgesinden, vücudun baska bir bölgesine damar ve sinir bagintisi olmadan alinan dokularin nakli) uygulanmistir.
Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle maddi ve manevi zararlarin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine tam yargi davasi açilmistir. Idare mahkemesi, -ilgili saglik personelinin kusuru olmadigini belirten- bilirkisi raporuna istinaden davayi reddetmistir. Istinaf basvurusu üzerine bölge idare mahkemesi, idarece gerekli tedbirler alinmadigindan olay nedeniyle olusan zararinin karsilanmasi gerektigini belirtmistir. Bununla birlikte davacilara 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine, diger taleplerin ise reddine karar verilmistir.
Daha sonra kisisel bir müracaat sonucunda bir üniversite hastanesinde düzenlenen heyet raporuna göre birinci basvurucunun %51 oraninda engelli oldugu tespit edilmistir.
Iddialar
Basvurucular tibbi ihmal sonucu zarara ugramalari nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigini ileri sürmüstür.
Mahkemenin Degerlendirmesi
Somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez.
Maddi tazminata hükmetmek ve tazminatin nasil hesaplanacagi konusu hukuk kurallarinin yorumlanmasina iliskin bir mesele olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Bariz takdir hatasi veya keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin bu takdirine müdahale etmesi mümkün degildir. Bununla birlikte hâlihazirda sag elini etkin sekilde kullanamayan ve tam olarak bir daha ne zaman kullanacagi da anlasilamayan birinci basvurucunun maddi nitelikte birtakim zararlari olabilecegi gibi hizmet kusurunun açikça tespit edilmis olmasi ve dava dosyasina sunulan birtakim belgeler karsisinda birinci basvurucunun babasi olan diger basvurucunun da maddi tazminata iliskin taleplerinin neden reddedildigi anlasilamamistir.
Bu baglamda zararin idarenin gerekli tedbiri almamasi sonucunda ortaya çiktigi konusunda derece mahkemesinin kabulü ve tespitleri dikkate alindiginda sadece manevi tazminat talebinin kabul edilmesinin ihlalin sonuçlarinin giderilmesi bakimindan yeterli olmadigi açiktir. Nitekim derece mahkemesince bir kusur tespitine yer verilmesine ragmen maddi tazminat talebinin reddi yönünden somut degerlendirme yapilmamistir. Ayrica maddi zararin tazmin edilmesi konusundaki anayasal gereklilikleri gözeten bir yaklasim gösterilmemistir. Dolayisiyla basvurucunun maddi zararlarinin tazmin edilmesi yönündeki taleplerinin derece mahkemesince reddedilmesi nedeniyle ihlalin sonuçlarinin giderilmedigi degerlendirilmistir. Bu nedenle somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirilmedigi sonucuna ulasilmistir.
Anayasa Mahkemesi, açiklanan gerekçelerle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine karar vermistir.
---
TÜRKIYE CUMHURIYETI
ANAYASA MAHKEMESI
IKINCI BÖLÜM
KARAR
B. G. VE S. G. BASVURUSU
(Basvuru Numarasi: 2018/1571)
Karar Tarihi: 4/7/2022
R.G. Tarih ve Sayi: 19/8/2022 - 31928
Baskan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Ridvan GÜLEÇ
Basri BAGCI
Kenan YASAR
Raportör
Hikmet Murat AKKAYA
Basvurucular
1. B. G.
2. S. G.
I. BASVURUNUN KONUSU
1. Basvuru; tibbi ihmal sonucu zarara ugranilmasi nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin, buna iliskin olarak açilan tam yargi davasinin uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigi iddialarina iliskindir.
II. BASVURU SÜRECI
2. Basvuru 18/1/2018 tarihinde yapilmistir. Komisyon basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar vermistir.
3. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina gönderilmistir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Basvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargi Agi Bilisim Sistemi (UYAP) üzerinden temin edilen belgelere göre olaylar özetle söyledir:
A. Bireysel Basvuruya Konu Olaylar
5. Birinci basvurucu, Etlik Zübeyde Hanim Kadin Hastaliklari Egitim ve Arastirma Hastanesinde 8/8/2012 tarihinde dogmustur. Ikinci basvurucu, diger basvurucunun babasidir.
6. Dogum sonrasi doktorlar tarafindan birinci basvurucuya özefagus atrezi (yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk) tanisi konulmustur. Bu nedenle birinci basvurucunun Ankara Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Hematoloji Onkoloji Egitim ve Arastirma Hastanesine sevk edilmesi gerekmistir.
7. Anilan hastanede 9/8/2012 tarihinde ameliyat gerçeklesmistir. Ameliyat sonrasi agizdan beslenme yapilamamasi nedeniyle birinci basvurucuya damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Beslenme sivisi verilirken birinci basvurucunun sag elinde ciddi derecede sislikler meydana gelmesi üzerine ayni hastanede bir ameliyat gerçeklestirilmistir. Ancak birinci basvurucunun taburcu edilmesinden sonra durumun kötülesmesi üzerine baska hastanelere müracaat edilmistir.
8. Dogum sonrasi yürütülen tedavide tibbi hata ve agir kusur bulundugundan bahisle vücut bütünlügünün ihlali ve is gücü kaybindan dogan zararin tazmini amaciyla Saglik Bakanligi aleyhine 22/11/2013 tarihinde dogrudan tam yargi davasi açilmistir. Ankara 10. Idare Mahkemesi, idari merci tecavüzü oldugunu tespit ederek dava dilekçesi ve eklerinin Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna tevdiine 28/11/2013 tarihinde karar vermistir.
9. Daha sonra basvurucu Bilal Güvendi adina velayeten, birinci basvurucunun annesi ile diger basvurucu Sevket Güvendi adina ise asaleten, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla, olay tarihinden itibaren isletilecek avans faizi ile birlikte toplamda 250 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat istemiyle Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna karsi 17/2/2014 tarihinde tam yargi davasi açilmistir. Dava dilekçesinde özetle yürütülen tedavi sirasinda üç gün sonra damar disina sivi sizmasina bagli olarak birinci basvurucunun elinde ödem gelistigi, durumun düzelmemesi üzerine 13/9/2012 tarihinde ayni yerde deri grefti (vücudun bir bölgesinden vücudun baska bir bölgesine damar ve sinir bagintisi olmadan alinan dokularin nakli) uygulandigi, en son 17/9/2012 tarihinde pansuman yapilarak iki gün sonra kontrole gelinmesi sarti ile birinci basvurucunun taburcu edildigi belirtilmistir. Ayrica durumun kötülesmesi üzerine uzun ugraslar sonucunda Hacettepe Üniversitesi Hastanesinde 10/12/2012 tarihinde yapilan ameliyatla kasik bölgesinden alinan parça ile birinci basvurucuya deri grefti uygulandigi açiklanmistir. Mevcut durumda birinci basvurucunun elinin tam açilamadigi ve tüm hayati boyunca sakat kalma riski ile karsi karsiya oldugu da dava dilekçesinde ifade edilmistir.
10. Ankara 15. Idare Mahkemesi nezdinde görülen davada, birinci basvurucunun tedavisi ve ameliyatlarinda hizmet kusuru olup olmadiginin tespiti amaciyla bilirkisi incelemesi yaptirilmasina karar verilmistir. Bu kapsamda yapilan tetkik ve tedavilerin örnegi ile hasta dosyasi, dogumun gerçeklestirildigi hastane ile Ankara Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Hematoloji Onkoloji Egitim ve Arastirma Hastanesinden istenmistir.
11. Söz konusu belgelerin ilgili kurumlardan Mahkemeye gönderilmesi üzerine uyusmazligin çözümlenebilmesi için dosyanin Adli Tip Kurumuna (ATK) gönderilmesine 2/4/2015 tarihinde karar verilmistir.
12. ATK tarafindan birinci basvurucunun bir üniversite hastanesine sevk edilip plastik ve rekonstrüktif cerrahi bölümünde yapilacak ayrintili muayenesine iliskin raporun temin edilmesi gerektigi belirtilmistir. Daha sonra birinci basvurucu, en az birisi profesör olmak üzere toplam üç ögretim üyesi tarafindan muayene edilmek üzere Ankara Üniversitesi Ibni Sina Hastanesine sevk edilmistir. Anilan hastane tarafindan hazirlanan 2/12/2015 tarihli rapor, Mahkemeye sunulmustur. Bunun üzerine dosya ATK'ya tekrar iletilmistir.
13. Aralarinda plastik ve rekonstrüktif cerrahi dalinda uzmanligini yapmis profesörün de bulundugu ATK'nin 6/5/2016 tarihli raporunun sonuç kisminda ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi belirtilmistir. On dört sayfalik raporun sonuç kismi su sekildedir:
"Özefagus atrezisi nedeni ile opere edildigi, total parenteral nutrisyonun (TPN) [damardan verilen besin destegi] damar disina sizmasi neticesinde deride nekroz [doku ölümünün] gelistigi, pansuman yapildigi, debridman [yara yüzeyinden ölü veya enfekte dokuyu kesip çikarma] ve greft uygulandigi, sag elde kontraktür [kaslarin anormal olarak kisalmasi] gelistigi, hatali uygulama neticesinde elin sakat kaldiginin iddia edildigi bildirilen 2012dogumlu Bilal Güvendi'ye ait adli ve tibbi belgelerin degerlendirilmesinde;
Özefagus atrezisi nedeniyle agizdan beslenmenin yapilamayacagindan küçüge TPN baslanmasinin tibben dogru oldugu, verilen beslenme sivisinin damar disina kaçmasi neticesinde meydana gelen cilt nekrozunun her türlü özene ragmen olusabilen, herhangi bir tibbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak degerlendirildigi, komplikasyon yönetiminin tip kurallarina uygun yapildigi, yapilan cerrahi müdahalenin tibben dogru oldugu, küçükte elde meydana gelen kontraktürün küçüge fizik tedavi uygulansa bile büyüyen organ neticesinde beklenen bir durum oldugu cihetle, ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi oy birligi ile mütalaa olunur."
14. Basvurucularin vekili 11/7/2016 tarihinde bilirkisi raporuna itiraz etmis ve tekrar bilirkisi raporu alinmasi gerektigini ileri sürmüstür. Ayni yöndeki istem 30/11/2016 tarihinde tekrar edilmistir.
15. Mahkeme 27/4/2017 tarihinde davayi reddetmistir. Gerekçeli kararda, somut olaya iliskin olarak ATK raporunun sonuç kismi aynen aktarilmis; bilirkisi raporunun bilimsel verilere uygun olarak hazirlandigi ve rapora yapilan itirazin yerinde görülmedigi belirtilmistir. Bu dogrultuda gerekçenin son kisminda tazminat hukukunda idarelerin tazminata mahkûm edilebilmesi için ortada bir kusurun, tazminat talep edenin ise bir zararinin bulunmasi gerektigi, saglik hizmetlerinin bünyesinde risk tasiyan hizmetler oldugu ve saglik hizmetlerinden dolayi idarelerin tazminata mahkûm edilebilmesi için agir kusurunun bulunmasi gerektigi ifade edilmistir. Bu açidan degerlendirme yapilmak suretiyle saglik personeline atfi kabil bir kusur tespit edilmedigine dair ATK raporuna vurgu yapilmistir.
16. Anilan karara karsi basvurucular, istinaf kanun yoluna basvurmustur. Istinaf basvuru dilekçesinde basvurucular, birinci basvurucunun tedavi sirasinda ve ameliyat sonrasindaki yasaminda basina gelenleri anlatmis; ATK raporunun hatali ve eksik degerlendirme içerdigini, olayin komplikasyon olmadigini ileri sürmüstür. Ayrica birinci basvurucunun yasadigi olaylar nedeniyle yasitlarindan geri kaldigini, ileride is hayatinda da zorluk yasama ihtimalinin bulundugunu belirterek en azindan manevi olarak ailenin bir nebze rahata ermesi için dosyanin tekrar incelenmesini ve davali idarece sorumlulugu çerçevesinde zararlarinin tazmin edilmesini talep etmistir.
17. Ankara Bölge Idare Mahkemesi 10. Idari Dava Dairesi 25/10/2017 tarihinde istinaf basvurusunun kismen kabulüne karar vermistir. Bu kapsamda manevi tazminat isteminin reddine iliskin kismin kaldirilmasina, takdiren 50.000 TL manevi tazminatin davacilara ödenmesine, kararin maddi tazminat ile manevi tazminatin kalan kisminin reddine iliskin yapilan istinaf basvurusunun reddine ve kararin bu kisminin onanmasina kesin olarak karar vermistir. Bu kapsamda Daire, ilk derece mahkemesinin 250 TL maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatin reddine iliskin hükmünde hukuka ve usule aykiri bir yön bulunmadigini belirtmis; istinaf basvurusu nedenlerini kararin bu kismini kaldiracak nitelikte görmemistir. Daire, kararinda daha sonra manevi tazminatin amacindan ve islevinden bahsetmis; davali idarece beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirler alinmadigindan olay nedeniyle olusan zararin karsilanmasi gerektigini belirtmistir. Bu kapsamda birinci basvurucunun elinde doku kaybi basladigi ve tedavi sürecinin devam etmesi nedeniyle duyulan aci, üzüntü ve ruhsal sikintilarinin kismen de olsa dindirilmesi için takdiren 50.000 TL manevi tazminata hükmetmistir.
18. Nihai karar 21/12/2017 tarihinde teblig edilmistir.
B. Bireysel Basvuru Sonrasi Gelisen Olaylar
19. Kisisel bir müracaat sonucunda Hacettepe Üniversitesi Ihsan Dogramaci Çocuk Hastanesi, birinci basvurucu hakkinda heyet raporu düzenlemistir. 8/3/2018 tarihli heyet raporuna göre birinci basvurucuya eklem kontraktürü teshisi konulmustur. Bu kapsamda birinci basvurucunun %51 oraninda engelli oldugu tespit edilmistir. Bu rapor üç yil süreyle geçerlidir.
20. Bunun üzerine birinci basvurucu adina 2.000.000 TL maddi, 1.000.000 TL manevi, birinci basvurucunun annesi ve babasi için ise ayri ayri 500.000 TL olmak üzere toplam 4.000.000 TL tazminat Saglik Bakanligindan 20/4/2018 tarihinde talep edilmistir. Talebin zimnen reddi üzerine sadece birinci basvurucu adina açilan tam yargi davasinda, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla 7.500 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminatin 9/8/2012 tarihinden itibaren isletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi isteminde bulunulmustur.
21. Ankara 9. Idare Mahkemesi, kesin hüküm nedeniyle davanin incelenmeksizin reddine karar vermistir. Bu kapsamda ilk olarak daha önceki yargilamadan bahsetmis ve kesinlesen karara dair gerekçeye aynen yer vermistir. Daha sonra yapilan degerlendirme ise su sekildedir:
"...karar verilerek kesinlestigi anlasildigindan, dava dilekçesinde de "Hacettepe Üniversitesi Ihsan Dogramaci Çocuk Hastanesinden alinan 08.03.2018 tarih ve 533 nolu raporda da durumunun tescillendigi"ni belirttikleri üzere Adli Tip Kurumunda tespiti yapilmis olan eldeki rahatsizligin yeni tarihli alinan raporla tescilinden ibaret olan yeni bir hizmet kusuru ya da yeni ortaya çikan bir zarar ileri sürmeden ayni hizmet kusuru sonucu daha önceden olusan ve tespiti yapilan zarara dayanilarak açilan davanin kesin hüküm nedeniyle incelenmesine olanak bulunmamaktadir."
22. Daire, istinaf basvurusunu 16/1/2019 tarihinde reddetmistir.
23. Nihai karar 19/2/2019 tarihinde teblig edilmistir.
24. Sadece davaci birinci basvurucu adina 21/3/2019 tarihinde bir kez daha bireysel basvuru yapilmistir. 2019/8817 numara ile kaydedilen söz konusu bireysel basvuru hakkinda henüz bir karar verilmemistir.
25. Anilan basvuru dosyasina sunulan belgelerden Saglik Bakanligi Ankara Keçiören Egitim ve Arastirma Hastanesi tarafindan düzenlenen ve geçerlilik süresi üç yil olan 15/10/2021 tarihli raporda birinci basvurucunun orta düzeyde özel gereksiniminin oldugu ifade edilmistir.
IV. ILGILI HUKUK
26. Ilgili hukuk için bkz. Findik Kiliçaslan, B. No: 2015/97, 11/10/2018, §§ 19-27; Cihan Beyribey, B. No: 2014/19450, 26/12/2018, §§ 23-28; Fesih Aydar, B. No: 2015/4259, 10/1/2019, §§ 24-30.
V. INCELEME VE GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 4/7/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü:
A. Kisinin Maddi ve Manevi Varligini Koruma ve Gelistirme Hakkinin Ihlal Edildigine Iliskin Iddia
1. Basvurucularin Iddialari
28. Basvurucular, durumun giderek kötülestigini ve hâlihazirda fizik tedavi uygulanmasina ragmen uzvun islevini yerine getiremedigini belirtmistir. Bunun yaninda birinci basvurucu hakkinda Hacettepe Üniversitesine güncel özürlülük raporu alinmasi için basvuru yaptiklarini bireysel basvuru süresi içinde rapor alamadiklarini ve rapor sonucunu basvuru yaptiktan sonra ekleyeceklerini ifade etmistir. Diger taraftan birinci basvurucunun el cerrahisine sevk edilmesi gerektigi hâlde ya da böyle bir ihtisas alani olduguna dair kendilerine bilgi verilmeden greft isleminin çocuk cerrahi tarafindan yapilmis olmasinin kabul edilemez bir durum oldugunu ileri sürmüstür. Uygulanan tedavide ihmaller oldugunu, meydana gelen olayin basit bir komplikasyon olarak nitelendirilemeyecegi belirterek Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigini ifade etmistir.
2. Degerlendirme
29. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde dayanak alinacak "Kisinin dokunulmazligi, maddi ve manevi varligi" kenar baslikli 17. maddesinin birinci fikrasi söyledir:
"Herkes, yasama, maddî ve manevî varligini koruma ve gelistirme hakkina sahiptir."
30. Anayasa'nin 56. maddesinin üçüncü fikrasi söyledir:
"Devlet, herkesin hayatini, beden ve ruh sagligi içinde sürdürmesini saglamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artirarak, isbirligini gerçeklestirmek amaciyla saglik kuruluslarini tek elden planlayip hizmet vermesini düzenler."
31. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
32. Anayasa’nin 17. maddesinin birinci fikrasinda, herkesin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina sahip oldugu belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde özel hayata saygi hakki kapsaminda güvence altina alinan fiziksel ve zihinsel bütünlügün korunmasi hakkina karsilik gelmektedir.
33. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarinda, kasit söz konusu olmaksizin hekim kusuru nedeniyle vücut bütünlügünün zarar gördügü seklindeki tibbi ihmale dair sikâyetleri Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda incelemistir (Melahat Sönmez, B. No: 2013/7528, 9/9/2015; Ahmet Sevim, B. No: 2013/474, 9/9/2015; Hilmi Düzgüner, B. No: 2014/9690, 11/5/2017).
34. Anilan kararlar dogrultusunda somut olayda basvurucularin tibbi ihmale dayali tüm sikâyetlerinin Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda düzenlenen kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda incelenmesi gerekmektedir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
35. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel Ilkeler
36. Anayasa'nin 17. maddesinin birinci fikrasinda herkesin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina sahip oldugu belirtilmektedir. Bu kapsamda anilan Anayasa hükmü ile kisinin maddi ve manevi varliginin bütünlügü gerek kamusal yetkilerle donatilmis kisilerin gerekse özel kisilerin müdahalelerine karsi güvence altina alinmistir (Özkan Sen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, s 40).
37. Anayasa’nin 17. maddesinin amaci, esas olarak bireylerin maddi ve manevi varligina karsi devlet tarafindan yapilabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir. Bunun yani sira devletin tibbi müdahaleler nedeniyle kisilerin maddi ve manevi varligini etkili olarak koruma, maddi ve manevi varligina saygi gösterme seklinde pozitif yükümlülügü de bulunmaktadir (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015, s 49). Nitekim Anayasa’nin 56. maddesinde de belirtildigi üzere pozitif yükümlülük, saglik alaninda yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadir (Ilker Baser ve digerleri, B. No: 2013/1943, 9/9/2015, s 44).
38. Devlet, bireylerin yasam hakki ile maddi ve manevi varliklarini koruma hakki kapsaminda -ister kamu isterse özel saglik kuruluslari tarafindan yerine getirilsin- saglik hizmetlerini hastalarin yasamlari ile maddi ve manevi varliklarinin korunmasina yönelik gerekli tedbirlerin alinabilmesini saglayacak sekilde düzenlemek zorundadir (Ahmet Acartürk, s 51).
39. Ilke olarak tibbi ihmallere iliskin sikâyetler konusunda temel basvuru yolu, hukuki sorumlulugu tespit adina takip edilecek olan hukuk veya idari tazminat davasi yoludur (Nail Artuç, B. No: 2013/2839, 3/4/2014, s 38).
40. Maddi ve manevi varligi koruma hakki kapsaminda hukuki sorumlulugu ortaya koymak adina adli ve idari yargida açilacak tazminat davalarinin makul derecede dikkatli ve özenli incelenme sartinin yerine getirilmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara iliskin yürüttükleri yargilamalarda Anayasa’nin 17. maddesinin gerektirdigi seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapip yapmadiklari ya da ne ölçüde yaptiklari da Anayasa Mahkemesi tarafindan degerlendirilmelidir. Zira derece mahkemeleri tarafindan bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargi sisteminin daha sonra ortaya çikabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesindeki önemli rolün zarar görmesine engel olacaktir (Yasin Çildir, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, s 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, s 32).
41. Diger taraftan belirtmek gerekir ki olaylarin olusumuna iliskin delillerin degerlendirilmesi öncelikle idari ve yargisal makamlarin ödevidir. Ayni sekilde basvuru dosyasinda bulunan tibbi bilgi ve belgelerden hareketle, bilirkisilerin vardigi sonuçlarin dogrulugu hakkinda fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi degildir (Mehmet Çolakoglu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018, s 47). Ancak kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakki kapsaminda yerine getirmek zorunda oldugu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediginin nesnel bir sekilde degerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar baglaminda derece mahkemelerinin kendilerine taninmis takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu baglamda müdahaleyi hakli göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadigi incelenmelidir (Murat Atilgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015 s 44).
42. Bu baglamda derece mahkemelerinin gerekçeleri, taraflarin kanun yoluna basvuru imkânini etkili sekilde kullanabilmesini saglayacak surette ayrintili olarak ortaya konulmali; ulasilan sonuçlar yeterli açikliktaki bilimsel görüs ve raporlar gibi somut, nesnel verilere dayandirilmalidir (Murat Atilgan, s 45).
43. Tibbi müdahaleden önce kisinin gerektigi sekilde bilgilendirilip rizasinin alinmamasi, kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlaline sebep olabilir. Istisnai hâller disinda tibbi müdahale ancak ilgili kisi bilgilendirilip rizasi alindiktan sonra yapilabilir. Hastalarin durumun farkinda olarak karar verebilmelerini saglamak için uygulanmasi düsünülen tedavi ve bununla baglantili riskler hakkinda kendilerine bilgi verilmis olmalidir. Bunun yani sira yapilan bilgilendirme ile tibbi müdahale arasinda hastanin saglikli bir kanaate varmasini saglayacak kadar uygun bir zaman araligi birakilmis olmalidir (Ahmet Acartürk, s 56).
ii. Ilkelerin Olaya Uygulanmasi
44. Somut olayda bireysel basvurudaki ihlal iddialari, vücut bütünlügünün bozulmasinda devletin üzerine düsen pozitif yükümlülüklerin ihlal edilip edilmedigine yöneliktir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nin yukarida deginilen 17. maddesi kapsaminda devlete düsen pozitif yükümlülüklerin somut olay baglaminda yerine getirilip getirilmedigini denetlemek durumundadir (Tevfik Gayretli, s 36). Bu sebeple basvuruya konu olay, devletin kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkina iliskin pozitif yükümlülügü kapsaminda incelenmistir.
45. Yerel mahkeme, idarenin bir kusurunun olup olmadigi yönünde arastirma ve inceleme yaparak ATK'dan alinan raporu dikkate almak suretiyle davanin reddine iliskin hüküm kurmustur. Istinaf Mahkemesi ise ilk derece mahkemesinin kararini kismen kaldirmistir. Kesin nitelikteki bu hükümde, davacilara 50.000 TL manevi tazminat verilmesi gerektigi ifade edilmistir. Bu kapsamdaki gerekçeye bakildiginda ise öncelikle "manevi tazmin ile amaçlananin sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek degil, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarma" seklinde bir belirleme yapilmistir. Daha sonra da "beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirler alinmadigindan davacinin olay nedeniyle olusan zararinin karsilanmasi" gerektigi belirtilmistir.
46. Ilgili mevzuatta bedensel bütünlügün zedelenmesi durumunda maddi tazminata hükmedilebilecegi düzenlenmistir. Maddi tazminat, idari eylem ve islem nedeniyle kisilerin ugradigi maddi zararlarinin tazminini saglarken manevi tazminat, ayni islem veya eylemden dolayi kisinin çektigi izdirabin yarattigi manevi yipranmanin tazmini amacina hizmet etmektedir. Kisinin idarenin islem, eylem ve ihmalinden kaynaklanan hem maddi hem de manevi zararlarinin tazmininin mevzuatta düzenlenmesi ve bunun uygulanmasinin anayasal güvencelerin gözetilerek gerçeklestirilmesi, devletin kisilerin maddi ve manevi varligini etkili biçimde koruma seklindeki pozitif yükümlülügünün bir geregidir (Fatma Kiliç ve Ibrahim Haldiz, B. No: 2017/37387, 21/4/2021, s 39; Faruk Korulu, B. No: 2017/18143, 8/9/2021, s 41).
47. Somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez.
48. Maddi tazminata hükmetmek ve tazminatin nasil hesaplanacagi konusu hukuk kurallarinin yorumlanmasina iliskin bir mesele olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Bariz takdir hatasi veya keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin bu takdirine müdahale etmesi mümkün degildir. Bununla birlikte hâlihazirda sag elini etkin sekilde kullanamayan ve tam olarak bir daha ne zaman kullanacagi da anlasilamayan birinci basvurucunun maddi nitelikte birtakim zararlari olabilecegi gibi hizmet kusurunun açikça tespit edilmis olmasi ve dava dosyasina sunulan birtakim belgeler karsisinda birinci basvurucunun babasi olan diger basvurucunun da maddi tazminata iliskin taleplerinin neden reddedildigi anlasilamamistir.
49. Bu zararin idarenin gerekli tedbiri almamasi sonucunda ortaya çiktigi konusunda derece mahkemesinin kabulü ve tespitleri dikkate alindiginda sadece manevi tazminat talebinin kabul edilmesinin ihlalin sonuçlarinin giderilmesi bakimindan yeterli olmadigi açiktir. Nitekim derece mahkemesince bir kusur tespitine yer verilmesine ragmen maddi tazminat talebinin reddi yönünden somut degerlendirme yapilmamis ve maddi zararin tazmin edilmesi konusundaki anayasal gereklilikleri gözeten bir yaklasim gösterilmemistir. Dolayisiyla basvurucunun maddi zararlarinin tazmin edilmesi yönündeki taleplerinin derece mahkemesince reddedilmesi nedeniyle ihlalin sonuçlarinin giderildigini söylemek güçtür. Bu nedenle somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilmistir.
50. Açiklanan gerekçelerle Anayasa’nin 17. maddesinin birinci fikrasinda güvence altina alinan kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigine karar verilmesi gerekir.
Kadir ÖZKAYA bu görüse katilmamistir.
B. Makul Sürede Yargilanma Hakkinin Ihlal Edildigine Iliskin Iddia
51. Basvurucular, tam yargi davasinin uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigini iddia etmislerdir.
52. Anayasa'nin 36. ve 141. maddeleri baglaminda medeni hak ve yükümlülüklere iliskin uyusmazliklarin makul sürede karara baglanmasi gerektigine dair temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmis ve bu konuda karar verilmistir (Selahattin Akyil, B. No: 2012/1198, 7/11/2013). Basvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrilmayi gerektiren bir husus bulunmamaktadir.
53. Somut olayda 22/11/2013 tarihinde açilan dava ile baslayan yargilama sürecinin Bölge Idare Mahkemesi tarafindan istinaf talebinin kismen reddine iliskin 25/10/2017 tarihinde verilen kararla sona erdigi anlasilmistir.
54. Basvuruya konu yargilama süreci incelendiginde davanin iki dereceli bir yargilama sisteminde toplam 3 yil 11 ay 3 gün sürdügü, yargilama sürecinin bütünü dikkate alindiginda basvurucularin haklarini ihlal edecek bir gecikme olmadigi sonucuna ulasilmistir (benzer yöndeki degerlendirme için bkz. Ecrin Akkaya, B. No: 2015/8599, 8/5/2019, ss 38-41).
55. Açiklanan gerekçelerle basvurunun bu kisminin diger kabul edilebilirlik kosullari yönünden incelenmeksizin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez olduguna karar verilmesi gerekir.
C. Giderim Yönünden
56. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarinin ortadan kaldirilmasina iliskin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadir.
57. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi mercilerince yapilmasi gereken is, yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayili Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, ss 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, ss 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, ss 93-100).
58. Ihlalin ve sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilamanin yeterli bir giderim saglayacagi anlasildigindan tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir.
VI. HÜKÜM
Açiklanan gerekçelerle;
A. 1. Kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE,
2. Makul sürede yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle KABUL EDILEMEZ OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE,
B. Anayasa’nin 17. maddesinde güvence altina alinan kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakkinin IHLAL EDILDIGINE Kadir ÖZKAYA'nin karsioyu ve OYÇOKLUGUYLA,
C. Kararin bir örneginin yeniden yargilama yapilmak üzere Ankara 15. Idare Mahkemesine (E.2014/264, K.2017/1179) GÖNDERILMESINE,
D. Basvurucularin tazminat taleplerinin REDDINE,
E. 294,70 TL harçtan olusan yargilama giderinin basvuruculara MÜSTEREKEN ÖDENMESINE,
F. Ödemenin kararin tebligini takiben basvurucularin Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA,
G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 4/7/2022 tarihinde karar verildi.
KARSIOY
Tibbi ihmal sonucu zarara ugranilmasi nedeniyle kisinin maddi ve manevi varligini koruma hakkinin ihlal edildigi iddiasi ile yapilan basvuruda Mahkememiz çogunlugunca, somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilarak ihlal karari verilmis bulunmaktadir.
Asagida açiklanan nedenlerle tarafimizca karara istirak edilememistir.
8.8.2012 tarihinde dünyaya gelen basvurucu B.G.’ye dogumu sonrasinda özefagus atrezi (yemek borusunun mide ile baglanamamasi sonucu dogustan gelen bir bozukluk) tanisi konulmustur. Bu nedenle de sevk edildigi hastanede 09.08.2012 tarihinde ameliyat edilmistir. Ameliyat sonrasinda da durumun gerekliligi nedeniyle damar yoluyla beslenme sivisi verilmistir. Basvuruya konu edilen olaylar da bu ameliyatin ardindan gelismistir.
Açik kaynaklardan edinilen bilgilere göre saglik hizmetleri nitelikleri itibariyla bünyelerinde risk barindiran hizmetlerdir. Bu hizmetlerin ifasi sirasinda bazi durumlarda tüm önlemler alinmasina, tüm bilimsel is ve islemler en dogru sekilde icra edilmesine ragmen istenmeyen üzücü sonuçlar ortaya çikabilir.
Somut olayda, nihai olarak, basvurucu B.G. hakkinda aralarinda plastik ve rekonstrüktif cerrahi dalinda uzmanligini yapmis profesörün de bulundugu ATK Kurulunca düzenlenen 06.05.2016 tarihli raporun sonuç kisminda, basvurucunun geldigi asamadaki durumun ortaya çikmasinda ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi belirtilmistir.
Oybirligi ile düzenlenen söz konusu raporda; “ … hatali uygulama neticesinde elinin sakat kaldigi bildirilen 2012 dogumlu B.G.'ye ait adli ve tibbi belgelerin degerlendirilmesinde; özefagus atrezisi nedeniyle agizdan beslenmenin yapilamayacagindan küçüge TPN baslanmasinin tibben dogru oldugu, verilen beslenme sivisinin damar disina kaçmasi neticesinde meydana gelen cilt nekrozunun her türlü özene ragmen olusabilen, herhangi bir tibbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak degerlendirildigi, komplikasyon yönetiminin tip kurallarina uygun yapildigi, yapilan cerrahi müdahalenin tibben dogru oldugu, küçükte elde meydana gelen kontraktürün küçüge fizik tedavi uygulansa bile büyüyen organ neticesinde beklenen bir durum oldugu cihetle, ilgili saglik personellerine atfi kabil bir kusur tespit edilmedigi… ” belirtilmistir.
Basvurucularca açilan tazminat davasinda Idare Mahkemesince, idarenin bir kusurunun olup olmadigi yönünden yapilan arastirma ve inceleme kapsaminda ATK dan alinan rapor dikkate almak suretiyle davanin reddi yolunda hüküm kurulmustur. Idare mahkemesince, olayi aydinlatacak deliller toplanmis, delillerin nesnel ve tarafsiz analizi yapilmis, olayin hangi kosullar altinda meydana geldigini ortaya koymaya elverisli bir yargilama yapilarak sonuca ulasilmistir.
Bölge Idare Mahkemesi Dairesince ise "manevi tazmin ile amaçlananin sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek olmadigi, hizmet kusuruyla zarar veren idareyi, gerekli dikkat ve özeni gösterme konusunda etkili biçimde uyarma" nin da amaçlananlar arasinda oldugu belirtildikten sonra, ATK raporunda yapilan tespit ve degerlendirmelere neden istirak edilmedigi belirtilmeden, "beslenme sivisinin damardan verilmesi sirasinda gerekli tedbirlerin alinmadigi” sonucuna hangi tibbi verilerle nasil ulasildigi ortaya konulmadan davacinin olay nedeniyle olusan manevi zararinin karsilanmasi" gerektigi belirtilmistir.
Bu durumda, “somut olayda gerekli tedbirlerin alinmadigi ve meydana gelebilecek zararlarin önlenmesi gerektigi derece mahkemesi tarafindan tespit edilmistir. Bu duruma göre saglik hizmetinin yürütülmesinde bir yetersizlik olmadigi söylenemez.” (Karar s 47) biçimindeki çogunluk görüsünün kabul edilmesi mümkün degildir.
Hal böyle olunca, buradan hareketle, somut olayin kosullarinda kisinin maddi ve manevi varligini koruma ve gelistirme hakki bakimindan devletin pozitif yükümlülügünün gereginin yerine getirildiginin kabul edilemeyecegi sonucuna ulasilarak maddi tazminat taleplerinin de karsilanmasi gerektiginin söylenmesi kanaatimizce mümkün degildir.
Bu itibarla çogunluk görüsüne dayali karara istirak edemedim.
Baskan: Kadir ÖZKAYA