vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdffe91c030000008e06000001000400Dava; kamulastirma islemi olup, tasinmaz malikinin davali sifatini kazanmasi dogrudan Kanundan kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla davanin açilmasinda tasinmaz maliki olan davalinin bir kusuru bulunmayip, davalinin, davaci idareyi dava açmaya zorlama gibi bir durumu da söz konusu degildir. Öte yandan, davali tarafa davaci idare lehine vekâlet ücreti ödeme yükümlülügünün getirilmesi durumunda mülkiyet hakkina sahip olan tasinmaz malikinin hem tasinmazi elinden alinmis olacak hem de vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli alacaktir. Bu durum ise T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracaktir. Bu durumda davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi hakkinda karar. T.C. Yargitay Hukuk Genel Kurulu 2019/241 E., 2019/560 K. "Içtihat Metni" MAHKEMESI : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi Taraflar arasindaki “kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil” davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince davanin kabulüne dair verilen 05.12.2016 tarihli (gerekçeli kararin yazildigi tarih) ve 2016/213 E., 2016/188 K. sayili karar davaci ... vekili ve davali ... vekili tarafindan temyiz edilmekle, Yargitay 5. Hukuk Dairesinin 21.09.2017 tarihli ve 2017/22426 E., 2017/19741 K. sayili karari ile; “…Dava, 4650 sayili Kanunla degisik 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin davaci idare adina tescili istemine iliskindir. Ilk derece mahkemesince davanin kabulüne iliskin olarak verilen karara karsi davaci idare vekili ile davalilardan ... vekili tarafindan yapilan istinaf basvurusunun davali yönünden kabulü ile HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarinca düzelterek yeniden esas hakkinda karar verilmesine, davaci idare bakimindan ise HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarinca esastan reddine iliskin olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince verilen hüküm, davaci idare ve davalilardan ... vekillerince temyiz edilmistir. Dosyada bulunan kanit ve belgelere, kararin dayandigi gerekçelere göre; arsa niteligindeki Konya ili, Selçuklu ilçesi, Musalla Baglari mahallesi 13235 ada 1 parsel sayili tasinmazin zeminine 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 11/1-g maddesi uyarinca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kiyaslamasi yapilarak; üzerindeki yapilara ise ayni kanunun 11/1-h maddesi uyarinca resmi birim fiyatlari esas alinip yipranma payi düsülerek deger biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinlesmesi beklenmeden davali tarafa ödenmesine iliskin ilk derece mahkemesince verilen karara karsi yapilan istinaf basvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemistir. Bu nedenle davali ... vekilinin tüm, davaci idare vekilinin ise asagidaki bent kapsami disinda kalan sair temyiz itirazlari yerinde degildir. Söyle ki; 2942 sayili Kamulastirma Kanununun “Giderlerin ödenmesi” baslikli 29. maddesinde; 10 uncu madde uyarinca mahkeme heyetinin harcirahlari, 15 inci madde uyarinca mahkemece olusturulan bilirkisilerin ve kesifte dinlenilen muhtarin mahkemece takdir edilecek ücretleri ile tapu harçlari ve bu Kanunun gerektirdigi diger giderlerin kamulastirmayi yapan davaci idarece ödenecegi hüküm altina alinmistir. Kanun koyucu bu dava sebebiyle davaci idarenin sorumlu tutulacagi giderleri madde metninde açik bir sekilde göstermis, ancak; vekil ile temsil edilen taraflar lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinden sorumluluga iliskin açik bir düzenleme getirilmemistir. Maddede geçen “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ibaresinin yargilama giderlerinden olan vekalet ücretini de kapsadiginin kabulü yasanin lafzina uygun düsmemektedir. Hukuk yargilamalarinda genel ilke, mahkemece davanin kabulüne karar verilmesi halinde yargilama sirasinda yapilan giderlerin ve 6100 sayili HMK'nun 323. maddesinde yargilama giderlerinden sayilan vekalet ücretinin davada haksiz çikan tarafa yükletilmesidir. Ancak; Özel bir kanun olan 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesi uyarinca açilan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin idare adina tesciline iliskin davalar, hem tespit, hem de tescil davasi niteliginde olup bu davalarda esas amaç hakli veya haksiz tarafi tespit etmekten ziyade kamulastirma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karsiliginin belirlenmesidir. Davanin her iki tarafi da kamulastirmaya konu tasinmazin gerçek degerinin tespitini istemektedir. Bu baglamda taraflarin ve vekillerinin yargilamadaki faaliyetleri de gerçek kamulastirma bedelinin belirlenmesine katki saglamaktan ibaret olup kendine özgü yapisi olan bu dava türünde hakli veya haksiz çikan taraf yoktur. Mahkemece, tespit edilen bedelin pesin ve nakit olarak mal sahibi adina bir bankaya yatirilmasi halinde tasinmaz malin idare adina tesciline ve kamulastirma bedelinin davali tarafa ödenmesine karar verilir. T.C. Anayasa Mahkemesinin 2014/7060 basvuru numarali “....kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinda davali aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigine iliskin” bireysel basvuru sonucu verilen 21/09/2016 tarihli kararinda özetle; “basvurucunun vekili vasitasiyla davaya katildigi ve yargilama sürecine aktif olarak dahil oldugu, basvuruya konu kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davasi sonunda Mahkemenin yargilama giderlerini 2942 sayili Kanun geregi davaci idareye yükledigi ancak basvurucu ve davaci idarenin vekille temsil edilmeleri, basvurucunun mahkemenin ödenmesine karar verdiginden daha yüksek bir talepte bulunmus olmasi ve idarenin talebe nazaran daha düsük bir bedel ödemesi sebepleriyle karsilikli vekalet ücretine hükmettigi, bu durumda yargilama sürecinde basvurucu ile davaci idarenin karsilikli olarak birbirlerine 1.320 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verildigi, hükmedilen vekalet ücretlerinin taraflar için olusturuldugu, basvurucuya da ayni miktarda vekalet ücreti ödendigi gözönünde bulunduruldugunda basvurucu aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin somut olayda basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina ve bu nedenle adil yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez olduguna karar verilmistir. Bu itibarla, 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesi uyarinca açilan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin idare adina tescili davalarinin kendine özgü niteligi, bu davalarin amacinin hakli ve haksizi tespit etmek olmayip kamulastirma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karsiliginin belirlenmesi oldugu, taraflarin ve vekillerinin yargilamadaki faaliyetlerinin de gerçek kamulastirma bedelinin belirlenmesine katki saglamak oldugu, bu kanundan kaynaklanan yargilama giderlerini davaci idareye yükleyen 2942 Sayili Kanununun 29. maddesinde yargilama giderlerinden olan vekalet ücretine iliskin açik bir düzenlemenin bulunmadigi, T.C. Anayasa Mahkemesinin bu davalarda idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina iliskin karari ve davali lehine de ayni miktarda vekalet ücretine hükmedildigi gözetilerek, kamulastirma bedelinin tespitine katilan ve vekil ile temsil edilen her iki taraf için de karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlik Asgari Ücret Tarifesi uyarinca ayri ayri maktu vekalet ücretine hükmeden ilk derece mahkemesi kararinin bu yönüyle de yerinde oldugu anlasildigindan, davali vekilinin istinaf basvurusunun da 6100 sayili HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarinca esastan reddi yerine, ilk derece mahkemesi kararinda davaci idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldirilmasi suretiyle yeniden esas hakkinda hüküm kurulmasi, Dogru görülmemistir…”gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapilan yargilama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmistir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararinin süresinde temyiz edildigi anlasildiktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra geregi görüsüldü: Dava, Konya ili Selçuklu ilçesi, Musallabaglari Mahallesi 13235 ada 1 parsel sayili tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ve TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tescili istemine iliskindir. Davaci vekili; davalilara ait tasimazin Konya Hizli Tren Gar Projesi kapsaminda kamulastirilacak olmasi nedeniyle tasinmazin degerinin belirlenmesi için uzlasma komisyonu kuruldugunu ve mülk sahiplerinin kamulastirmaya konu tasinmazi pazarlikla satmak hususunda iradelerini bildirmek ve uzlasma komisyonu ile pazarlik görüsmeleri yapmak üzere davet edildiklerini, ancak taraflar arasinda anlasma saglanamadigini, bu nedenle de kamulastirma isleminin satin alma usulü ile gerçeklesmedigini ileri sürerek dava konusu tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ile TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tesciline karar verilmesini talep etmistir. Davali ... vekili; acele kamulastirma yoluna gidilebilmesi için yeniden bir tespitin yapilmasinin gerektigini, kamulastirmaya yönelik yapilan tüm idari islemlerin eksik oldugunu, yine bahse konu yerde yapilan imar tadilatlari için iptal davalarinin açildigini ve derdest oldugunu, bu davalarin sonucunun da bekletici mesele yapilmasinin uygun olacagini, önerilen bedelin kabul edilemeyecegini, zira tasinmazin konumu itibariyle çok degerli bir yerde bulundugunu belirterek öncelikle davanin reddine karar verilmesi; aksi taktirde ise tasinmazin gerçek degerinin belirlenmesi gerektigini savunmustur. Davalilar ..., ..., ... ve ... ayri ayri; davaci idare tarafindan belirlenen bedeli kabul etmelerinin mümkün olmadigini, kamulastirma bedelinin mahkeme tarafindan tespit edilmesini istediklerini beyan etmislerdir. Davali ...’a durusma gününü bildirir tebligat çikartilmis olup, davali durusmaya gelmemis; esas hakkinda da bir açiklamada bulunmamistir. Yerel Mahkemece 25.08.2016 tarihli karar ile; tasinmazin degerinin tespiti amaciyla kesif yapildigi, kesif sonrasinda hazirlanan bilirkisi kurulu raporunda tasinmazin özelliklerinin belirlendigi, söz konusu bilirkisi kurulu raporunun ayrintili, denetime açik ve bilimsel verilere uygun oldugu, kamulastirma kriterlerine uydugu, bu yönüyle hüküm kurmaya elverisli bulundugu gerekçesiyle davanin kabulüne karar verilmistir. Yerel mahkemece verilen hükme karsi davaci ... vekili ile davali ... vekili tarafindan ayri ayri istinaf kanun yoluna basvurulmustur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince 05.12.2016 tarihli ilk karar ile; davaci idare vekilinin istinaf dilekçesi ile davali ... vekilinin istinaf dilekçesi özetlendikten sonra; dava konusu tasinmazin bedelinin belirlenmesinde, tespit edilen bedelin bloke edilerek acele el koyma bedeli düsüldükten sonra bakiye kismin faizi ile birlikte davali tarafa ödenmesinde, tasinmazin tapusunun iptali ile davaci idare adina tesciline karar verilmesinde, bu itibarla mahkemenin vakia ve hukuki degerlendirmesinde usul ve esas yönünden Kanuna aykirilik bulunmadigi anlasilmakla, davaci idare vekili ile davali ... vekilinin yukarida açiklanan nedenlere iliskin istinaf basvurularinin ayri ayri reddine; Davali ... vekilinin ileri sürdügü diger istinaf sebeplerine gelince; davali vekili tarafindan Kanunun aradigi usulü islemler yapilmadan davanin açildigi ileri sürülmüs ise de; davalinin idarenin kamulastirma islemi ve acele el koyma kararina karsi Idare Mahkemesinde dava açmadigi ve buna dair bir belgeyi ibraz etmedigi, Danistay 6. Dairesi’nin vermis oldugu kararin parsel bazinda acele kamulastirma yoluyla el koymaya iliskin islemin yürütmesinin durdurulmasina yönelik oldugu, 2005 yilinda alinan kamu yarari karari ile Bakanlar Kurulu kararinin yürütülmesi isteminin reddine karar verildigi gibi söz konusu kararin iptal edilmedigi ve geçerliligini korudugu anlasilmakla, davali ... vekilinin bu kisma iliskin istinaf basvurusunun reddine; 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesi uyarinca yargilama giderlerinden davaci idarenin sorumlu oldugu, yine 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323’üncü maddesinde yargilama giderlerinin sayildigi, vekille takip edilen davalarda kanun geregince takdir olunacak vekâlet ücretinin de yargilama giderlerinden oldugu; her ne kadar Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde açikça vekâlet ücretinden söz edilmiyor ise de madde metninde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesinin genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine aldigi ve vekâlet ücretinin de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteliginde oldugunun kabulünün gerektigi; yine HMK’ya ve yerlesik Yargitay içtihatlarina göre davalinin davanin açilmasina kendi davranisiyla sebebiyet vermedigi durumda yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi, kamulastirma bedelinin tespiti davasinda tasinmaz malikinin bu dava nedeniyle davali sifatini kazanmasinin Kanundan kaynaklandigi; davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün bulunmadigi, bu nedenle davanin niteligi geregi davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigi; ne var ki bu hususun yeniden yargilama yapilmasini gerektirmedigi gerekçesiyle davali vekilinin bu kisma iliskin istinaf basvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-b/2 maddesi geregince kararin, davanin niteligi ve davanin açilmasina davalilarin sebebiyet vermedigi dikkate alinarak davaci idare lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi seklinde düzeltilmesine oy birligi ile karar verilmistir. Davaci ... vekili ile davali ... vekilinin ayri ayri temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarida baslik bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmustur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince 21.03.2018 tarihli ikinci karar ile; Yargitay’in yerlesik içtihatlarina göre yargi harçlari, kesif, bilirkisi ücretleri, tebligat giderleri vs. tüm yargilama giderlerinin davaci idareden tahsil edildigi, dolayisiyla bu kisimdan sadece yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayrik tutulmasinin kabul edilemez nitelikte bulundugu; Özel Daire bozma kararinda Anayasa Mahkemesi’nin 2014/7060 basvuru numarali kararina dayanilmis ise de, bu kararda davali ... malikinin kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinda aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigine iliskin bireysel basvuruda bulundugu, yapilan inceleme sonucunda basvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina ve bu nedenle adil yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez bulunduguna hükmedildigi; oysa asil olanin davali aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin mülkiyet hakkinin ihlaline yönelik oldugu ve Istinaf Dairesinin kabulünün de bu yönde bulundugu; T.C. Anayasasi’nin 35’inci maddesinin 1’inci fikrasinda mülkiyet hakkinin güvenceye baglandigi, 2’nci fikrasinda ise, mülkiyet hakkina ancak kamu yarari nedeniyle ve Kanunla sinirlama getirilebileceginin belirtildigi; Avrupa Insan Haklari Sözlesmesine Ek 1 Nolu Protokol’ün 1’inci maddesinde her gerçek ve tüzel kisinin, mal ve mülk dokunulmazligina saygi gösterilmesini isteme hakkinin bulundugunun ve ancak kamu yarari nedeniyle Kanunda öngörülen kosullara ve uluslararasi hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun birakilabileceginin ifade edildigi; eldeki davada kamulastirma isleminin söz konusu oldugu ve bu hususun Anayasa’nin 46’nci maddesinde düzenlendigi; bununla birlikte Anayasa’nin 13’üncü maddesinde hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasinin ölçütünün gösterildigi; kamulastirma nedeniyle ödenmesi gereken bedelin mülkiyet hakkina müdahalenin orantililigiyla ilgili bir mesele oldugu; orantililigin, müdahaleyle elde edilen kamusal yarar ile kisinin yüklendigi külfet arasinda adil bir denge kurulmasini gerektirdigi, malikin mülkiyet hakkina yapilan müdahalede kamunun elde edecegi yarar ile kisinin yüklenecegi külfet arasindaki adil dengenin ancak kisiye tasinmazin gerçek bedelinin ödenmesi suretiyle saglanabilecegi; Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin bir çok kararinda mülkiyet hakkinin ihlali hâlinde kisiye tasinmazinin tam ve gerçek bedelinin ödenmesi gerektiginin kabul edildigi; ayrica hâlen Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin önünde ülke aleyhine kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili davalarinda kamulastirma yapan davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik onlarca basvurunun yer aldigi, bu basvurulardan 12055/17 numarali Musa Tarhan basvurusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden görüs istenildigi ve basvurunun henüz sonuçlanmadigi; bu itibarla davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektigi yönünde verilen kararin yerinde oldugu belirtilerek oy birligi ile direnme karari verilmistir. Direnme karari davaci ... vekili tarafindan temyize getirilmistir. Hukuk Genel Kurulunca 27.09.2018 tarihli karar ile; kurulan kisa kararda yalnizca “bozma kararina karsi direnilmesine” seklinde hüküm olusturuldugu, dolayisiyla usulün aradigi niteliklere haiz kisa karar kurulmadigi belirtilerek Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin direnme kararinin usulüne uygun kisa karar ve buna uygun gerekçeli karar olusturulmasi gerektigi gerekçesiyle bozulmasina oy birligi ile karar verilmistir. Hukuk Genel Kurulu tarafindan verilen karar ile birlikte dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’ne gönderilmis olup, Dairece Hukuk Genel Kurulu’nun bozma kararina uyulmus ve usulüne uygun kisa karar ile gerekçeli karar olusturulduktan sonra 26.12.2018 tarihli üçüncü (direnme) karar ile; halen Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin önünde ülke aleyhine kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili davalarinda kamulastirmayi yapan davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi konusunda yapilan birçok basvurunun bulundugu, bu basvurular içerisinde yer alan 23.10.2018 tarihli ve 12055/17 numarali Musa Tarhan/Türkiye basvurusunda kamulastirma davalarinda mülk sahibi aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mülkiyet hakkinin ihlali niteliginde olduguna yönelik karar verildigi; dolayisiyla davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektigi yönündeki Istinaf Dairesi kararinin yerinde oldugu, aksi durumun davali tarafin vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli almasina neden olacagi ve T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracagi belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme karari verilmistir. Direnme karari davaci ... vekili tarafindan temyize getirilmistir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ibaresinin, yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretini de kapsayip kapsamadigi; burada varilacak sonuca göre davaci ... lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmedigi noktasinda toplanmaktadir. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda isin esasinin incelenmesinden önce yerel mahkemenin davanin kabulüne (194.902,35TL) dair kararinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafindan diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra davanin niteligi ve davanin açilmasina davalilarin sebebiyet vermedigi dikkate alinarak davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi gerekçesiyle düzeltilerek kabul edildigi; düzeltilen bu kararin temyizi üzerine Özel Dairece basvurunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadigi ifade edildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilmek suretiyle istinaf kararinin bozuldugu; bozma kararina karsi Istinaf Dairesi tarafindan direnme karari verildigi ve direnme kararinin davaci idare vekili tarafindan temyiz edildigi anlasilmakla, miktar itibariyle bu talebin kesinlik (karar tarihi itibariyle temyiz siniri: 47.530,00TL) sinirinin altinda kalip kalmadigi hususu ön sorun olarak tartisilmis ve ferî nitelikte olan vekâlet ücretinin asil alacaga bagli oldugu, asil alacagin miktari göz önüne alindiginda kesinlikten söz etme imkâninin bulunmadigi belirtilerek ön sorunun bulunmadigina oy çoklugu ile karar verilmis ve isin esasinin incelenmesine geçilmistir. Uyusmazligin çözümü açisindan öncelikle “yargilama giderleri” ve “vekâlet ücreti” kavramlariyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardir. Bir davanin açilmasindan sonuçlanmasina kadar (bir dava sebebiyle) ödenen paralarin tümüne yargilama giderleri denir (Kuru, B./Arslan, R./Yilmaz, E.:Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2011, s.729). Diger bir anlatimla yargilama giderleri, genel olarak bir yargisal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çikan giderlerdir (Pekcanitez, H.:Medeni Usul Hukuku, Cilt III, 15. Baski, Istanbul, 2017, s.2385). Yargilama giderlerinin kapsami 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 323’üncü (1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m.423) maddesinde açiklanmistir. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargilama giderlerinin kapsami” baslikli 323’üncü maddesi; “(1) Yargilama giderleri sunlardir: a) Celse, karar ve ilam harçlari. b) Dava nedeniyle yapilan teblig ve posta giderleri. c) Dosya ve sair evrak giderleri. ç)Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine iliskin giderler. d) Kesif giderleri. e) Tanik ile bilirkisiye ödenen ücret ve giderler. f) Resmî dairelerden alinan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler. g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda taraflarin hazir bulunduklari günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karsilik hâkimin takdir edecegi miktar; vekili bulundugu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çagrilan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri. g) Vekille takip edilen davalarda kanun geregince takdir olunacak vekâlet ücreti. h) Yargilama sirasinda yapilan diger giderler. düzenlemesine yer vermistir. Görüldügü üzere, HMK’nin bu maddesi ile yargilama giderleri tek tek sayilmistir. 6100 sayili HMK’nin “Yargilama giderlerinden sorumluluk” baslikli 326’nci maddesi ise; “(1)Kanunda yazili hâller disinda, yargilama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alinmasina karar verilir. (2) Davada iki taraftan her biri kismen hakli çikarsa, mahkeme, yargilama giderlerini taraflarin haklilik oranina göre paylastirir. (3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargilama giderlerini, bunlar arasinda paylastirabilecegi gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarina da karar verebilir” hükmünü içermektedir. Yukarida belirtilen düzenleme uyarinca, yargilama giderleri kural olarak, davada haksiz çikan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m.326, HUMK m.417). Davada haksiz çikan tarafa yükletilecek olan yargilama giderleri, hem davayi kazanan tarafin daha önce avans olarak ödedigi (m.114,1/g; 120; 324,1) hem de Devlet Hazinesince pesin olarak ödenen giderlerdir. Bundan baska, davayi kazanan taraf davasini bir vekil vasitasiyla takip etmis ise, haksiz çikan (davayi kaybeden) taraf yargilama gideri olarak vekâlet ücretine de mahkûm edilir. Davada her iki taraf da kismen hakli (dolayisiyla kismen haksiz) çikarsa, mahkeme, yargilama harç ve giderlerini, hakli çikma nispetine (oranina) göre taraflar arasinda paylastirir (m.326,2) (Kuru/Arslan/Yilmaz, s.733). 29.05.1957 tarihli ve 1957/4 E., 1957/16 K. sayili Içtihadi Birlestirme Kararinda da açiklandigi üzere, yargilama giderleri hakkinda karar verilmesi için taraflarin dilekçe veya savunmalarinda yargilama giderlerinin karsi tarafa yükletilmesini talep etmelerine gerek yoktur. Mahkeme, istem olmasa bile yargilama giderlerine, her iki taraf için olmak üzere, kendiliginden (resen) hükmetmeli ve hangi tarafin yargilama giderlerini ödemekle yükümlü olacagini kararinda açikça göstermelidir. Yeri gelmisken belirtilmelidir ki, vekâlet ücreti de bir yargilama gideridir (HUMK m. 423/6, HMK m. 323/g). Vekâlet ücreti, davada hakli çikan tarafin davasini vekille takip etmesi durumunda, diger yargilama giderleri disinda, lehine hükmedilen bir tutardir. Bu ücret, Avukatlik Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanir ve yargilama giderleri kapsamindadir (Görgün,S.,L./Bönü, L./Toraman, B./Kodakoglu, M.:Medeni Usul Hukuku, 7. Baski, Ankara, 2018, s.640). Davada hakli çikan tarafin pesin olarak ödedigi diger yargilama giderleri (m.324) gibi, vekâlet ücretinin de haksiz çikan taraftan alinarak hakli çikan tarafa verilmesi asil olmakla birlikte, yargilama harç ve giderlerinin davada haksiz çikan tarafa yükletilmesine iliskin bu ana kuralin bazi istisnalari bulunmaktadir. Davanin açilmasina kendi hâl ve davranisiyla sebep olmayan ve yargilamanin ilk durusmasinda da davacinin talep sonucunu kabul eden davali yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi gibi, davanin gereksiz yere uzamasina veya gereksiz yere gider yapilmasina sebep olan taraf, davada hakli çikip lehine karar verilse dahi karar ve ilâm harci disinda kalan yargilama giderlerinin tamamini ya da bir kismini ödemeye mahkûm edilir. Yine 6100 sayili HMK’nin 101, 182, 213, 253 ve 269’uncu maddelerinde de davada haksiz çikilmis olup olmadigina bakilmaksizin yargilama giderlerinin taraflardan birisine yükletildigi özel durumlar yer almaktadir. Yargilama giderlerinden sorumlulugun temeli, dava açmakta veya savunma yapmakta kusurlu olmak degil, dava sonunda haksiz çikmaktir (Görgün/Bönü/Toraman/Kodakoglu, s.633). Davalinin, dava açilmasina sebebiyet vermedigi hâllerde davayi kaybetmesi hâlinde yargilama giderlerinden sorumlu tutulmasi mümkün degildir (Görgün/Bönü/Toraman/Kodakoglu, s.634). Davalinin, dava açilmasina sebep olmadigi bu hâllerden birisi kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili ya da terkini davasidir. Kamulastirma; devlet veya kamu tüzel kislerince kamu yararinin gerektirdigi hâllerde, karsiligi pesin ödenmek sartiyla, özel mülkiyette bulunan tasinmaz mallarin tamami veya bir kismina el konulmasi veya üzerinde irtifak hakki tesis edilmesi islemi olarak tanimlanabilir. Kamulastirma islemi mal sahibinin rizasiyla veya mal sahibinin rizasi olmadigi kosullarda mahkeme karari ile yapilir. Kamulastirmanin amaci ve kapsami 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 1’inci maddesinde belirtilmis, bir tasinmazin kamulastirilabilmesi için gerçek ve özel hukuk tüzel kisisinin mülkiyetinde bulunmasi gerektigine vurgu yapilmistir. Idarenin tapuya kayitli olan bir tasinmazi kamu yarari kapsaminda kamulastirabilmesi için öncelikle Kamulastirma Kanunu’nun 8’inci maddesi uyarinca satin alma usulünü denemesi, anlasma ile satin alma usulünün gerçeklestirilememesi hâlinde ise ayni Kanunun 10’uncu maddesinde belirtildigi gibi tasinmaz sahibini hasim göstermek suretiyle kamulastirilan tasinmaz malin bedelinin tespiti ile bu bedelin ödenmesi karsiliginda tasinmazin davali üzerindeki tapusunun iptali ve idare adina tescili veya terkini davasi açmak durumundadir. Kamulastirma bedelinin tespiti davasi adindan da anlasilacagi üzere nitelik itibariyle tespit davasidir. Ortada bir çekisme konusu bulunmadigindan hakli ya da haksiz çikan bir taraftan söz etme imkâni da bulunmamaktadir. Diger bir anlatimla, kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davasinda davali sifati Kanundan kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla bu tür davalar niteligi itibariyle davalinin kusurunun bulunmadigi, yani davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün olmadigi davalardir. Davalinin kusurunun bulunmadigi bu davada tescile karar verilmesi yaninda bedelin tespiti yönünde de hüküm kuruldugundan, kamulastirma islemini yapan idare lehine vekâlet ücretinin ödenip ödenmeyecegi konusunun da açikliga kavusturulmasi gerekmektedir. Uygulamada kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davalarinda her iki tarafin vekil ile temsil edildigi durumlarda taraf vekillerinin emek ve sermaye harcadigi düsünülerek taraflar lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi yönünde kararlar bulunmakla birlikte, davanin açilmasina davali tarafin neden olmadigi dolayisiyla haksiz çikma durumunun bulunmadigi bu tür davalarda davali aleyhine ve davaci idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigina vurgu yapan kararlar da yer almaktadir. Ancak bu konuda açik ve net bir düzenleme bulunmamaktadir. 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun (KK) “Giderlerin ödenmesi” baslikli 29’uncu maddesi; “10 uncu madde uyarinca mahkeme heyetinin harcirahlari, 15 inci madde uyarinca mahkemece olusturulan bilirkisilerin ve kesifte dinlenilen muhtarin mahkemece takdir edilecek ücretleri ile, tapu harçlari ve bu Kanunun gerektirdigi diger giderler kamulastirmayi yapan idarece ödenir.” düzenlemesine yer verilmistir. Kanunun bu maddesinden de anlasilacagi üzere; kamulastirmayi yapan idare 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde sayilan giderleri bizzat öder. Kanunda bahsi geçen “ bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesi ise genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine alir. Buna göre, vekâlet ücreti de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteligindedir ve yargilama giderlerinden davaci idare sorumludur. Dolayisiyla Yargitay’in yerlesik içtihatlari geregince yargi harçlari, kesif, bilirkisi ücretleri, tebligat giderleri vs. tüm yargilama giderleri davaci idareden tahsil edilmekte olup, davaci idareden tahsil edilen bu giderlerin yaninda yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayri tutulmasi mümkün degildir. Bunun yaninda 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nin 46’nci maddesi ile Insan Haklari ve Temel Özgürlüklerin Korunmasina Iliskin Sözlesme’ye Ek 1 Nolu Protokol’ün 1’inci maddesi geregince de tasinmazin gerçek bedeline hükmedilmesi gerektigi, aksi takdirde davalinin, kamulastirma islemini gerçeklestiren idarenin avukatlik ücretini ödemeye mahkûm edilmesinin davaliya asiri bir külfet yükleyecegi ve kamu yarari ile bireyin haklari arasindaki adil dengeyi bozacagi unutulmamalidir. Ayrica, vekâlet ücreti hususunda Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’ne yapilan basvurular da bulunmaktadir. Konuya iliskin olarak yapilan bir basvuruda uyusmazligin kaynaginin kamulastirma oldugu, davanin açilmasinda basvurucunun sorumlulugunun bulunmadigi, bu itibarla kamulastirma davasinda mülk sahibi aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mülkiyet hakkinin ihlali sonucunu doguracagi kabul etmistir (Musa Tarhan/Türkiye karari, basvuru no: 12055/17, 23.10.2018). Tüm bu açiklamalar ve yasal düzenlemeler isiginda somut olay incelendiginde; Hizli Tren Gar Projesi kapsaminda davaliya ait tasinmazin kamulastirilmasi amaciyla davaci ... tarafindan kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinin açildigi, yapilan yargilama neticesinde yerel mahkemece tasinmazin bedeline hükmedildigi ve davaci idare lehine tescil karari verildigi anlasilmaktadir. Görüldügü üzere eldeki davanin temeli kamulastirma islemi olup, daha önce de ifade edildigi gibi tasinmaz malikinin davali sifatini kazanmasi dogrudan Kanundan kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla davanin açilmasinda tasinmaz maliki olan davalinin bir kusuru bulunmayip, davalinin, davaci idareyi dava açmaya zorlama gibi bir durumu da söz konusu degildir. Öte yandan, davali tarafa davaci idare lehine vekâlet ücreti ödeme yükümlülügünün getirilmesi durumunda mülkiyet hakkina sahip olan tasinmaz malikinin hem tasinmazi elinden alinmis olacak hem de vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli alacaktir. Bu durum ise T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracaktir. Hâl böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi yönünde verdigi direnme karari yerindedir. Açiklanan nedenlerle direnme karari onanmalidir. SONUÇ: Davaci ... vekilinin temyiz itirazlarinin reddi ile direnme kararinin yukarida açiklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harci pesin alindigindan baska harç alinmasina yer olmadigina, dosyanin ilk derece mahkemesine, kararin bir örneginin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesine gönderilmesine, karar düzeltme yolu kapali olmak üzere 14.05.2019 tarihinde oy birligiyle kesin olarak karar verildi. KARSI OY Dava konusu tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ve TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tescili istemiyle açilan davada mahkemece, davanin kabulüne (194.902,35TL) karar verilmis, verilen bu karara karsi istinaf kanun yoluna basvurulmasi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra Kamulastirma Kanunu’nun 29. maddesinde açikça vekâlet ücretinden söz edilmiyor ise de madde metninde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesinin genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine aldigi ve vekâlet ücretinin de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteliginde oldugunun kabulünün gerektigi; yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) ve yerlesik Yargitay içtihatlarina göre davalinin davanin açilmasina kendi davranisiyla sebebiyet vermedigi durumda yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi, kamulastirma bedelinin tespiti davasinda tasinmaz malikinin bu dava nedeniyle davali sifatini kazanmasinin Kanundan kaynaklandigi; davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün bulunmadigi, bu nedenle davanin niteligi geregi davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigi gerekçesiyle bu kisma iliskin istinaf basvurusunun kabulü ile mahkeme kararinin davaci idare lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi seklinde düzeltilmesine hükmedildigi; verilen karar Yargitay 5. Hukuk Dairesi tarafindan, sair temyiz itirazlarinin reddine karar verildikten sonra, her iki taraf lehine de maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilerek bozulmus; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince tüm yargilama giderlerinin davaci idareden tahsil edildigi, dolayisiyla bu kisimdan sadece yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayrik tutulmasinin kabul edilemez nitelikte bulundugu; dolayisiyla davaci idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi belirtilerek direnme karari verilmistir. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda isin esasinin incelenmesinden önce direnme kararina konu miktarin kesinlik sinirinin altinda kalip kalmadigi hususu ön sorun olarak tartisilip degerlendirilmistir. Bilindigi üzere, Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmis olup, bu tarihten itibaren 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya baslanmistir. 6100 sayili HMK’nin istinaf yoluna basvurulabilen kararlari düzenleyen 341. maddesi; “(1) Ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karsi istinaf yoluna basvurulabilir. (2) Miktar veya degeri üç bin Türk Lirasini geçmeyen malvarligi davalarina iliskin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarinda verilen kararlara karsi, miktar veya degere bakilmaksizin istinaf yoluna basvurulabilir. (3) Alacagin bir kisminin dava edilmis olmasi durumunda üç bin Türk Liralik kesinlik siniri alacagin tamamina göre belirlenir. (4) Alacagin tamaminin dava edilmis olmasi durumunda, kararda asil talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasini geçmeyen taraf, istinaf yoluna basvuramaz. (5) Ilk derece mahkemelerinin diger kanunlarda temyiz edilebilecegi veya haklarinda Yargitaya basvurulabilecegi belirtilmis olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanina giren dava ve islere iliskin nihai kararlarina karsi, bölge adliye mahkemelerine basvurulabilir.” düzenlemesini içermektedir. Ilk derece mahkemeleri tarafindan verilen ve miktar veya degeri 3.000 (yeniden degerleme oranlarina göre hesaplandiginda 2018 yili için 3.560) Türk Lirasini geçmeyen mal varligina iliskin davalardaki kararlar kesindir. Ayni Kanun’un temyiz edilemeyen kararlari düzenleyen 362. maddesinde; “(1) Bölge adliye mahkemelerinin asagidaki kararlari hakkinda temyiz yoluna basvurulamaz: a) Miktar veya degeri kirk bin Türk Lirasini (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara iliskin kararlar…” seklinde bir düzenlemeye yer verilmistir. Yukarida belirtildigi üzere miktar veya degeri kirk bin Türk Lirasini (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara iliskin kararlar temyiz edilemez. HMK’nin Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sinirlarin, her takvim yili basindan geçerli olmak üzere, Maliye Bakanliginca her yil tespit ve ilan edilen yeniden degerleme oraninda artirilmasi suretiyle uygulanacagi belirtilmistir. Bu hükümlere göre hesaplama yapildiginda 2018 yili için temyiz kesinlik siniri 47.530,00TL’dir. HMK’nin 366. maddesinin yollamasi ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarinca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara iliskin olursa, karari veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme ragmen temyiz edilen karar kesin oldugu hâlde bu konuda inceleme yapilip karar verilmeksizin dosya temyiz incelemesi için gönderilmis olur ise, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayili Içtihadi Birlestirme Karari geregince dosyanin mahalline çevrilmesine gerek olmaksizin temyiz talebinin reddine karar verilebilir. Bu Içtihadi Birlestirme Karari HUMK hükümleri nedeniyle verilmis olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de ayni yorum ve sonucu dogurdugu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanmasi gerekir. Somut olayda 194.902,35TL üzerinden verilen kabul kararina karsi istinaf kanun yoluna basvurulmasi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafindan diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi gerekçesiyle 1.800,00TL yönünden yerel mahkeme hükmünün düzeltildigi; düzeltilen bu kararin temyizi üzerine Özel Dairece istinaf basvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadigi belirtildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilmek suretiyle istinaf kararinin bozuldugu, bozma kararina karsi Istinaf Dairesi tarafindan direnme karari verildigi ve direnme kararinin davaci idare vekili tarafindan verilmeyen maktu vekâlet ücreti yönünden temyiz edildigi görülmektedir. Bu durumda temyiz konusu miktarin 2018 yili itibariyla temyiz kesinlik siniri olan 47.530,00TL’nin altinda kaldigi anlasilmakla, anilan karara karsi temyiz yoluna basvurulmasi miktar itibariyle mümkün olmayip, davaci idarenin temyiz isteminin miktar itibariyla reddine karar vermek gerekmektedir. Tüm bu nedenlerle direnme konusu uyusmazligin kesinlik siniri içerisinde kalmadigi, bu nedenle de isin esasinin incelenmesi gerektigi yönündeki Sayin Çogunluk görüsüne katilamiyorum.
Öte yandan, davali tarafa davaci idare lehine vekâlet ücreti ödeme yükümlülügünün getirilmesi durumunda mülkiyet hakkina sahip olan tasinmaz malikinin hem tasinmazi elinden alinmis olacak hem de vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli alacaktir. Bu durum ise T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracaktir. Bu durumda davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi hakkinda karar.
T.C.
Yargitay
Hukuk Genel Kurulu
2019/241 E., 2019/560 K.
"Içtihat Metni"
MAHKEMESI : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
Taraflar arasindaki “kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil” davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince davanin kabulüne dair verilen 05.12.2016 tarihli (gerekçeli kararin yazildigi tarih) ve 2016/213 E., 2016/188 K. sayili karar davaci ... vekili ve davali ... vekili tarafindan temyiz edilmekle, Yargitay 5. Hukuk Dairesinin 21.09.2017 tarihli ve 2017/22426 E., 2017/19741 K. sayili karari ile;
“…Dava, 4650 sayili Kanunla degisik 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin davaci idare adina tescili istemine iliskindir. Ilk derece mahkemesince davanin kabulüne iliskin olarak verilen karara karsi davaci idare vekili ile davalilardan ... vekili tarafindan yapilan istinaf basvurusunun davali yönünden kabulü ile HMK'nun 353/1-b-2 maddesi uyarinca düzelterek yeniden esas hakkinda karar verilmesine, davaci idare bakimindan ise HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarinca esastan reddine iliskin olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince verilen hüküm, davaci idare ve davalilardan ... vekillerince temyiz edilmistir.
Dosyada bulunan kanit ve belgelere, kararin dayandigi gerekçelere göre; arsa niteligindeki Konya ili, Selçuklu ilçesi, Musalla Baglari mahallesi 13235 ada 1 parsel sayili tasinmazin zeminine 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 11/1-g maddesi uyarinca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kiyaslamasi yapilarak; üzerindeki yapilara ise ayni kanunun 11/1-h maddesi uyarinca resmi birim fiyatlari esas alinip yipranma payi düsülerek deger biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinlesmesi beklenmeden davali tarafa ödenmesine iliskin ilk derece mahkemesince verilen karara karsi yapilan istinaf basvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemistir.
Bu nedenle davali ... vekilinin tüm, davaci idare vekilinin ise asagidaki bent kapsami disinda kalan sair temyiz itirazlari yerinde degildir. Söyle ki;
2942 sayili Kamulastirma Kanununun “Giderlerin ödenmesi” baslikli 29. maddesinde; 10 uncu madde uyarinca mahkeme heyetinin harcirahlari, 15 inci madde uyarinca mahkemece olusturulan bilirkisilerin ve kesifte dinlenilen muhtarin mahkemece takdir edilecek ücretleri ile tapu harçlari ve bu Kanunun gerektirdigi diger giderlerin kamulastirmayi yapan davaci idarece ödenecegi hüküm altina alinmistir. Kanun koyucu bu dava sebebiyle davaci idarenin sorumlu tutulacagi giderleri madde metninde açik bir sekilde göstermis, ancak; vekil ile temsil edilen taraflar lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinden sorumluluga iliskin açik bir düzenleme getirilmemistir. Maddede geçen “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ibaresinin yargilama giderlerinden olan vekalet ücretini de kapsadiginin kabulü yasanin lafzina uygun düsmemektedir.
Hukuk yargilamalarinda genel ilke, mahkemece davanin kabulüne karar verilmesi halinde yargilama sirasinda yapilan giderlerin ve 6100 sayili HMK'nun 323. maddesinde yargilama giderlerinden sayilan vekalet ücretinin davada haksiz çikan tarafa yükletilmesidir. Ancak;
Özel bir kanun olan 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesi uyarinca açilan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin idare adina tesciline iliskin davalar, hem tespit, hem de tescil davasi niteliginde olup bu davalarda esas amaç hakli veya haksiz tarafi tespit etmekten ziyade kamulastirma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karsiliginin belirlenmesidir. Davanin her iki tarafi da kamulastirmaya konu tasinmazin gerçek degerinin tespitini istemektedir. Bu baglamda taraflarin ve vekillerinin yargilamadaki faaliyetleri de gerçek kamulastirma bedelinin belirlenmesine katki saglamaktan ibaret olup kendine özgü yapisi olan bu dava türünde hakli veya haksiz çikan taraf yoktur. Mahkemece, tespit edilen bedelin pesin ve nakit olarak mal sahibi adina bir bankaya yatirilmasi halinde tasinmaz malin idare adina tesciline ve kamulastirma bedelinin davali tarafa ödenmesine karar verilir.
T.C. Anayasa Mahkemesinin 2014/7060 basvuru numarali “....kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinda davali aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigine iliskin” bireysel basvuru sonucu verilen 21/09/2016 tarihli kararinda özetle; “basvurucunun vekili vasitasiyla davaya katildigi ve yargilama sürecine aktif olarak dahil oldugu, basvuruya konu kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davasi sonunda Mahkemenin yargilama giderlerini 2942 sayili Kanun geregi davaci idareye yükledigi ancak basvurucu ve davaci idarenin vekille temsil edilmeleri, basvurucunun mahkemenin ödenmesine karar verdiginden daha yüksek bir talepte bulunmus olmasi ve idarenin talebe nazaran daha düsük bir bedel ödemesi sebepleriyle karsilikli vekalet ücretine hükmettigi, bu durumda yargilama sürecinde basvurucu ile davaci idarenin karsilikli olarak birbirlerine 1.320 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verildigi, hükmedilen vekalet ücretlerinin taraflar için olusturuldugu, basvurucuya da ayni miktarda vekalet ücreti ödendigi gözönünde bulunduruldugunda basvurucu aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin somut olayda basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina ve bu nedenle adil yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez olduguna karar verilmistir.
Bu itibarla, 2942 sayili Kamulastirma Kanununun 10. maddesi uyarinca açilan kamulastirma bedelinin tespiti ve kamulastirilan tasinmazin idare adina tescili davalarinin kendine özgü niteligi, bu davalarin amacinin hakli ve haksizi tespit etmek olmayip kamulastirma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karsiliginin belirlenmesi oldugu, taraflarin ve vekillerinin yargilamadaki faaliyetlerinin de gerçek kamulastirma bedelinin belirlenmesine katki saglamak oldugu, bu kanundan kaynaklanan yargilama giderlerini davaci idareye yükleyen 2942 Sayili Kanununun 29. maddesinde yargilama giderlerinden olan vekalet ücretine iliskin açik bir düzenlemenin bulunmadigi, T.C. Anayasa Mahkemesinin bu davalarda idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina iliskin karari ve davali lehine de ayni miktarda vekalet ücretine hükmedildigi gözetilerek, kamulastirma bedelinin tespitine katilan ve vekil ile temsil edilen her iki taraf için de karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlik Asgari Ücret Tarifesi uyarinca ayri ayri maktu vekalet ücretine hükmeden ilk derece mahkemesi kararinin bu yönüyle de yerinde oldugu anlasildigindan, davali vekilinin istinaf basvurusunun da 6100 sayili HMK'nun 353/1-b-1 maddesi uyarinca esastan reddi yerine, ilk derece mahkemesi kararinda davaci idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldirilmasi suretiyle yeniden esas hakkinda hüküm kurulmasi, Dogru görülmemistir…”gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapilan yargilama sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmistir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararinin süresinde temyiz edildigi anlasildiktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra geregi görüsüldü:
Dava, Konya ili Selçuklu ilçesi, Musallabaglari Mahallesi 13235 ada 1 parsel sayili tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ve TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tescili istemine iliskindir.
Davaci vekili; davalilara ait tasimazin Konya Hizli Tren Gar Projesi kapsaminda kamulastirilacak olmasi nedeniyle tasinmazin degerinin belirlenmesi için uzlasma komisyonu kuruldugunu ve mülk sahiplerinin kamulastirmaya konu tasinmazi pazarlikla satmak hususunda iradelerini bildirmek ve uzlasma komisyonu ile pazarlik görüsmeleri yapmak üzere davet edildiklerini, ancak taraflar arasinda anlasma saglanamadigini, bu nedenle de kamulastirma isleminin satin alma usulü ile gerçeklesmedigini ileri sürerek dava konusu tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ile TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tesciline karar verilmesini talep etmistir.
Davali ... vekili; acele kamulastirma yoluna gidilebilmesi için yeniden bir tespitin yapilmasinin gerektigini, kamulastirmaya yönelik yapilan tüm idari islemlerin eksik oldugunu, yine bahse konu yerde yapilan imar tadilatlari için iptal davalarinin açildigini ve derdest oldugunu, bu davalarin sonucunun da bekletici mesele yapilmasinin uygun olacagini, önerilen bedelin kabul edilemeyecegini, zira tasinmazin konumu itibariyle çok degerli bir yerde bulundugunu belirterek öncelikle davanin reddine karar verilmesi; aksi taktirde ise tasinmazin gerçek degerinin belirlenmesi gerektigini savunmustur.
Davalilar ..., ..., ... ve ... ayri ayri; davaci idare tarafindan belirlenen bedeli kabul etmelerinin mümkün olmadigini, kamulastirma bedelinin mahkeme tarafindan tespit edilmesini istediklerini beyan etmislerdir. Davali ...’a durusma gününü bildirir tebligat çikartilmis olup, davali durusmaya gelmemis; esas hakkinda da bir açiklamada bulunmamistir.
Yerel Mahkemece 25.08.2016 tarihli karar ile; tasinmazin degerinin tespiti amaciyla kesif yapildigi, kesif sonrasinda hazirlanan bilirkisi kurulu raporunda tasinmazin özelliklerinin belirlendigi, söz konusu bilirkisi kurulu raporunun ayrintili, denetime açik ve bilimsel verilere uygun oldugu, kamulastirma kriterlerine uydugu, bu yönüyle hüküm kurmaya elverisli bulundugu gerekçesiyle davanin kabulüne karar verilmistir. Yerel mahkemece verilen hükme karsi davaci ... vekili ile davali ... vekili tarafindan ayri ayri istinaf kanun yoluna basvurulmustur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince 05.12.2016 tarihli ilk karar ile; davaci idare vekilinin istinaf dilekçesi ile davali ... vekilinin istinaf dilekçesi özetlendikten sonra; dava konusu tasinmazin bedelinin belirlenmesinde, tespit edilen bedelin bloke edilerek acele el koyma bedeli düsüldükten sonra bakiye kismin faizi ile birlikte davali tarafa ödenmesinde, tasinmazin tapusunun iptali ile davaci idare adina tesciline karar verilmesinde, bu itibarla mahkemenin vakia ve hukuki degerlendirmesinde usul ve esas yönünden Kanuna aykirilik bulunmadigi anlasilmakla, davaci idare vekili ile davali ... vekilinin yukarida açiklanan nedenlere iliskin istinaf basvurularinin ayri ayri reddine;
Davali ... vekilinin ileri sürdügü diger istinaf sebeplerine gelince; davali vekili tarafindan Kanunun aradigi usulü islemler yapilmadan davanin açildigi ileri sürülmüs ise de; davalinin idarenin kamulastirma islemi ve acele el koyma kararina karsi Idare Mahkemesinde dava açmadigi ve buna dair bir belgeyi ibraz etmedigi, Danistay 6. Dairesi’nin vermis oldugu kararin parsel bazinda acele kamulastirma yoluyla el koymaya iliskin islemin yürütmesinin durdurulmasina yönelik oldugu, 2005 yilinda alinan kamu yarari karari ile Bakanlar Kurulu kararinin yürütülmesi isteminin reddine karar verildigi gibi söz konusu kararin iptal edilmedigi ve geçerliligini korudugu anlasilmakla, davali ... vekilinin bu kisma iliskin istinaf basvurusunun reddine;
2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesi uyarinca yargilama giderlerinden davaci idarenin sorumlu oldugu, yine 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323’üncü maddesinde yargilama giderlerinin sayildigi, vekille takip edilen davalarda kanun geregince takdir olunacak vekâlet ücretinin de yargilama giderlerinden oldugu; her ne kadar Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde açikça vekâlet ücretinden söz edilmiyor ise de madde metninde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesinin genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine aldigi ve vekâlet ücretinin de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteliginde oldugunun kabulünün gerektigi; yine HMK’ya ve yerlesik Yargitay içtihatlarina göre davalinin davanin açilmasina kendi davranisiyla sebebiyet vermedigi durumda yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi, kamulastirma bedelinin tespiti davasinda tasinmaz malikinin bu dava nedeniyle davali sifatini kazanmasinin Kanundan kaynaklandigi; davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün bulunmadigi, bu nedenle davanin niteligi geregi davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigi; ne var ki bu hususun yeniden yargilama yapilmasini gerektirmedigi gerekçesiyle davali vekilinin bu kisma iliskin istinaf basvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1-b/2 maddesi geregince kararin, davanin niteligi ve davanin açilmasina davalilarin sebebiyet vermedigi dikkate alinarak davaci idare lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi seklinde düzeltilmesine oy birligi ile karar verilmistir.
Davaci ... vekili ile davali ... vekilinin ayri ayri temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarida baslik bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmustur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince 21.03.2018 tarihli ikinci karar ile; Yargitay’in yerlesik içtihatlarina göre yargi harçlari, kesif, bilirkisi ücretleri, tebligat giderleri vs. tüm yargilama giderlerinin davaci idareden tahsil edildigi, dolayisiyla bu kisimdan sadece yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayrik tutulmasinin kabul edilemez nitelikte bulundugu; Özel Daire bozma kararinda Anayasa Mahkemesi’nin 2014/7060 basvuru numarali kararina dayanilmis ise de, bu kararda davali ... malikinin kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinda aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigine iliskin bireysel basvuruda bulundugu, yapilan inceleme sonucunda basvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin basvurucunun mahkemeye erisimini engelleyecek nitelikte olmadigina ve bu nedenle adil yargilanma hakkinin ihlal edildigine iliskin iddianin açikça dayanaktan yoksun olmasi nedeniyle kabul edilemez bulunduguna hükmedildigi; oysa asil olanin davali aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin mülkiyet hakkinin ihlaline yönelik oldugu ve Istinaf Dairesinin kabulünün de bu yönde bulundugu; T.C. Anayasasi’nin 35’inci maddesinin 1’inci fikrasinda mülkiyet hakkinin güvenceye baglandigi, 2’nci fikrasinda ise, mülkiyet hakkina ancak kamu yarari nedeniyle ve Kanunla sinirlama getirilebileceginin belirtildigi; Avrupa Insan Haklari Sözlesmesine Ek 1 Nolu Protokol’ün 1’inci maddesinde her gerçek ve tüzel kisinin, mal ve mülk dokunulmazligina saygi gösterilmesini isteme hakkinin bulundugunun ve ancak kamu yarari nedeniyle Kanunda öngörülen kosullara ve uluslararasi hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun birakilabileceginin ifade edildigi; eldeki davada kamulastirma isleminin söz konusu oldugu ve bu hususun Anayasa’nin 46’nci maddesinde düzenlendigi; bununla birlikte Anayasa’nin 13’üncü maddesinde hak ve özgürlüklerin sinirlandirilmasinin ölçütünün gösterildigi; kamulastirma nedeniyle ödenmesi gereken bedelin mülkiyet hakkina müdahalenin orantililigiyla ilgili bir mesele oldugu; orantililigin, müdahaleyle elde edilen kamusal yarar ile kisinin yüklendigi külfet arasinda adil bir denge kurulmasini gerektirdigi, malikin mülkiyet hakkina yapilan müdahalede kamunun elde edecegi yarar ile kisinin yüklenecegi külfet arasindaki adil dengenin ancak kisiye tasinmazin gerçek bedelinin ödenmesi suretiyle saglanabilecegi; Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin bir çok kararinda mülkiyet hakkinin ihlali hâlinde kisiye tasinmazinin tam ve gerçek bedelinin ödenmesi gerektiginin kabul edildigi; ayrica hâlen Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin önünde ülke aleyhine kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili davalarinda kamulastirma yapan davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik onlarca basvurunun yer aldigi, bu basvurulardan 12055/17 numarali Musa Tarhan basvurusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden görüs istenildigi ve basvurunun henüz sonuçlanmadigi; bu itibarla davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektigi yönünde verilen kararin yerinde oldugu belirtilerek oy birligi ile direnme karari verilmistir.
Direnme karari davaci ... vekili tarafindan temyize getirilmistir.
Hukuk Genel Kurulunca 27.09.2018 tarihli karar ile; kurulan kisa kararda yalnizca “bozma kararina karsi direnilmesine” seklinde hüküm olusturuldugu, dolayisiyla usulün aradigi niteliklere haiz kisa karar kurulmadigi belirtilerek Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin direnme kararinin usulüne uygun kisa karar ve buna uygun gerekçeli karar olusturulmasi gerektigi gerekçesiyle bozulmasina oy birligi ile karar verilmistir.
Hukuk Genel Kurulu tarafindan verilen karar ile birlikte dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’ne gönderilmis olup, Dairece Hukuk Genel Kurulu’nun bozma kararina uyulmus ve usulüne uygun kisa karar ile gerekçeli karar olusturulduktan sonra 26.12.2018 tarihli üçüncü (direnme) karar ile; halen Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’nin önünde ülke aleyhine kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili davalarinda kamulastirmayi yapan davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi konusunda yapilan birçok basvurunun bulundugu, bu basvurular içerisinde yer alan 23.10.2018 tarihli ve 12055/17 numarali Musa Tarhan/Türkiye basvurusunda kamulastirma davalarinda mülk sahibi aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mülkiyet hakkinin ihlali niteliginde olduguna yönelik karar verildigi; dolayisiyla davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektigi yönündeki Istinaf Dairesi kararinin yerinde oldugu, aksi durumun davali tarafin vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli almasina neden olacagi ve T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracagi belirtilerek ve önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme karari verilmistir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ibaresinin, yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretini de kapsayip kapsamadigi; burada varilacak sonuca göre davaci ... lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmedigi noktasinda toplanmaktadir.
Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda isin esasinin incelenmesinden önce yerel mahkemenin davanin kabulüne (194.902,35TL) dair kararinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafindan diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra davanin niteligi ve davanin açilmasina davalilarin sebebiyet vermedigi dikkate alinarak davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi gerekçesiyle düzeltilerek kabul edildigi; düzeltilen bu kararin temyizi üzerine Özel Dairece basvurunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadigi ifade edildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilmek suretiyle istinaf kararinin bozuldugu; bozma kararina karsi Istinaf Dairesi tarafindan direnme karari verildigi ve direnme kararinin davaci idare vekili tarafindan temyiz edildigi anlasilmakla, miktar itibariyle bu talebin kesinlik (karar tarihi itibariyle temyiz siniri: 47.530,00TL) sinirinin altinda kalip kalmadigi hususu ön sorun olarak tartisilmis ve ferî nitelikte olan vekâlet ücretinin asil alacaga bagli oldugu, asil alacagin miktari göz önüne alindiginda kesinlikten söz etme imkâninin bulunmadigi belirtilerek ön sorunun bulunmadigina oy çoklugu ile karar verilmis ve isin esasinin incelenmesine geçilmistir.
Uyusmazligin çözümü açisindan öncelikle “yargilama giderleri” ve “vekâlet ücreti” kavramlariyla ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardir.
Bir davanin açilmasindan sonuçlanmasina kadar (bir dava sebebiyle) ödenen paralarin tümüne yargilama giderleri denir (Kuru, B./Arslan, R./Yilmaz, E.:Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2011, s.729).
Diger bir anlatimla yargilama giderleri, genel olarak bir yargisal koruma faaliyetinin yürütülebilmesi için ödenmesi gereken ve bu sebeple ortaya çikan giderlerdir (Pekcanitez, H.:Medeni Usul Hukuku, Cilt III, 15. Baski, Istanbul, 2017, s.2385).
Yargilama giderlerinin kapsami 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 323’üncü (1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m.423) maddesinde açiklanmistir.
6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargilama giderlerinin kapsami” baslikli 323’üncü maddesi;
“(1) Yargilama giderleri sunlardir:
a) Celse, karar ve ilam harçlari.
b) Dava nedeniyle yapilan teblig ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç)Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine iliskin giderler.
d) Kesif giderleri.
e) Tanik ile bilirkisiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alinan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda taraflarin hazir bulunduklari günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karsilik hâkimin takdir edecegi miktar; vekili bulundugu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çagrilan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
g) Vekille takip edilen davalarda kanun geregince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargilama sirasinda yapilan diger giderler.
düzenlemesine yer vermistir.
Görüldügü üzere, HMK’nin bu maddesi ile yargilama giderleri tek tek sayilmistir.
6100 sayili HMK’nin “Yargilama giderlerinden sorumluluk” baslikli 326’nci maddesi ise;
“(1)Kanunda yazili hâller disinda, yargilama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alinmasina karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kismen hakli çikarsa, mahkeme, yargilama giderlerini taraflarin haklilik oranina göre paylastirir.
(3) Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargilama giderlerini, bunlar arasinda paylastirabilecegi gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarina da karar verebilir” hükmünü içermektedir.
Yukarida belirtilen düzenleme uyarinca, yargilama giderleri kural olarak, davada haksiz çikan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir (HMK m.326, HUMK m.417).
Davada haksiz çikan tarafa yükletilecek olan yargilama giderleri, hem davayi kazanan tarafin daha önce avans olarak ödedigi (m.114,1/g; 120; 324,1) hem de Devlet Hazinesince pesin olarak ödenen giderlerdir. Bundan baska, davayi kazanan taraf davasini bir vekil vasitasiyla takip etmis ise, haksiz çikan (davayi kaybeden) taraf yargilama gideri olarak vekâlet ücretine de mahkûm edilir. Davada her iki taraf da kismen hakli (dolayisiyla kismen haksiz) çikarsa, mahkeme, yargilama harç ve giderlerini, hakli çikma nispetine (oranina) göre taraflar arasinda paylastirir (m.326,2) (Kuru/Arslan/Yilmaz, s.733).
29.05.1957 tarihli ve 1957/4 E., 1957/16 K. sayili Içtihadi Birlestirme Kararinda da açiklandigi üzere, yargilama giderleri hakkinda karar verilmesi için taraflarin dilekçe veya savunmalarinda yargilama giderlerinin karsi tarafa yükletilmesini talep etmelerine gerek yoktur. Mahkeme, istem olmasa bile yargilama giderlerine, her iki taraf için olmak üzere, kendiliginden (resen) hükmetmeli ve hangi tarafin yargilama giderlerini ödemekle yükümlü olacagini kararinda açikça göstermelidir.
Yeri gelmisken belirtilmelidir ki, vekâlet ücreti de bir yargilama gideridir (HUMK m. 423/6, HMK m. 323/g).
Vekâlet ücreti, davada hakli çikan tarafin davasini vekille takip etmesi durumunda, diger yargilama giderleri disinda, lehine hükmedilen bir tutardir. Bu ücret, Avukatlik Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanir ve yargilama giderleri kapsamindadir (Görgün,S.,L./Bönü, L./Toraman, B./Kodakoglu, M.:Medeni Usul Hukuku, 7. Baski, Ankara, 2018, s.640).
Davada hakli çikan tarafin pesin olarak ödedigi diger yargilama giderleri (m.324) gibi, vekâlet ücretinin de haksiz çikan taraftan alinarak hakli çikan tarafa verilmesi asil olmakla birlikte, yargilama harç ve giderlerinin davada haksiz çikan tarafa yükletilmesine iliskin bu ana kuralin bazi istisnalari bulunmaktadir.
Davanin açilmasina kendi hâl ve davranisiyla sebep olmayan ve yargilamanin ilk durusmasinda da davacinin talep sonucunu kabul eden davali yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi gibi, davanin gereksiz yere uzamasina veya gereksiz yere gider yapilmasina sebep olan taraf, davada hakli çikip lehine karar verilse dahi karar ve ilâm harci disinda kalan yargilama giderlerinin tamamini ya da bir kismini ödemeye mahkûm edilir.
Yine 6100 sayili HMK’nin 101, 182, 213, 253 ve 269’uncu maddelerinde de davada haksiz çikilmis olup olmadigina bakilmaksizin yargilama giderlerinin taraflardan birisine yükletildigi özel durumlar yer almaktadir.
Yargilama giderlerinden sorumlulugun temeli, dava açmakta veya savunma yapmakta kusurlu olmak degil, dava sonunda haksiz çikmaktir (Görgün/Bönü/Toraman/Kodakoglu, s.633).
Davalinin, dava açilmasina sebebiyet vermedigi hâllerde davayi kaybetmesi hâlinde yargilama giderlerinden sorumlu tutulmasi mümkün degildir (Görgün/Bönü/Toraman/Kodakoglu, s.634).
Davalinin, dava açilmasina sebep olmadigi bu hâllerden birisi kamulastirma bedelinin tespiti ve tasinmazin idare adina tescili ya da terkini davasidir.
Kamulastirma; devlet veya kamu tüzel kislerince kamu yararinin gerektirdigi hâllerde, karsiligi pesin ödenmek sartiyla, özel mülkiyette bulunan tasinmaz mallarin tamami veya bir kismina el konulmasi veya üzerinde irtifak hakki tesis edilmesi islemi olarak tanimlanabilir. Kamulastirma islemi mal sahibinin rizasiyla veya mal sahibinin rizasi olmadigi kosullarda mahkeme karari ile yapilir.
Kamulastirmanin amaci ve kapsami 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 1’inci maddesinde belirtilmis, bir tasinmazin kamulastirilabilmesi için gerçek ve özel hukuk tüzel kisisinin mülkiyetinde bulunmasi gerektigine vurgu yapilmistir.
Idarenin tapuya kayitli olan bir tasinmazi kamu yarari kapsaminda kamulastirabilmesi için öncelikle Kamulastirma Kanunu’nun 8’inci maddesi uyarinca satin alma usulünü denemesi, anlasma ile satin alma usulünün gerçeklestirilememesi hâlinde ise ayni Kanunun 10’uncu maddesinde belirtildigi gibi tasinmaz sahibini hasim göstermek suretiyle kamulastirilan tasinmaz malin bedelinin tespiti ile bu bedelin ödenmesi karsiliginda tasinmazin davali üzerindeki tapusunun iptali ve idare adina tescili veya terkini davasi açmak durumundadir.
Kamulastirma bedelinin tespiti davasi adindan da anlasilacagi üzere nitelik itibariyle tespit davasidir. Ortada bir çekisme konusu bulunmadigindan hakli ya da haksiz çikan bir taraftan söz etme imkâni da bulunmamaktadir.
Diger bir anlatimla, kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davasinda davali sifati Kanundan kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla bu tür davalar niteligi itibariyle davalinin kusurunun bulunmadigi, yani davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün olmadigi davalardir.
Davalinin kusurunun bulunmadigi bu davada tescile karar verilmesi yaninda bedelin tespiti yönünde de hüküm kuruldugundan, kamulastirma islemini yapan idare lehine vekâlet ücretinin ödenip ödenmeyecegi konusunun da açikliga kavusturulmasi gerekmektedir.
Uygulamada kamulastirma bedelinin tespiti ve tescil davalarinda her iki tarafin vekil ile temsil edildigi durumlarda taraf vekillerinin emek ve sermaye harcadigi düsünülerek taraflar lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi yönünde kararlar bulunmakla birlikte, davanin açilmasina davali tarafin neden olmadigi dolayisiyla haksiz çikma durumunun bulunmadigi bu tür davalarda davali aleyhine ve davaci idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigina vurgu yapan kararlar da yer almaktadir. Ancak bu konuda açik ve net bir düzenleme bulunmamaktadir.
2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun (KK) “Giderlerin ödenmesi” baslikli 29’uncu maddesi;
“10 uncu madde uyarinca mahkeme heyetinin harcirahlari, 15 inci madde uyarinca mahkemece olusturulan bilirkisilerin ve kesifte dinlenilen muhtarin mahkemece takdir edilecek ücretleri ile, tapu harçlari ve bu Kanunun gerektirdigi diger giderler kamulastirmayi yapan idarece ödenir.” düzenlemesine yer verilmistir.
Kanunun bu maddesinden de anlasilacagi üzere; kamulastirmayi yapan idare 2942 sayili Kamulastirma Kanunu’nun 29’uncu maddesinde sayilan giderleri bizzat öder. Kanunda bahsi geçen “ bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesi ise genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine alir. Buna göre, vekâlet ücreti de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteligindedir ve yargilama giderlerinden davaci idare sorumludur.
Dolayisiyla Yargitay’in yerlesik içtihatlari geregince yargi harçlari, kesif, bilirkisi ücretleri, tebligat giderleri vs. tüm yargilama giderleri davaci idareden tahsil edilmekte olup, davaci idareden tahsil edilen bu giderlerin yaninda yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayri tutulmasi mümkün degildir.
Bunun yaninda 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nin 46’nci maddesi ile Insan Haklari ve Temel Özgürlüklerin Korunmasina Iliskin Sözlesme’ye Ek 1 Nolu Protokol’ün 1’inci maddesi geregince de tasinmazin gerçek bedeline hükmedilmesi gerektigi, aksi takdirde davalinin, kamulastirma islemini gerçeklestiren idarenin avukatlik ücretini ödemeye mahkûm edilmesinin davaliya asiri bir külfet yükleyecegi ve kamu yarari ile bireyin haklari arasindaki adil dengeyi bozacagi unutulmamalidir.
Ayrica, vekâlet ücreti hususunda Avrupa Insan Haklari Mahkemesi’ne yapilan basvurular da bulunmaktadir. Konuya iliskin olarak yapilan bir basvuruda uyusmazligin kaynaginin kamulastirma oldugu, davanin açilmasinda basvurucunun sorumlulugunun bulunmadigi, bu itibarla kamulastirma davasinda mülk sahibi aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin mülkiyet hakkinin ihlali sonucunu doguracagi kabul etmistir (Musa Tarhan/Türkiye karari, basvuru no: 12055/17, 23.10.2018).
Tüm bu açiklamalar ve yasal düzenlemeler isiginda somut olay incelendiginde; Hizli Tren Gar Projesi kapsaminda davaliya ait tasinmazin kamulastirilmasi amaciyla davaci ... tarafindan kamulastirma bedelinin tespiti ve tescili davasinin açildigi, yapilan yargilama neticesinde yerel mahkemece tasinmazin bedeline hükmedildigi ve davaci idare lehine tescil karari verildigi anlasilmaktadir.
Görüldügü üzere eldeki davanin temeli kamulastirma islemi olup, daha önce de ifade edildigi gibi tasinmaz malikinin davali sifatini kazanmasi dogrudan Kanundan kaynaklanmaktadir. Dolayisiyla davanin açilmasinda tasinmaz maliki olan davalinin bir kusuru bulunmayip, davalinin, davaci idareyi dava açmaya zorlama gibi bir durumu da söz konusu degildir.
Öte yandan, davali tarafa davaci idare lehine vekâlet ücreti ödeme yükümlülügünün getirilmesi durumunda mülkiyet hakkina sahip olan tasinmaz malikinin hem tasinmazi elinden alinmis olacak hem de vekâlet ücreti miktari kadar eksik kamulastirma bedeli alacaktir. Bu durum ise T.C. Anayasasi’nin 46’nci maddesinde düzenlenen “gerçek karsiligin ödenmesi” ilkesinin ihlali sonucunu doguracaktir.
Hâl böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi yönünde verdigi direnme karari yerindedir.
Açiklanan nedenlerle direnme karari onanmalidir.
SONUÇ: Davaci ... vekilinin temyiz itirazlarinin reddi ile direnme kararinin yukarida açiklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harci pesin alindigindan baska harç alinmasina yer olmadigina, dosyanin ilk derece mahkemesine, kararin bir örneginin ise Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesine gönderilmesine, karar düzeltme yolu kapali olmak üzere 14.05.2019 tarihinde oy birligiyle kesin olarak karar verildi.
KARSI OY
Dava konusu tasinmazin kamulastirma bedelinin tespiti ve TCDD Isletmesi Genel Müdürlügü adina tescili istemiyle açilan davada mahkemece, davanin kabulüne (194.902,35TL) karar verilmis, verilen bu karara karsi istinaf kanun yoluna basvurulmasi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra Kamulastirma Kanunu’nun 29. maddesinde açikça vekâlet ücretinden söz edilmiyor ise de madde metninde yer alan “bu Kanunun gerektirdigi diger giderler” ifadesinin genel olarak yargilama ile ilgili yapilmasi gereken tüm giderleri içine aldigi ve vekâlet ücretinin de bu anlamda ödenmesi gereken yargilama gideri niteliginde oldugunun kabulünün gerektigi; yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na (HMK) ve yerlesik Yargitay içtihatlarina göre davalinin davanin açilmasina kendi davranisiyla sebebiyet vermedigi durumda yargilama giderlerini ödemeye mahkûm edilemeyecegi, kamulastirma bedelinin tespiti davasinda tasinmaz malikinin bu dava nedeniyle davali sifatini kazanmasinin Kanundan kaynaklandigi; davalinin, davanin açilmasina neden olacak bir eyleminden ve isleminden söz etmenin mümkün bulunmadigi, bu nedenle davanin niteligi geregi davaci idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin dogru olmadigi gerekçesiyle bu kisma iliskin istinaf basvurusunun kabulü ile mahkeme kararinin davaci idare lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi seklinde düzeltilmesine hükmedildigi; verilen karar Yargitay 5. Hukuk Dairesi tarafindan, sair temyiz itirazlarinin reddine karar verildikten sonra, her iki taraf lehine de maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilerek bozulmus; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince tüm yargilama giderlerinin davaci idareden tahsil edildigi, dolayisiyla bu kisimdan sadece yargilama giderlerinden olan vekâlet ücretinin ayrik tutulmasinin kabul edilemez nitelikte bulundugu; dolayisiyla davaci idare lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilemeyecegi belirtilerek direnme karari verilmistir.
Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda isin esasinin incelenmesinden önce direnme kararina konu miktarin kesinlik sinirinin altinda kalip kalmadigi hususu ön sorun olarak tartisilip degerlendirilmistir.
Bilindigi üzere, Bölge Adliye Mahkemeleri 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmis olup, bu tarihten itibaren 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun istinaf ve temyiz hükümleri uygulanmaya baslanmistir.
6100 sayili HMK’nin istinaf yoluna basvurulabilen kararlari düzenleyen 341. maddesi;
“(1) Ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karsi istinaf yoluna basvurulabilir.
(2) Miktar veya degeri üç bin Türk Lirasini geçmeyen malvarligi davalarina iliskin kararlar kesindir. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/41 md.) Ancak manevi tazminat davalarinda verilen kararlara karsi, miktar veya degere bakilmaksizin istinaf yoluna basvurulabilir.
(3) Alacagin bir kisminin dava edilmis olmasi durumunda üç bin Türk Liralik kesinlik siniri alacagin tamamina göre belirlenir.
(4) Alacagin tamaminin dava edilmis olmasi durumunda, kararda asil talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin Türk Lirasini geçmeyen taraf, istinaf yoluna basvuramaz.
(5) Ilk derece mahkemelerinin diger kanunlarda temyiz edilebilecegi veya haklarinda Yargitaya basvurulabilecegi belirtilmis olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanina giren dava ve islere iliskin nihai kararlarina karsi, bölge adliye mahkemelerine basvurulabilir.” düzenlemesini içermektedir.
Ilk derece mahkemeleri tarafindan verilen ve miktar veya degeri 3.000 (yeniden degerleme oranlarina göre hesaplandiginda 2018 yili için 3.560) Türk Lirasini geçmeyen mal varligina iliskin davalardaki kararlar kesindir.
Ayni Kanun’un temyiz edilemeyen kararlari düzenleyen 362. maddesinde;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin asagidaki kararlari hakkinda temyiz yoluna basvurulamaz:
a) Miktar veya degeri kirk bin Türk Lirasini (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara iliskin kararlar…” seklinde bir düzenlemeye yer verilmistir.
Yukarida belirtildigi üzere miktar veya degeri kirk bin Türk Lirasini (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara iliskin kararlar temyiz edilemez. HMK’nin Ek Madde 1 hükmüne göre de, 362. maddedeki parasal sinirlarin, her takvim yili basindan geçerli olmak üzere, Maliye Bakanliginca her yil tespit ve ilan edilen yeniden degerleme oraninda artirilmasi suretiyle uygulanacagi belirtilmistir. Bu hükümlere göre hesaplama yapildiginda 2018 yili için temyiz kesinlik siniri 47.530,00TL’dir.
HMK’nin 366. maddesinin yollamasi ile temyiz yolunda da uygulanan 346. maddesi uyarinca, temyiz dilekçesi kesin olan bir karara iliskin olursa, karari veren mahkeme temyiz dilekçesinin reddine karar verir. Ancak bu hükme ragmen temyiz edilen karar kesin oldugu hâlde bu konuda inceleme yapilip karar verilmeksizin dosya temyiz incelemesi için gönderilmis olur ise, 01.06.1990 tarihli ve 1989/3 E., 1990/4 K. sayili Içtihadi Birlestirme Karari geregince dosyanin mahalline çevrilmesine gerek olmaksizin temyiz talebinin reddine karar verilebilir. Bu Içtihadi Birlestirme Karari HUMK hükümleri nedeniyle verilmis olsa da HMK’daki benzer düzenlemeler de ayni yorum ve sonucu dogurdugu için HMK hükümlerine göre temyiz yönünden de uygulanmasi gerekir.
Somut olayda 194.902,35TL üzerinden verilen kabul kararina karsi istinaf kanun yoluna basvurulmasi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi tarafindan diger istinaf sebeplerinin reddine karar verildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti takdirine yer olmadigi gerekçesiyle 1.800,00TL yönünden yerel mahkeme hükmünün düzeltildigi; düzeltilen bu kararin temyizi üzerine Özel Dairece istinaf basvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadigi belirtildikten sonra davaci idare lehine maktu vekâlet ücreti verilmesi gerektigi belirtilmek suretiyle istinaf kararinin bozuldugu, bozma kararina karsi Istinaf Dairesi tarafindan direnme karari verildigi ve direnme kararinin davaci idare vekili tarafindan verilmeyen maktu vekâlet ücreti yönünden temyiz edildigi görülmektedir.
Bu durumda temyiz konusu miktarin 2018 yili itibariyla temyiz kesinlik siniri olan 47.530,00TL’nin altinda kaldigi anlasilmakla, anilan karara karsi temyiz yoluna basvurulmasi miktar itibariyle mümkün olmayip, davaci idarenin temyiz isteminin miktar itibariyla reddine karar vermek gerekmektedir.
Tüm bu nedenlerle direnme konusu uyusmazligin kesinlik siniri içerisinde kalmadigi, bu nedenle de isin esasinin incelenmesi gerektigi yönündeki Sayin Çogunluk görüsüne katilamiyorum.