Avukat ile müvekkil arasında ücret sözleşmesi bulunmaması, vekalet ücretinin belirgin olmaması

vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff0eee02000000d505000001000400

Avukatlik Kanunu’nun ilgili maddesinde alacagi asil belirleyen etkenin avukatin takip ettigi ve ücret alacagina esas kildigi dava ve isin degeri oldugu, bu deger belli ve azil de haksiz ise avukatin bu degerin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasinda bir ücret alacagina hak kazanacagi

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

Esas Numarasi: 2020/279

Karar Numarasi: 2022/3

Karar Tarihi: 18.01.2022

BELIRSIZ ALACAK DAVASI

VEKIL ILE MÜVEKKIL ARASINDA ÜCRET SÖZLESMESI BULUNMAMAMASI VE ÜCRETIN BELIRGIN OLMAMASI

VEKALET ÜCRETI TALEBINE KONU DAVANIN DEGERININ BELLI OLMASI

VEKILIN VEKÂLET ÜCRETI HESAPLAYARAK ÖDENMESI IÇIN IHTAR GÖNDERMESI

VEKALET ÜCRETI IÇIN ICRA TAKIBI BASLATILMASI

DAVA ÖZETI: 

Alacagin Hukuk Muhakemeleri Kanunu ilgili maddesi uyarica belirsiz oldugundan bahsedilemeyecegi, vekil ile müvekkil arasinda ücret sözlesmesi bulunmadigi yahut ücretin belirgin olmadigi durumlarda uygulanan Avukatlik Kanunu’nun ilgili maddesinde alacagi asil belirleyen etkenin avukatin takip ettigi ve ücret alacagina esas kildigi dava ve isin degeri oldugu, bu deger belli ve azil de haksiz ise avukatin bu degerin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasinda bir ücret alacagina hak kazanacagi, takip edilen dava veya isin gerçek degeri henüz ortaya konulmaksizin, örnegin avukatin müvekkili adina haksiz fiilden kaynaklanan maddî ve manevî tazminat davasi açmasi ancak taraflarin kusur durumu ve meydana gelen sonucun agirligi yargilama içerisinde teknik bir incelemeyle henüz ortaya konulmaksizin azil gerçeklesirse, avukatin bu davaya dayali ücret alacagini belirsiz alacak davasi olarak ikame edebilecegi, ancak somut olayda bu durumun söz konusu olmadigi, vekâlet ücreti talebine konu tapu iptal ve tescil davasinin dava degerinin belli oldugu, nitekim davacinin da bu deger üzerinden önce üst haddi olan yüzde yirmi oraninda vekâlet ücreti hesaplayarak ödenmesi için davaliya iki ayri ihtar gönderdigi, sonrasinda fazlaya iliskin haklarini sakli tuttugunu belirterek yüzde onu üzerinden hesapladigi tutar üzerinden icra takibi baslattigi gözetildiginde artik söz konusu ücret iddiasini belirsiz alacak olarak talep edilemeyecegi, aksini kabulün kanun koyucunun amacina aykiri oldugu gibi mahkemenin takdir hakkini kullandigi her davanin belirsiz alacak davasi olarak sayilmasina sebep olabilecegi oysa usul hukukunda esas olanin davacinin alacaginin tamami veya bir kismi için dava açmasi oldugu, belirsiz alacak davasinin ise istisnaî nitelik tasimaktadir. Sonuç itibariyle mahkemenin eldeki davanin belirsiz alacak davasi oldugu yönündeki direnme gerekçesi usul ve yasaya uygundur.

INCELENEN KARARIN

MAHKEMESI : 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasindaki “alacak” davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda,.... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanin kabulüne iliskin karar her iki taraf vekilinin temyizi üzerine Yargitay (kapanan) 13. Hukuk Dairesince yapilan inceleme sonunda bozulmus, Mahkemece Özel Daire bozma kararina karsi direnilmistir.

2.Direnme karari davali vekili tarafindan temyiz edilmistir.

3.Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra geregi görüsüldü:

I.YARGILAMA SÜRECI

Davaci Istemi:

4. Davaci vekili; avukat olan müvekkilinin davalinin vekili olarak bir kisim dava ve isleri takip ettigini, görevini geregi gibi ifa etmesine ragmen 25.10.2010 tarihinde haksiz sekilde azledildigini, haksiz azil nedeniyle 1136 sayili Avukatlik Kanunu’nun 163 ve 164. Maddeleri çerçevesinde hak edilen (takip edilen islerin degeri üzerinden %20 oraniyla hesaplanan) vekâlet ücretinin ödenmesi için davaliya gönderilen ihtardan sonuç alamadiklarini, kendilerini oyalayan davali hakkinda zamanasiminin dolmasina birkaç ay kala muaccel 7.949.333,34TL ücret alacagi ve fer’îlerinden (fazlaya iliskin haklari sakli tutarak) 4.000.000TL'lik kisim için ....13. Icra Müdürlügünün 2015/94533 sayili dosyasi ile icra takibi baslattiklarini ancak vekâlet ücretinin vekil olarak takip edilen davanin 39.666.666,70TL olan müddeabihin yüzde onundan asagi olamayacagini bilmesine ragmen davalinin bu takibe dâhi itiraz ettigini, eldeki dava ile haksiz azil nedeniyle dogan vekâlet ücreti alacaklarinin tespit edilmesini istediklerini, Avukatlik Kanunu’nun 164. maddesine göre müddeabihin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasinda ücrete hükmedilecek olmasi nedeniyle belirlenecek avukatlik ücretinin henüz bilinmedigini, bu nedenle davanin 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davasi olarak açilmasi gerektigini ileri sürerek davanin belirsiz alacak davasi olarak kabulüyle, vekâlet ücretinin en üst hadden tespitine, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla 20.000TL'nin azil tarihinden, bu yerinde görülmezse ihtarnamenin tebligi tarihinden baslayacak avans faizi ile birlikte davalidan tahsiline karar verilmesini talep etmis, yargilama süreci içinde 18.01.2017 tarihli dilekçeyle HMK’nin 107/2. maddesi geregi dava degerini 5.921.204,15TL olarak arttirdiklari bildirilmistir.

Davali Cevabi:

5.Davali vekili; iddiaya konu alacak miktarinin belirli olmasi nedeniyle HMK'nin 107/1. maddesinin uygulanamayacagini, zira davaci avukatin gerek müvekkili aleyhine baslattigi icra takibinde gerekse gönderdigi ihtarnamelerde alacak miktarini açikça belirterek talepte bulundugunu, dolayisiyla, harç ödemekten kaçinmak için davanin bu sekilde açildigini, alacagin belirsiz oldugundan bahsedilemeyeceginden HMK’nin 109/2 maddesi çerçevesinde dava degerinin tam olarak gösterilerek harcin tamamlanmasi gerektigini, esas yönünden ise azlin hakli olmasi nedeniyle vekâlet ücreti alacaginin mevcut olmadigini belirterek davanin reddini savunmus, davacinin talep arttirim dilekçesi üzerine alacagin zamanasimina ugradigini belirtmistir.

Mahkeme Karari:

6...... Asliye Hukuk Mahkemesinin ön inceleme asamasinda verdigi 01.09.2015 tarihli, 2015/369 E., 2015/535 K. sayili karariyla uyusmazligin 6502 sayili Tüketicinin Korunmasi Hakkinda Kanun kapsaminda kaldigindan bahisle tüketici mahkemelerinin görevli oldugu belirtilerek dava (göreve iliskin dava sarti yoklugundan) reddedilmistir.

7.Bu karara karsi davaci vekilinin temyiz itirazlari üzerine Yargitay (kapanan) 13. Hukuk Dairesinin 03.12.2015 tarihli, 2015/36358 E., 2015/35352 K. sayili karariyla, asliye hukuk mahkemelerinin görevli oldugu gözetilerek isin esasinin incelenmesi gerektigi gerekçesiyle karar bozulmustur.

8.Mahkemece bozmaya uyularak yapilan yargilama sonunda 09.02.2017 tarihli, 2016/59 E., 2017/128 K. sayili karar ile; azlin haksiz oldugu ve benimsenen bilirkisi raporunda tespit olunan sekilde davacinin Avukatlik Kanunu’nun 164/4. maddesi çerçevesinde takip edilen dosyanin dava degerinin %15 i üzerinden vekâlet ücretine hak kazandigi gerekçesiyle davanin (bedel artirimi ile birlikte) kabulüne, dava degeri dikkate alinarak önceden tahsil edilmis 63.584,85TL nin tenzili ile 5.938,703,15TL vekâlet ücreti alacaginin dava tarihinden itibaren isletilecek yasal faizi ile birlikte davalidan alinarak davaciya verilmesine karar verilmistir.

Özel Daire Bozma Karari:

9.Mahkemenin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde her iki taraf vekili temyiz isteminde bulunmustur.

10.Yargitay (kapatilan) 13. Hukuk Dairesinin 24.01.2019 tarihli ve 2018/4827 E., 2019/591 K. sayili karari ile; “…1-Dosyadaki yazilara kararin dayandigi delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasina göre davacinin tüm, davalinin asagidaki bendin kapsami disindaki sair temyiz itirazlarinin reddi gerekir.

2-Dava, haksiz azilden kaynakli vekalet ücreti alacagini tahsili istemine iliskindir. Mahkemece, davanin kismen kabulüne karar verilmistir. Davali ile vekili avukat davaci arasindaki vekalet iliskisi 25.10.2010 tarihli azilname ile son bulmus; davaci avukat tarafindan davali müvekkiline 12.11.2010 tarihli ihtarname keside edilerek fazlaya iliskin haklar sakli tutulup 7.949.333,34TL vekalet ücreti ve KDV alacaginin ödenmesi talep edilmis ve bunun üzerine davali aleyhine fazlaya iliskin haklari sakli tutularak 4.000.000TL üzerinden 17.06.2015 tarihinde icra takibine geçildigi anlasilmistir. Davacinin talep ettigi vekalet ücreti alacagi, HMK m. 107/2 “Davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacakli, hukuki iliskiyi ve asgari bir miktar ya da degeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davasi açabilir.” seklinde yer alan düzenlemeye göre belirsiz alacak davasina konu edilemeyecek nitelikte oldugundan; söz konusu 12.11.2010 tarihli ihtarname ile alacagin tamami muaccel hale geldiginden, dava tarihi itibariyle talep konusu yapilmayan alacak için 6098 sayili Türk Borçlar Kanununun 147.maddesi (Mülga 818 s.BK.126.) geregince vekalet sözlesmesinden kaynaklanan alacaklar 5 yillik zamanasimi süresine tabi olup, bu sürenin geçmesi ile zamanasimina ugrayacagi, degerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, davanin kismen kabulüne karar verilmis olmasi usul ve yasaya aykiri olup, bozma nedenidir.

Kaldi ki Mahkemece, davanin vekalet sözlesmesinden kaynaklanmis olmasi nedeniyle 6502 sayili yasa geregince tüketici mahkemesi görevli oldugu gerekçesiyle davanin usulden reddine iliskin verilen ilk karar, davacinin temyizi üzerine Dairemizin 03.12.2015 tarih 2015/36358 E ve 2015/35352 K sayili ilami ile bozulmus, bozmaya uyularak yapilan yargilama sirasinda 18.01.2017 tarihli islah dilekçesiyle davaci, talebini 5.941,204,15-TL olarak islah ettigini ifade etmis, mahkemece islah edilen talep esas alinarak davanin kabulüne karar verilmistir. Oysa ki, 4.2.1948 tarih, 10/3 sayili Yargitay Içtihadi Birlestirme Karari geregince bozmadan sonra islah yapilmasi mümkün degildir. Bu nedenle davacinin islahtan önceki talebi dikkate alinarak sonucuna uygun bir hüküm kurulmasi gerekirken, mahkemece yanlis degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmis olmasi, usul ve yasaya aykiri olup, bozmayi gerektirir.

O halde mahkemece yukarida açiklanan ilkeler isiginda; zamanasimina ugramis olan vekalet ücret alacaklari için ayni zamanda bozmadan sonra islah yapilamayacagi da degerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazili gerekçe ile yanilgili karar verilmesi usul ve yasaya aykiri olup bozmayi gerektirir. Kabule göre de; mahkemece davacinin haksiz nedenlerle azledildigi kabul edilmis ve yargilama sirasinda alinan bilirkisi raporunda vekalet ücreti hak kazandigi kabul edilerek %15 üzerinden davalinin vekalet ücreti hesaplanmis olup, mahkemece de anilan rapor benimsenerek davalinin vekalet ücretini %15 üzerinden hesaplanmis ise de, Avukatlik Kanununun 164/4. Maddesine göre; “Avukatlik ücretinin kararlastirilmamis oldugu veya taraflar arasinda yazili ücret sözlesmesinin bulunmadigi yahut ücret sözlesmesinin belirgin olmadigi veya tartismali oldugu veya ücret sözlesmesinin ücrete iliskin hükmünün geçersiz sayildigi hallerde, degeri para ile ölçülebilen dava ve islerde asgari ücret tarifelerinin altinda olmamak kosuluyla ücret itirazlarini incelemeye yetkili merci tarafindan davanin kazanilan bölümü için avukatin emegine göre ilamin kesinlestigi tarihteki müddeabihin degerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasindaki bir miktar avukatlik ücreti olarak belirlenir.” Bu halde davanin ve takibin parayla degerlendirilmesi halinde %10 ile %20 arasinda oran belirlenirken hangi ölçünün esas alindiginin da gerekçeli olmasi gerekir. Mahkemece, %10 oranin asilmasi halinde kararda bu oranin esas alinmasina iliskin somut dayanaklar gösterilmelidir. Mahkemece, avukatlik ücret alacagina iliskin %15 uygulanmasinin somut yasal dayanaklari gösterilerek hüküm tesis edilmesi gerekirken, yazili sekilde soyut ifadelerle hüküm tesisi uygun görülmemistir…” gerekçesi ile karar davali yararina bozulmustur.

Direnme Karari:

11.Mahkemenin 16.07.2019 tarihli ve 2019/351 E., 2019/377 K. sayili karari ile; ilk karar gerekçesi genisletilmek ve somut olayda belirsiz alacak davasi açilmasinin mümkün oldugu açiklanmak suretiyle direnme karari verilmistir.

Direnme Kararinin Temyizi:

12.Direnme karari süresi içinde davali vekili tarafindan temyiz edilmistir.

II.UYUSMAZLIK

13.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; haksiz azledilen davaci avukatin, Avukatlik Kanunu’nun 164/4. maddesi çerçevesinde vekâlet ücreti alacaginin tahsilini istedigi eldeki davada, mahkemece davanin belirsiz alacak davasi olarak nitelendirilip bu baglamda dava degerini arttiran talep dilekçesindeki alacak miktari yönünden zamanasiminin islemeyecegi degerlendirilerek davanin kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadigi noktasinda toplanmaktadir.

III.GEREKÇE

14. Öncelikle belirtilmelidir ki, davali vekili temyiz talebinde direnme kararinin gerçekte yeni hüküm teskil ettigi itirazinda bulunmus ise de, yeni hükümden bahsedilebilmesi için mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini degistirmesi gerekir. Oysa somut olayda belirsiz alacak davasi olarak davanin görülemeyecegi yönündeki bozma karari sonrasinda mahkemenin bozma gerekçesini karsilamak amaciyla ilk karar gerekçesini genisletmek suretiyle hüküm kurdugu, bu hâlde direnme kararinin yeni hüküm niteliginde olmadigi ve temyiz incelemesinin bu nedenle Hukuk Genel Kurulu tarafindan yapilmasi gerektigi açiktir.

15. Bu tespitten sonra uyusmazligin incelenmesine geçildiginde; belirsiz alacak davasiyla ilgili açiklamalarda bulunulmasi faydali olacaktir.

16. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle mülga 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davasi kabul edilmistir. Söz konusu madde; “1-Davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacakli, hukuki iliskiyi ve asgari bir miktar ya da degeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davasi açabilir.

2-Karsi tarafin verdigi bilgi veya tahkikat sonucu alacagin miktari veya degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün oldugu anda davaci, iddianin genisletilmesi yasagina tabi olmaksizin davanin basinda belirtmis oldugu talebini artirabilir.

3-Ayrica, kismi eda davasinin açilabildigi hâllerde, tespit davasi da açilabilir ve bu durumda hukuki yararin var oldugu kabul edilir" seklinde düzenlenmis olup 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayili Resmî Gazete’de yayimlanarak yürürlüge giren 7251 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazi Kanunlarda Degisiklik Yapilmasi Hakkinda Kanun’un (7251 sayili Kanun) 7. Maddesi ile 2. fikra degistirilmis, 3. fikra ise yürürlükten kaldirilmistir. Ayrica maddenin basligi “belirsiz alacak ve tespit davasi” iken “belirsiz alacak davasi” olarak degistirilmistir.

17.7251 sayili Kanun’un 7. maddesiyle degisik HMK’nin 107. maddesi; “(1) Davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacakli, hukuki iliskiyi ve asgari bir miktar ya da degeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davasi açabilir

(2) (Degisik:22/7/2020-7251/7 md.) Karsi tarafin verdigi bilgi veya tahkikat sonucu alacagin miktari veya degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün oldugunda, hâkim tarafindan tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalik kesin süre içinde davaci, iddianin genisletilmesi yasagina tabi olmaksizin talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya deger üzerinden görülüp karara baglanir.

(3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” seklindedir.

18.Buna göre belirsiz alacak davasi; davanin açildigi tarihte alacagin tutarinin ya da degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacidan beklenemeyecegi ya da bunun olanaksiz oldugu durumlarda, alacaklinin, hukuksal iliskiyi ve en az bir tutar ya da degeri belirterek açabilecegi dava olarak tanimlanabilir (Türk Hukuk Lûgati, Ankara 2021, C.1., s. 148).

19.Hükümet tasarisinda yer almayan belirsiz alacak davasini düzenleyen 107. madde Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafindan esasen bastan miktar veya degeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kisinin, hukuk sisteminde karsilastigi güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlügü çerçevesinde mümkün oldugunca en genis sekilde korunmasinin saglanmasi gerekçesi ile ihdas edilmis ve kanunlasmistir.

20.Isviçre ve Alman hukuklarinda “rakamlandirilmamis alacak davasi” olarak anilan bu tür bir dava açilabilmesi için, davanin açildigi tarih itibariyle uyusmazliga konu alacagin miktar veya degerinin tam ve kesin olarak davaci tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacinin gerekli dikkat ve özeni göstermesine ragmen, miktar veya degerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsizliga dayanmalidir.

21.Madde gerekçesinde; “Bu davanin kabul edilmesinin artik salt hukukî korumanin ötesine geçilerek ‘etkin hukukî koruma’nin gündeme gelmis olmasinin da bunu gerektirdigi belirtildigi gibi, hak arama durumunda olan kisi, talepte bulunacagi hukukî iliskiyi, muhatabini ve bu iliskiden dolayi talep edecegi miktari asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine ragmen, alacaginin tamamini tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarina iliskin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldigi dikkate alinarak, davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacaklinin, hukukî iliski ile asgarî bir miktar ya da deger belirterek belirsiz alacak davasi açabilmesi kabul edilmistir. Alacaklinin bu tür bir dava açmasi için, dava açacagi miktar ya da degeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamali ya da bu objektif olarak imkânsiz olmalidir. Belirsiz alacak veya tespit davasi açildiktan sonra, yargilamanin ilerleyen asamalarinda, karsi tarafin verdigi bilgiler ve sundugu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat islemleri sonucu (örnegin, bilirkisi ya da kesif incelemesi sonrasi), bastan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmisse, davacinin, iddianin genisletilmesi yasagina tabi olmaksizin davanin basinda belirtmis oldugu talebini artirabilmesi benimsenmistir. Miktari belirsiz alacaklarda zamanasiminin dolmasina çok kisa sürenin varoldugu hâllerde yalnizca tespit yahut kismi eda ile birlikte tespit davasinin açilabilecegi genel olarak kabul edilmektedir. Alacakli, yalnizca eda davasi veya yalnizca tespit davasi yahut kismi eda ile birlikte külli tespit davasi açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlügünün (Any.m.36, IHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kismi olmasina bakilmaksizin her eda davasinin temelinde bir külli tespit unsuru vardir. Baska deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasinda sorumluluk saptanmasini içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur" seklindeki açiklamayla, alacagin belirsiz olup olmadigi ile ilgili olarak bazi kistaslar kabul edilmistir.

22.Bu kistaslar, davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

a) Davacinin kendisinden beklenememesi,

b) Bunun olanaksiz olmasi,

c) Açikça karsi tarafin verdigi bilgi veya tahkikat sonucu alacagin miktari ve degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmasi olarak belirtilmektedir.

23.Belirsiz alacak davasinin getirdigi en önemli etkin koruma, usul ekonomisi ve hak arama özgürlügüne hizmet etmesi yaninda, davacinin yüksek yargilama giderlerine katlanma ve dava konusu hakkin zamanasimina ugrama riskini azaltmasidir.

24.Usul hukukunun maddi hukuk içinde gerçeklesen hakkin talep edilebilirligini, tespitini belirli kurallara baglayan hukuk dali olmasi nedeniyle maddi hukuk için araç oldugu unutulmamalidir.

25.Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2021 tarihli, 2021/(22)9-629 E., 2021/1334K. Sayili kararinda da ayni hususlara isaret edilmistir.

26.Somut olayda davaci avukat haksiz olarak azledildigi iddiasiyla eldeki davayi açmis olup Avukatlik Kanunu’nun 164/4. maddesi çerçevesinde talep edilen vekâlet ücreti alacaginin belirsiz alacak niteliginde olup olmadiginin tespiti için öncelikle haksiz azil ve bu durumun varligi hâlinde avukatin hak ettigi vekâlet ücretine iliskin açiklamada bulunulmasi faydali olacaktir.

27.Avukatlik sözlesmesinin azil ile sona ermesi hâlinde avukatin, basta ücret olmak üzere, haklarinin tespitinde azlin hakli olup olmadigi önem tasir. Zira Avukatlik Kanunu’nun 174/2. maddesinde “Avukatin azli halinde ücretin tamami verilir. Su kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayi azledilmis ise ücretin ödenmesi gerekmez” hükmü mevcuttur ve buna göre avukatin kusur ve ihmaline dayali olmaksizin yapilan haksiz azil sonucunda, avukatin vekâlet ücretinin tamami, dava lehe sonuçlanip kesinlesmis gibi muaccel hâle gelecektir.

28.Anilan düzenlemeye göre; avukat hakli bir nedenle azledildigi takdirde ücrete hak kazanamaz. Haksiz azil hâlinde ise hangi asamada olursa olsun, üstlenilen ise dair ücretin tamaminin avukata ödenmesi gerekir.

29.Hakli sebep kavrami kanunda tanimlanmamistir. Azlin hakli olup olmadigi 4721 sayili Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesi çerçevesinde hâkim tarafindan belirlenir. Söz konusu belirlemede hâkim, somut olayin özellikleri ve dürüstlük kuralina göre (TMK m.2) sözlesme ile bagli kalmanin taraflar için çekilmez hâle gelip gelmedigini göz önünde bulundurur.

30.Azlin haksiz oldugu sonucuna varan hâkim Avukatlik Kanunu’nun 164/4. Maddesinin “Avukatlik ücretinin kararlastirilmamis oldugu veya taraflar arasinda yazili ücret sözlesmesinin bulunmadigi yahut ücret sözlesmesinin belirgin olmadigi veya tartismali oldugu veya ücret sözlesmesinin ücrete iliskin hükmünün geçersiz sayildigi hallerde; degeri para ile ölçülebilen dava ve islerde asgari ücret tarifelerinin altinda olmamak kosuluyla ücret itirazlarini incelemeye yetkili merci tarafindan davanin kazanilan bölümü için avukatin emegine göre ilâmin kesinlestigi tarihteki müddeabihin degerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasindaki bir miktar avukatlik ücreti olarak belirlenir. Degeri para ile ölçülemeyen dava ve islerde ise avukatlik asgari ücret tarifesi uygulanir” hükmü çerçevesinde ücret alacaginin ne oldugunu belirleyecektir.

31.Bu düzenleme, avukatin ücretinin önceden kararlastirilmamis olmasi yahut kararlastirmanin belirsiz veya tartismali oldugu durumlarda hâkimin ücret miktarini belirlemekle yetkili oldugunu ve bu yetkinin avukatin yine hâkim tarafindan takdir olunacak emegine göre takip olunan davanin degerinin yüzde onuyla yirmisi araliginda kullanilacagi kuralini öngörmektedir.

32.Tüm bu açiklamalar isiginda somut olay irdelendiginde; yukarida da belirtildigi üzere belirsiz alacak davasinin varligindan söz edebilmek için aranan ilk sart alacagin belirsizligi ya da Kanun’un lafzindan hareketle olusturulacak bir anlatimla, alacak miktarinin belirlenebilmesinin davanin açildigi tarihte alacaklidan (davacidan) beklenememesi veya imkânsiz olmasi sarti objektif ölçütlere göre belirlenmesidir. Tipki maddî veya manevî tazminat davalarinda zarari ve kusuru takdir ederken hâkimin adalet ve hakkaniyet duygulariyla hareket edecegi hâllerde davanin açilmasi aninda bir belirsizlikten söz edilecegi gibi, eldeki davada da davaci avukatin hak ettigi vekâlet ücreti ancak mahkemenin takdir ve belirlemesiyle ortaya çikacaktir. Zira Avukatlik Kanunu’nun 164. maddesinin 4. fikrasi “Avukatlik ücretinin kararlastirilmamis oldugu veya taraflar arasinda yazili ücret sözlesmesinin bulunmadigi yahut ücret sözlesmesinin belirgin olmadigi veya tartismali oldugu veya ücret sözlesmesinin ücrete iliskin hükmünün geçersiz sayildigi hallerde” seklinde açiklanan kosul ile alacagin belirsiz olmasi durumuna isaret etmektedir.

33.Somut olayda taraflar arasinda vekâlet ücretine iliskin bir kararlastirma olmamasi nedeniyle ücret ancak mahkemece yapilacak tahkikat sonucunda belirleneceginden davacinin dava açarken vekâlet alacaginin ne oldugunu bildiginden yahut net olarak belirleyebildiginden bahsetmek mümkün olmayacaktir.

34.Alacak belirsiz oldugundan davaci yargilama sirasinda HMK’nin 107/2. Maddesi çerçevesinde talep sonucunu artirabilir; bu hâlde davanin islahi kurumundan bahsedilemez ve artilan talep yönünden davalinin zamanasimi def’î de dinlenmez. Talep artiriminda bulunulmaz ise mahkeme alacagin miktarini tespit etmek ve taleple bagli kalarak dava dilekçesinde gösterilen deger üzerinden alacaga hükmetmek durumundadir.

35. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda; somut olayda alacagin HMK’nin 107. maddesi uyarica belirsiz oldugundan bahsedilemeyecegi, vekil ile müvekkil arasinda ücret sözlesmesi bulunmadigi yahut ücretin belirgin olmadigi durumlarda uygulanan Avukatlik Kanunu’nun 164/4. maddesinde alacagi asil belirleyen etkenin avukatin takip ettigi ve ücret alacagina esas kildigi dava ve isin degeri oldugu, bu deger belli ve azil de haksiz ise avukatin bu degerin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasinda bir ücret alacagina hak kazanacagi, takip edilen dava veya isin gerçek degeri henüz ortaya konulmaksizin, örnegin avukatin müvekkili adina haksiz fiilden kaynaklanan maddî ve manevî tazminat davasi açmasi ancak taraflarin kusur durumu ve meydana gelen sonucun agirligi yargilama içerisinde teknik bir incelemeyle henüz ortaya konulmaksizin azil gerçeklesirse, avukatin bu davaya dayali ücret alacagini belirsiz alacak davasi olarak ikame edebilecegi, ancak somut olayda bu durumun söz konusu olmadigi, vekâlet ücreti talebine konu tapu iptal ve tescil davasinin dava degerinin belli oldugu, nitekim davacinin da bu deger üzerinden önce 164/4. maddenin üst haddi olan yüzde yirmi oraninda vekâlet ücreti hesaplayarak ödenmesi için davaliya iki ayri ihtar gönderdigi, sonrasinda fazlaya iliskin haklarini sakli tuttugunu belirterek yüzde onu üzerinden hesapladigi tutar üzerinden icra takibi baslattigi gözetildiginde artik söz konusu ücret iddiasini HMK’nin 107. maddesi çerçevesinde talep edilemeyecegi, aksini kabulün kanun koyucunun amacina aykiri oldugu gibi mahkemenin takdir hakkini kullandigi her davanin belirsiz alacak davasi olarak sayilmasina sebep olabilecegi oysa usul hukukunda esas olanin davacinin alacaginin tamami veya bir kismi için (HMK, m.109) dava açmasi oldugu, belirsiz alacak davasinin ise istisnaî nitelik tasidigi, bu nedenle Özel Daire kararinin hakli ve yerinde bulundugu, direnme kararinin bozulmasi gerektigi görüsü ileri sürülmüs ise de bu görüs yukarida açiklanan nedenlerle Kurul çogunlugu tarafindan benimsenmemistir.

36.Sonuçitibariylemahkemenineldekidavaninbelirsizalacakdavasioldugu yönündeki direnme gerekçesi usul ve yasaya uygundur.

37.Ne var ki bozma nedenine göre davali vekilinin hükmolunan alacak miktarina iliskin temyiz itirazlari Özel Daire tarafindan incelenmediginden dosyanin bu yönde temyiz incelemesi yapilmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV.SONUÇ:

Açiklanan nedenlerle;

Direnme uygun olup davali vekilinin diger temyiz itirazlarinin incelenmesi için dosyanin YARGITAY 3. HUKUK DAIRESINE GÖNDERILMESINE,

Ancak karar düzeltme yolunun açik olmasi sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararinin taraflara tebligi ile karar düzeltme yoluna basvurulmasi hâlinde dosyanin Hukuk Genel Kuruluna, basvurulmamasi hâlinde ise mahkemesince dogrudan Yargitay 3. Hukuk Dairesine Gönderilmesine, 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Geçici Madde 3” hükmü atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 maddesi geregince kararin tebliginden itibaren on bes gün içerisinden karar düzeltme yolu açik olmak üzere 18.01.2022 tarihinde yapilan ikinci görüsmede oy çoklugu ile karar verildi.

KARSIOY

Davaci vekili (24.07.2015 tarihli dava dilekçesinde), avukat olan müvekkilinin davalinin vekili olarak bir kisim dava ve isleri takip ettigini, görevini geregi gibi ifa etmesine ragmen 25.10.2010 tarihinde haksiz sekilde azledildigini, haksiz azil nedeniyle 1136 sayili Avukatlik Kanunu’nun 163 ve 164. Maddeleri çerçevesinde hak edilen (takip edilen islerin degeri üzerinden %20 oraniyla hesaplanan) vekâlet ücretinin ödenmesi için davaliya gönderilen ihtardan sonuç alamadiklarini, kendilerini oyalayan davali hakkinda zamanasiminin dolmasina birkaç ay kala muaccel 7.949.333,34TL ücret alacagi ve fer’îlerinden (fazlaya iliskin haklari sakli tutarak) 4.000.000TL'lik kisim için Gaziantep 13. Icra Müdürlügünün 2015/94533 sayli dosyasi ile icra takibi baslattiklarini ancak vekâlet ücretinin 39.666.666,70TL olan müddeabihin yüzde onundan asagi olamayacagini bilmesine ragmen davalinin bu takibe dahi itiraz ettigini, eldeki dava ile haksiz azil nedeniyle dogan vekâlet ücreti alacaklarinin tespit edilmesini, Avukatlik Kanunu’nun 164. maddesine göre müddeabihin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasinda ücrete hükmedilecek olmasi nedeniyle belirlenecek avukatlik ücreti henüz bilinmediginden davanin 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 107. maddesi çerçevesinde belirsiz alacak davasi olarak açilmasi gerektigini ileri sürerek davanin belirsiz alacak davasi olarak kabulüyle, vekâlet ücretinin en üst hadden tespitine, fazlaya iliskin haklar sakli kalmak kaydiyla 20.000TL'nin azil tarihinden, bu yerinde görülmezse ihtarnamenin tebligi tarihinden baslayacak avans faizi ile birlikte davalidan tahsiline karar verilmesini talep etmis, yargilama süreci içinde 18.01.2017 tarihli dilekçeyle HMK’nin 107/2. maddesi geregi dava degerini 5.921.204,15TL olarak arttirdiklari bildirilmistir. Davali vekili (21.08.2015tarihli cevap dilekçesinde), iddiaya konu alacak miktarinin belirli olmasi nedeniyle HMK nin 107/1. maddesinin uygulanamayacagini, zira davaci avukatin gerek müvekkili aleyhine baslattigi icra takibinde gerekse gönderdigi ihtarnamelerde alacak miktarini açikça belirterek talepte bulundugunu, bu durumda, harç ödemekten kaçinmak için davanin bu sekilde açildiginin anlasilacagini, alacagin belirsiz oldugundan bahsedilemeyeceginden HMK’nin 109/2 maddesi çerçevesinde dava degerinin tam olarak gösterilerek harcin tamamlanmasi gerektigini, esas yönünden ise azlin hakli olmasi nedeniyle vekâlet ücreti alacaginin mevcut olmadigini belirterek davanin reddini savunmustur. Mahkemece dosya üzerinden yapilan inceleme sonunda 01.09.2015 tarihli ilk kararla uyusmazligin 6502 sayili Tüketicinin Korunmasi Hakkinda Kanun kapsaminda kaldigindan bahisle tüketici mahkemelerinin görevli oldugu belirtilerek dava reddedilmis, bu karara karsi davaci vekilinin temyiz itirazlari üzerine Özel Daire asliye hukuk mahkemelerinin görevli oldugu gözetilerek isin esasina girilmesi gerektigi gerekçesiyle hükmü bozmustur. Bozmaya uyularak yapilan yargilama sonunda mahkemece; azlin haksiz oldugu ve benimsenen bilirkisi raporunda tespit olunan sekilde davacinin vekâlet ücretine hak kazandigi gerekçesiyle davanin (bedel artirimi ile birlikte) kabulüne, dava degeri dikkate alinarak önceden tahsil edilmis 63.584,85TL'nin tenzili ile 5.938,703,15TL vekâlet ücreti alacaginin dava tarihinden itibaren isletilecek yasal faizi ile birlikte davalidan alinarak davaciya verilmesine karar verilmistir.

Her iki taraf vekilinin temyiz itirazlari üzerine Özel Daire; bozma kararinin birinci bendinde davacinin tüm, davalinin sair temyiz itirazlarinin reddetmis, ikinci bent ile “…Dava, haksiz azilden kaynakli vekalet ücreti alacagini tahsili istemine iliskindir. Mahkemece, davanin kismen kabulüne karar verilmistir. Davali ile vekili avukat davaci arasindaki vekalet iliskisi 25.10.2010 tarihli azilname ile son bulmus; davaci avukat tarafindan davali müvekkiline 12.11.2010 tarihli ihtarname keside edilerek fazlaya iliskin haklar sakli tutulup 7.949.333,34 TL vekalet ücreti ve KDV alacaginin ödenmesi talep edilmis ve bunun üzerine davali aleyhine fazlaya iliskin haklari sakli tutularak 4.000.000,00-TL üzerinden 17.06.2015 tarihinde icra takibine geçildigi anlasilmistir. Davacinin talep ettigi vekalet ücreti alacagi, HMK m. 107/2 “Davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacakli, hukuki iliskiyi ve asgari bir miktar ya da degeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davasi açabilir.” seklinde yer alan düzenlemeye göre belirsiz alacak davasina konu edilemeyecek nitelikte oldugundan; söz konusu 12.11.2010 tarihli ihtarname ile alacagin tamami muaccel hale geldiginden, dava tarihi itibariyle talep konusu yapilmayan alacak için 6098 sayili Türk Borçlar Kanununun 147.maddesi (Mülga 818 s.BK.126.) geregince vekalet sözlesmesinden kaynaklanan alacaklar 5 yillik zamanasimi süresine tabi olup, bu sürenin geçmesi ile zamanasimina ugrayacagi, degerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, davanin kismen kabulüne karar verilmis olmasi usul ve yasaya aykiri olup, bozma nedenidir. Kaldi ki Mahkemece, davanin vekalet sözlesmesinden kaynaklanmis olmasi nedeniyle 6502 sayili yasa geregince tüketici mahkemesi görevli oldugu gerekçesiyle davanin usulden reddine iliskin verilen ilk karar, davacinin temyizi üzerine Dairemizin 03.12.2015 tarih 2015/36358 E ve 2015/35352 K sayili ilami ile bozulmus, bozmaya uyularak yapilan yargilama sirasinda 18.01.2017 tarihli islah dilekçesiyle davaci, talebini 5.941,204,15-TL olarak islah ettigini ifade etmis, mahkemece islah edilen talep esas alinarak davanin kabulüne karar verilmistir. Oysa ki, 4.2.1948 tarih, 10/3 sayili Yargitay Içtihadi Birlestirme Karari geregince bozmadan sonra islah yapilmasi mümkün degildir. Bu nedenle davacinin islahtan önceki talebi dikkate alinarak sonucuna uygun bir hüküm kurulmasi gerekirken, mahkemece yanlis degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmis olmasi, usul ve yasaya aykiri olup, bozmayi gerektirir. O halde mahkemece yukarida açiklanan ilkeler isiginda; zamanasimina ugramis olan vekalet ücret alacaklari için ayni zamanda bozmadan sonra islah yapilamayacagi da degerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazili gerekçe ile yanilgili karar verilmesi usul ve yasaya aykiri olup bozmayi gerektirir…” gerekçesiyle hükmü davali yararina bozmustur.

Bozma kararina karsi mahkeme ilk karar gerekçesini genisletmek ve somut olayda belirsiz alacak davasi açilmasinin mümkün oldugunu açiklamak suretiyle direnme karari vermistir. Direnme karari davali vekili tarafindan temyiz edilmektedir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; haksiz azledilen avukatin vekâlet ücreti alacaginin tahsilini istedigi eldeki davada, mahkemece davanin belirsiz alacak davasi olarak nitelendirilmesinin ve bu suretle dava degerini arttiran talep dilekçesindeki alacak miktari yönünden zamanasiminin islemeyecegi degerlendirilerek kabul karari verilmesinin yerinde olup olmadigi noktasinda toplanmaktadir.

Davanin belirsiz alacak davasi türünde açilabilmesi için, davanin açildigi tarih itibariyle uyusmazliga konu alacagin miktar veya degerinin tam ve kesin olarak davaci tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacinin gerekli dikkat ve özeni göstermesine ragmen, miktar veya degerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsizliga dayanmalidir. Madde gerekçesinde; “Bu davanin kabul edilmesinin artik salt hukukî korumanin ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nin gündeme gelmis olmasinin da bunu gerektirdigi belirtildigi gibi, hak arama durumunda olan kisi, talepte bulunacagi hukukî iliskiyi, muhatabini ve bu iliskiden dolayi talep edecegi miktari asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine ragmen, alacaginin tamamini tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarina iliskin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldigi dikkate alinarak, davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyecegi veya bunun imkânsiz oldugu hâllerde, alacaklinin, hukukî iliski ile asgarî bir miktar ya da deger belirterek belirsiz alacak davasi açabilmesi kabul edilmistir. Alacaklinin bu tür bir dava açmasi için, dava açacagi miktar ya da degeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamali ya da bu objektif olarak imkânsiz olmalidir. Belirsiz alacak veya tespit davasi açildiktan sonra, yargilamanin ilerleyen asamalarinda, karsi tarafin verdigi bilgiler ve sundugu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat islemleri sonucu (örnegin, bilirkisi ya da kesif incelemesi sonrasi), bastan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmisse, davacinin, iddianin genisletilmesi yasagina tabi olmaksizin davanin basinda belirtmis oldugu talebini artirabilmesi benimsenmistir. Miktari belirsiz alacaklarda zamanasiminin dolmasina çok kisa sürenin varoldugu hâllerde yalnizca tespit yahut kismi eda ile birlikte tespit davasinin açilabilecegi genel olarak kabul edilmektedir. Alacakli, yalnizca eda davasi veya yalnizca tespit davasi yahut kismi eda ile birlikte külli tespit davasi açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlügünün (Any.m.36, IHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kismi olmasina bakilmaksizin her eda davasinin temelinde bir külli tespit unsuru vardir. Baska deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasinda sorumluluk saptanmasini içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur” seklindeki açiklamayla, alacagin belirsiz olup olmadigi ile ilgili olarak bazi kistaslar kabul edilmistir. Bu kistaslar, davanin açildigi tarihte alacagin miktarini yahut degerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;

i-Davacinin kendisinden beklenememesi,

ii-Bunun olanaksiz olmasi,

iii-Açikça karsi tarafin verdigi bilgi veya tahkikat sonucu alacagin miktari ve degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmasi olarak belirtilmektedir. Bu ilkeler isiginda somut olay inecelendiginde, davacinin avukat oldugu, haksiz azil edildigini ileri sürerek eldeki davayi açtigi anlasilmaktadir.

1136sayiliAvukatlik Kanununun 174. maddesi, davaya vekâlette azil veya istifaya, bunlarin hakli nedenlere dayali olup olmamasina göre degisen, farkli sonuçlar baglamaktadir. Anilan madde uyarinca üzerine aldigi isi hakli bir sebep olmaksizin takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve pesin aldigi ücreti geri vermek zorundadir. Avukatin haksiz azli hâlinde ücretin tamami verilir. Su kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayi azledilmis ise ücretin ödenmesi gerekmez. 1136 sayili Kanunun 174. maddesine göre avukat hakli bir nedenle azledildigi takdirde ücrete hak kazanamaz ise de haksiz azil hâlinde, anilan madde uyarinca avukatlik ücretinin tamaminin ödenmesi gerekir. Haksiz azledilen vekilin avukatlik ücreti, ücret sözlesmesinde kararlastirilan ücretin tamamidir.

1136 sayili Avukatlik Kanununun 164. maddesi; “Avukatlik ücreti, avukatin hukukî yardiminin karsiligi olan meblâgi veya degeri ifade eder. Yüzde yirmibesi asmamak üzere, dava veya hükmolunacak seyin degeri yahut paranin belli bir yüzdesi avukatlik ücreti olarak kararlastirilabilir. Ikinci fikraya göre yapilacak sözlesmeler, dava konusu para disindaki mal ve haklardan bir kisminin aynen avukata ait olacagi hükmünü tasiyamaz. Avukatlik asgarî ücret tarifesi altinda vekâlet ücreti kararlastirilamaz. Ücretsiz dava alinmasi halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.(Degisik üçüncü ve dördüncü cümle:13/1/2004 – 5043/5 md.) Avukatlik ücretinin kararlastirilmamis oldugu veya taraflar arasinda yazili ücret sözlesmesinin bulunmadigi yahut ücret sözlesmesinin belirgin olmadigi veya tartismali oldugu veya ücret sözlesmesinin ücrete iliskin hükmünün geçersiz sayildigi hallerde; degeri para ile ölçülebilen dava ve islerde asgari ücret tarifelerinin altinda olmamak kosuluyla ücret itirazlarini incelemeye yetkili merci tarafindan davanin kazanilan bölümü için avukatin emegine göre ilâmin kesinlestigi tarihteki müddeabihin degerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasindaki bir miktar avukatlik ücreti olarak belirlenir. Degeri para ile ölçülemeyen dava ve islerde ise avukatlik asgari ücret tarifesi uygulanir. Dava sonunda, kararla tarifeye dayanilarak karsi tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, is sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.”

Seklinde düzenlenmis olup haksiz azledildigini ileri süren davacinin yazili sözlesmesi bulunmadigindan Avukatlik Kanunu 164. maddesi geregince talepte bulunabilecektir. Buradaki talebi de müddeabihin %10 ile %20'si arasinda bir miktardir. Müddeabihin mevcut dosyada belli oldugu açik olup avukat olan davaci dosyadaki emek ve mesaisini dikkate alarak bu miktar üzerinden bir talepte bulunabilecektir. Dolayisi ile müddeabih belli olduguna göre davacinin da gerek ihtarname ile gerek icra takibi ile talep edecegi miktari bildigi ve belirsiz alacak davasi açisindan, davacinin kendisinden beklenememesi, bunun olanaksiz olmasi, açikça karsi tarafin verdigi bilgi veya tahkikat sonucu alacagin miktari ve degerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olmasi olarak belirtilen ilkelerden bu dosya açisindan bahsedilemeyecegi gibi davaci avukatin talep edecegi miktari bilebilecek durumda oldugu açiktir. Ayrica hâkimin%10 ile %20 arasinda bir belirleme yapmasi tamamen takdire yönelik olup alacagin belirli veya belirsiz olmasina yönelik degildir. Yukarida açiklanan gerekçe ile kararin bozulmasi gerektiginden çogunluk görüsüne katilamiyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

legalbank.net

 



Şimdi Ara
Hemen Sor