Boşanma Davalarında, Tarafların kusur durumu Tedbir nafakası takdirini etkilemez

vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdffa76102000000a801000001000700

T.C.

Yargitay

Hukuk Genel Kurulu

2017/2287 E., 2019/627 K.

"Içtihat Metni"

MAHKEMESI :Aile Mahkemesi

Taraflar arasinda görülen "bosanma" davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda Istanbul 14. Aile Mahkemesince davanin kabulüne dair verilen 11.12.2012 tarih ve 2011/985 E., 2012/876 K. sayili karar davali vekilinin temyizi üzerine Yargitay 2. Hukuk Dairesinin 27.01.2014 tarih ve 2013/9275 E,. 2014/1437 K. sayili karari ile;

"... 1-Davali kadin süresi içerisinde sundugu cevap dilekçesiyle; davaci koca aleyhine bu dava öncesinde Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 esasina kayitli bosanma davasi açtigini, bu davanin derdest oldugunu belirterek her iki davanin birlestirilmesi talebinde bulunmustur. Dosya içerisine getirtilen belgelerden her iki dava arasinda Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166. maddesinde belirtildigi sekilde hukuki ve fiili baglanti bulundugu anlasilmaktadir. Gerçeklesen bu durum karsisinda delillerin birlikte degerlendirilip sonucu uyarinca bir karar verilmek üzere her iki dosyanin birlestirilmesine karar verilmesi gerekirken davalarin farkli hukuki sebeple açildigindan bahisle birlestirme talebinin reddi isabetsiz olup bozmayi gerektirmistir.

2-Bosanma veya ayrilik davasi açilinca hakim, davanin devami süresince, gerekli olan, özellikle eslerin barinmasina (TMK. md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), mallarin yönetimine (TMK.m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocuklarin bakim ve korunmasina (TMK.m.185/2) iliskin geçici önlemleri kendiliginden (resen) almak zorundadir (TMK.m.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarinca, taraflarin ekonomik ve sosyal durumlari da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davali kadin yararina uygun miktarda tedbir nafakasina hükmedilmesi gerekirken, yazili sekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykiri bulunmustur.

3-Kabule göre de; temyiz dilekçesi ekinde sunulan belgelerden mahkemece verilen kesin süre dahilinde taniklarinin dinletilmesine iliskin giderlerin davali vekilince Istanbul 2 nolu mahkeme veznesi araciligiyla yatirildigi halde, tanik giderlerinin yatirilmadigindan bahisle ve savunma hakkini kisitlar sekilde davali taniklari dinlenilmeden isin esasi hakkinda karar verilmesi de dogru görülmemistir,...."

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapilan yargilama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmistir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararinin süresinde temyiz edildigi anlasildiktan ve direnme kararinin verildigi tarih itibariyle 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla degisikligi öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fikrasi geregince, direnme kararlarinin temyiz incelemesinde durusma yapilamayacagindan davali vekilinin durusma isteginin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra geregi görüsüldü:

Dava, Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 166. maddesinin 4. fikrasinda yer alan fiili ayrilik sebebine dayali bosanma istemine iliskindir.

Davaci vekili, davalinin ilgisiz ve soguk biri oldugunu, müvekkiline karsi kadinlik görevlerini yerine getirmedigini, müvekkilinin daha önce açtigi bosanma davasinin reddedildigini, ret kararinin kesinlestigini ve kesinlesme tarihinden sonra taraflarin üç yili askin bir süreden beri bir araya gelmediklerini ileri sürerek bosanma karari verilmesini talep ve dava etmistir.

Davali vekili, eldeki davadan önce 17.10.2011 tarihinde Rize Aile Mahkemesinde davaci aleyhine siddetli geçimsizlik nedenine dayali bosanma davasi açtiklarini, eldeki dosya ile Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 E. sayili dosyasinda kayitli davanin konularinin ayni olup birlestirilmesi gerektigini, davaci tarafindan açilan ve 2006 yilinda reddedilen davanin kesinlesme tarihinden sonra taraflarin bir araya gelmediklerini, davacinin müvekkilini kendi annesi ile yasamaya zorladigini, davacinin annesinin de oglunu müvekkiline karsi kötü muameleye zorladigini, en son kayinvalidesi tarafindan evden kovulan müvekkilinin artik evliligin devam etmeyecegine inandigini belirterek davanin reddini savunmus, aylik 500,00TL, tedbir ve yoksulluk nafakasina, 20.000,00TL maddi, 100.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesine, ziynet esyalarinin ve çeyiz esyalarinin aynen olmadigi takdirde bedelinin iadesine karar verilmesini istemistir.

Mahkemece; taraflar arasinda Eyüp 2. Aile Mahkemesi'nin 2008/232 Esas ve 2008/475 Karar sayili dosyasinda verilen ret kararin kesinlesmesinden sonra geçen üç yillik süreye ragmen ortak yasamin yeniden kurulamadigi gerekçesiyle taraflarin TMK 166/son maddesi uyarinca bosanmalarina, davalinin kesin süreye ragmen taniklarini dinletmedigi ve talepleri yönünden iddiasini ispatlayamadigi belirtilerek yoksulluk nafakasi, maddi ve manevi tazminat isteminin reddine, harci karsilanmis bir dava olmadigindan ziynet ve çeyiz esyalarina yönelik dava konusunda ise hüküm kurulmasina yer olmadigina karar verilmistir.

Davali vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarida baslik kisminda açiklanan gerekçelerle bozulmustur.

Yerel mahkemece; is bu davanin TMK'nin 166/4. maddesine göre fiili ayriliga dayali açilmis bir dava oldugu, Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 Esas sayili dosyasinda görülen davanin ise TMK'nin 166/1-2. maddesinde belirtilen evlilik birliginin temelinden sarsilma nedenine dayali bir dava oldugu, bu sebeple birlestirilme talebinin yerinde olmadigi, Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 Esas sayili dosyasinda kadin yararina tedbir nafakasina karar verilmis oldugu ve davali taniklarinin dinlenilmesi için verilen kesin sürede masraflarin karsilandigina dair makbuzun karar tarihi olan 11.12.2012 gününe kadar ibraz edilmeyerek karar sonrasi temyiz dilekçesi ile birlikte sunuldugu, bu durumda ara kararinin gereginin yerine getirilmedigi gerekçeleriyle önceki hükümde direnilmistir.

Direnme karari davali (kadin) vekilince temyiz edilmistir.

Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik, 1-Davaci koca tarafindan TMK'nin 166/son maddesine dayali olarak 15.11.2011 tarihinde açilan eldeki bosanma davasi ile daha önce davali kadin tarafindan 20.10.2011 tarihinde TMK'nin 166/1. maddesine dayali olarak açilan bosanma davasinin, davali kadinin talebi oldugu da dikkate alindiginda birlestirilmesinin gerekip gerekmedigi,

2- Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 Esas sayili dosyasinda "kadin" yararina tedbir nafakasina hükmedildigi dikkate alindiginda eldeki davada davali kadin yararina TMK'nin 169. maddesi uyarinca tedbir nafakasina hükmedilmesinin gerekip gerekmedigi noktalarinda toplanmaktadir.

I- Birinci bentte gösterilen uyusmazlik yönünden yapilan temyiz incelemesinde;

6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) "davalarin birlestirilmesi" baslikli 166. maddesi;

"(1) Ayni yargi çevresinde yer alan ayni düzey ve sifattaki hukuk mahkemelerinde açilmis davalar, aralarinda baglanti bulunmasi durumunda, davanin her asamasinda, talep üzerine veya kendiliginden ilk davanin açildigi mahkemede birlestirilebilir. Birlestirme karari, ikinci davanin açildigi mahkemece verilir ve bu karar, diger mahkemeyi baglar.

(2) Davalar, ayri yargi çevrelerinde yer alan ayni düzey ve sifattaki hukuk mahkemelerinde açilmis ise baglanti sebebiyle birlestirme ikinci davanin açildigi mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanin açildigi mahkeme, talebin kabulü ile davalarin birlestirilmesine iliskin kararin kesinlesmesinden itibaren, bununla baglidir.

(3) Birlestirme karari, derhâl ilk davanin açildigi mahkemeye bildirilir.

(4) Davalarin ayni veya birbirine benzer sebeplerden dogmasi ya da biri hakkinda verilecek hükmün digerini etkileyecek nitelikte bulunmasi durumunda, baglanti var sayilir.." hükmünü içermektedir.

Anilan madde hükmüne göre; kural olarak ayni yargi çevresinde yer alan ayni düzey ve sifattaki hukuk mahkemelerinde açilmis davalar, aralarinda baglanti bulunmasi durumunda davanin her asamasinda, talep üzerine veya kendiliginden ilk davanin açildigi mahkemede birlestirilebilir. Davalar, ayri yargi çevrelerinde yer alan ayni düzey ve sifattaki hukuk mahkemelerinde açilmis ise, baglanti sebebiyle birlestirme ikinci davanin açildigi mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanin açildigi mahkeme talebin kabulü ile davalarin birlestirilmesine iliskin kararin kesinlesmesinden itibaren bununla baglidir.

Ayni maddenin 4. fikrasinda ise " baglanti" kavrami açiklanmis olup; "davalarin ayni veya birbirine benzer sebeplerden dogmasi ya da biri hakkinda verilecek hükmün digerini etkileyecek nitelikte bulunmasi durumunda, baglanti varsayilir" denilmistir.

Tüm dosya kapsami degerlendirildiginde; davali (kadin) vekilince Rize Aile Mahkemesinde davaci sifatiyla 20.10.2011 tarihinde TMK'nin 166/1. maddesi uyarinca bosanma davasi açildigi, bu dava ile eldeki dava arasinda irtibat bulundugu belirtilmistir. Dosya içindeki belgeler incelendiginde kadin tarafindan evlilik birliginin sarsilmasi nedenine dayali olarak açilan Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 E. sayili bosanma dava dosyasi ile (erkek) tarafindan 15.11.2011 tarihinde açilan ve TMK'nin 166/4. maddesinde düzenlenen "fiili ayrilik sebebine" dayali eldeki dava dosyasinin davaci-davali sifatlari farkli olmakla birlikte davalardan biri hakkinda karar verilir ve kesinlesirse diger davanin konusuz kalacagi açiktir. Bu haliyle iki dava arasinda aralarinda hukuki ve fiili irtibat bulundugu anlasilmakla, taraflarin kusurlarinin belirlenmesi ve bunun sonucu olarak bosanmanin ferilerinin saglikli degerlendirilerek dogru karar verilebilmesi amaciyla birlikte görülmesi ve delillerin birlikte degerlendirilmesi gerekmektedir.

O hâlde, söz konusu davalardan biri hakkinda verilecek karar digerini etkileyeceginden ve iki davanin birlikte görülmesinde, gerek usûl ekonomisi ve gerekse birbirleriyle çeliskili kararlarin çikmasinin önlenmesi bakimindan fayda bulundugundan her iki dosyanin birlestirilmesine karar verilmelidir.

II- Ikinci bentte gösterilen uyusmazlik yönünden yapilan temyiz incelemesinde;

4721 sayili Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Geçici önlemler” baslikli 169. maddesi:

“Bosanma veya ayrilik davasi açilinca hâkim, davanin devami süresince gerekli olan, özellikle eslerin barinmasina, geçimine, eslerin mallarinin yönetimine ve çocuklarin bakim ve korunmasina iliskin geçici önlemleri re'sen alir.” hükmünü içermektedir.

Bu madde, yasal gerekçesinde de isaret olundugu üzere, yürürlükten kaldirilan 743 sayili Medeni Kanunu’nun 137. maddesinin sadelestirilmis sekli olup, mahiyeti itibariyle herhangi bir degisiklige ugramamistir. Böylece, öteden beri uygulanagelen bu hükme göre hâkimin, bu konuda bir talebin varligini aramaksizin, davanin devami süresince gerekli olan, özellikle eslerin barinmasina, geçimine, mallarinin yönetimine iliskin geçici önlemleri resen almasi gerekir.

Bu geçici önlemlerden birisi de bosanma ve ayrilik davasi devam ettigi sürece maddi imkânlari kisitli olan esin bakim ve geçimine diger esin katkisini saglayan tedbir nafakasidir.

Tedbir nafakasi, talebe bagli olmaksizin (resen) takdir edilir ve geçici bir önlem olarak davanin basindan itibaren karar kesinlesene kadar hüküm altina alinir.
Dolayisiyla tedbir nafakasi takdirine iliskin kararin, davanin açildigi tarih itibariyle taraflarin ekonomik ve sosyal durumlarina iliskin arastirma sonuçlarinin dosyaya gelisini takiben hemen verilmesi gerekir.

Bosanma ve ayrilik davalarinda, taraflarin kusur durumu hiçbir sekilde tedbir nafakasinin takdirine etkili bir unsur degildir. Kusurlu es yararina dahi, bu tedbirlerin alinmasi mümkündür. Yine, her iki tarafin da gelirinin bulunmasi tedbir nafakasi verilmesini engelleyici bir hâl degildir. Ancak eslerin ekonomik güçlerinin birbirine yakin olmasi durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakasi verme zorunlulugunun ortadan kalkacagi söylenebilir.

TMK'nin 169. maddesi uyarinca takdir edilen tedbir nafakasi, hâkim tarafindan yargilama sirasinda kaldirilmadigi takdirde bosanma davasinda verilen kararin kesinlesmesi ile kendiliginden sona erer.

Sayilan özellikleri itibari ile anilan madde hükmünün emredici bir hüküm oldugu anlasilmaktadir. Bu nedenledir ki, somut olayda oldugu gibi taraflar arasinda ayri mahkemelerde yürüyen bosanma davalarinin olmasi veya bosanma davasindan bagimsiz olarak ayri yasama olgusuna dayali (TMK m. 197) açilan tedbir nafakasi davasinin bulunmasi, bu davalarin her birinde geçici nitelikte olan, talep ve kusur sartlarina bagli olmayan TMK'nin 169. maddesine dayali tedbir nafakasi hükmedilmesine engel degildir.

Kural olarak her dava açildigi tarihteki sartlara göre degerlendirilir. Dolayisiyla hâkim, önüne gelen dosyada, taraflarin ve çocuklarin gereksinimlerine bagli olarak derdest olan diger davalarin akibetine bagli olmaksizin uygun bir nafakaya karar verecek, gerekli gördügü takdirde bu nafakanin miktarinda indirim ve artis da yapabilecektir.
Hemen belirtilmelidir ki, birden fazla dosyada tedbir nafakasina hükmedilmesi hâlinde dahi tahsil edilecek nafaka miktari tektir. Bu durumun karisikliga sebebiyet vermemesi için hâkimin infazi kabil nitelikte hüküm kurmasi ve "tahsilde tekerrür olmamak kaydiyla" ibaresinin hükümde yer alacak sekilde nafakaya hükmetmesi gerekmektedir.

Açiklanan nedenlerle Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarinca, taraflarin ekonomik ve sosyal durumlari da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere ve Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 E. sayili dosyasinda hükmolunan 400,00TL tedbir nafakasi ile tahsilde tekerrür olusturmayacak sekilde, kadin yararina uygun miktarda tedbir nafakasina hükmedilmelidir.

Bu durumda yerel mahkemenin tedbir nafakasi yönelik direnme gerekçesi Özel Daire bozma kararinda ve yukarida belirtilen bu ilave gerekçe dikkate alindiginda usul ve yasaya aykiridir.

Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda, tedbir nafakasi konusunun Rize Aile Mahkemesi'nde karara baglandigi, eldeki davada yeniden nafakaya hükmedilmesinin infazda sikinti doguracagi, mahkemece bozma kararinin birinci bendinde belirtildigi gibi birlestirme karari verilmesi gerektigi ve birlestirme karari ile kadin yararina hükmedilen tedbir nafakasinin neticelerini doguracagi, dolayisiyla TMK'nin 169. maddesi ile varilmak istenen sonuca ulasilacagi, bu sebeple mahkemenin tedbir nafakasina yönelik direnme gerekçesinin bu yönüyle dogru oldugu görüsü ileri sürülmüsse de bu görüs Kurul çogunlugunca benimsenmemistir.
Diger taraftan, gerekçeli karar basliginda dava tarihi 15.11.2011 yerine 18.03.2014 olarak gösterilmis ise de bu yanlislik mahallinde düzeltilebilir bir hata oldugundan ayrica bozma nedeni yapilmamistir.

Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararina, bozma kararinda gösterilen ve yukarida açiklanan ilave nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykiridir.

S O N U Ç : Davali vekilinin temyiz itirazlarinin kabulü ile direnme kararinin;

1) Yukarida (I) numarali bentte yer alan uyusmazlik yönünden Özel Daire bozma kararinda gösterilen nedenlerden dolayi 23.05.2019 tarihinde oy birligi ile;

2) Yukarida (II) numarali bentte yer alan uyusmazlik yönünden Özel Daire bozma kararinda ve yukarida gösterilen ilave nedenlerden dolayi 6217 sayili Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi geregince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz pesin harcinin yatirana geri verilmesine, 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440-I. maddesi uyarinca kararin tebliginden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açik olmak üzere 30.05.2019 tarihinde yapilan ikinci görüsmede oy çoklugu ile karar verildi.

KARSI OY

Dava bosanmaya iliskin olup, mahkemece verilen taraflarin TMK’nin 166/son maddesi geregince bosanmalarina, yoksulluk nafakasi, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine dair karar davali vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece “davali kadin tarafindan Rize Aile Mahkemesinde açilan 2011/325 esas sayili davanin bu dava ile birlestirilmesi talebinin reddedilmesinin isabetsiz oldugu ve davali kadin yararina uygun bir miktar tedbir nafakasina hükmedilmesi gerektigi” belirtilerek bozulmus, mahkemece verilen direnme kararinin davali tarafça temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunda yapilan birinci görüsmede davalarin birlestirilmesine dair Özel Daire bozmasinin dogru oldugu oy birligi ile kabul edilerek bu konudaki direnme karari bozulmus, tedbir nafakasi konusunda da ikinci görüsmede Özel Dairenin tedbir nafakasina hükmedilmesi gerektigine dair bozma kararinin dogru oldugu kabul edilerek bu konudaki direnme karari oy çoklugu ile bozulmus olup, sayin çogunlugun nafaka konusundaki bu görüsüne katilmiyorum.

4721 sayili Türk Medeni Kanununun “Geçici önlemler” baslikli 169. maddesi “Bosanma ve ayrilik davasi açilinca hâkim davanin devami süresince gerekli olan, özellikle eslerin barinmasina, geçimine, eslerin mallarinin yönetimine ve çocuklarin bakim ve korunmasina iliskin geçici önlemleri re’sen alir” hükmünü düzenlemistir. Bu madde uyarinca hâkim bosanma davasi açilmasi üzerine ihtiyaci olan taraf lehine re’sen tedbir nafakasina hükmedecektir.

Somut olayda Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 esas sayili davasi ... tarafindan 20/10/2011 tarihinde açilmis ve davanin 06/09/2012 tarihli celsesinde davaci kadin lehine dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylik 400TL tedbir nafakasina hükmedilmistir. Direnme kararina konu olan bu dava ise ... tarafindan yaklasik bir ay sonra 15/11/2011 tarihinde açilmistir.

Taraflari ve dava konusu ayni olan diger davada dava tarihinden itibaren nafakaya hükmedilmis olmasi karsisinda, bu davada hükmedilecek olan bir nafakanin fiilen tahsil imkani bulunmamaktadir. Zira nafaka hükmü kurulan dava önce açilan dava oldugu için 20/10/2011 tarihi öncesinde bir nafakaya hükmedilmesi mümkün degildir. Ayrica mahkemece “tahsilde tekerrür olmamak üzere” oldugu belirtilerek nafaka hükmü kurulsa bile özellikle olayimizda oldugu gibi farkli yerlerde açilan davalarda her iki nafakaya iliskin ara kararinin da icra takibine konu edilmesi ve bunun sonucunda ayni dönem için iki ayri kararin infazi ve iki nafakanin tahsilinin söz konusu olabildigi uygulamada oldukça sik karsilasilan durumlardir.

Kaldi ki; somut uyusmazlikta mahkeme birlestirme talebini reddetmis ve bu konudaki Özel Daire bozma kararina karsi direnmis olup, direnme karari Hukuk Genel Kurulunca dosyaya iliskin birinci görüsmede bozulmustur. Mahkemece Hukuk Genel Kurulu karari geregi davalarin birlestirilmesine karar verilecek olup, birlesecek olan Rize Aile Mahkemesinin 2011/325 esas sayili davasinda dava tarihinden itibaren tedbir nafakasina hükmedilmis olmasi karsisinda, birlesecek olan direnme kararina konu bu davada hükmedilecek olan tedbir nafakasinin fiilen tahsili mümkün olmadigi gibi uygulama bakimindan da hiçbir hüküm de ifade etmeyeceginden, bu konudaki direnme kararinin dogru oldugu düsüncesiyle sayin çogunlugun aksi yöndeki bozma kararina katilmiyorum. 



Şimdi Ara
Hemen Sor