vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff0b71020000007104000001000100Olaylar Basvurucu, ögretmen olarak görev yaparken 2000 yilinda hakkinda açilan bir sorusturma sonucunda 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 94. maddesi uyarinca devamsizlik nedeniyle memurluktan çekilmis sayilmis ve anilan Kanun'un 98. maddesi uyarinca basvurucunun memuriyetine son verilmistir. Basvurucu 2001 yilinda bir siyasi partiye üye olmus ve partide çesitli görevlerde bulunmustur. Bu arada parti üyeligi devam ederken basvurucunun devamsizlik nedeniyle memuriyetten çikarilma islemi 2008 yilinda derece mahkemelerince iptal edilmis ve basvurucu 2008 yilinda tekrar ögretmenlik görevine dönmüstür. Basvurucu görevine döndügü sirada siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle Millî Egitim Bakanliginca hakkinda 657 sayili Kanun hükümleri uyarinca sorusturma açilmis ve görevinden uzaklastirilmistir. Sorusturma sonucunda basvurucu, Millî Egitim Bakanligi Yüksek Disiplin Kurulunun karariyla devlet memurlugundan çikarilmistir. Basvurucu, ilgili islemin iptali talepli dava açmis; idare mahkemesi islemin hukuka uygun oldugu gerekçesiyle davanin reddine karar vermistir. Karar, Danistay dairesince onanmis; basvurucunun karar düzeltme talebi ayni daire tarafindan reddedilmis ve karar kesinlesmistir. Iddialar Basvurucu, siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle devlet memurlugundan çikarilmasina karar verilmesinin örgütlenme özgürlügünü ihlal ettigini iddia etmistir. Mahkemenin Degerlendirmesi Devlet memurlarinin tarafsiz olma yükümlülügü ayni zamanda devletin tarafsizligi anlamina gelmektedir çünkü devlet tarafsizligini ancak devlet memurlarinin görevlerini icrasi vesilesiyle yerine getirebilir. Bu baglamda devletin hizmetlerinin sunumunda devlet memurlarina agir yükler yüklemesi ve bu hizmetlerde yasanabilecek aksamalari önlemek adina kati tedbirler öngörmesi anlasilabilir. Anayasa'nin 68. maddesinde yer alan devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin ayni anda bulunamayacagina iliskin hüküm hukukun üstünlügü temelinde hareket eden tarafsiz bir kamu idaresinin islevselligini saglamaya yöneliktir. Söz konusu kurala göre bir devlet memuru tarafindan yerine getirilen bagimsiz görevlerin siyasi taleplerle baglantili oldugu imasi dahi devletin objektifligini sarsabilir. Bunun içindir ki 657 sayili Kanun'da devlet memurlarinin tarafsizlik ve devlete baglilik sorumluluklarinin kapsaminda siyasi partiye üye olamayacaklari düzenlenmistir. Ayni Kanun'un 125. maddesinde ise siyasi partiye girmek memuriyetten çikarilma cezasi olarak hüküm altina alinmistir. Siyasi partiye üye olan devlet memurlarinin memuriyetlerine son verilmesi seklindeki müdahalenin tarafsizlik ve devlete baglilik ilkesinin korunmasi açisindan elverisli bir araç oldugu kuskusuzdur. Bunun yani sira kanunda öngörülen düzenlemenin Anayasa'nin emredici hükmü karsisinda gerekli olmadigi da söylenemeyecektir. Dolayisiyla müdahalenin orantili olup olmadigi belirlenerek sonuca varilmalidir. Gerek 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin lafzi gerek derece mahkemelerinin uygulamasina bakildiginda devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir arada bulunmasinin kabul edilmedigi anlasilmaktadir. Düzenlemeye göre ilgili makamlar ve bu makamlarin kararlarini inceleyen derece mahkemeleri yalnizca kisilerin bir siyasi parti üyeligi olup olmadigi hususuna bakmakta ve daha ileri bir degerlendirmede bulunmamaktadirlar. Bu yönüyle Kanun'un 125. maddesinde yer alan siyasi partiye girme sartinin gerçeklesmesi ile devlet memuriyeti sona ermekte ve bireyler agir maddi ve manevi bir sonuç ile karsi karsiya kalmaktadir. Bu husus gözetildiginde düzenlemenin örgütlenme özgürlügüne yönelik oldukça agir bir müdahale niteligi tasidigi kolaylikla ifade edilebilir. Somut olayda basvurucu, siyasi parti üyesi oldugu sirada devlet memuru degildir. Ancak siyasi parti üyeligi devam ederken devlet memuru sifati kazanmistir. Basvurucu, yasal bir partinin üyesidir ve basvurucunun barisçil olmayan eylem ve söylemlerde bulunduguna, anayasal düzene karsi bir durus sergiledigine, demokratik toplum düzenine aykiri hareket ettigine dair hiçbir iddiada bulunulmamistir. Sonrasinda salt basvurucunun siyasi parti üyesi oldugu tespit edilerek hakkinda memuriyetten çikarma cezasi verilmis, basvurucuya siyasi parti üyeligini sonlandirmasi hususunda iradi herhangi bir seçenek sunulmamistir. Incelenen basvuruda, basvurucunun siyasi parti üyesi olmasinin kabul edilemez sonuçlar dogurdugu somutlastirilamamistir. O hâlde anilan mevzuat hükümleri ile Anayasa'nin 68. maddesi bir arada degerlendirildiginde bir devlet memuru olan basvurucunun siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için basvurucuya belli bir süre taninmasi, siyasi parti üyeligi ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkân saglanmasi veya memuriyetin askiya alinmasi gibi daha hafif tedbirlerin alinabilecegi anlasilmistir. Basvurucunun yalnizca bir siyasi partiye üye olmasi nedeniyle dogrudan memurluktan ihraç edilmesi son çare prensibine uymayan en agir müdahale olmustur. Hem devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir arada bulunmasini yasaklayan Anayasa'nin 68. maddesi hem de örgütlenme özgürlügünü güvence altina alan Anayasa'nin 33. maddesi ancak çogulcu demokrasinin gelistirilmesi baglaminda ve hak eksenli yorumlandiklari takdirde islevlerini tam olarak yerine getirebilir. Uygulamaya bakildiginda idarenin ve mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamalarinin mümkün oldugu degerlendirilmistir. Anayasa Mahkemesi açiklanan gerekçelerle örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine karar vermistir. ---- TÜRKIYE CUMHURIYETI ANAYASA MAHKEMESI GENEL KURUL KARAR A.K. BASVURUSU (Basvuru Numarasi: 2017/27822) Karar Tarihi: 10/2/2022 R.G. Tarih ve Sayi: 18/3/2022-31782 GENEL KURUL KARAR Baskan : Zühtü ARSLAN Baskanvekili : Hasan Tahsin GÖKCAN Baskanvekili : Kadir ÖZKAYA Üyeler : Engin YILDIRIM Muammer TOPAL M. Emin KUZ Ridvan GÜLEÇ Yusuf Sevki HAKYEMEZ Yildiz SEFERINOGLU Selahaddin MENTES Basri BAGCI Irfan FIDAN Raportör : Gülsüm Gizem GÜRSOY Basvurucu : A. K. I. BASVURUNUN KONUSU 1. Basvuru, ögretmen olan basvurucunun siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle devlet memurlugundan çikarilmasina karar verilmesinin örgütlenme özgürlügünü ihlal ettigi iddiasina iliskindir. II. BASVURU SÜRECI 2. Basvuru 20/6/2017 tarihinde yapilmistir. 3. Basvuru, basvuru formu ve eklerinin idari yönden yapilan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmustur. 4. Komisyonca basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar verilmistir. 5. Bölüm Baskani tarafindan basvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapilmasina karar verilmistir. 6. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina (Bakanlik) gönderilmistir. Bakanlik, görüsünü bildirmistir. Basvurucu, Bakanligin görüsüne karsi süresinde beyanda bulunmustur. 7. Birinci Bölüm tarafindan niteligi itibariyla Genel Kurul tarafindan karara baglanmasi gerekli görüldügünden basvurunun Anayasa Mahkemesi Içtüzügü'nün (Içtüzük) 28. maddesinin (3) numarali fikrasi uyarinca Genel Kurula sevkine karar verilmistir. III. OLAY VE OLGULAR 8. Basvuru formlarinda ve eklerinde ifade edildigi sekliyle olaylar özetle söyledir: 9. Basvurucu, Ankara'nin Polatli ilçesinde, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde ögretmenlik yaparken 2000 yilinda hakkinda açilan bir sorusturma sonucunda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 94. maddesi uyarinca devamsizlik nedeniyle memurluktan çekilmis sayilmistir. Basvurucunun anilan Kanun'un 98. maddesinin (c) bendi uyarinca memuriyetine son verilmistir. 10. Basvurucu 2001 yilinda Özgürlük ve Dayanisma Partisine (ÖDP) üye olmus ve 2002 yilinda Partinin Ankara 1. bölge milletvekili adayi olarak gösterilmistir. Basvurucu 2004 yilinda ÖDP'nin Polatli ilçe baskanligini yapmistir. Bu arada ÖDP üyeligi devam ederken basvurucunun devamsizlik nedeniyle memuriyetten çikarilma islemi 2008 yilinda derece mahkemelerince iptal edilmis ve basvurucu 2008 yilinda tekrar ögretmenlik görevine dönmüstür. 11. Basvurucu görevine döndügü sirada siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle 20/10/2008 tarihinde Millî Egitim Bakanliginca hakkinda 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin (E) bendinin (c) fikrasi kapsaminda hakkinda sorusturma açilmis ve görevinden uzaklastirilmistir. Sorusturma sonucunda basvurucu, Millî Egitim Bakanligi Yüksek Disiplin Kurulunun 24/2/2009 tarihli karariyla devlet memurlugundan çikarilmistir. 12. Basvurucu, ilgili islemin iptali talepli dava açmistir. Ankara 2. Idare Mahkemesi 20/11/2009 tarihinde islemin hukuka uygun oldugu gerekçesiyle davanin reddine karar vermistir. Ret gerekçesinde Mahkeme; Kanun'a göre siyasi partiye girmenin devlet memurlugundan çikarma cezasi gerektirdigini hatirlattiktan sonra kamu görevlisi olan basvurucunun isnat edilen siyasi parti üyesi olma eyleminin sabit oldugunu, davacinin aksi yönde bir iddiasinin da bulunmadigini, dolayisiyla davacinin devlet memurlugundan çikarilma cezasina iliskin islemde hukuka ve mevzuata aykirilik bulunmadigini ifade etmistir. 13. Karar, Danistay Onikinci Dairesinin 26/11/2012 tarihli ilamiyla onanmistir. Basvurucunun karar düzeltme talebi ayni Dairenin 11/4/2017 tarihli karariyla reddedilmis ve karar kesinlesmistir. IV. ILGILI HUKUK A. Ulusal Hukuk 1. Ulusal Mevzuat 14. 657 sayili Kanun'un "Tarafsizlik ve devlete baglilik" kenar baslikli 7. maddesinin ilgili kismi su sekildedir: "Devlet memurlari siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kisi veya zümrenin yararini veya zararini hedef tutan bir davranista bulunamazlar... . ..Devlet memurlari her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasina ve kanunlarina aykiri olan, memleketin bagimsizligini ve bütünlügünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenligini tehlikeye düsüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Ayni nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplasmaya, tesekküle veya dernege katilamazlar, bunlara yardim edemezler" 15. 657 sayili Kanun'un "Disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar baslikli 125. maddesinin ilgili kismi su sekildedir: "Devlet memurlarina verilecek disiplin cezalari ile her bir disiplin cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir: ... E - Devlet memurlugundan çikarma :Bir daha Devlet memurluguna atanmamak üzere memurluktan çikarmaktir. Devlet memurlugundan çikarma cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir: c) Siyasi partiye girmek" 2. Danistay Içtihadi 16. Danistay Sekizinci Dairesinin 12/5/2015 tarihli ve E.2012/5946, K.2015/4574 sayili kararinin ilgili kismi söyledir: "...Olayda, dava dosyasinda yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davaci tarafindan siyasi parti üyeligi kaydinin silinmesi istemiyle ... Partisi B. Ilçe Teskilatina 15/8/2010 tarihli dilekçe ile basvuruldugu, söz konusu parti ilçe teskilati yönetim kurulu tarafindan 18/8/2010 tarihli alinan kararla davacinin üyelikten kaydinin silinmesine karar verildigi görülmektedir. Bu durumda, uyusmazligin çözümü davacinin D. Ticaret Borsasinda ise baslama tarihi olan 19/8/2010 tarihi itibariyla siyasi parti üyeliginin devam edip etmedigi bir baska ifadeyle, bu ise baslama tarihinden önce davacinin parti üyeliginden istifa etme konusunda iradesinin bulunup bulunmadigi hususlarinin açikliga kavusturulmasina bagli oldugundan, yukarida bahsi geçen istifa dilekçesinin 19/8/2010 tarihinden önce davaci tarafindan ilgili makamlara verilip verilmediginin, gerekirse anilan Partinin kayitlarinin da incelenmesi suretiyle arastirilmasinin ardindan uyusmazligin esasi hakkinda karar verilmesi gerekmektedir..." 17. Danistay Birinci Dairesinin 31/12/2014 tarihli ve E.2014/2131, K.2014/2084 sayili kararinin ilgili kismi söyledir: "... 2011 Yili Genel Seçimlerinde milletvekili adayi olmak için 10/3/2011 tarihinde görevinden istifa ettigi, 16/3/2011 tarihinde bir siyasi partinin M. Ilçesindeki teskilatina üyelik basvurusunda bulundugu, aday olamamasi üzerine 25/4/2011 tarihli islemle Belediyede görevine iade edildigi, görevine baslamadan önce parti üyeliginden istifa ettigine dair anilan ilçe teskilatina dilekçe verdigi, adrese dayali üyelik uygulamasi nedeniyle üyeliginin K. Ilçe Teskilatina kaydirildigini, bu nedenle M. Ilçe Teskilatina verdigi istifa dilekçesinin gereginin yapilmadigini ögrenen ilgilinin bu kez parti genel merkezine istifa dilekçesi verdigi, 27/12/2012 tarihi itibariyla da parti üyeligine son verildigi, bu durumun kisinin kusurundan veya iradesinden kaynaklanmadigi..." B. Uluslararasi Hukuk 18. Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM) Vogt/Almanya ([BD], B. No: 17851/91, 26/9/1995, §§ 54-61) basvurusunda, ögretmen olan basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle meslekten çikarilmasina iliskin basvuruyu incelemistir. AIHM bu basvuruda su tespitleri yapmistir: "i. Mahkeme, demokratik bir devletin, devlet memurlarindan dayandigi anayasal ilkelere sadik kalmasini talep etme hakkina sahip oldugunu vurgulamistir. Bu baglamda, somut olayda Almanya'nin Weimar Cumhuriyeti ve 1949'da Anayasanin kabulüne kadar aci bir dönem deneyimledigini göz önünde bulundurmus ve Almanya'nin yeni devletini kurarak bu deneyimlerin tekrarlanmasini önlemek istedigini belirtmistir. Bu kosullarda devlet memurlarina yüklenen sadakat ödevine daha fazla agirlik verildigini saptamistir. ii. Mahkeme devamla, bu sadakat ödevinin Alman mahkemeleri tarafindan mutlak sekilde yorumlandigina dikkat çekmistir. Yani görev ve rütbesi ne olursa olsun, her memur bu ödev kapsaminda esit olarak borçludur. AIHM, böyle bir yorumun, hizmet ve özel hayat arasinda bir ayrim yapilmasina izin vermeyecegini, her memurun; devletin aykiri olduguna inandigi tüm grup ve hareketlerden açik bir sekilde feragat etmesi gerekecegi anlamini tasidigini not etmistir. iii. Konuyla ilgili bir diger husus da söz konusu zamanda, benzer sekilde kati bir sadakat yükümlülügünün, Avrupa Konseyi'nin herhangi bir baska üye Devletinde empoze edilmedigi, ancak Almanya içinde bile bu görevin tüm süreç boyunca ayni sekilde yorumlanmadigi ve uygulanmadigidir. iv. Bu baglamda, ilk olarak, bir ortaokul ögretmeninin, görev ihlali nedeniyle disiplin cezasi yoluyla isten çikarilmasinin çok agir bir önlem oldugu belirtilmistir. Bunun nedeni öncelikle böyle bir önlemin ilgili kisinin itibari üzerindeki etkisidir ve ikinci olarak bu sekilde görevden alinan ortaokul ögretmenleri, en azindan ilkesel olarak geçim kaynaklarini kaybetmektedirler. Son olarak, bu durumdaki ortaokul ögretmenlerinin -Almanya'da kamu hizmeti disindaki görevlerde ögretim az oldugu için- ögretmen olarak baska bir is bulmalari neredeyse imkânsiz olabilir. Sonuç olarak, egitim gördükleri ve beceri ve deneyim edindikleri tek meslegi icra etme firsatindan neredeyse tamamen mahrum kalacaklardir. v. Dikkat edilmesi gereken ikinci bir husus, basvurucunun, özünde herhangi bir güvenlik riski içermeyen bir ortaokulda Almanca ve Fransizca ögretmeni olmasidir. Risk, ögretmenlere düsen özel görev ve sorumluluklarin aksine, kendi pozisyonundan yararlanarak, dersler sirasinda ögrencilerine baska bir yoldan uygunsuz etki uygulamak veya asilamak olasiligindan kaynaklanir. Basvurucuya yönelik böyle bir iddiada bulunulmamistir. Aksine, basvurucunun okuldaki çalismasi amirleri tarafindan tamamen tatmin edici kabul edilmis ve ögrencileri, veliler ve ayrica meslektaslari tarafindan yüksek saygi görmüstür. Nitekim yetkililer, disiplin sorusturmasi baslattiktan dört yildan fazla bir süre sonra basvurucuyu görevden uzaklastirmislardir, böylece uzaklastirma ihtiyacini çok acil bir durum olarak görmediklerini göstermislerdir. vi. Ögretmenler ögrencileri için otorite figürleri olduklarindan, özel görev ve sorumluluklari bir dereceye kadar okul disindaki faaliyetleri için de geçerlidir. Bununla birlikte, basvurucunun okuldaki isi disinda bile, anayasaya aykiri açiklamalar yaptigina veya kisisel olarak anayasaya aykiri bir durus benimsedigine dair hiçbir kanit yoktur. Basvurucuya karsi yapilan tek elestiri, aktif parti üyeligi, o partide sahip oldugu görevler ve ülke parlamentosu seçimlerinde aday olmasi ile ilgilidir. Basvurucu, bu faaliyetlerin Alman anayasal düzeninin ilkelerini korumakla uyumlu oldugunu ileri sürmüstür. vii. Akilda tutulmasi gereken son bir husus, basvurucunun üye oldugu siyasi partinin Federal Anayasa Mahkemesi tarafindan yasaklanmadigi ve sonuç olarak, basvurucunun kendi adina gerçeklestirdigi faaliyetlerinin tamamen yasal oldugudur. viii. Yukarida anlatilanlar isiginda, AIHM, Hükümet tarafindan basvurucunun ifade özgürlügü hakkina müdahalelerini hakli çikarmak için ileri sürülen gerekçelerin kesinlikle konuyla ilgili olmasina ragmen, ikna edici bir sekilde bunu kanitlamak için yeterli olmadigi kanaatine varmistir. Belli bir takdir payi birakilmasina izin verilse bile, basvurucunun disiplin cezasi yoluyla meslekten çikarilmasinin, güdülen mesru amaç ile orantisiz oldugu ve ifade özgürlügünün ihlal edildigi sonucuna ulasilmistir." V. INCELEME VE GEREKÇE 19. Anayasa Mahkemesinin 10/2/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü: A. Basvurucunun Iddialari ve Bakanlik Görüsü 20. Basvurucu; hakkinda uygulanan meslekten çikarma cezasi nedeniyle siyasi faaliyette bulunma özgürlügünün ihlal edildigini, ayrica 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayili Yüksekögretim Kanunu'na tabi olarak çalisan üniversite ögretim üyeleri hakkinda siyasi partiye üye olma yasagi bulunmamasina karsin 657 sayili Kanun'a tabi olan ögretmenler açisindan konulan yasagin esitlik ilkesini ihlal ettigini ileri sürmüstür. Basvurucu, kendisinin mensubu oldugu siyasi partinin ilçe baskaniyken akademisyen olan Parti baskaninin da kamu görevlisi oldugunu, aralarinda bir fark bulunmadigini savunmustur. Basvurucuya göre Cumhuriyet'in kuruldugu günden bugüne kadar devlet memurlarinin siyasi partilere üye olmasinin yasaklandigini, memurlara siyaset yapmanin serbest olmasi gerektigini ifade etmistir. 21. Bakanlik görüsünde, Anayasa Mahkemesinin siyasi faaliyette bulunma hakkina iliskin bazi kararlari hatirlatilmistir. Basvurucu ise Bakanlik görüsüne karsi beyaninda bireysel basvuru formunda ileri sürdügü hususlari tekrarlamistir. B. Degerlendirme 22. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde uygulanacak "Dernek kurma hürriyeti" kenar baslikli 33. maddesinin ilgili kismi söyledir: "... Hiç kimse bir dernege üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç islenmesinin önlenmesi, genel saglik ve genel ahlâk ile baskalarinin hürriyetlerinin korunmasi sebepleriyle ve kanunla sinirlanabilir. Dernek kurma hürriyetinin kullanilmasinda uygulanacak sekil, sart ve usuller kanunda gösterilir. ... Birinci fikra hükmü, Silahli Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarina ve görevlerinin gerektirdigi ölçüde Devlet memurlarina kanunla sinirlamalar getirilmesine engel degildir..." 1. Uygulanabilirlik Yönünden 23. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi önündeki öncelikli mesele, basvurucunun siyasi parti üyeligi nedeniyle meslekten çikarilmasi seklindeki müdahaleye iliskin iddialarinin siyasi faaliyette bulunma hakki kapsaminda incelenip incelenemeyecegidir. 24. Anayasa’nin “Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma haklari” kenar baslikli 67. maddesinin birinci fikrasi söyledir: “Vatandaslar, kanunda gösterilen sartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bagimsiz olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasina katilma hakkina sahiptir.” 25. Anayasa’nin “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrilma” kenar baslikli 68. maddesinin ilgili kismi söyledir: “Vatandaslar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrilma hakkina sahiptir... ...Hakimler ve savcilar, Sayistay dahil yüksek yargi organlari mensuplari, kamu kurum ve kuruluslarinin memur statüsündeki görevlileri, yaptiklari hizmet bakimindan isçi niteligi tasimayan diger kamu görevlileri, Silahli Kuvvetler mensuplari ile yüksekögretim öncesi ögrencileri siyasi partilere üye olamazlar.” 26. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi'ne (Sözlesme) ek (1) No.lu Protokol'ün 3. maddesi söyledir: “Yüksek Sözlesmeci Taraflar, yasama organinin seçilmesinde halkin kanaatlerinin özgürce açiklanmasini saglayacak sartlar içinde, makul araliklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayi taahhüt ederler.” 27. Anayasa’nin 67. ve 68. maddelerinde seçme, seçilme ve bagimsiz olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma haklari güvence altina alinmis ve bu haklarin sinirlari çizilmistir. Anayasa Mahkemesinin daha önceki degerlendirmelerinde, yasama yetkisinin sahibi olan parlamento ve onun mensubu olan milletvekillerinin anayasal sinirlar içinde toplumda var olan farkli siyasi görüslerin temsilcileri oldugu belirtilmistir. Anayasa Mahkemesine göre serbest seçimlerle halk adina karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alani parlamento faaliyetleri olup parlamentodaki görevlerini yürütmeleri üstün kamusal yarar ve önem içermektedir. Anayasa Mahkemesi devamla seçilme hakkinin sadece seçimlerde aday olma hakkini degil ayni zamanda ilgilinin seçildikten sonra milletvekili sifatiyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini de kapsayacagini vurgulamistir. Bu baglamda seçilmis milletvekilinin yasama faaliyetine katilmasina yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkina degil ayni zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açiklama hakkina ve siyasi faaliyette bulunma haklarina yönelik bir müdahale teskil edebilecektir (detayli açiklamalar için bkz. Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 127, 128; Sebahat Tuncel (2), B. No: 2014/1440, 26/2/2015, §§ 41, 42; Kadri Enis Berberoglu (2), B. No: 2018/30030, 17/9/2020, §§ 57-59). 28. Anlatildigi sekliyle Anayasa Mahkemesi, önüne gelen bireysel basvurularda siyasi faaliyette bulunma hakkini parlamenterlerin seçilme hakkinin sürdürülebilirligiyle sinirli olarak incelemistir. O hâlde basvurucunun iddialarinin daha genis bir kapsami olan örgütlenme özgürlügü çerçevesinde incelenip incelenemeyecegine bakilmalidir. 29. Anayasa'nin 33. maddesinde örgüt olarak dernek ve vakiflardan açikça söz edilmis ama daha baska hangi örgütlerin bu maddenin koruma alanina girdigi yani hangi örgütlere bu maddenin uygulanabilir oldugu gösterilmemistir. Ancak örgüt kavrami iç hukukta özerk bir anlam tasir. Günümüzde demokrasiler siyasi partiler üzerinden islemektedir. Siyasi partiler, demokratik toplumlarda kitlelere yön veren söylemlerin adresidir. Ifade özgürlügünün toplu bir hâlde kullanilmasi, siyasi parti faaliyetlerinin bir kismini olusturur ve bu durum basli basina siyasi partilere örgütlenme özgürlügünün sagladigi korumadan yararlanmayi isteme hakki kazandirir. Bu baglamda siyasi partiler Anayasa'da açikça zikredilmese dahi örgüt kavrami içinde incelenebilir. 30. Anayasa'nin 67. ve 68. maddelerinde belirtilen siyasi faaliyette bulunma ve siyasi partilere girme haklari, bireylerin gerçeklestirecekleri siyasi parti faaliyetlerinin Anayasa tarafindan korundugunu açikça ortaya koymaktadir. Siyasi partiler, belli siyasi düsünceler çerçevesinde bir araya gelen yurttaslarin iradi bir sekilde kurduklari ve özgürce katilip ayrildiklari hukuksal yapilardir. Siyasi partilerin demokrasilerdeki vazgeçilemez rolü ve önemi dikkate alindiginda, siyasi faaliyete Anayasa'nin koydugu sinirlar çerçevesini asan müdahalelerin örgütlenme özgürlügüne zarar verecegi kabul edilmelidir. Dolayisiyla bireylerin siyasi parti içindeki faaliyetlerinin örgütlenme özgürlügü kapsaminda ele alinmasi isabetli olacaktir. 31. Sonuç olarak basvurucu, siyasi parti üyeligi nedeniyle ögretmenlik mesleginden çikartilma cezasi ile cezalandirilmistir. Yukarida açiklandigi üzere basvurucunun iddialarinin bir bütün olarak Anayasa'nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügü kapsaminda incelenmesi gerektigi degerlendirilmistir. 2. Kabul Edilebilirlik Yönünden 32.Basvurucu, Anayasa'nin memurlarin siyasi parti üyesi olmayacaklarina iliskin 68. maddesinin varliginin farkindadir ve sikâyetlerinin önemli bir kismi söz konusu anayasal yasaga iliskindir. Basvurucu, söz konusu yasagin Sözlesme'nin mantigi ve çagdas demokratik anlayisla bagdasmadigini iddia etmektedir. Anayasa Mahkemesinin temel bir hakka dogrudan bir Anayasa hükmü ile yapilan müdahaleye iliskin olarak degerlendirme yetkisi bulunmadigi savunulabilir. Bununla birlikte memurlarin siyasi parti üyesi olmalari hâlinde yapilacak müdahalenin sekli bizzat Anayasa'da düzenlenmis degildir. Bu nedenle eldeki basvurunun Anayasa’nin uygulanmasi ve yorumlanmasi ile bir siyasi partiye üye olma hakkinin kapsaminin ve sinirlarinin belirlenmesi açisindan önem tasidigi sonucuna ulasilmistir. 33. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir. 3. Esas Yönünden a. Müdahalenin Varligi 34. Basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle ögretmenlik mesleginden çikarilmasinin örgütlenme özgürlügüne yönelik bir müdahale olusturdugu açiktir. b. Müdahalenin Ihlal Olusturup Olusturmadigi 35. Anilan müdahale, Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kosullara uygun olmadigi müddetçe Anayasa’nin 33. maddesinin ihlalini teskil edecektir. Anayasa’nin 13. maddesinin ilgili kismi söyledir: "Temel hak ve hürriyetler, ... yalnizca Anayasanin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykiri olamaz.” 36. Bu sebeple sinirlamanin Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kanunlar tarafindan öngörülme, Anayasa’nin ilgili maddesinde belirtilen nedene dayanma ve demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykiri olmama kosullarina uygun olup olmadiginin belirlenmesi gerekir. i. Müdahalenin Kanuniligi 37. Eldeki basvuruda basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle ögretmenlik görevine son verilerek örgütlenme özgürlügüne yönelik bir müdahalede bulunulmustur. Müdahalenin yasal dayanagi 657 sayili Kanun'un 125. maddesidir. Bu madde, devlet memurlari hakkinda verilecek disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve hâlleri düzenlemektedir. 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin (E) fikrasinin (c) bendinde siyasi partiye girmek, devlet memurlugundan çikarilma cezasi olarak düzenlenmistir. Bu sekilde bir düzenlemenin mutlak oldugu, düzenlemede eylemle ilgili tek bir ceza öngörüldügü, dolayisiyla düzenlemenin siyasi partiye giren bir kamu görevlisinin bu eyleminin karsiliginda uygulanacak yaptirimi öngörebilecegi nitelikte ve belirli bir biçimde yapildigi anlasilmistir. ii. Mesru Amaç 38. Anayasa'nin 68. maddesinin besinci fikrasinda kamu kurum ve kuruluslarinin memur statüsündeki görevlilerinin siyasi partilere üye olamayacaklari düzenlenmistir. Bu kapsamda 657 sayili Kanun'un 125. maddesinde devlet memurlarinin siyasi partilere üye olmasi hâlinde memurluktan çikarilma cezasi öngörülmüstür. Basvuruya konu devlet memurlugundan çikarma cezasina iliskin kararin Anayasa'nin 68. maddesi kapsaminda "tarafsizlik ve devlete baglilik" ilkesine yönelik önlemlerin bir parçasi oldugu sonucuna ulasilmistir. iii. Ölçülülük (1) Genel Ilkeler 39. Son olarak kamu makamlarinca basvurucunun örgütlenme özgürlügüne yapilan müdahaleyle gerçeklestirilmek istenen amaç ile bu amaci gerçeklestirmek için kullanilan araçlar arasinda makul bir ölçülülük iliskisinin olup olmadigi degerlendirilmelidir. 40. Ölçülülük ilkesi elverislilik, gereklilik ve orantililik olmak üzere üç alt ilkeden olusmaktadir. Elverislilik öngörülen müdahalenin ulasilmak istenen amaci gerçeklestirmeye elverisli olmasini, gereklilik ulasilmak istenen amaç bakimindan müdahalenin zorunlu olmasini yani ayni amaca daha hafif bir müdahale ile ulasilmasinin mümkün olmamasini, orantililik ise bireyin hakkina yapilan müdahale ile ulasilmak istenen amaç arasinda makul bir dengenin gözetilmesi gerekliligini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdogan ve digerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, 38). 41. Örgütlenme özgürlügünün sinirlanmasi için seçilen aracin öngörülen amaca ulasilabilmesi bakimindan elverisli olmasi gerekir. Ayrica seçilen araç bu hakki en az zedeleyici nitelikte bulunmalidir. Bununla birlikte hakki daha az zedeleyen aracin tercih edilmesi gerektiginin söylenebilmesi için söz konusu araç, ayni amaci gerçeklestirmeye elverisli olmalidir. Daha hafif sinirlama teskil eden aracin tercih edilmesi hâlinde öngörülen amaç gerçeklesmeyecek ise daha agir müdahale olusturan aracin seçimi hususundaki tercih Anayasa’ya aykiri olmaz. Bunun disinda hangi müdahale aracinin tercih edilecegi hususunda kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadir (benzer degerlendirmeler için bkz. Hamdi Akin Ipek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, 108; Hanife Ensaroglu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, 67). 42. Öte yandan örgütlenme özgürlügüne yönelik müdahaleler orantili olmalidir. Orantililik, amaç ile araç arasinda adil bir denge kurulmasini gerektirmektedir. Buna göre örgütlenme özgürlügüne getirilen sinirlamayla ulasilmak istenen mesru amaç ve basvurucunun örgütlenme özgürlügünden yararlanmasindaki bireysel yarar arasinda makul bir oranti kurulmalidir. Hedeflenen amaca ulasildiginda elde edilecek kamusal yararla kiyaslandiginda sinirlama ile kisiye yüklenen külfetin asiri ve orantisiz olmamasi gerekir (benzer degerlendirmeler için bkz. Mustafa Berberoglu, B. No: 2015/3324, 26/2/2020, § 49). (2) Ilkelerin Somut Olaya Uygulanmasi 43. Devlet memurlari, kamusal hizmetleri kamu yarari amaciyla sunmakla yükümlü kamu görevlileridir. Devlet memurlarinin tarafsiz olma yükümlülügü ayni zamanda devletin tarafsizligi anlamina gelmektedir çünkü devlet tarafsizligini ancak devlet memurlarinin görevlerini icrasi vesilesiyle yerine getirebilir. Bu baglamda devletin hizmetlerinin sunumunda devlet memurlarina agir yükler yüklemesi ve bu hizmetlerde yasanabilecek aksamalari önlemek adina kati tedbirler öngörmesi anlasilabilir. 44. Anayasa'nin 68. maddesinde yer alan devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin ayni anda bulunamayacagina iliskin hüküm hukukun üstünlügü temelinde hareket eden tarafsiz bir kamu idaresinin islevselligini saglamaya yöneliktir. Söz konusu kurala göre bir devlet memuru tarafindan yerine getirilen bagimsiz görevlerin siyasi taleplerle baglantili oldugu imasi dahi devletin objektifligini sarsabilir. Anayasa'nin 11. maddesine göre Anayasa hükümleri; yasama, yürütme ve yargi organlarini, idare makamlarini, diger kurulus ve kisileri baglayan temel hukuk kurallaridir. 45. Bunun içindir ki 657 sayili Kanun'da devlet memurlarinin tarafsizlik ve devlete baglilik sorumluluklarinin kapsaminda siyasi partiye üye olamayacaklari düzenlenmistir. Ayni Kanun'un 125. maddesinde ise siyasi partiye girmek memuriyetten çikarilma cezasini gerektiren bir fiil olarak hüküm altina alinmistir. 46. Siyasi partiye üye olan devlet memurlarinin memuriyetlerine son verilmesi seklindeki müdahalenin tarafsizlik ve devlete baglilik ilkesinin korunmasi açisindan elverisli bir araç oldugu kuskusuzdur. Bunun yani sira kanunda öngörülen düzenlemenin Anayasa'nin emredici hükmü karsisinda gerekli olmadigi da söylenemeyecektir. Dolayisiyla müdahalenin orantili olup olmadigi belirlenerek sonuca varilacaktir. Bu itibarla anilan düzenlemenin Anayasa'nin amir hükmünün yerine getirilmesi bakimindan son çare olup olmadigina bakilmalidir. 47. Gerek 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin lafzi gerek derece mahkemelerinin uygulamasina bakildiginda devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir an dahi olsa bir arada bulunmasinin kabul edilmedigi anlasilmaktadir (bkz. §§ 14, 15). Düzenlemeye göre ilgili makamlar ve bu makamlarin kararlarini inceleyen derece mahkemeleri yalnizca kisilerin bir siyasi parti üyeligi olup olmadigi hususuna bakmakta ve daha ileri bir degerlendirmede bulunmamaktadirlar. Bu yönüyle Kanun'un 125. maddesinde yer alan siyasi partiye girme sartinin gerçeklesmesi ile devlet memuriyeti sona ermekte ve bireyler agir maddi ve manevi bir sonuç ile karsi karsiya kalmaktadir. Bu husus gözetildiginde düzenlemenin örgütlenme özgürlügüne yönelik oldukça agir bir müdahale niteligi tasidigi kolaylikla ifade edilebilir. O hâlde bu agir müdahale karsisinda eldeki basvuruda idarenin ve derece mahkemelerinin ilgili Anayasa ve kanun normlarina iliskin olarak somut olayin kosullarinda yaptiklari yorumlarinin Anayasa'yi ihlal edip etmedigine bakilmalidir. 48. Somut olayda basvurucu, siyasi parti üyesi oldugu sirada devlet memuru degildir. Ancak siyasi parti üyeligi devam ederken devlet memuru sifati kazanmistir. Basvurucu, yasal bir partinin üyesidir ve basvurucunun barisçil olmayan eylem ve söylemlerde bulunduguna, anayasal düzene karsi bir durus sergiledigine, demokratik toplum düzenine aykiri hareket ettigine dair hiçbir iddiada bulunulmamistir. Sonrasinda, salt basvurucunun siyasi parti üyesi oldugu tespit edilerek hakkinda memuriyetten çikarma cezasi verilmis; basvurucuya siyasi parti üyeligini sonlandirmasi hususunda iradi herhangi bir seçenek sunulmamistir. 49. Basvurucunun siyasi parti üyesi olmasinin kabul edilemez sonuçlar dogurdugu somut olaylara dayali olarak ileri sürülmemistir. O hâlde anilan mevzuat hükümleri ile Anayasa'nin 68. maddesi bir arada degerlendirildiginde bir devlet memuru olan basvurucunun siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için basvurucuya belli bir süre taninmasi, siyasi parti üyeligi ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkân saglanmasi veya memuriyetin askiya alinmasi gibi daha hafif tedbirlerin alinabilecegi anlasilmistir. Basvurucunun yalnizca bir siyasi partiye üye olmasi nedeniyle dogrudan memuriyetten çikarilmasi, son çare prensibine uymayan en agir müdahale olmustur. 50. Anayasa'nin gerek örgütlenme özgürlügünü güvence altina alan 33. maddesi gerekse devlet memurlugu ile siyasi parti üyeligini bagdastirmayan 68. maddesi, ancak çogulcu demokrasinin gelistirilmesi baglaminda ve hak eksenli yorumlandiklari takdirde islevlerini tam olarak yerine getirebilir. Uygulamaya bakildiginda idarenin ve mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamalarinin mümkün oldugu degerlendirilmistir. 51. Açiklanan gerekçelerle siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için makul bir süre verilmeden devlet memurlugundan çikartilan basvurucunun Anayasa'nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine karar verilmesi gerekir. Yildiz SEFERINOGLU, Selahaddin MENTES, Basri BAGCI ve Irfan FIDAN bu görüse katilmamislardir. 4. 6216 Sayili Kanun'un 50. Maddesi Yönünden 52. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi merciince yapilmasi gereken is yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda 6216 sayili Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). 53. Öte yandan ihlalin niteligi dikkate alinarak basvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir. VI. HÜKÜM Açiklanan gerekçelerle; A. Örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE, B. Anayasa’nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügünün IHLAL EDILDIGINE Yildiz SEFERINOGLU, Selahaddin MENTES, Basri BAGCI ve Irfan FIDAN'in karsioyu ve OYÇOKLUGUYLA, C. Kararin bir örneginin örgütlenme özgürlügünün ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmak üzere Ankara 2. Idare Mahkemesine (E.2009/578, K.2009/1597) GÖNDERILMESINE, D. Basvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESINE, tazminata iliskin diger taleplerin REDDINE, E. 257,50 TL harçtan olusan yargilama giderinin basvurucuya ÖDENMESINE, F. Ödemelerin, kararin tebligini takiben basvurucunun Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA, G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 10/2/2022 tarihinde karar verildi. KARSI OY Basvurucu daha önce ögretmen olarak görev yapmaktayken devamsizlik nedeniyle memurluktan müstafi sayilmasi islemine karsi açtigi davayi kazanmak suretiyle memuriyete yeniden kabul edilmistir. Basvurucu memuriyetten çikarildigi dönem zarfinda siyasî bir partiye üye olmustur. Memuriyete yeniden kabulünden sonra siyasî parti üyeliginin devam ettiginin tespit edilmesi üzerine basvurucu hakkinda disiplin sorusturmasi süreci baslatilmis ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu’nun 125/1-E-c. maddesi geregince memuriyetten ihracina karar verilmistir. Basvurucu siyasî parti üyesi olmasi nedeniyle memuriyetten ihraç edilmesini, siyasal haklarini kullanma ve siyaset yapma hakkinin engellenmesi olarak nitelendirmektedir. Bu baglamda basvurucunun talebi, 657 sayili Kanun kapsaminda Devlet memurlugu statüsünün devami sirasinda da bireylerin siyasî parti üyeligine imkân verilmesi istikametindedir. Çogunlugun görüsü, siyasî parti üyesi iken Devlet memuru olunmasi halinde muhataba üyelikten ayrilma imkâni taninmaksizin memuriyetin sona erdirilmesinin örgütleme hakkinin ihlali mahiyetinde oldugu yönündedir. Basvurucunun talebi ile çogunlugun degerlendirdigi konu mahiyeti itibariyle örtüsmemektedir. Basvurucu talebinin hiçbir yerinde siyasî parti üyeliginden istifa etme niyetinden ve bu konuda kendisine firsat verilmediginden bahsetmemektedir. Dahasi somut olayda göreve yeniden baslatilmasindan sonra basvurucunun siyasî parti üyeligini sonlandirmasina ragmen memuriyetten çikartilmasi gibi bir durumda mevzubahis degildir. Bu dogrultuda, basvurucu siyasi parti üyeligini sona erdirmis buna ragmen idarece memuriyetine son verilmiste degildir. Idarenin bu konudaki tavri test edilmemistir. Diger taraftan basvurucu hakkinda yürütülen disiplin sorusturmasi sürecinde muhatap siyasî parti üyeliginden ayrilma hususunda yeterli zaman ve imkâna sahip bulunmaktadir. Buna ragmen basvurucu, dilekçesinden de açikça anlasilabilecegi gibi, Devlet memurlugu görevi devam ederken ayni zamanda siyasî parti üyesi olmasi gerektigini iddia etmektedir. Anayasa’nin 68/5. maddesi memur statüsündeki görevlilerin siyasî parti üyesi olamayacaklarini amirdir. Bu konudaki kisitlayici hüküm tüm kamu görevlilerini de kapsamamaktadir. Ayni maddenin 6. fikrasindaki düzenleme yüksek ögretim elemanlarinin siyasi parti üyesi olmalarina olanak tanimaktadir. Diger taraftan yerel yönetimlerde seçimle görev alan bir kisim kamu görevlilerinin de siyasi parti üyesi olabildikleri dikkate alindiginda söz konusu yasaklamanin mutlak mahiyette olmadigi ortaya çikmaktadir. Bununla birlikte Devlet memurunun siyasi parti üyesi olmasini yasaklayan düzenlemenin müeyyidesinin ne olacagina dair düzenleme kanuna birakilmistir. 657 sayili Kanunun 125/1-E-c maddesinde yer alan hüküm, Devlet memuru olan bir sahsin siyasi parti üyesi olmasi durumunda ilgilinin Devlet memurlugundan çikartilacagini öngörmektedir. Somut olayimizdaki gibi siyasi parti üyesi olan bir kisinin Devlet memuru olmasinin bu madde kapsaminda degerlendirilip degerlendirilemeyecegine iliskin soru konunun tartisilmaya deger diger bir yönünü teskil etmekle birlikte, disiplin hükümlerinin ceza hukukundaki kanunilik kadar kati uygulanmayacagi dikkate alindiginda, sorun tartisma konusu olmaktan çikabilir. Dahasi 657 sayili Kanunun 7. maddesinde yer alan “Devlet memurlari siyasi partiye üye olamazlar” seklindeki genel kural nazara alindiginda kanun koyucunun memuriyetten önce siyasi partiye üye oldugu halde memuriyete girilmesi ile memuriyet statüleri devam ederken siyasi parti üyesi olunmasi arasinda bir ayrim yapmadigi ileri sürülebilir. Anayasa’nin 68/5. maddesi ile 657 sayili Kanun’un yukarda aktarilan hükümleri dikkate alindiginda, basvurucunun devlet memurlugu statüsü devam ederken siyasi parti üyesi olmaya imkân verilmesi yönündeki talebinin Anayasal dayanaginin bulunmadigi, bu nedenle somut olayda örgütlenme özgürlügü açisindan ihlal bulunmadigini degerlendirdigimizden çogunlugun aksi yöndeki görüsüne istirak edilmemistir. Üye Yildiz SEFERINOGLU Üye Selahaddin MENTES Üye Basri BAGCI Üye Irfan FIDAN
Olaylar
Basvurucu, ögretmen olarak görev yaparken 2000 yilinda hakkinda açilan bir sorusturma sonucunda 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 94. maddesi uyarinca devamsizlik nedeniyle memurluktan çekilmis sayilmis ve anilan Kanun'un 98. maddesi uyarinca basvurucunun memuriyetine son verilmistir.
Basvurucu 2001 yilinda bir siyasi partiye üye olmus ve partide çesitli görevlerde bulunmustur. Bu arada parti üyeligi devam ederken basvurucunun devamsizlik nedeniyle memuriyetten çikarilma islemi 2008 yilinda derece mahkemelerince iptal edilmis ve basvurucu 2008 yilinda tekrar ögretmenlik görevine dönmüstür. Basvurucu görevine döndügü sirada siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle Millî Egitim Bakanliginca hakkinda 657 sayili Kanun hükümleri uyarinca sorusturma açilmis ve görevinden uzaklastirilmistir. Sorusturma sonucunda basvurucu, Millî Egitim Bakanligi Yüksek Disiplin Kurulunun karariyla devlet memurlugundan çikarilmistir.
Basvurucu, ilgili islemin iptali talepli dava açmis; idare mahkemesi islemin hukuka uygun oldugu gerekçesiyle davanin reddine karar vermistir. Karar, Danistay dairesince onanmis; basvurucunun karar düzeltme talebi ayni daire tarafindan reddedilmis ve karar kesinlesmistir.
Iddialar
Basvurucu, siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle devlet memurlugundan çikarilmasina karar verilmesinin örgütlenme özgürlügünü ihlal ettigini iddia etmistir.
Mahkemenin Degerlendirmesi
Devlet memurlarinin tarafsiz olma yükümlülügü ayni zamanda devletin tarafsizligi anlamina gelmektedir çünkü devlet tarafsizligini ancak devlet memurlarinin görevlerini icrasi vesilesiyle yerine getirebilir. Bu baglamda devletin hizmetlerinin sunumunda devlet memurlarina agir yükler yüklemesi ve bu hizmetlerde yasanabilecek aksamalari önlemek adina kati tedbirler öngörmesi anlasilabilir.
Anayasa'nin 68. maddesinde yer alan devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin ayni anda bulunamayacagina iliskin hüküm hukukun üstünlügü temelinde hareket eden tarafsiz bir kamu idaresinin islevselligini saglamaya yöneliktir. Söz konusu kurala göre bir devlet memuru tarafindan yerine getirilen bagimsiz görevlerin siyasi taleplerle baglantili oldugu imasi dahi devletin objektifligini sarsabilir. Bunun içindir ki 657 sayili Kanun'da devlet memurlarinin tarafsizlik ve devlete baglilik sorumluluklarinin kapsaminda siyasi partiye üye olamayacaklari düzenlenmistir. Ayni Kanun'un 125. maddesinde ise siyasi partiye girmek memuriyetten çikarilma cezasi olarak hüküm altina alinmistir.
Siyasi partiye üye olan devlet memurlarinin memuriyetlerine son verilmesi seklindeki müdahalenin tarafsizlik ve devlete baglilik ilkesinin korunmasi açisindan elverisli bir araç oldugu kuskusuzdur. Bunun yani sira kanunda öngörülen düzenlemenin Anayasa'nin emredici hükmü karsisinda gerekli olmadigi da söylenemeyecektir. Dolayisiyla müdahalenin orantili olup olmadigi belirlenerek sonuca varilmalidir.
Gerek 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin lafzi gerek derece mahkemelerinin uygulamasina bakildiginda devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir arada bulunmasinin kabul edilmedigi anlasilmaktadir. Düzenlemeye göre ilgili makamlar ve bu makamlarin kararlarini inceleyen derece mahkemeleri yalnizca kisilerin bir siyasi parti üyeligi olup olmadigi hususuna bakmakta ve daha ileri bir degerlendirmede bulunmamaktadirlar. Bu yönüyle Kanun'un 125. maddesinde yer alan siyasi partiye girme sartinin gerçeklesmesi ile devlet memuriyeti sona ermekte ve bireyler agir maddi ve manevi bir sonuç ile karsi karsiya kalmaktadir. Bu husus gözetildiginde düzenlemenin örgütlenme özgürlügüne yönelik oldukça agir bir müdahale niteligi tasidigi kolaylikla ifade edilebilir.
Somut olayda basvurucu, siyasi parti üyesi oldugu sirada devlet memuru degildir. Ancak siyasi parti üyeligi devam ederken devlet memuru sifati kazanmistir. Basvurucu, yasal bir partinin üyesidir ve basvurucunun barisçil olmayan eylem ve söylemlerde bulunduguna, anayasal düzene karsi bir durus sergiledigine, demokratik toplum düzenine aykiri hareket ettigine dair hiçbir iddiada bulunulmamistir. Sonrasinda salt basvurucunun siyasi parti üyesi oldugu tespit edilerek hakkinda memuriyetten çikarma cezasi verilmis, basvurucuya siyasi parti üyeligini sonlandirmasi hususunda iradi herhangi bir seçenek sunulmamistir.
Incelenen basvuruda, basvurucunun siyasi parti üyesi olmasinin kabul edilemez sonuçlar dogurdugu somutlastirilamamistir. O hâlde anilan mevzuat hükümleri ile Anayasa'nin 68. maddesi bir arada degerlendirildiginde bir devlet memuru olan basvurucunun siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için basvurucuya belli bir süre taninmasi, siyasi parti üyeligi ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkân saglanmasi veya memuriyetin askiya alinmasi gibi daha hafif tedbirlerin alinabilecegi anlasilmistir. Basvurucunun yalnizca bir siyasi partiye üye olmasi nedeniyle dogrudan memurluktan ihraç edilmesi son çare prensibine uymayan en agir müdahale olmustur. Hem devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir arada bulunmasini yasaklayan Anayasa'nin 68. maddesi hem de örgütlenme özgürlügünü güvence altina alan Anayasa'nin 33. maddesi ancak çogulcu demokrasinin gelistirilmesi baglaminda ve hak eksenli yorumlandiklari takdirde islevlerini tam olarak yerine getirebilir. Uygulamaya bakildiginda idarenin ve mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamalarinin mümkün oldugu degerlendirilmistir.
Anayasa Mahkemesi açiklanan gerekçelerle örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine karar vermistir.
----
TÜRKIYE CUMHURIYETI
ANAYASA MAHKEMESI
GENEL KURUL
KARAR
A.K. BASVURUSU
(Basvuru Numarasi: 2017/27822)
Karar Tarihi: 10/2/2022
R.G. Tarih ve Sayi: 18/3/2022-31782
Baskan
:
Zühtü ARSLAN
Baskanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Ridvan GÜLEÇ
Yusuf Sevki HAKYEMEZ
Yildiz SEFERINOGLU
Selahaddin MENTES
Basri BAGCI
Irfan FIDAN
Raportör
Gülsüm Gizem GÜRSOY
Basvurucu
A. K.
I. BASVURUNUN KONUSU
1. Basvuru, ögretmen olan basvurucunun siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle devlet memurlugundan çikarilmasina karar verilmesinin örgütlenme özgürlügünü ihlal ettigi iddiasina iliskindir.
II. BASVURU SÜRECI
2. Basvuru 20/6/2017 tarihinde yapilmistir.
3. Basvuru, basvuru formu ve eklerinin idari yönden yapilan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmustur.
4. Komisyonca basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar verilmistir.
5. Bölüm Baskani tarafindan basvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapilmasina karar verilmistir.
6. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina (Bakanlik) gönderilmistir. Bakanlik, görüsünü bildirmistir. Basvurucu, Bakanligin görüsüne karsi süresinde beyanda bulunmustur.
7. Birinci Bölüm tarafindan niteligi itibariyla Genel Kurul tarafindan karara baglanmasi gerekli görüldügünden basvurunun Anayasa Mahkemesi Içtüzügü'nün (Içtüzük) 28. maddesinin (3) numarali fikrasi uyarinca Genel Kurula sevkine karar verilmistir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Basvuru formlarinda ve eklerinde ifade edildigi sekliyle olaylar özetle söyledir:
9. Basvurucu, Ankara'nin Polatli ilçesinde, Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde ögretmenlik yaparken 2000 yilinda hakkinda açilan bir sorusturma sonucunda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 94. maddesi uyarinca devamsizlik nedeniyle memurluktan çekilmis sayilmistir. Basvurucunun anilan Kanun'un 98. maddesinin (c) bendi uyarinca memuriyetine son verilmistir.
10. Basvurucu 2001 yilinda Özgürlük ve Dayanisma Partisine (ÖDP) üye olmus ve 2002 yilinda Partinin Ankara 1. bölge milletvekili adayi olarak gösterilmistir. Basvurucu 2004 yilinda ÖDP'nin Polatli ilçe baskanligini yapmistir. Bu arada ÖDP üyeligi devam ederken basvurucunun devamsizlik nedeniyle memuriyetten çikarilma islemi 2008 yilinda derece mahkemelerince iptal edilmis ve basvurucu 2008 yilinda tekrar ögretmenlik görevine dönmüstür.
11. Basvurucu görevine döndügü sirada siyasi parti üyesi olmasi nedeniyle 20/10/2008 tarihinde Millî Egitim Bakanliginca hakkinda 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin (E) bendinin (c) fikrasi kapsaminda hakkinda sorusturma açilmis ve görevinden uzaklastirilmistir. Sorusturma sonucunda basvurucu, Millî Egitim Bakanligi Yüksek Disiplin Kurulunun 24/2/2009 tarihli karariyla devlet memurlugundan çikarilmistir.
12. Basvurucu, ilgili islemin iptali talepli dava açmistir. Ankara 2. Idare Mahkemesi 20/11/2009 tarihinde islemin hukuka uygun oldugu gerekçesiyle davanin reddine karar vermistir. Ret gerekçesinde Mahkeme; Kanun'a göre siyasi partiye girmenin devlet memurlugundan çikarma cezasi gerektirdigini hatirlattiktan sonra kamu görevlisi olan basvurucunun isnat edilen siyasi parti üyesi olma eyleminin sabit oldugunu, davacinin aksi yönde bir iddiasinin da bulunmadigini, dolayisiyla davacinin devlet memurlugundan çikarilma cezasina iliskin islemde hukuka ve mevzuata aykirilik bulunmadigini ifade etmistir.
13. Karar, Danistay Onikinci Dairesinin 26/11/2012 tarihli ilamiyla onanmistir. Basvurucunun karar düzeltme talebi ayni Dairenin 11/4/2017 tarihli karariyla reddedilmis ve karar kesinlesmistir.
IV. ILGILI HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Ulusal Mevzuat
14. 657 sayili Kanun'un "Tarafsizlik ve devlete baglilik" kenar baslikli 7. maddesinin ilgili kismi su sekildedir:
"Devlet memurlari siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kisi veya zümrenin yararini veya zararini hedef tutan bir davranista bulunamazlar... .
..Devlet memurlari her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasina ve kanunlarina aykiri olan, memleketin bagimsizligini ve bütünlügünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenligini tehlikeye düsüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Ayni nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplasmaya, tesekküle veya dernege katilamazlar, bunlara yardim edemezler"
15. 657 sayili Kanun'un "Disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller" kenar baslikli 125. maddesinin ilgili kismi su sekildedir:
"Devlet memurlarina verilecek disiplin cezalari ile her bir disiplin cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir:
...
E - Devlet memurlugundan çikarma :Bir daha Devlet memurluguna atanmamak üzere memurluktan çikarmaktir.
Devlet memurlugundan çikarma cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir:
c) Siyasi partiye girmek"
2. Danistay Içtihadi
16. Danistay Sekizinci Dairesinin 12/5/2015 tarihli ve E.2012/5946, K.2015/4574 sayili kararinin ilgili kismi söyledir:
"...Olayda, dava dosyasinda yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davaci tarafindan siyasi parti üyeligi kaydinin silinmesi istemiyle ... Partisi B. Ilçe Teskilatina 15/8/2010 tarihli dilekçe ile basvuruldugu, söz konusu parti ilçe teskilati yönetim kurulu tarafindan 18/8/2010 tarihli alinan kararla davacinin üyelikten kaydinin silinmesine karar verildigi görülmektedir.
Bu durumda, uyusmazligin çözümü davacinin D. Ticaret Borsasinda ise baslama tarihi olan 19/8/2010 tarihi itibariyla siyasi parti üyeliginin devam edip etmedigi bir baska ifadeyle, bu ise baslama tarihinden önce davacinin parti üyeliginden istifa etme konusunda iradesinin bulunup bulunmadigi hususlarinin açikliga kavusturulmasina bagli oldugundan, yukarida bahsi geçen istifa dilekçesinin 19/8/2010 tarihinden önce davaci tarafindan ilgili makamlara verilip verilmediginin, gerekirse anilan Partinin kayitlarinin da incelenmesi suretiyle arastirilmasinin ardindan uyusmazligin esasi hakkinda karar verilmesi gerekmektedir..."
17. Danistay Birinci Dairesinin 31/12/2014 tarihli ve E.2014/2131, K.2014/2084 sayili kararinin ilgili kismi söyledir:
"... 2011 Yili Genel Seçimlerinde milletvekili adayi olmak için 10/3/2011 tarihinde görevinden istifa ettigi, 16/3/2011 tarihinde bir siyasi partinin M. Ilçesindeki teskilatina üyelik basvurusunda bulundugu, aday olamamasi üzerine 25/4/2011 tarihli islemle Belediyede görevine iade edildigi, görevine baslamadan önce parti üyeliginden istifa ettigine dair anilan ilçe teskilatina dilekçe verdigi, adrese dayali üyelik uygulamasi nedeniyle üyeliginin K. Ilçe Teskilatina kaydirildigini, bu nedenle M. Ilçe Teskilatina verdigi istifa dilekçesinin gereginin yapilmadigini ögrenen ilgilinin bu kez parti genel merkezine istifa dilekçesi verdigi, 27/12/2012 tarihi itibariyla da parti üyeligine son verildigi, bu durumun kisinin kusurundan veya iradesinden kaynaklanmadigi..."
B. Uluslararasi Hukuk
18. Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM) Vogt/Almanya ([BD], B. No: 17851/91, 26/9/1995, §§ 54-61) basvurusunda, ögretmen olan basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle meslekten çikarilmasina iliskin basvuruyu incelemistir. AIHM bu basvuruda su tespitleri yapmistir:
"i. Mahkeme, demokratik bir devletin, devlet memurlarindan dayandigi anayasal ilkelere sadik kalmasini talep etme hakkina sahip oldugunu vurgulamistir. Bu baglamda, somut olayda Almanya'nin Weimar Cumhuriyeti ve 1949'da Anayasanin kabulüne kadar aci bir dönem deneyimledigini göz önünde bulundurmus ve Almanya'nin yeni devletini kurarak bu deneyimlerin tekrarlanmasini önlemek istedigini belirtmistir. Bu kosullarda devlet memurlarina yüklenen sadakat ödevine daha fazla agirlik verildigini saptamistir.
ii. Mahkeme devamla, bu sadakat ödevinin Alman mahkemeleri tarafindan mutlak sekilde yorumlandigina dikkat çekmistir. Yani görev ve rütbesi ne olursa olsun, her memur bu ödev kapsaminda esit olarak borçludur. AIHM, böyle bir yorumun, hizmet ve özel hayat arasinda bir ayrim yapilmasina izin vermeyecegini, her memurun; devletin aykiri olduguna inandigi tüm grup ve hareketlerden açik bir sekilde feragat etmesi gerekecegi anlamini tasidigini not etmistir.
iii. Konuyla ilgili bir diger husus da söz konusu zamanda, benzer sekilde kati bir sadakat yükümlülügünün, Avrupa Konseyi'nin herhangi bir baska üye Devletinde empoze edilmedigi, ancak Almanya içinde bile bu görevin tüm süreç boyunca ayni sekilde yorumlanmadigi ve uygulanmadigidir.
iv. Bu baglamda, ilk olarak, bir ortaokul ögretmeninin, görev ihlali nedeniyle disiplin cezasi yoluyla isten çikarilmasinin çok agir bir önlem oldugu belirtilmistir. Bunun nedeni öncelikle böyle bir önlemin ilgili kisinin itibari üzerindeki etkisidir ve ikinci olarak bu sekilde görevden alinan ortaokul ögretmenleri, en azindan ilkesel olarak geçim kaynaklarini kaybetmektedirler. Son olarak, bu durumdaki ortaokul ögretmenlerinin -Almanya'da kamu hizmeti disindaki görevlerde ögretim az oldugu için- ögretmen olarak baska bir is bulmalari neredeyse imkânsiz olabilir. Sonuç olarak, egitim gördükleri ve beceri ve deneyim edindikleri tek meslegi icra etme firsatindan neredeyse tamamen mahrum kalacaklardir.
v. Dikkat edilmesi gereken ikinci bir husus, basvurucunun, özünde herhangi bir güvenlik riski içermeyen bir ortaokulda Almanca ve Fransizca ögretmeni olmasidir. Risk, ögretmenlere düsen özel görev ve sorumluluklarin aksine, kendi pozisyonundan yararlanarak, dersler sirasinda ögrencilerine baska bir yoldan uygunsuz etki uygulamak veya asilamak olasiligindan kaynaklanir. Basvurucuya yönelik böyle bir iddiada bulunulmamistir. Aksine, basvurucunun okuldaki çalismasi amirleri tarafindan tamamen tatmin edici kabul edilmis ve ögrencileri, veliler ve ayrica meslektaslari tarafindan yüksek saygi görmüstür. Nitekim yetkililer, disiplin sorusturmasi baslattiktan dört yildan fazla bir süre sonra basvurucuyu görevden uzaklastirmislardir, böylece uzaklastirma ihtiyacini çok acil bir durum olarak görmediklerini göstermislerdir.
vi. Ögretmenler ögrencileri için otorite figürleri olduklarindan, özel görev ve sorumluluklari bir dereceye kadar okul disindaki faaliyetleri için de geçerlidir. Bununla birlikte, basvurucunun okuldaki isi disinda bile, anayasaya aykiri açiklamalar yaptigina veya kisisel olarak anayasaya aykiri bir durus benimsedigine dair hiçbir kanit yoktur. Basvurucuya karsi yapilan tek elestiri, aktif parti üyeligi, o partide sahip oldugu görevler ve ülke parlamentosu seçimlerinde aday olmasi ile ilgilidir. Basvurucu, bu faaliyetlerin Alman anayasal düzeninin ilkelerini korumakla uyumlu oldugunu ileri sürmüstür.
vii. Akilda tutulmasi gereken son bir husus, basvurucunun üye oldugu siyasi partinin Federal Anayasa Mahkemesi tarafindan yasaklanmadigi ve sonuç olarak, basvurucunun kendi adina gerçeklestirdigi faaliyetlerinin tamamen yasal oldugudur.
viii. Yukarida anlatilanlar isiginda, AIHM, Hükümet tarafindan basvurucunun ifade özgürlügü hakkina müdahalelerini hakli çikarmak için ileri sürülen gerekçelerin kesinlikle konuyla ilgili olmasina ragmen, ikna edici bir sekilde bunu kanitlamak için yeterli olmadigi kanaatine varmistir. Belli bir takdir payi birakilmasina izin verilse bile, basvurucunun disiplin cezasi yoluyla meslekten çikarilmasinin, güdülen mesru amaç ile orantisiz oldugu ve ifade özgürlügünün ihlal edildigi sonucuna ulasilmistir."
V. INCELEME VE GEREKÇE
19. Anayasa Mahkemesinin 10/2/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü:
A. Basvurucunun Iddialari ve Bakanlik Görüsü
20. Basvurucu; hakkinda uygulanan meslekten çikarma cezasi nedeniyle siyasi faaliyette bulunma özgürlügünün ihlal edildigini, ayrica 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayili Yüksekögretim Kanunu'na tabi olarak çalisan üniversite ögretim üyeleri hakkinda siyasi partiye üye olma yasagi bulunmamasina karsin 657 sayili Kanun'a tabi olan ögretmenler açisindan konulan yasagin esitlik ilkesini ihlal ettigini ileri sürmüstür. Basvurucu, kendisinin mensubu oldugu siyasi partinin ilçe baskaniyken akademisyen olan Parti baskaninin da kamu görevlisi oldugunu, aralarinda bir fark bulunmadigini savunmustur. Basvurucuya göre Cumhuriyet'in kuruldugu günden bugüne kadar devlet memurlarinin siyasi partilere üye olmasinin yasaklandigini, memurlara siyaset yapmanin serbest olmasi gerektigini ifade etmistir.
21. Bakanlik görüsünde, Anayasa Mahkemesinin siyasi faaliyette bulunma hakkina iliskin bazi kararlari hatirlatilmistir. Basvurucu ise Bakanlik görüsüne karsi beyaninda bireysel basvuru formunda ileri sürdügü hususlari tekrarlamistir.
B. Degerlendirme
22. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde uygulanacak "Dernek kurma hürriyeti" kenar baslikli 33. maddesinin ilgili kismi söyledir:
"...
Hiç kimse bir dernege üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.
Dernek kurma hürriyeti ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç islenmesinin önlenmesi, genel saglik ve genel ahlâk ile baskalarinin hürriyetlerinin korunmasi sebepleriyle ve kanunla sinirlanabilir.
Dernek kurma hürriyetinin kullanilmasinda uygulanacak sekil, sart ve usuller kanunda gösterilir.
Birinci fikra hükmü, Silahli Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarina ve görevlerinin gerektirdigi ölçüde Devlet memurlarina kanunla sinirlamalar getirilmesine engel degildir..."
1. Uygulanabilirlik Yönünden
23. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi önündeki öncelikli mesele, basvurucunun siyasi parti üyeligi nedeniyle meslekten çikarilmasi seklindeki müdahaleye iliskin iddialarinin siyasi faaliyette bulunma hakki kapsaminda incelenip incelenemeyecegidir.
24. Anayasa’nin “Seçme, seçilme ve siyasî faaliyette bulunma haklari” kenar baslikli 67. maddesinin birinci fikrasi söyledir:
“Vatandaslar, kanunda gösterilen sartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bagimsiz olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasina katilma hakkina sahiptir.”
25. Anayasa’nin “Parti kurma, partilere girme ve partilerden ayrilma” kenar baslikli 68. maddesinin ilgili kismi söyledir:
“Vatandaslar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrilma hakkina sahiptir...
...Hakimler ve savcilar, Sayistay dahil yüksek yargi organlari mensuplari, kamu kurum ve kuruluslarinin memur statüsündeki görevlileri, yaptiklari hizmet bakimindan isçi niteligi tasimayan diger kamu görevlileri, Silahli Kuvvetler mensuplari ile yüksekögretim öncesi ögrencileri siyasi partilere üye olamazlar.”
26. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi'ne (Sözlesme) ek (1) No.lu Protokol'ün 3. maddesi söyledir:
“Yüksek Sözlesmeci Taraflar, yasama organinin seçilmesinde halkin kanaatlerinin özgürce açiklanmasini saglayacak sartlar içinde, makul araliklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayi taahhüt ederler.”
27. Anayasa’nin 67. ve 68. maddelerinde seçme, seçilme ve bagimsiz olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma haklari güvence altina alinmis ve bu haklarin sinirlari çizilmistir. Anayasa Mahkemesinin daha önceki degerlendirmelerinde, yasama yetkisinin sahibi olan parlamento ve onun mensubu olan milletvekillerinin anayasal sinirlar içinde toplumda var olan farkli siyasi görüslerin temsilcileri oldugu belirtilmistir. Anayasa Mahkemesine göre serbest seçimlerle halk adina karar alma yetkisi verilen milletvekillerinin asli görev alani parlamento faaliyetleri olup parlamentodaki görevlerini yürütmeleri üstün kamusal yarar ve önem içermektedir. Anayasa Mahkemesi devamla seçilme hakkinin sadece seçimlerde aday olma hakkini degil ayni zamanda ilgilinin seçildikten sonra milletvekili sifatiyla temsil yetkisini fiilen kullanabilmesini de kapsayacagini vurgulamistir. Bu baglamda seçilmis milletvekilinin yasama faaliyetine katilmasina yönelik müdahale, sadece onun seçilme hakkina degil ayni zamanda seçmenlerinin serbest iradelerini açiklama hakkina ve siyasi faaliyette bulunma haklarina yönelik bir müdahale teskil edebilecektir (detayli açiklamalar için bkz. Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272, 4/12/2013, §§ 127, 128; Sebahat Tuncel (2), B. No: 2014/1440, 26/2/2015, §§ 41, 42; Kadri Enis Berberoglu (2), B. No: 2018/30030, 17/9/2020, §§ 57-59).
28. Anlatildigi sekliyle Anayasa Mahkemesi, önüne gelen bireysel basvurularda siyasi faaliyette bulunma hakkini parlamenterlerin seçilme hakkinin sürdürülebilirligiyle sinirli olarak incelemistir. O hâlde basvurucunun iddialarinin daha genis bir kapsami olan örgütlenme özgürlügü çerçevesinde incelenip incelenemeyecegine bakilmalidir.
29. Anayasa'nin 33. maddesinde örgüt olarak dernek ve vakiflardan açikça söz edilmis ama daha baska hangi örgütlerin bu maddenin koruma alanina girdigi yani hangi örgütlere bu maddenin uygulanabilir oldugu gösterilmemistir. Ancak örgüt kavrami iç hukukta özerk bir anlam tasir. Günümüzde demokrasiler siyasi partiler üzerinden islemektedir. Siyasi partiler, demokratik toplumlarda kitlelere yön veren söylemlerin adresidir. Ifade özgürlügünün toplu bir hâlde kullanilmasi, siyasi parti faaliyetlerinin bir kismini olusturur ve bu durum basli basina siyasi partilere örgütlenme özgürlügünün sagladigi korumadan yararlanmayi isteme hakki kazandirir. Bu baglamda siyasi partiler Anayasa'da açikça zikredilmese dahi örgüt kavrami içinde incelenebilir.
30. Anayasa'nin 67. ve 68. maddelerinde belirtilen siyasi faaliyette bulunma ve siyasi partilere girme haklari, bireylerin gerçeklestirecekleri siyasi parti faaliyetlerinin Anayasa tarafindan korundugunu açikça ortaya koymaktadir. Siyasi partiler, belli siyasi düsünceler çerçevesinde bir araya gelen yurttaslarin iradi bir sekilde kurduklari ve özgürce katilip ayrildiklari hukuksal yapilardir. Siyasi partilerin demokrasilerdeki vazgeçilemez rolü ve önemi dikkate alindiginda, siyasi faaliyete Anayasa'nin koydugu sinirlar çerçevesini asan müdahalelerin örgütlenme özgürlügüne zarar verecegi kabul edilmelidir. Dolayisiyla bireylerin siyasi parti içindeki faaliyetlerinin örgütlenme özgürlügü kapsaminda ele alinmasi isabetli olacaktir.
31. Sonuç olarak basvurucu, siyasi parti üyeligi nedeniyle ögretmenlik mesleginden çikartilma cezasi ile cezalandirilmistir. Yukarida açiklandigi üzere basvurucunun iddialarinin bir bütün olarak Anayasa'nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügü kapsaminda incelenmesi gerektigi degerlendirilmistir.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
32.Basvurucu, Anayasa'nin memurlarin siyasi parti üyesi olmayacaklarina iliskin 68. maddesinin varliginin farkindadir ve sikâyetlerinin önemli bir kismi söz konusu anayasal yasaga iliskindir. Basvurucu, söz konusu yasagin Sözlesme'nin mantigi ve çagdas demokratik anlayisla bagdasmadigini iddia etmektedir. Anayasa Mahkemesinin temel bir hakka dogrudan bir Anayasa hükmü ile yapilan müdahaleye iliskin olarak degerlendirme yetkisi bulunmadigi savunulabilir. Bununla birlikte memurlarin siyasi parti üyesi olmalari hâlinde yapilacak müdahalenin sekli bizzat Anayasa'da düzenlenmis degildir. Bu nedenle eldeki basvurunun Anayasa’nin uygulanmasi ve yorumlanmasi ile bir siyasi partiye üye olma hakkinin kapsaminin ve sinirlarinin belirlenmesi açisindan önem tasidigi sonucuna ulasilmistir.
33. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varligi
34. Basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle ögretmenlik mesleginden çikarilmasinin örgütlenme özgürlügüne yönelik bir müdahale olusturdugu açiktir.
b. Müdahalenin Ihlal Olusturup Olusturmadigi
35. Anilan müdahale, Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kosullara uygun olmadigi müddetçe Anayasa’nin 33. maddesinin ihlalini teskil edecektir. Anayasa’nin 13. maddesinin ilgili kismi söyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnizca Anayasanin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykiri olamaz.”
36. Bu sebeple sinirlamanin Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kanunlar tarafindan öngörülme, Anayasa’nin ilgili maddesinde belirtilen nedene dayanma ve demokratik toplum düzeni ile ölçülülük ilkesine aykiri olmama kosullarina uygun olup olmadiginin belirlenmesi gerekir.
i. Müdahalenin Kanuniligi
37. Eldeki basvuruda basvurucunun siyasi partiye üye olmasi nedeniyle ögretmenlik görevine son verilerek örgütlenme özgürlügüne yönelik bir müdahalede bulunulmustur. Müdahalenin yasal dayanagi 657 sayili Kanun'un 125. maddesidir. Bu madde, devlet memurlari hakkinda verilecek disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve hâlleri düzenlemektedir. 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin (E) fikrasinin (c) bendinde siyasi partiye girmek, devlet memurlugundan çikarilma cezasi olarak düzenlenmistir. Bu sekilde bir düzenlemenin mutlak oldugu, düzenlemede eylemle ilgili tek bir ceza öngörüldügü, dolayisiyla düzenlemenin siyasi partiye giren bir kamu görevlisinin bu eyleminin karsiliginda uygulanacak yaptirimi öngörebilecegi nitelikte ve belirli bir biçimde yapildigi anlasilmistir.
ii. Mesru Amaç
38. Anayasa'nin 68. maddesinin besinci fikrasinda kamu kurum ve kuruluslarinin memur statüsündeki görevlilerinin siyasi partilere üye olamayacaklari düzenlenmistir. Bu kapsamda 657 sayili Kanun'un 125. maddesinde devlet memurlarinin siyasi partilere üye olmasi hâlinde memurluktan çikarilma cezasi öngörülmüstür. Basvuruya konu devlet memurlugundan çikarma cezasina iliskin kararin Anayasa'nin 68. maddesi kapsaminda "tarafsizlik ve devlete baglilik" ilkesine yönelik önlemlerin bir parçasi oldugu sonucuna ulasilmistir.
iii. Ölçülülük
(1) Genel Ilkeler
39. Son olarak kamu makamlarinca basvurucunun örgütlenme özgürlügüne yapilan müdahaleyle gerçeklestirilmek istenen amaç ile bu amaci gerçeklestirmek için kullanilan araçlar arasinda makul bir ölçülülük iliskisinin olup olmadigi degerlendirilmelidir.
40. Ölçülülük ilkesi elverislilik, gereklilik ve orantililik olmak üzere üç alt ilkeden olusmaktadir. Elverislilik öngörülen müdahalenin ulasilmak istenen amaci gerçeklestirmeye elverisli olmasini, gereklilik ulasilmak istenen amaç bakimindan müdahalenin zorunlu olmasini yani ayni amaca daha hafif bir müdahale ile ulasilmasinin mümkün olmamasini, orantililik ise bireyin hakkina yapilan müdahale ile ulasilmak istenen amaç arasinda makul bir dengenin gözetilmesi gerekliligini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdogan ve digerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, 38).
41. Örgütlenme özgürlügünün sinirlanmasi için seçilen aracin öngörülen amaca ulasilabilmesi bakimindan elverisli olmasi gerekir. Ayrica seçilen araç bu hakki en az zedeleyici nitelikte bulunmalidir. Bununla birlikte hakki daha az zedeleyen aracin tercih edilmesi gerektiginin söylenebilmesi için söz konusu araç, ayni amaci gerçeklestirmeye elverisli olmalidir. Daha hafif sinirlama teskil eden aracin tercih edilmesi hâlinde öngörülen amaç gerçeklesmeyecek ise daha agir müdahale olusturan aracin seçimi hususundaki tercih Anayasa’ya aykiri olmaz. Bunun disinda hangi müdahale aracinin tercih edilecegi hususunda kamu otoritelerinin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadir (benzer degerlendirmeler için bkz. Hamdi Akin Ipek, B. No: 2015/17763, 24/5/2018, 108; Hanife Ensaroglu, B. No: 2014/14195, 20/9/2017, 67).
42. Öte yandan örgütlenme özgürlügüne yönelik müdahaleler orantili olmalidir. Orantililik, amaç ile araç arasinda adil bir denge kurulmasini gerektirmektedir. Buna göre örgütlenme özgürlügüne getirilen sinirlamayla ulasilmak istenen mesru amaç ve basvurucunun örgütlenme özgürlügünden yararlanmasindaki bireysel yarar arasinda makul bir oranti kurulmalidir. Hedeflenen amaca ulasildiginda elde edilecek kamusal yararla kiyaslandiginda sinirlama ile kisiye yüklenen külfetin asiri ve orantisiz olmamasi gerekir (benzer degerlendirmeler için bkz. Mustafa Berberoglu, B. No: 2015/3324, 26/2/2020, § 49).
(2) Ilkelerin Somut Olaya Uygulanmasi
43. Devlet memurlari, kamusal hizmetleri kamu yarari amaciyla sunmakla yükümlü kamu görevlileridir. Devlet memurlarinin tarafsiz olma yükümlülügü ayni zamanda devletin tarafsizligi anlamina gelmektedir çünkü devlet tarafsizligini ancak devlet memurlarinin görevlerini icrasi vesilesiyle yerine getirebilir. Bu baglamda devletin hizmetlerinin sunumunda devlet memurlarina agir yükler yüklemesi ve bu hizmetlerde yasanabilecek aksamalari önlemek adina kati tedbirler öngörmesi anlasilabilir.
44. Anayasa'nin 68. maddesinde yer alan devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin ayni anda bulunamayacagina iliskin hüküm hukukun üstünlügü temelinde hareket eden tarafsiz bir kamu idaresinin islevselligini saglamaya yöneliktir. Söz konusu kurala göre bir devlet memuru tarafindan yerine getirilen bagimsiz görevlerin siyasi taleplerle baglantili oldugu imasi dahi devletin objektifligini sarsabilir. Anayasa'nin 11. maddesine göre Anayasa hükümleri; yasama, yürütme ve yargi organlarini, idare makamlarini, diger kurulus ve kisileri baglayan temel hukuk kurallaridir.
45. Bunun içindir ki 657 sayili Kanun'da devlet memurlarinin tarafsizlik ve devlete baglilik sorumluluklarinin kapsaminda siyasi partiye üye olamayacaklari düzenlenmistir. Ayni Kanun'un 125. maddesinde ise siyasi partiye girmek memuriyetten çikarilma cezasini gerektiren bir fiil olarak hüküm altina alinmistir.
46. Siyasi partiye üye olan devlet memurlarinin memuriyetlerine son verilmesi seklindeki müdahalenin tarafsizlik ve devlete baglilik ilkesinin korunmasi açisindan elverisli bir araç oldugu kuskusuzdur. Bunun yani sira kanunda öngörülen düzenlemenin Anayasa'nin emredici hükmü karsisinda gerekli olmadigi da söylenemeyecektir. Dolayisiyla müdahalenin orantili olup olmadigi belirlenerek sonuca varilacaktir. Bu itibarla anilan düzenlemenin Anayasa'nin amir hükmünün yerine getirilmesi bakimindan son çare olup olmadigina bakilmalidir.
47. Gerek 657 sayili Kanun'un 125. maddesinin lafzi gerek derece mahkemelerinin uygulamasina bakildiginda devlet memurlugu ile siyasi parti üyeliginin bir an dahi olsa bir arada bulunmasinin kabul edilmedigi anlasilmaktadir (bkz. §§ 14, 15). Düzenlemeye göre ilgili makamlar ve bu makamlarin kararlarini inceleyen derece mahkemeleri yalnizca kisilerin bir siyasi parti üyeligi olup olmadigi hususuna bakmakta ve daha ileri bir degerlendirmede bulunmamaktadirlar. Bu yönüyle Kanun'un 125. maddesinde yer alan siyasi partiye girme sartinin gerçeklesmesi ile devlet memuriyeti sona ermekte ve bireyler agir maddi ve manevi bir sonuç ile karsi karsiya kalmaktadir. Bu husus gözetildiginde düzenlemenin örgütlenme özgürlügüne yönelik oldukça agir bir müdahale niteligi tasidigi kolaylikla ifade edilebilir. O hâlde bu agir müdahale karsisinda eldeki basvuruda idarenin ve derece mahkemelerinin ilgili Anayasa ve kanun normlarina iliskin olarak somut olayin kosullarinda yaptiklari yorumlarinin Anayasa'yi ihlal edip etmedigine bakilmalidir.
48. Somut olayda basvurucu, siyasi parti üyesi oldugu sirada devlet memuru degildir. Ancak siyasi parti üyeligi devam ederken devlet memuru sifati kazanmistir. Basvurucu, yasal bir partinin üyesidir ve basvurucunun barisçil olmayan eylem ve söylemlerde bulunduguna, anayasal düzene karsi bir durus sergiledigine, demokratik toplum düzenine aykiri hareket ettigine dair hiçbir iddiada bulunulmamistir. Sonrasinda, salt basvurucunun siyasi parti üyesi oldugu tespit edilerek hakkinda memuriyetten çikarma cezasi verilmis; basvurucuya siyasi parti üyeligini sonlandirmasi hususunda iradi herhangi bir seçenek sunulmamistir.
49. Basvurucunun siyasi parti üyesi olmasinin kabul edilemez sonuçlar dogurdugu somut olaylara dayali olarak ileri sürülmemistir. O hâlde anilan mevzuat hükümleri ile Anayasa'nin 68. maddesi bir arada degerlendirildiginde bir devlet memuru olan basvurucunun siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için basvurucuya belli bir süre taninmasi, siyasi parti üyeligi ile memuriyetten birini tercih etmesi için imkân saglanmasi veya memuriyetin askiya alinmasi gibi daha hafif tedbirlerin alinabilecegi anlasilmistir. Basvurucunun yalnizca bir siyasi partiye üye olmasi nedeniyle dogrudan memuriyetten çikarilmasi, son çare prensibine uymayan en agir müdahale olmustur.
50. Anayasa'nin gerek örgütlenme özgürlügünü güvence altina alan 33. maddesi gerekse devlet memurlugu ile siyasi parti üyeligini bagdastirmayan 68. maddesi, ancak çogulcu demokrasinin gelistirilmesi baglaminda ve hak eksenli yorumlandiklari takdirde islevlerini tam olarak yerine getirebilir. Uygulamaya bakildiginda idarenin ve mahkemelerin söz konusu anayasal hükümleri özgürlükler lehine yorumlamalarinin mümkün oldugu degerlendirilmistir.
51. Açiklanan gerekçelerle siyasi parti üyeliginden istifa etmesi için makul bir süre verilmeden devlet memurlugundan çikartilan basvurucunun Anayasa'nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine karar verilmesi gerekir.
Yildiz SEFERINOGLU, Selahaddin MENTES, Basri BAGCI ve Irfan FIDAN bu görüse katilmamislardir.
4. 6216 Sayili Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
52. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi merciince yapilmasi gereken is yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda 6216 sayili Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
53. Öte yandan ihlalin niteligi dikkate alinarak basvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesi gerektigi sonucuna ulasilmistir.
VI. HÜKÜM
Açiklanan gerekçelerle;
A. Örgütlenme özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA OYBIRLIGIYLE,
B. Anayasa’nin 33. maddesinde güvence altina alinan örgütlenme özgürlügünün IHLAL EDILDIGINE Yildiz SEFERINOGLU, Selahaddin MENTES, Basri BAGCI ve Irfan FIDAN'in karsioyu ve OYÇOKLUGUYLA,
C. Kararin bir örneginin örgütlenme özgürlügünün ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmak üzere Ankara 2. Idare Mahkemesine (E.2009/578, K.2009/1597) GÖNDERILMESINE,
D. Basvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESINE, tazminata iliskin diger taleplerin REDDINE,
E. 257,50 TL harçtan olusan yargilama giderinin basvurucuya ÖDENMESINE,
F. Ödemelerin, kararin tebligini takiben basvurucunun Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA,
G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 10/2/2022 tarihinde karar verildi.
KARSI OY
Basvurucu daha önce ögretmen olarak görev yapmaktayken devamsizlik nedeniyle memurluktan müstafi sayilmasi islemine karsi açtigi davayi kazanmak suretiyle memuriyete yeniden kabul edilmistir.
Basvurucu memuriyetten çikarildigi dönem zarfinda siyasî bir partiye üye olmustur. Memuriyete yeniden kabulünden sonra siyasî parti üyeliginin devam ettiginin tespit edilmesi üzerine basvurucu hakkinda disiplin sorusturmasi süreci baslatilmis ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu’nun 125/1-E-c. maddesi geregince memuriyetten ihracina karar verilmistir.
Basvurucu siyasî parti üyesi olmasi nedeniyle memuriyetten ihraç edilmesini, siyasal haklarini kullanma ve siyaset yapma hakkinin engellenmesi olarak nitelendirmektedir.
Bu baglamda basvurucunun talebi, 657 sayili Kanun kapsaminda Devlet memurlugu statüsünün devami sirasinda da bireylerin siyasî parti üyeligine imkân verilmesi istikametindedir.
Çogunlugun görüsü, siyasî parti üyesi iken Devlet memuru olunmasi halinde muhataba üyelikten ayrilma imkâni taninmaksizin memuriyetin sona erdirilmesinin örgütleme hakkinin ihlali mahiyetinde oldugu yönündedir.
Basvurucunun talebi ile çogunlugun degerlendirdigi konu mahiyeti itibariyle örtüsmemektedir. Basvurucu talebinin hiçbir yerinde siyasî parti üyeliginden istifa etme niyetinden ve bu konuda kendisine firsat verilmediginden bahsetmemektedir.
Dahasi somut olayda göreve yeniden baslatilmasindan sonra basvurucunun siyasî parti üyeligini sonlandirmasina ragmen memuriyetten çikartilmasi gibi bir durumda mevzubahis degildir. Bu dogrultuda, basvurucu siyasi parti üyeligini sona erdirmis buna ragmen idarece memuriyetine son verilmiste degildir. Idarenin bu konudaki tavri test edilmemistir.
Diger taraftan basvurucu hakkinda yürütülen disiplin sorusturmasi sürecinde muhatap siyasî parti üyeliginden ayrilma hususunda yeterli zaman ve imkâna sahip bulunmaktadir. Buna ragmen basvurucu, dilekçesinden de açikça anlasilabilecegi gibi, Devlet memurlugu görevi devam ederken ayni zamanda siyasî parti üyesi olmasi gerektigini iddia etmektedir.
Anayasa’nin 68/5. maddesi memur statüsündeki görevlilerin siyasî parti üyesi olamayacaklarini amirdir. Bu konudaki kisitlayici hüküm tüm kamu görevlilerini de kapsamamaktadir. Ayni maddenin 6. fikrasindaki düzenleme yüksek ögretim elemanlarinin siyasi parti üyesi olmalarina olanak tanimaktadir. Diger taraftan yerel yönetimlerde seçimle görev alan bir kisim kamu görevlilerinin de siyasi parti üyesi olabildikleri dikkate alindiginda söz konusu yasaklamanin mutlak mahiyette olmadigi ortaya çikmaktadir.
Bununla birlikte Devlet memurunun siyasi parti üyesi olmasini yasaklayan düzenlemenin müeyyidesinin ne olacagina dair düzenleme kanuna birakilmistir.
657 sayili Kanunun 125/1-E-c maddesinde yer alan hüküm, Devlet memuru olan bir sahsin siyasi parti üyesi olmasi durumunda ilgilinin Devlet memurlugundan çikartilacagini öngörmektedir.
Somut olayimizdaki gibi siyasi parti üyesi olan bir kisinin Devlet memuru olmasinin bu madde kapsaminda degerlendirilip degerlendirilemeyecegine iliskin soru konunun tartisilmaya deger diger bir yönünü teskil etmekle birlikte, disiplin hükümlerinin ceza hukukundaki kanunilik kadar kati uygulanmayacagi dikkate alindiginda, sorun tartisma konusu olmaktan çikabilir. Dahasi 657 sayili Kanunun 7. maddesinde yer alan “Devlet memurlari siyasi partiye üye olamazlar” seklindeki genel kural nazara alindiginda kanun koyucunun memuriyetten önce siyasi partiye üye oldugu halde memuriyete girilmesi ile memuriyet statüleri devam ederken siyasi parti üyesi olunmasi arasinda bir ayrim yapmadigi ileri sürülebilir.
Anayasa’nin 68/5. maddesi ile 657 sayili Kanun’un yukarda aktarilan hükümleri dikkate alindiginda, basvurucunun devlet memurlugu statüsü devam ederken siyasi parti üyesi olmaya imkân verilmesi yönündeki talebinin Anayasal dayanaginin bulunmadigi, bu nedenle somut olayda örgütlenme özgürlügü açisindan ihlal bulunmadigini degerlendirdigimizden çogunlugun aksi yöndeki görüsüne istirak edilmemistir.
Üye