vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff470d03000000f301000001000300Anayasa mahkemesine basvuru yapan sahis, basvuruya konu olaylarin yasandigi tarihte bir üniversitenin hukuk fakültesinde ögretim elemani olarak görev yapmaktadir. Basvurucunun yürütmekte oldugu uluslararasi hukuk dersindeki siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun islenmesine aykiri oldugu gerekçesiyle basvurucu hakkinda disiplin cezasina hükmedilmistir. Bunun üzerine basvurucu, hakkinda tesis edilen disiplin cezasinin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmis; ilk derece mahkemesi dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Anilan karara istinaf talebinde bulunulmasi üzerine bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararinin kaldirilmasina ve davanin reddine kesin olarak karar vermistir. Iddialar Basvurucu, bir üniversitede ögretim elemani olarak yürüttügü derste siyasi konulara girmek suretiyle ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin ifade özgürlügünü ihlal ettigini iddia etmistir. Mahkemenin Degerlendirmesi Bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak korunmustur. Bu baglamda Anayasa’nin 26. maddesi ve daha özel olarak da 27. maddesi, bilgi ve fikir edinme ve düsünceleri yayma kapsaminda bilimsel ifade özgürlügünü de içerir ve bu anayasal güvenceler somut olay özelinde ögretim faaliyetlerinin geregi gibi yapilmasina olanak saglar. Mevcut basvurunun konusu olan ögretim elemaninin dersi yürütme sekli, elestirel aklin ve bilimsel sorgulamanin devamliligini saglama fonksiyonu nedeniyle demokratik bir toplum için büyük önem tasimaktadir. Bu nedenle devlet, ögretim faaliyetinde bulunan kisilerin ifade özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülügü konusunda daha hassas davranmalidir. Öte yandan devlet bu amaçla ifade özgürlügünü kisitladiginda ise uygulanan tedbirin zorunlu bir ihtiyaç baskisina karsilik geldigini ve orantili oldugunu göstermelidir. Kamu gücünü kullanan organlar ve mahkemeler zorunlu bir toplumsal ihtiyacin varligini degerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payi, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Somut basvuruda ilk derece mahkemesi, dersin dogasi geregi siyasi meselelerle iç içe olduguna ve dersin islenisinde siyasi söylemlerde bulunmanin normal karsilanmasi gerektigine kanaat getirmistir. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre de uluslararasi hukuk dersi temas ettigi konular itibariyla siyasi meselelerin odagindadir ve bu anlamda dersin siyasi söylemlerden soyutlanmasi son derece güçtür. Bununla birlikte uluslararasi hukuk ve siyaset arasindaki güçlü baglantinin yapilan her siyasi yorumu otomatik olarak ilgili dersin bir parçasi hâline getirmeyecegi de kabul edilmelidir. Sosyal bilimler alaninda kalan derslerin islenisi hakkinda yapilacak bir degerlendirmede siyasi söylemlerin neler oldugunun yani sira kullanildigi ders saatinde islenen konunun baglam ve kapsaminin da münhasiran gözetilmesi hayati önemdedir. Ancak söz konusu degiskenler isiginda herhangi bir degerlendirme yapilmamis ve soyut olarak basvurucunun siyasi konulara degindiginin kabul edilmesi disinda tam ve kesin olarak neler dedigi ortaya konamamis, basvurucunun anlatimlarinin ders ile ilgisinin bulunmadigi sonucuna salt bir kisim ögrencinin son derece genel ifadeleri üzerinden ulasilmistir. Sorusturma kapsaminda alinan ögrenci ifadelerine bakildiginda bes yüzün üzerinde kayitli ögrencinin bulundugu bir derste yalnizca dokuz ögrencinin ifadesine basvuruldugu, söz konusu ifadeler arasinda ise basvurucunun siyasi söylemlerinin ders ile ilgili olmadigina iliskin ortak bir görüsün olusmadigi görülmektedir. Yüksekögretim ögrencileri de birey olarak siyasi görüs sahibi olma, ülke sorunlariyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahiptir. Dolayisiyla bir derste yürütülen siyasi tartismalarin her sartta tüm ögrencilerin düsünce dünyasina hitap etmesi beklenemez. Bu nedenle ögrencilerin dersin islenis biçimine iliskin farkli görüslerde olmalari anlasilabilir bir durumdur. Öte yandan ögrencilerin sahip olduklari deger yargilarina aykiri olsa dahi dersin konusu ile ilgili olmasi kaydiyla dersin bütünlügüne katki sunan elestirel söylem ve tartismalara katlanmalari beklenir. Aksi takdirde bilim özgürlügünün bir parçasi olan ögretme hakkinin mevcudiyeti tehlikeye girer ve bilimsel sorgulamanin veya süpheciligin yerini dogmatik bir bakis açisi alir. Nihayetinde gerek ifadesine basvurulan ögrenci sayisinin görece azligi gerekse ögrenciler arasinda konuya iliskin bir fikir birligi olmamasi nedenleriyle basvurucunun siyasi söylemlerinin dersle ilgisi hakkinda kuskuya yer vermeyecek sekilde objektif bir yargiya ulasmak su hâlde mümkün degildir. Bununla birlikte bir ögretim elemaninin ders esnasinda aktardigi görüslerinin ögrenciler veya üniversite yetkilileri açisindan ilgisiz, yararsiz, kiskirtici veya rahatsiz edici görülse bile kisilerin subjektif degerlendirmelerinden bagimsiz olarak ifade özgürlügünün korumasinda oldugu akildan çikarilmamalidir. Netice itibariyla bölge idare mahkemesi kararinda basvurucunun siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun bir sekilde yürütülmesine ne sekilde bir aykirilik olusturdugu somut olarak ortaya konulmamistir. Basvurunun bütün kosullari gözetildiginde basvurucu hakkinda kinama cezasi verilmesi ile Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altinda olan ifade özgürlügüne yapilan müdahalenin daha agir basan bir toplumsal ihtiyaca karsilik gelmedigi gibi orantili da olmadigi sonucuna varilmistir. Anayasa Mahkemesi açiklanan gerekçelerle ifade özgürlügünün ihlal edildigine karar vermistir. --- TÜRKIYE CUMHURIYETI ANAYASA MAHKEMESI IKINCI BÖLÜM KARAR H. M. BASVURUSU (Basvuru Numarasi: 2019/20996) Karar Tarihi: 25/5/2022 R.G. Tarih ve Sayi: 1/9/2022 - 31940 IKINCI BÖLÜM KARAR Baskan : Kadir ÖZKAYA Üyeler : M. Emin KUZ Ridvan GÜLEÇ Yildiz SEFERINOGLU Kenan YASAR Raportör : Ali Erdem SAHIN Basvurucu : H. M. I. BASVURUNUN KONUSU 1. Basvuru, bir üniversitede ögretim elemani olan basvurucunun yürüttügü derste siyasi konulara girerek ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin ifade özgürlügünü ihlal ettigi iddiasina iliskindir. II. BASVURU SÜRECI 2. Basvuru 17/6/2019 tarihinde yapilmistir. Komisyon, basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar vermistir. 3. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina gönderilmistir. III. OLAY VE OLGULAR 4. Basvuru formu ve eklerinde ifade edildigi sekliyle ilgili olaylar özetle söyledir: 5. Basvurucu, basvuruya konu olaylarin yasandigi tarihte Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ögretim elemani olarak görev yapmakta olup milletlerarasi hukuk dersinin yürütülmesinden sorumludur. 6. Basvurucu ile ayni Üniversitede görev yapan ögretim elemanlari M.A., A.T. ve M.D.nin verdigi sikâyet dilekçeleri üzerine basvurucunun yürüttügü derslerde siyasi konulara girip ders anlatmadigi, ögrencilerin vaktini bosa geçirdigi, devlet büyükleri, amirleri ve ögretim üyeleri aleyhinde konusmalar yaptigi ve sosyal medya kanaliyla iftirada bulundugu iddialariyla basvurucu hakkinda disiplin sorusturmasi baslatilmistir. A. Disiplin Sorusturmasi Süreci 7. Disiplin sorusturmasi sürecinde basvurucunun 2016-2017 bahar döneminde yürüttügü milletlerarasi hukuk dersine kayitli 519 ögrenciden sondaj çalismasi yoluyla 16 ögrenci belirlenmis ve anilan ögrencilerden 9'u beyanda bulunmustur. Buna göre ifade veren ögrenciler M.O. ve A.P. basvurucunun Cumhurbaskani hakkinda küçük düsürücü ifadeler kullandigini, S.Ç. ve S.B.F. basvurucunun derste kullandigi ifadelerin ders kapsaminda oldugunu, dersin bütünlügünü bozmadigini, diger ögrenciler ise basvurucunun Cumhurbaskani'na ve esine yönelik herhangi bir ifade kullandigini duymadiklarini ancak katildiklari ders veya derslerde basvurucunun siklikla dersle alakasi olmayan siyasi konulara girdigini beyan etmistir. 8. Ifadesinde basvurucu; sosyal medyayi Fetullahçi Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele araci olarak kullandigini ve amacinin bu yapiyla ilgili kisileri desifre etmek oldugunu, Facebook'ta yaptigi paylasimda adi geçen sahislarin daha önce yayinin engellenmesi talebiyle savciliga sikâyette bulundugunu ve sikâyet hakkinda takipsizlik karari verildigini, yaptigi paylasimin görevi ile ilgisi olmadigini, hakkinda açilan sorusturmanin yalan ve düzmece iddialara dayandigini belirtmistir. 9. Sorusturma sonucunda basvurucunun basta Cumhurbaskani ve esi olmak üzere siyasi kisilere yönelik elestirilerde bulundugu iddiasinin yeterince temellendirilemedigi ancak derslerde kapsam disi siyasi konulara siklikla girdigi ve bazen bir ders boyunca tamamen siyaset konustugunun ögrenci beyanlariyla sabit oldugu gerekçesiyle basvurucunun ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmedigi ve siyasi elestirilerde bulundugu kanaatine ulasilmistir. Bu baglamda basvurucu hakkinda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fikrasinin (B) bendinin (a) alt bendi uyarinca kinama cezasinin uygulanmasina karar verilmistir. Basvurucu, anilan disiplin cezasina itiraz etmis ancak itirazin reddine karar verilmistir. B. Basvurucunun Disiplin Cezasina Iliskin Isleme Karsi Açtigi Iptal Davasi Süreci 10. Basvurucu, hakkinda tesis edilen disiplin cezasinin iptali istemiyle Konya 2. Idare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmistir. Mahkeme, dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Kararin ilgili kismi söyledir: "Somut olayda davacinin, 2016-2017 Bahar döneminde Milletlerarasi hukuk dersine girdigi, dava konusu edilen disiplin cezasinin da bu derstesiyasi konulara girip ders anlatmamak, ders verme görevini geregi gibi yürütmemek fiillerinden verildigi görüldügünden, öncelikle, Milletlerarasi hukuk dersinin güncel siyasi olaylar ve dis politikayla iliskisi irdelenmelidir. Milletlerarasi Hukuk dersinin içeriginin; milletlerarasi antlasmalar, milletlerarasi teamül hukuk kurallari, toplumsal düzen kurallari ve milletlerarasi hukuk iliskileri, uluslararasi örgütler, uluslararasi insan haklari hukuku, devletlerin uluslararasi anlasmazliklarinin çözümü, deniz hukuku, hava sahasi, kara sahasi, kita sahanligi, münhasir ekonomik bölge vs. konularindan olustugu, dersin, uluslararasi hukuk düzeninin kurucu unsurlarini, uluslararasi hukuk kisileri arasindaki karsilikli etki iliskilerini dikkate alarak güncel gelismelerle birlikte açiklamayi amaçladigi, dolayisiyla bu dersin, özünde, uluslararasi politikaninin hukuki zeminini olusturdugu sonucuna varilmistir. Bu durumda, milletlerarasi hukuk dersinin, dis politika ve devletlerin isleyisini ilgilendiren güncel siyasi gelismelerle iç içe geçmis vaziyette olmasindan ve bu ders anlatilirken ülkenin güncel siyasi olaylarinin irdelenmesinin dersin dogasi geregi zorunlu olmasindan dolayi davacinin fiillerinin bu kapsamda bulundugu açik olup sorusturma raporu ve dosya kapsaminda disiplin suçu olusturabilecek bir fiili olmadigindan, davaci hakkinda tesis edilen disiplin cezasina iliskin dava konusu islemde hukuka uyarlik bulunmamaktadir." 11. Davali idare, iptal kararina karsi istinaf talebinde bulunmustur. Konya Bölge Idare Mahkemesi 3. Idari Dava Dairesi (Daire)10/4/2019 tarihinde, basvuru konusu eylemin sübuta erdigini belirterek ilk derece mahkemesinin kararinin kaldirilmasina ve davanin reddine kesin olarak karar vermistir. Anilan kararin gerekçesi söyledir: "Bakilan davada, sorusturma kapsaminda ifadesine basvurulan ögrenci beyanlarindan, davacinin dersle ilgisi olmadigi halde ders disi siyasi elestirilerde ve hükümeti elestiren söylemlerde bulundugu, okul yönetimini elestirdigi, öncelikli ve asil görevi ders anlatmak ve dersle ilgili gerekli ve dogru bilgileri aktarmak olan davacinin alinan ifadelerden ders disinda siyasi konulara girmek ve elestirilerde bulunmak suretiyle dersten uzaklastigi anlasildigindan, sübut bulan fiilinin karsiligi olan yasa hükmü uyarinca kinama cezasi ile cezalandirilmasina iliskin dava konusu islemde hukuka aykirilik, istinaf basvurusuna konu mahkeme kararinda ise hukuki isabet bulunmadigi sonuç ve kanaatine varilmistir". IV. ILGILI HUKUK A. Ulusal Hukuk 12. Basvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayili Yüksekögretim Kanunu'nun "Disiplin ve Ceza Isleri"ni düzenleyen "Dokuzuncu Bölüm"ünün "Genel Esaslar" baslikli 53. maddesinin ilgili kismi söyledir: " b. (Degisik: 2/12/2016 - 6764/26 md.) Devlet ve vakif yüksekögretim kurumlarinin ögretim elemanlari, memur ve diger personeline uygulanabilecek disiplin cezalari uyarma, kinama, ayliktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulmasi veya birden fazla ücretten kesme, üniversite ögretim mesleginden çikarma ve kamu görevinden çikarma cezalaridir. (2) 657 sayili Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamindaki kamu görevlileri için kinama cezasini gerektiren fiiller sunlardir:... " 13. 657 sayili Kanun’un “Disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar baslikli 125. maddesinin ilgili kismi söyledir: "Devlet memurlarina verilecek disiplin cezalari ile her bir disiplin cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir: B- Kinama: Memura, görevinde ve davranislarinda kusurlu oldugunun yazi ile bildirilmesidir. Kinama cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir: a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamaninda yapilmasinda, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esaslarin yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunmasi, kullanilmasi ve bakiminda kusurlu davranmak." 14. Anayasa Mahkemesi somut olayda uygulanan kurala (bkz. § 13) yollama yapan "657 sayili Kanundaki fiillere ilave olarak" ibaresini (bkz. § 12) 10/4/2019 tarihli ve E.2017/33, K.2019/20 sayili karariyla iptal etmis ve kararin Resmî Gazete'de yayimlanmasindan baslayarak dokuz ay sonra yürürlüge girmesine hükmetmistir. Anilan kararin gerekçesi özetle söyledir: "Bu durumda ögretim elemani, memur ve diger personelden olusan yüksekögretim kurumlari kamu personeline iliskin disiplin kurallari öngörülürken kanun koyucu tarafindan bunlar arasinda görevin niteliginden kaynaklanan ve Anayasa tarafindan öngörülen ayrim ve farkliliklarin dikkate alinmayarak ögretim elemanlari ile memur ve diger personelin tümüyle ayni kurallara tabi kilinmasi ve dava konusu ibareler yoluyla ögretim elemanlarinin disiplin sorumlulugu kapsamina 657 sayili Kanun’da sayilan fiillerin tamaminin dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kisiler için öngörülen güvencelerle örtüsmedigi gibi gerek uygulayicilar gerekse disiplin kurallarinin muhataplari yönünden birtakim belirsizliklere de yol açtigindan dava konusu kurallarin Anayasa’nin 2., 27. ve 130. maddeleriyle bagdasmadigi sonucuna ulasilmistir." B. Uluslararasi Hukuk 15. Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM), Mustafa Erdogan/Türkiye (B. No: 346/04, 39779/04, 27/5/2014 s 40) kararinda ifade özgürlügünün yaninda akademik özgürlüklere iliskin su degerlendirmelerde bulunmustur: "... Mahkeme ayrica, akademik özgürlügün (örnegin bkz. Sorguç / Türkiye, B. No: 17089/03, 23/6/2009, s 35 ve yukarida anilan Sapan / Türkiye, B. No: 44102/04, 8/ 6/2010, s34) ve akademik çalismalarin önemini vurgulamistir (bkz. Aksu / Türkiye [BD], B. No: 4149/04 ve 41029/04, 15/3/ 2012, s 71 ve Hertel / Isviçre, B. No: 25181/94, 25/8/1998, s 50, Hüküm ve Karar Derlemeleri 1998-VI). Bu baglamda, arastirma ve egitimde akademik özgürlügün, ifade ve eylem özgürlügü, bilgi yayma özgürlügü, arastirma yapma ve bilgiyi ve gerçegi kisitlama olmaksizin kitlelere iletme özgürlügünü güvence altina almasi gerekmektedir (bkz. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 1762 (2006) sayili Tavsiye Karari). Dolayisiyla, akademisyenlerin arastirma yapma ve bulgularini yayimlama özgürlügüne getirilen kisitlamalarin dikkatli bir incelemeye tabi tutulmasi Mahkemenin içtihadiyla tutarlidir (bkz. yukarida anilan Aksu/Türkiye [BD], s 71). Ancak bu özgürlük, akademik veya bilimsel arastirmayla sinirli olmayip, ayni zamanda akademisyenlerin arastirma, mesleki uzmanlik ve yeterlilik alanlarindaki görüs ve fikirlerini -söz konusu görüs ve fikirler tartismali olsa veya ragbet görmese dahi- ifade etme özgürlügünü de kapsamaktadir..." V. INCELEME VE GEREKÇE 16. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü: A. Basvurucunun Iddialari 17. Basvurucu; akademik faaliyetleri kapsamindaki milletlerarasi hukuk dersinde teorik bilgilerin yani sira pratik isleyis ile ilgili somut örnekler de verdigini, dersin muhtevasi geregi uluslararasi iliskiler ve politikayla iç içe geçtigini belirterek ders isleyisi üzerinden uygulanan disiplin cezasinin kisinin maddi ve manevi varliginin korunmasi ve gelistirilmesi hakkini, akademik özgürlügünü ve ifade özgürlügünü ihlal ettigini ileri sürmüstür. B. Degerlendirme 18. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Basvurucunun Anayasa'nin 17., 26. ve 27. maddelerinin ihlal edildigi iddiasinin Anayasa'nin "Bilim ve sanat hürriyeti" kenar baslikli 27. maddesi isiginda, Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altina alinan ifade özgürlügü kapsaminda incelenmesi gerektigi degerlendirilmistir. 19. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde dayanak alinacak “Düsünceyi açiklama ve yayma hürriyeti” kenar baslikli 26. maddesinin ilgili kismi söyledir: “Herkes, düsünce ve kanaatlerini söz, yazi, resim veya baska yollarla tek basina veya toplu olarak açiklama ve yayma hakkina sahiptir. Bu hürriyet resmî makamlarin müdahalesi olmaksizin haber veya fikir almak ya da vermek serbestligini de kapsar... Bu hürriyetlerin kullanilmasi, kamu düzeni,baskalarinin haklarinin korunmasi amaçlariyla sinirlanabilir... Düsünceyi açiklama ve yayma hürriyetinin kullanilmasinda uygulanacak sekil, sart ve usuller kanunla düzenlenir.” 20. Anayasa’nin “Bilim ve sanat hürriyeti” kenar baslikli 27. maddesinin birinci fikrasi söyledir: "Herkes, bilim ve sanati serbestçe ögrenme ve ögretme, açiklama, yayma ve bu alanlarda her türlü arastirma hakkina sahiptir." 1. Kabul Edilebilirlik Yönünden 21. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan düsünceyi açiklama ve yayma özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir. 2. Esas Yönünden a. Müdahalenin Varligi 22. Anayasa’nin 26. maddesinin birinci fikrasi, ifade özgürlügüne içerik bakimindan bir sinirlama getirmemistir. Ifade özgürlügü siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düsünce ve kanaat açiklamalari gibi her türlü ifadeyi kapsamaktadir (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, s 37; Önder Balikçi, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, s 40; Mehmet Aksoy [GK], B. No: 2014/5433, 11/7/2019, s 61). 23. Ifade özgürlügünün alt dali olan bilimsel ifade özgürlügü, bilim insanin çalismalarini özgürce yürütebilmesini veya bilimsel eserlerinin yayginlastirilmasini ve buna devlet veya baska bir kisi tarafindan müdahale edilmemesini güvence altina alir. Dolayisiyla devletin bilimsel ifade özgürlügü karsisinda negatif ve pozitif yükümlülükleri bulunmaktadir. Buna göre basvurucunun yüksekögretim kurumuna bagli olarak isledigi bir derste siyasi konulara girerek ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin basvurucunun bilim özgürlügü kapsaminda ifade özgürlügüne yönelik bir müdahale oldugu degerlendirilmistir. b. Müdahalenin Ihlal Olusturup Olusturmadigi 24. Yukarida anilan müdahale, Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kosullara uygun olmadigi müddetçe Anayasa’nin 26. maddesinin ihlalini teskil edecektir. Anayasa’nin 13. maddesinin ilgili kismi söyledir: “Temel hak ve hürriyetler,... yalnizca Anayasanin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine... ilkesine aykiri olamaz.” 25. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nin 13. maddesinde öngörülen ve somut basvuruya uygun düsen, kanunlar tarafindan öngörülme, Anayasa’nin ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma kosullarini saglayip saglamadiginin belirlenmesi gerekir. 26. Eldeki basvuruda ögretim elemani olan basvurucunun 2547 sayili Kanun'un 53. maddesiyle yollama yapilan 657 sayili Kanun’un 125. maddesinin birinci fikrasinin (B) bendinin (a) alt bendine göre disiplin cezasi ile cezalandirilmasina karar verilmistir. Bununla birlikte 2547 sayili Kanun'un 53. maddesinin yollamaya cevaz veren ilgili kismi Anayasa Mahkemesi karariyla iptal edilmistir (AYM, E.2017/33, K.2019/20, 10/04/2019). Anilan kural her ne kadar idari islem ve yargilama sürecinde yürürlükte ise de Anayasa Mahkemesinin daha sonra alinan söz konusu iptal kararini somut olayda gözardi etmesi mümkün degildir. Ancak somut olaya iliskin asagidaki degerlendirmeler gözönüne alindiginda mevcut basvurunun kosullarinda müdahalenin yapildigi tarihte yürürlükte olan ilgili normun kanunla sinirlama ölçütünü karsilayip karsilamadigina iliskin nihai bir degerlendirme yapmaya degil müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadiginin belirlenmesine ihtiyaç oldugu kanaatine ulasilmistir. Bu sebeple mevcut basvuruda müdahalenin kanuniligi hususunda kesin bir sonuca varmaya gerek olmadigi degerlendirilmistir (benzer bir degerlendirme için bkz. Cahit Baybariz ve Edep Tekin, B. No: 2015/15091, 22/7/2020, s 30). 27. Bununla birlikte anilan müdahalenin ögretim elemanlarinin dersi yürütme görevini geregi gibi yerine getirmesini saglayarak kamu hizmetinin nesnelliginin korunmasina yönelik önlemlerin bir parçasi oldugu ve mesru bir amaç tasidigi anlasilmistir. 28. Bilim özgürlügü en eski ve köklü özgürlük alanlarindan biri olarak insan onurunun ve degerinin temelinde yer alan düsünme, merak etme, arama ve ona uygun faaliyette bulunma egiliminin bir sonucudur. Insanlik ancak bu özgürlük alaninin varligi hâlinde dogru bilgiyi sorgulayabilecektir. Dolayisiyla ifade özgürlügünün sahip oldugu güvencelerin yalnizca dogru oldugu kabul edilen ifade ve bilgilerle sinirli olmadiginin farkinda olunmasi gerekir (Mutia Canan Karatay, B. No: 2018/6707, 31/3/2022, s 33). Nitekim bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak düzenlenmistir. Anilan maddeye göre herkes ögrenme, ögretme, açiklama, yayma ve arastirma hakkina serbestlik temelinde sahiptir. Bu anlamda ögretim elemanlarinin yürüttükleri derslerde, ilkesel olarak Anayasa'da ifadesini bulan ögretme hakki kapsaminda ifade serbestligine sahip oldugu söylenebilir. 29. Bununla birlikte bahse konu ilkesel serbestligin Anayasa'nin 26. maddesinin ikinci fikrasinda yer alan kamu düzeninin saglanmasi gibi istisnalara tabi oldugu hatirda tutulmalidir. Bu nedenle mesele ögretimin nesnelligi oldugunda subjektif olarak nitelendirilebilecek yorumlara mahal vermeme ve ögretimde standardi saglama adina ögretim elemanlarindan dersle ilgisi olmayan tartismali konulari, dersin kapsami disinda birakmalari hususunda asgari özeni göstermeleri beklenebilir. Ancak burada kastedilen tartismali konularin bilimsel sahanin disina çikarilmasi ya da sansürlenmesi degildir. Aksine tartisma, bilimsel sorgulamanin temelini teskil etmekte ve tüm sistemi beslemektedir. Dolayisiyla ögretim elemanlarinin söz konusu yükümlülügü, dersle hiçbir ilgisi olmayan konulara, ders içeriginde yer vermemeleri gerektigine iliskindir. 30. Belirtildigi üzere bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak korunmustur. Bu baglamda Anayasa’nin 26. maddesi ve daha özel olarak da 27. maddesi, bilgi ve fikir edinme ve düsünceleri yayma kapsaminda bilimsel ifade özgürlügünü de içerir ve bu anayasal güvenceler somut olay özelinde ögretim faaliyetlerinin geregi gibi yapilmasina olanak saglar. Mevcut basvurunun konusu olan ögretim elemaninin dersi yürütme sekli, elestirel aklin ve bilimsel sorgulamanin devamliligini saglama fonksiyonu nedeniyle demokratik bir toplum için büyük önem tasimaktadir. Bu nedenle devlet, ögretim faaliyetinde bulunan kisilerin ifade özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülügü konusunda daha hassas davranmalidir. 31. Devlet bu amaçla ifade özgürlügünü kisitladiginda ise uygulanan tedbirin zorunlu bir ihtiyaç baskisina karsilik geldigini ve orantili oldugunu göstermelidir. Kamu gücünü kullanan organlar ve mahkemeler zorunlu bir toplumsal ihtiyacin varligini degerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payi, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayisiyla Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin ifade özgürlügü ile bagdasip bagdasmadigi hususuna karar vermede son mercidir (Kemal Kiliçdaroglu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, s 57; Zübeyde Füsun Üstel ve digerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, s 75; Mutia Canan Karatay, s 36). 32. Yukaridaki açiklamalar birlikte ele alindiginda bir ögretim elemanin söylemleriyle dersin geregi gibi yürütülmesine engel oldugu kabul edilerek müdahale edildigi hâllerde kamu gücünü kullanan organlarin ve derece mahkemelerin en azindan su degerlendirmelerde bulunmalari beklenir: - Dersin genel konusunun, kapsaminin ve yürütülmesine iliskin usul ve esaslarin neler oldugunun, - Ifadelerin hangi saik ile kullanildiginin ve kullanildigi derslerle veya ders saatlerinde islenen konularla baglantisinin, - Ifadelerin dersin yürütülmesi üzerindeki etkilerinin oldukça açik, spesifik ve tekil olarak ortaya konmasi gerekmektedir. 33. Somut olayda basvurucunun yürütmekte oldugu uluslararasi hukuk dersinde sarf ettigi siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun islenmesine aykiri oldugu gerekçesiyle basvurucu hakkinda disiplin cezasina hükmedilmistir (bkz. ss 7-10). Ilk derece mahkemesi olayi degerlendirirken öncelikle dersin konusunu ve içerigini detayli olarak incelemis; ardindan dersin dogasi geregi siyasi gelismelerle iç içe oldugunu, bundan dolayi ders anlatiminda ülkenin güncel siyasi durumunun irdelenmesinin zaruri oldugunu belirterek dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Anilan karar; istinaf yolunda, ögrencilerden alinan ifadelere göre basvurucunun ders disinda siyasi konulara girmek ve elestirilerde bulunmak suretiyle dersten uzaklastiginin anlasildigi gerekçesiyle Daire tarafindan kaldirilarak davanin reddine karar verilmistir (bkz. ss 10, 11). Buna göre basvurucunun söylemlerinin dersin kapsami disinda kalip kalmadigi meselesinin uyusmazligin temelini olusturdugu görülmektedir. 34. Eldeki basvuruda öncelikle dersin konusu ve içeriginin siyasi yönden degerlendirmeler yapmaya elverisli olup olmadigi irdelenmelidir. Ilk derece mahkemesi, yukarida belirtildigi üzere dersin dogasi geregi siyasi meselelerle iç içe olduguna ve dersin islenisinde siyasi söylemlerde bulunmanin normal karsilanmasi gerektigine kanaat getirmistir. Anayasa Mahkemesi kanaatine göre de uluslararasi hukuk dersi temas ettigi konular itibariyla siyasi meselelerin odagindadir ve bu anlamda dersin siyasi söylemlerden soyutlanmasi son derece güçtür. Bununla birlikte uluslararasi hukuk ve siyaset arasindaki güçlü baglantinin yapilan her siyasi yorumu otomatik olarak ilgili dersin bir parçasi hâline getirmeyecegi de kabul edilmelidir. 35. Dolayisiyla bilhassa sosyal bilimler alaninda kalan derslerin islenisi hakkinda yapilacak bir degerlendirmede siyasi söylemlerin neler oldugunun yani sira kullanildigi ders saatinde islenen konunun baglam ve kapsaminin da münhasiran gözetilmesi hayati önemdedir. Ancak Daire kararinda söz konusu degiskenler isiginda herhangi bir degerlendirme yapilmamis, soyut olarak basvurucunun siyasi konulara degindiginin kabul edilmesi disinda tam ve kesin olarak neler dedigi ortaya konmamis, basvurucunun anlatimlarinin ders ile ilgisinin bulunmadigi sonucuna salt bir kisim ögrencinin son derece genel ifadeleri üzerinden ulasilmistir. 36. Sorusturma kapsaminda alinan ögrenci ifadelerine bakildiginda ise bes yüzün üzerinde kayitli ögrencinin bulundugu bir derste yalnizca dokuz ögrencinin ifadesine basvuruldugu, söz konusu ifadeler arasinda da basvurucunun siyasi söylemlerinin ders ile ilgili olmadigina iliskin ortak bir görüsün olusmadigi görülmektedir. Yüksekögretim ögrencileri de birey olarak siyasi görüs sahibi olma, ülke sorunlariyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahiptir. Dolayisiyla bir derste yürütülen siyasi tartismalarin her sartta tüm ögrencilerin düsünce dünyasina hitap etmesi beklenemez. Bu nedenle ögrencilerin dersin islenisine iliskin farkli görüslerde olmalari anlasilabilir bir durumdur. 37. Öte yandan ögrencilerin sahip olduklari deger yargilarina aykiri olsa dahi dersin konusu ile ilgili olmasi kaydiyla dersin bütünlügüne katki sunan elestirel söylem ve tartismalara katlanmalari beklenir. Aksi takdirde bilim özgürlügünün bir parçasi olan ögretme hakkinin mevcudiyeti tehlikeye girer ve bilimsel sorgulamanin veya süpheciligin yerini dogmatik bir bakis açisi alir. Nihayetinde gerek ifadesine basvurulan ögrenci sayisinin görece azligi gerekse ögrenciler arasinda konuya iliskin bir fikir birligi olmamasi nedeniyle basvurucunun siyasi söylemlerinin dersle ilgisi hakkinda kuskuya yer vermeyecek sekilde objektif bir yargiya ulasmak su hâlde mümkün degildir. 38. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi önceki kararlarinda, açiklanan ve yayilan bir düsüncenin -içeriginden hareketle- kisiler ve toplum açisindan degerli-degersiz veya yararli-yararsiz biçiminde ayristirilmasinin subjektif unsurlar ihtiva edecegi için bu özgürlügün keyfî biçimde sinirlandirilmasi tehlikesini dogurabilecegine dikkat çekmistir (benzer yöndeki degerlendirmeler için bkz. Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No: 2013/568, 24/6/2015, s 42; Önder Balikçi, s 40; Mehmet Aksoy, s 65). Bu itibarla bir ögretim elemaninin ders esnasinda aktardigi görüslerinin ögrenciler veya üniversite yetkilileri açisindan ilgisiz, yararsiz, kiskirtici veya rahatsiz edici görülse bile kisilerin subjektif degerlendirmelerinden bagimsiz olarak ifade özgürlügünün korumasinda oldugu akildan çikarilmamalidir. 39. Netice itibariyla Daire kararinda basvurucunun siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun bir sekilde yürütülmesine ne sekilde bir aykirilik olusturdugu somut olarak ortaya konulmamistir. Basvuru konusu iddianin yukarida anlatilan baglamlarda Daire tarafindan ayrintili sekilde incelemeye özen gösterildiginin düsünülmesini saglayacak herhangi bir unsur da tespit edilememistir. Basvurunun bütün kosullari gözetildiginde basvurucu hakkinda kinama cezasi verilmesi ile Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altinda olan ifade özgürlügüne yapilan müdahalenin daha agir basan bir toplumsal ihtiyaca karsilik gelmedigi gibi orantili da olmadigi sonucuna varilmistir. 40. Açiklanan gerekçelerle basvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahale nedeniyle Anayasa’nin 26. maddesinde güvence altina alinan ifade özgürlügünün ihlal edildigine karar verilmesi gerekir. 3. 6216 Sayili Kanun'un 50. Maddesi Yönünden 41. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi mercilerince yapilmasi gereken is, yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, ss 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, ss 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, ss 93-100). 42. Öte yandan ihlalin niteligi dikkate alinarak basvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. VI. HÜKÜM Açiklanan gerekçelerle; A. Ifade özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA, B. Anayasa’nin 26. maddesinde güvence altina alinan ifade özgürlügünün IHLAL EDILDIGINE, C. Kararin bir örneginin ifade özgürlügünün ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmak üzereKonya 2. Idare Mahkemesine (E.2018/950, K.2018/1462) GÖNDERILMESINE, D. Basvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESINE, tazminata iliskin diger taleplerinin REDDINE, E. 364,60 TL harç ücretinden olusan yargilama giderinin basvurucuya ÖDENMESINE, F. Ödemenin kararin tebligini takiben basvurucunun Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA, G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 25/5/2022 tarihinde OYBIRLIGIYLE karar verildi.
Anayasa mahkemesine basvuru yapan sahis, basvuruya konu olaylarin yasandigi tarihte bir üniversitenin hukuk fakültesinde ögretim elemani olarak görev yapmaktadir. Basvurucunun yürütmekte oldugu uluslararasi hukuk dersindeki siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun islenmesine aykiri oldugu gerekçesiyle basvurucu hakkinda disiplin cezasina hükmedilmistir. Bunun üzerine basvurucu, hakkinda tesis edilen disiplin cezasinin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmis; ilk derece mahkemesi dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Anilan karara istinaf talebinde bulunulmasi üzerine bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararinin kaldirilmasina ve davanin reddine kesin olarak karar vermistir.
Iddialar
Basvurucu, bir üniversitede ögretim elemani olarak yürüttügü derste siyasi konulara girmek suretiyle ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin ifade özgürlügünü ihlal ettigini iddia etmistir.
Mahkemenin Degerlendirmesi
Bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak korunmustur. Bu baglamda Anayasa’nin 26. maddesi ve daha özel olarak da 27. maddesi, bilgi ve fikir edinme ve düsünceleri yayma kapsaminda bilimsel ifade özgürlügünü de içerir ve bu anayasal güvenceler somut olay özelinde ögretim faaliyetlerinin geregi gibi yapilmasina olanak saglar. Mevcut basvurunun konusu olan ögretim elemaninin dersi yürütme sekli, elestirel aklin ve bilimsel sorgulamanin devamliligini saglama fonksiyonu nedeniyle demokratik bir toplum için büyük önem tasimaktadir. Bu nedenle devlet, ögretim faaliyetinde bulunan kisilerin ifade özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülügü konusunda daha hassas davranmalidir.
Öte yandan devlet bu amaçla ifade özgürlügünü kisitladiginda ise uygulanan tedbirin zorunlu bir ihtiyaç baskisina karsilik geldigini ve orantili oldugunu göstermelidir. Kamu gücünü kullanan organlar ve mahkemeler zorunlu bir toplumsal ihtiyacin varligini degerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payi, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir.
Somut basvuruda ilk derece mahkemesi, dersin dogasi geregi siyasi meselelerle iç içe olduguna ve dersin islenisinde siyasi söylemlerde bulunmanin normal karsilanmasi gerektigine kanaat getirmistir. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre de uluslararasi hukuk dersi temas ettigi konular itibariyla siyasi meselelerin odagindadir ve bu anlamda dersin siyasi söylemlerden soyutlanmasi son derece güçtür. Bununla birlikte uluslararasi hukuk ve siyaset arasindaki güçlü baglantinin yapilan her siyasi yorumu otomatik olarak ilgili dersin bir parçasi hâline getirmeyecegi de kabul edilmelidir. Sosyal bilimler alaninda kalan derslerin islenisi hakkinda yapilacak bir degerlendirmede siyasi söylemlerin neler oldugunun yani sira kullanildigi ders saatinde islenen konunun baglam ve kapsaminin da münhasiran gözetilmesi hayati önemdedir. Ancak söz konusu degiskenler isiginda herhangi bir degerlendirme yapilmamis ve soyut olarak basvurucunun siyasi konulara degindiginin kabul edilmesi disinda tam ve kesin olarak neler dedigi ortaya konamamis, basvurucunun anlatimlarinin ders ile ilgisinin bulunmadigi sonucuna salt bir kisim ögrencinin son derece genel ifadeleri üzerinden ulasilmistir.
Sorusturma kapsaminda alinan ögrenci ifadelerine bakildiginda bes yüzün üzerinde kayitli ögrencinin bulundugu bir derste yalnizca dokuz ögrencinin ifadesine basvuruldugu, söz konusu ifadeler arasinda ise basvurucunun siyasi söylemlerinin ders ile ilgili olmadigina iliskin ortak bir görüsün olusmadigi görülmektedir. Yüksekögretim ögrencileri de birey olarak siyasi görüs sahibi olma, ülke sorunlariyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahiptir. Dolayisiyla bir derste yürütülen siyasi tartismalarin her sartta tüm ögrencilerin düsünce dünyasina hitap etmesi beklenemez. Bu nedenle ögrencilerin dersin islenis biçimine iliskin farkli görüslerde olmalari anlasilabilir bir durumdur.
Öte yandan ögrencilerin sahip olduklari deger yargilarina aykiri olsa dahi dersin konusu ile ilgili olmasi kaydiyla dersin bütünlügüne katki sunan elestirel söylem ve tartismalara katlanmalari beklenir. Aksi takdirde bilim özgürlügünün bir parçasi olan ögretme hakkinin mevcudiyeti tehlikeye girer ve bilimsel sorgulamanin veya süpheciligin yerini dogmatik bir bakis açisi alir. Nihayetinde gerek ifadesine basvurulan ögrenci sayisinin görece azligi gerekse ögrenciler arasinda konuya iliskin bir fikir birligi olmamasi nedenleriyle basvurucunun siyasi söylemlerinin dersle ilgisi hakkinda kuskuya yer vermeyecek sekilde objektif bir yargiya ulasmak su hâlde mümkün degildir. Bununla birlikte bir ögretim elemaninin ders esnasinda aktardigi görüslerinin ögrenciler veya üniversite yetkilileri açisindan ilgisiz, yararsiz, kiskirtici veya rahatsiz edici görülse bile kisilerin subjektif degerlendirmelerinden bagimsiz olarak ifade özgürlügünün korumasinda oldugu akildan çikarilmamalidir.
Netice itibariyla bölge idare mahkemesi kararinda basvurucunun siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun bir sekilde yürütülmesine ne sekilde bir aykirilik olusturdugu somut olarak ortaya konulmamistir. Basvurunun bütün kosullari gözetildiginde basvurucu hakkinda kinama cezasi verilmesi ile Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altinda olan ifade özgürlügüne yapilan müdahalenin daha agir basan bir toplumsal ihtiyaca karsilik gelmedigi gibi orantili da olmadigi sonucuna varilmistir.
Anayasa Mahkemesi açiklanan gerekçelerle ifade özgürlügünün ihlal edildigine karar vermistir.
---
TÜRKIYE CUMHURIYETI
ANAYASA MAHKEMESI
IKINCI BÖLÜM
KARAR
H. M. BASVURUSU
(Basvuru Numarasi: 2019/20996)
Karar Tarihi: 25/5/2022
R.G. Tarih ve Sayi: 1/9/2022 - 31940
Baskan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
M. Emin KUZ
Ridvan GÜLEÇ
Yildiz SEFERINOGLU
Kenan YASAR
Raportör
Ali Erdem SAHIN
Basvurucu
H. M.
I. BASVURUNUN KONUSU
1. Basvuru, bir üniversitede ögretim elemani olan basvurucunun yürüttügü derste siyasi konulara girerek ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin ifade özgürlügünü ihlal ettigi iddiasina iliskindir.
II. BASVURU SÜRECI
2. Basvuru 17/6/2019 tarihinde yapilmistir. Komisyon, basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafindan yapilmasina karar vermistir.
3. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanligina gönderilmistir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Basvuru formu ve eklerinde ifade edildigi sekliyle ilgili olaylar özetle söyledir:
5. Basvurucu, basvuruya konu olaylarin yasandigi tarihte Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ögretim elemani olarak görev yapmakta olup milletlerarasi hukuk dersinin yürütülmesinden sorumludur.
6. Basvurucu ile ayni Üniversitede görev yapan ögretim elemanlari M.A., A.T. ve M.D.nin verdigi sikâyet dilekçeleri üzerine basvurucunun yürüttügü derslerde siyasi konulara girip ders anlatmadigi, ögrencilerin vaktini bosa geçirdigi, devlet büyükleri, amirleri ve ögretim üyeleri aleyhinde konusmalar yaptigi ve sosyal medya kanaliyla iftirada bulundugu iddialariyla basvurucu hakkinda disiplin sorusturmasi baslatilmistir.
A. Disiplin Sorusturmasi Süreci
7. Disiplin sorusturmasi sürecinde basvurucunun 2016-2017 bahar döneminde yürüttügü milletlerarasi hukuk dersine kayitli 519 ögrenciden sondaj çalismasi yoluyla 16 ögrenci belirlenmis ve anilan ögrencilerden 9'u beyanda bulunmustur. Buna göre ifade veren ögrenciler M.O. ve A.P. basvurucunun Cumhurbaskani hakkinda küçük düsürücü ifadeler kullandigini, S.Ç. ve S.B.F. basvurucunun derste kullandigi ifadelerin ders kapsaminda oldugunu, dersin bütünlügünü bozmadigini, diger ögrenciler ise basvurucunun Cumhurbaskani'na ve esine yönelik herhangi bir ifade kullandigini duymadiklarini ancak katildiklari ders veya derslerde basvurucunun siklikla dersle alakasi olmayan siyasi konulara girdigini beyan etmistir.
8. Ifadesinde basvurucu; sosyal medyayi Fetullahçi Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadele araci olarak kullandigini ve amacinin bu yapiyla ilgili kisileri desifre etmek oldugunu, Facebook'ta yaptigi paylasimda adi geçen sahislarin daha önce yayinin engellenmesi talebiyle savciliga sikâyette bulundugunu ve sikâyet hakkinda takipsizlik karari verildigini, yaptigi paylasimin görevi ile ilgisi olmadigini, hakkinda açilan sorusturmanin yalan ve düzmece iddialara dayandigini belirtmistir.
9. Sorusturma sonucunda basvurucunun basta Cumhurbaskani ve esi olmak üzere siyasi kisilere yönelik elestirilerde bulundugu iddiasinin yeterince temellendirilemedigi ancak derslerde kapsam disi siyasi konulara siklikla girdigi ve bazen bir ders boyunca tamamen siyaset konustugunun ögrenci beyanlariyla sabit oldugu gerekçesiyle basvurucunun ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmedigi ve siyasi elestirilerde bulundugu kanaatine ulasilmistir. Bu baglamda basvurucu hakkinda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayili Devlet Memurlari Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fikrasinin (B) bendinin (a) alt bendi uyarinca kinama cezasinin uygulanmasina karar verilmistir. Basvurucu, anilan disiplin cezasina itiraz etmis ancak itirazin reddine karar verilmistir.
B. Basvurucunun Disiplin Cezasina Iliskin Isleme Karsi Açtigi Iptal Davasi Süreci
10. Basvurucu, hakkinda tesis edilen disiplin cezasinin iptali istemiyle Konya 2. Idare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmistir. Mahkeme, dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Kararin ilgili kismi söyledir:
"Somut olayda davacinin, 2016-2017 Bahar döneminde Milletlerarasi hukuk dersine girdigi, dava konusu edilen disiplin cezasinin da bu derstesiyasi konulara girip ders anlatmamak, ders verme görevini geregi gibi yürütmemek fiillerinden verildigi görüldügünden, öncelikle, Milletlerarasi hukuk dersinin güncel siyasi olaylar ve dis politikayla iliskisi irdelenmelidir.
Milletlerarasi Hukuk dersinin içeriginin; milletlerarasi antlasmalar, milletlerarasi teamül hukuk kurallari, toplumsal düzen kurallari ve milletlerarasi hukuk iliskileri, uluslararasi örgütler, uluslararasi insan haklari hukuku, devletlerin uluslararasi anlasmazliklarinin çözümü, deniz hukuku, hava sahasi, kara sahasi, kita sahanligi, münhasir ekonomik bölge vs. konularindan olustugu, dersin, uluslararasi hukuk düzeninin kurucu unsurlarini, uluslararasi hukuk kisileri arasindaki karsilikli etki iliskilerini dikkate alarak güncel gelismelerle birlikte açiklamayi amaçladigi, dolayisiyla bu dersin, özünde, uluslararasi politikaninin hukuki zeminini olusturdugu sonucuna varilmistir.
Bu durumda, milletlerarasi hukuk dersinin, dis politika ve devletlerin isleyisini ilgilendiren güncel siyasi gelismelerle iç içe geçmis vaziyette olmasindan ve bu ders anlatilirken ülkenin güncel siyasi olaylarinin irdelenmesinin dersin dogasi geregi zorunlu olmasindan dolayi davacinin fiillerinin bu kapsamda bulundugu açik olup sorusturma raporu ve dosya kapsaminda disiplin suçu olusturabilecek bir fiili olmadigindan, davaci hakkinda tesis edilen disiplin cezasina iliskin dava konusu islemde hukuka uyarlik bulunmamaktadir."
11. Davali idare, iptal kararina karsi istinaf talebinde bulunmustur. Konya Bölge Idare Mahkemesi 3. Idari Dava Dairesi (Daire)10/4/2019 tarihinde, basvuru konusu eylemin sübuta erdigini belirterek ilk derece mahkemesinin kararinin kaldirilmasina ve davanin reddine kesin olarak karar vermistir. Anilan kararin gerekçesi söyledir:
"Bakilan davada, sorusturma kapsaminda ifadesine basvurulan ögrenci beyanlarindan, davacinin dersle ilgisi olmadigi halde ders disi siyasi elestirilerde ve hükümeti elestiren söylemlerde bulundugu, okul yönetimini elestirdigi, öncelikli ve asil görevi ders anlatmak ve dersle ilgili gerekli ve dogru bilgileri aktarmak olan davacinin alinan ifadelerden ders disinda siyasi konulara girmek ve elestirilerde bulunmak suretiyle dersten uzaklastigi anlasildigindan, sübut bulan fiilinin karsiligi olan yasa hükmü uyarinca kinama cezasi ile cezalandirilmasina iliskin dava konusu islemde hukuka aykirilik, istinaf basvurusuna konu mahkeme kararinda ise hukuki isabet bulunmadigi sonuç ve kanaatine varilmistir".
IV. ILGILI HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. Basvuru konusu olay tarihinde yürürlükte olan 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayili Yüksekögretim Kanunu'nun "Disiplin ve Ceza Isleri"ni düzenleyen "Dokuzuncu Bölüm"ünün "Genel Esaslar" baslikli 53. maddesinin ilgili kismi söyledir:
"
b. (Degisik: 2/12/2016 - 6764/26 md.) Devlet ve vakif yüksekögretim kurumlarinin ögretim elemanlari, memur ve diger personeline uygulanabilecek disiplin cezalari uyarma, kinama, ayliktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulmasi veya birden fazla ücretten kesme, üniversite ögretim mesleginden çikarma ve kamu görevinden çikarma cezalaridir.
(2) 657 sayili Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamindaki kamu görevlileri için kinama cezasini gerektiren fiiller sunlardir:... "
13. 657 sayili Kanun’un “Disiplin cezalarinin çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar baslikli 125. maddesinin ilgili kismi söyledir:
"Devlet memurlarina verilecek disiplin cezalari ile her bir disiplin cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir:
B- Kinama: Memura, görevinde ve davranislarinda kusurlu oldugunun yazi ile bildirilmesidir.
Kinama cezasini gerektiren fiil ve haller sunlardir:
a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamaninda yapilmasinda, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esaslarin yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunmasi, kullanilmasi ve bakiminda kusurlu davranmak."
14. Anayasa Mahkemesi somut olayda uygulanan kurala (bkz. § 13) yollama yapan "657 sayili Kanundaki fiillere ilave olarak" ibaresini (bkz. § 12) 10/4/2019 tarihli ve E.2017/33, K.2019/20 sayili karariyla iptal etmis ve kararin Resmî Gazete'de yayimlanmasindan baslayarak dokuz ay sonra yürürlüge girmesine hükmetmistir. Anilan kararin gerekçesi özetle söyledir:
"Bu durumda ögretim elemani, memur ve diger personelden olusan yüksekögretim kurumlari kamu personeline iliskin disiplin kurallari öngörülürken kanun koyucu tarafindan bunlar arasinda görevin niteliginden kaynaklanan ve Anayasa tarafindan öngörülen ayrim ve farkliliklarin dikkate alinmayarak ögretim elemanlari ile memur ve diger personelin tümüyle ayni kurallara tabi kilinmasi ve dava konusu ibareler yoluyla ögretim elemanlarinin disiplin sorumlulugu kapsamina 657 sayili Kanun’da sayilan fiillerin tamaminin dâhil edilmesi, Anayasa’da bu kisiler için öngörülen güvencelerle örtüsmedigi gibi gerek uygulayicilar gerekse disiplin kurallarinin muhataplari yönünden birtakim belirsizliklere de yol açtigindan dava konusu kurallarin Anayasa’nin 2., 27. ve 130. maddeleriyle bagdasmadigi sonucuna ulasilmistir."
B. Uluslararasi Hukuk
15. Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM), Mustafa Erdogan/Türkiye (B. No: 346/04, 39779/04, 27/5/2014 s 40) kararinda ifade özgürlügünün yaninda akademik özgürlüklere iliskin su degerlendirmelerde bulunmustur:
"... Mahkeme ayrica, akademik özgürlügün (örnegin bkz. Sorguç / Türkiye, B. No: 17089/03, 23/6/2009, s 35 ve yukarida anilan Sapan / Türkiye, B. No: 44102/04, 8/ 6/2010, s34) ve akademik çalismalarin önemini vurgulamistir (bkz. Aksu / Türkiye [BD], B. No: 4149/04 ve 41029/04, 15/3/ 2012, s 71 ve Hertel / Isviçre, B. No: 25181/94, 25/8/1998, s 50, Hüküm ve Karar Derlemeleri 1998-VI). Bu baglamda, arastirma ve egitimde akademik özgürlügün, ifade ve eylem özgürlügü, bilgi yayma özgürlügü, arastirma yapma ve bilgiyi ve gerçegi kisitlama olmaksizin kitlelere iletme özgürlügünü güvence altina almasi gerekmektedir (bkz. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 1762 (2006) sayili Tavsiye Karari). Dolayisiyla, akademisyenlerin arastirma yapma ve bulgularini yayimlama özgürlügüne getirilen kisitlamalarin dikkatli bir incelemeye tabi tutulmasi Mahkemenin içtihadiyla tutarlidir (bkz. yukarida anilan Aksu/Türkiye [BD], s 71). Ancak bu özgürlük, akademik veya bilimsel arastirmayla sinirli olmayip, ayni zamanda akademisyenlerin arastirma, mesleki uzmanlik ve yeterlilik alanlarindaki görüs ve fikirlerini -söz konusu görüs ve fikirler tartismali olsa veya ragbet görmese dahi- ifade etme özgürlügünü de kapsamaktadir..."
V. INCELEME VE GEREKÇE
16. Anayasa Mahkemesinin 25/5/2022 tarihinde yapmis oldugu toplantida basvuru incelenip geregi düsünüldü:
A. Basvurucunun Iddialari
17. Basvurucu; akademik faaliyetleri kapsamindaki milletlerarasi hukuk dersinde teorik bilgilerin yani sira pratik isleyis ile ilgili somut örnekler de verdigini, dersin muhtevasi geregi uluslararasi iliskiler ve politikayla iç içe geçtigini belirterek ders isleyisi üzerinden uygulanan disiplin cezasinin kisinin maddi ve manevi varliginin korunmasi ve gelistirilmesi hakkini, akademik özgürlügünü ve ifade özgürlügünü ihlal ettigini ileri sürmüstür.
B. Degerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olaylarin basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmesi ile bagli olmayip olay ve olgularin hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Basvurucunun Anayasa'nin 17., 26. ve 27. maddelerinin ihlal edildigi iddiasinin Anayasa'nin "Bilim ve sanat hürriyeti" kenar baslikli 27. maddesi isiginda, Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altina alinan ifade özgürlügü kapsaminda incelenmesi gerektigi degerlendirilmistir.
19. Anayasa’nin iddianin degerlendirilmesinde dayanak alinacak “Düsünceyi açiklama ve yayma hürriyeti” kenar baslikli 26. maddesinin ilgili kismi söyledir:
“Herkes, düsünce ve kanaatlerini söz, yazi, resim veya baska yollarla tek basina veya toplu olarak açiklama ve yayma hakkina sahiptir. Bu hürriyet resmî makamlarin müdahalesi olmaksizin haber veya fikir almak ya da vermek serbestligini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanilmasi, kamu düzeni,baskalarinin haklarinin korunmasi amaçlariyla sinirlanabilir...
Düsünceyi açiklama ve yayma hürriyetinin kullanilmasinda uygulanacak sekil, sart ve usuller kanunla düzenlenir.”
20. Anayasa’nin “Bilim ve sanat hürriyeti” kenar baslikli 27. maddesinin birinci fikrasi söyledir:
"Herkes, bilim ve sanati serbestçe ögrenme ve ögretme, açiklama, yayma ve bu alanlarda her türlü arastirma hakkina sahiptir."
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açikça dayanaktan yoksun olmadigi ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadigi anlasilan düsünceyi açiklama ve yayma özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varligi
22. Anayasa’nin 26. maddesinin birinci fikrasi, ifade özgürlügüne içerik bakimindan bir sinirlama getirmemistir. Ifade özgürlügü siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düsünce ve kanaat açiklamalari gibi her türlü ifadeyi kapsamaktadir (Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, s 37; Önder Balikçi, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, s 40; Mehmet Aksoy [GK], B. No: 2014/5433, 11/7/2019, s 61).
23. Ifade özgürlügünün alt dali olan bilimsel ifade özgürlügü, bilim insanin çalismalarini özgürce yürütebilmesini veya bilimsel eserlerinin yayginlastirilmasini ve buna devlet veya baska bir kisi tarafindan müdahale edilmemesini güvence altina alir. Dolayisiyla devletin bilimsel ifade özgürlügü karsisinda negatif ve pozitif yükümlülükleri bulunmaktadir. Buna göre basvurucunun yüksekögretim kurumuna bagli olarak isledigi bir derste siyasi konulara girerek ders yürütme görevini geregi gibi yerine getirmemesi nedeniyle kinama cezasi ile cezalandirilmasinin basvurucunun bilim özgürlügü kapsaminda ifade özgürlügüne yönelik bir müdahale oldugu degerlendirilmistir.
b. Müdahalenin Ihlal Olusturup Olusturmadigi
24. Yukarida anilan müdahale, Anayasa’nin 13. maddesinde belirtilen kosullara uygun olmadigi müddetçe Anayasa’nin 26. maddesinin ihlalini teskil edecektir. Anayasa’nin 13. maddesinin ilgili kismi söyledir:
“Temel hak ve hürriyetler,... yalnizca Anayasanin ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bagli olarak ve ancak kanunla sinirlanabilir. Bu sinirlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine... ilkesine aykiri olamaz.”
25. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nin 13. maddesinde öngörülen ve somut basvuruya uygun düsen, kanunlar tarafindan öngörülme, Anayasa’nin ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olma kosullarini saglayip saglamadiginin belirlenmesi gerekir.
26. Eldeki basvuruda ögretim elemani olan basvurucunun 2547 sayili Kanun'un 53. maddesiyle yollama yapilan 657 sayili Kanun’un 125. maddesinin birinci fikrasinin (B) bendinin (a) alt bendine göre disiplin cezasi ile cezalandirilmasina karar verilmistir. Bununla birlikte 2547 sayili Kanun'un 53. maddesinin yollamaya cevaz veren ilgili kismi Anayasa Mahkemesi karariyla iptal edilmistir (AYM, E.2017/33, K.2019/20, 10/04/2019). Anilan kural her ne kadar idari islem ve yargilama sürecinde yürürlükte ise de Anayasa Mahkemesinin daha sonra alinan söz konusu iptal kararini somut olayda gözardi etmesi mümkün degildir. Ancak somut olaya iliskin asagidaki degerlendirmeler gözönüne alindiginda mevcut basvurunun kosullarinda müdahalenin yapildigi tarihte yürürlükte olan ilgili normun kanunla sinirlama ölçütünü karsilayip karsilamadigina iliskin nihai bir degerlendirme yapmaya degil müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadiginin belirlenmesine ihtiyaç oldugu kanaatine ulasilmistir. Bu sebeple mevcut basvuruda müdahalenin kanuniligi hususunda kesin bir sonuca varmaya gerek olmadigi degerlendirilmistir (benzer bir degerlendirme için bkz. Cahit Baybariz ve Edep Tekin, B. No: 2015/15091, 22/7/2020, s 30).
27. Bununla birlikte anilan müdahalenin ögretim elemanlarinin dersi yürütme görevini geregi gibi yerine getirmesini saglayarak kamu hizmetinin nesnelliginin korunmasina yönelik önlemlerin bir parçasi oldugu ve mesru bir amaç tasidigi anlasilmistir.
28. Bilim özgürlügü en eski ve köklü özgürlük alanlarindan biri olarak insan onurunun ve degerinin temelinde yer alan düsünme, merak etme, arama ve ona uygun faaliyette bulunma egiliminin bir sonucudur. Insanlik ancak bu özgürlük alaninin varligi hâlinde dogru bilgiyi sorgulayabilecektir. Dolayisiyla ifade özgürlügünün sahip oldugu güvencelerin yalnizca dogru oldugu kabul edilen ifade ve bilgilerle sinirli olmadiginin farkinda olunmasi gerekir (Mutia Canan Karatay, B. No: 2018/6707, 31/3/2022, s 33). Nitekim bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak düzenlenmistir. Anilan maddeye göre herkes ögrenme, ögretme, açiklama, yayma ve arastirma hakkina serbestlik temelinde sahiptir. Bu anlamda ögretim elemanlarinin yürüttükleri derslerde, ilkesel olarak Anayasa'da ifadesini bulan ögretme hakki kapsaminda ifade serbestligine sahip oldugu söylenebilir.
29. Bununla birlikte bahse konu ilkesel serbestligin Anayasa'nin 26. maddesinin ikinci fikrasinda yer alan kamu düzeninin saglanmasi gibi istisnalara tabi oldugu hatirda tutulmalidir. Bu nedenle mesele ögretimin nesnelligi oldugunda subjektif olarak nitelendirilebilecek yorumlara mahal vermeme ve ögretimde standardi saglama adina ögretim elemanlarindan dersle ilgisi olmayan tartismali konulari, dersin kapsami disinda birakmalari hususunda asgari özeni göstermeleri beklenebilir. Ancak burada kastedilen tartismali konularin bilimsel sahanin disina çikarilmasi ya da sansürlenmesi degildir. Aksine tartisma, bilimsel sorgulamanin temelini teskil etmekte ve tüm sistemi beslemektedir. Dolayisiyla ögretim elemanlarinin söz konusu yükümlülügü, dersle hiçbir ilgisi olmayan konulara, ders içeriginde yer vermemeleri gerektigine iliskindir.
30. Belirtildigi üzere bilim özgürlügü, Anayasa’nin 27. maddesinde özel olarak korunmustur. Bu baglamda Anayasa’nin 26. maddesi ve daha özel olarak da 27. maddesi, bilgi ve fikir edinme ve düsünceleri yayma kapsaminda bilimsel ifade özgürlügünü de içerir ve bu anayasal güvenceler somut olay özelinde ögretim faaliyetlerinin geregi gibi yapilmasina olanak saglar. Mevcut basvurunun konusu olan ögretim elemaninin dersi yürütme sekli, elestirel aklin ve bilimsel sorgulamanin devamliligini saglama fonksiyonu nedeniyle demokratik bir toplum için büyük önem tasimaktadir. Bu nedenle devlet, ögretim faaliyetinde bulunan kisilerin ifade özgürlüklerine gereksiz müdahalelerde bulunmama yükümlülügü konusunda daha hassas davranmalidir.
31. Devlet bu amaçla ifade özgürlügünü kisitladiginda ise uygulanan tedbirin zorunlu bir ihtiyaç baskisina karsilik geldigini ve orantili oldugunu göstermelidir. Kamu gücünü kullanan organlar ve mahkemeler zorunlu bir toplumsal ihtiyacin varligini degerlendirirken belirli bir takdir yetkisine sahiptir. Ancak bu takdir payi, Anayasa Mahkemesinin denetimindedir. Dolayisiyla Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin ifade özgürlügü ile bagdasip bagdasmadigi hususuna karar vermede son mercidir (Kemal Kiliçdaroglu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, s 57; Zübeyde Füsun Üstel ve digerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, s 75; Mutia Canan Karatay, s 36).
32. Yukaridaki açiklamalar birlikte ele alindiginda bir ögretim elemanin söylemleriyle dersin geregi gibi yürütülmesine engel oldugu kabul edilerek müdahale edildigi hâllerde kamu gücünü kullanan organlarin ve derece mahkemelerin en azindan su degerlendirmelerde bulunmalari beklenir:
- Dersin genel konusunun, kapsaminin ve yürütülmesine iliskin usul ve esaslarin neler oldugunun,
- Ifadelerin hangi saik ile kullanildiginin ve kullanildigi derslerle veya ders saatlerinde islenen konularla baglantisinin,
- Ifadelerin dersin yürütülmesi üzerindeki etkilerinin oldukça açik, spesifik ve tekil olarak ortaya konmasi gerekmektedir.
33. Somut olayda basvurucunun yürütmekte oldugu uluslararasi hukuk dersinde sarf ettigi siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun islenmesine aykiri oldugu gerekçesiyle basvurucu hakkinda disiplin cezasina hükmedilmistir (bkz. ss 7-10). Ilk derece mahkemesi olayi degerlendirirken öncelikle dersin konusunu ve içerigini detayli olarak incelemis; ardindan dersin dogasi geregi siyasi gelismelerle iç içe oldugunu, bundan dolayi ders anlatiminda ülkenin güncel siyasi durumunun irdelenmesinin zaruri oldugunu belirterek dava konusu islemin iptaline karar vermistir. Anilan karar; istinaf yolunda, ögrencilerden alinan ifadelere göre basvurucunun ders disinda siyasi konulara girmek ve elestirilerde bulunmak suretiyle dersten uzaklastiginin anlasildigi gerekçesiyle Daire tarafindan kaldirilarak davanin reddine karar verilmistir (bkz. ss 10, 11). Buna göre basvurucunun söylemlerinin dersin kapsami disinda kalip kalmadigi meselesinin uyusmazligin temelini olusturdugu görülmektedir.
34. Eldeki basvuruda öncelikle dersin konusu ve içeriginin siyasi yönden degerlendirmeler yapmaya elverisli olup olmadigi irdelenmelidir. Ilk derece mahkemesi, yukarida belirtildigi üzere dersin dogasi geregi siyasi meselelerle iç içe olduguna ve dersin islenisinde siyasi söylemlerde bulunmanin normal karsilanmasi gerektigine kanaat getirmistir. Anayasa Mahkemesi kanaatine göre de uluslararasi hukuk dersi temas ettigi konular itibariyla siyasi meselelerin odagindadir ve bu anlamda dersin siyasi söylemlerden soyutlanmasi son derece güçtür. Bununla birlikte uluslararasi hukuk ve siyaset arasindaki güçlü baglantinin yapilan her siyasi yorumu otomatik olarak ilgili dersin bir parçasi hâline getirmeyecegi de kabul edilmelidir.
35. Dolayisiyla bilhassa sosyal bilimler alaninda kalan derslerin islenisi hakkinda yapilacak bir degerlendirmede siyasi söylemlerin neler oldugunun yani sira kullanildigi ders saatinde islenen konunun baglam ve kapsaminin da münhasiran gözetilmesi hayati önemdedir. Ancak Daire kararinda söz konusu degiskenler isiginda herhangi bir degerlendirme yapilmamis, soyut olarak basvurucunun siyasi konulara degindiginin kabul edilmesi disinda tam ve kesin olarak neler dedigi ortaya konmamis, basvurucunun anlatimlarinin ders ile ilgisinin bulunmadigi sonucuna salt bir kisim ögrencinin son derece genel ifadeleri üzerinden ulasilmistir.
36. Sorusturma kapsaminda alinan ögrenci ifadelerine bakildiginda ise bes yüzün üzerinde kayitli ögrencinin bulundugu bir derste yalnizca dokuz ögrencinin ifadesine basvuruldugu, söz konusu ifadeler arasinda da basvurucunun siyasi söylemlerinin ders ile ilgili olmadigina iliskin ortak bir görüsün olusmadigi görülmektedir. Yüksekögretim ögrencileri de birey olarak siyasi görüs sahibi olma, ülke sorunlariyla ilgilenme, tercih yapma gibi sosyal yönlere sahiptir. Dolayisiyla bir derste yürütülen siyasi tartismalarin her sartta tüm ögrencilerin düsünce dünyasina hitap etmesi beklenemez. Bu nedenle ögrencilerin dersin islenisine iliskin farkli görüslerde olmalari anlasilabilir bir durumdur.
37. Öte yandan ögrencilerin sahip olduklari deger yargilarina aykiri olsa dahi dersin konusu ile ilgili olmasi kaydiyla dersin bütünlügüne katki sunan elestirel söylem ve tartismalara katlanmalari beklenir. Aksi takdirde bilim özgürlügünün bir parçasi olan ögretme hakkinin mevcudiyeti tehlikeye girer ve bilimsel sorgulamanin veya süpheciligin yerini dogmatik bir bakis açisi alir. Nihayetinde gerek ifadesine basvurulan ögrenci sayisinin görece azligi gerekse ögrenciler arasinda konuya iliskin bir fikir birligi olmamasi nedeniyle basvurucunun siyasi söylemlerinin dersle ilgisi hakkinda kuskuya yer vermeyecek sekilde objektif bir yargiya ulasmak su hâlde mümkün degildir.
38. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi önceki kararlarinda, açiklanan ve yayilan bir düsüncenin -içeriginden hareketle- kisiler ve toplum açisindan degerli-degersiz veya yararli-yararsiz biçiminde ayristirilmasinin subjektif unsurlar ihtiva edecegi için bu özgürlügün keyfî biçimde sinirlandirilmasi tehlikesini dogurabilecegine dikkat çekmistir (benzer yöndeki degerlendirmeler için bkz. Ali Gürbüz ve Hasan Bayar, B. No: 2013/568, 24/6/2015, s 42; Önder Balikçi, s 40; Mehmet Aksoy, s 65). Bu itibarla bir ögretim elemaninin ders esnasinda aktardigi görüslerinin ögrenciler veya üniversite yetkilileri açisindan ilgisiz, yararsiz, kiskirtici veya rahatsiz edici görülse bile kisilerin subjektif degerlendirmelerinden bagimsiz olarak ifade özgürlügünün korumasinda oldugu akildan çikarilmamalidir.
39. Netice itibariyla Daire kararinda basvurucunun siyasi söylemlerinin dersin belirlenen usul ve esaslara uygun bir sekilde yürütülmesine ne sekilde bir aykirilik olusturdugu somut olarak ortaya konulmamistir. Basvuru konusu iddianin yukarida anlatilan baglamlarda Daire tarafindan ayrintili sekilde incelemeye özen gösterildiginin düsünülmesini saglayacak herhangi bir unsur da tespit edilememistir. Basvurunun bütün kosullari gözetildiginde basvurucu hakkinda kinama cezasi verilmesi ile Anayasa'nin 26. maddesinde koruma altinda olan ifade özgürlügüne yapilan müdahalenin daha agir basan bir toplumsal ihtiyaca karsilik gelmedigi gibi orantili da olmadigi sonucuna varilmistir.
40. Açiklanan gerekçelerle basvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahale nedeniyle Anayasa’nin 26. maddesinde güvence altina alinan ifade özgürlügünün ihlal edildigine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayili Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. Basvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmasinda hukuki yarar bulunmaktadir. Bu kapsamda kararin gönderildigi yargi mercilerince yapilmasi gereken is, yeniden yargilama islemlerini baslatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastiran nedenleri gideren, ihlal kararinda belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayili Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargilama Usulleri Hakkinda Kanun'un 50. maddesinin (2) numarali fikrasinda düzenlenen bireysel basvuruya özgü yeniden yargilama kurumunun özelliklerine iliskin kapsamli açiklamalar için bkz. Mehmet Dogan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, ss 54-60; Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, ss 53-60, 66; Kadri Enis Berberoglu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, ss 93-100).
42. Öte yandan ihlalin niteligi dikkate alinarak basvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açiklanan gerekçelerle;
A. Ifade özgürlügünün ihlal edildigine iliskin iddianin KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA,
B. Anayasa’nin 26. maddesinde güvence altina alinan ifade özgürlügünün IHLAL EDILDIGINE,
C. Kararin bir örneginin ifade özgürlügünün ihlalinin sonuçlarinin ortadan kaldirilmasi için yeniden yargilama yapilmak üzereKonya 2. Idare Mahkemesine (E.2018/950, K.2018/1462) GÖNDERILMESINE,
D. Basvurucuya 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESINE, tazminata iliskin diger taleplerinin REDDINE,
E. 364,60 TL harç ücretinden olusan yargilama giderinin basvurucuya ÖDENMESINE,
F. Ödemenin kararin tebligini takiben basvurucunun Hazine ve Maliye Bakanligina basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapilmasina, ödemede gecikme olmasi hâlinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA,
G. Kararin bir örneginin Adalet Bakanligina GÖNDERILMESINE 25/5/2022 tarihinde OYBIRLIGIYLE karar verildi.