vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdff93a903000000ad01000001001100Dava isçilik alacagi hakkinda olup davacinin ön inceleme durusmasinda bile, dava ve cevap dilekçesinde gösterilmis olmayan belgenin ikamesine izin verilmemistir Uyusmazlik hakkinda, bu islemin dayandigi veya onu ortadan kaldiran kaliba uygun belge ya bastan beri vardir ya da yoktur. Böyle bir belge varsa, belgeyi bilen davalinin buna ragmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmamasi, ona etkin hak arama imkâni taninmamasindan degil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadir. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulmasi davayi uzatacak ve bu suretle davanin kisa sürede çözümlenmesini engelleyecektir.Yeniden yargilama temyizde söz konusu olamaz ve temyiz incelemesinde tahkikat yapilamaz. Dolayisiyla, bu delil davanin en basindan beri var oldugu hâlde yargilama asamasinda ileri sürmeyen davalinin, kararin temyizi asamasinda yeni delil dosyaya sunarak bu delil dogrultusunda degerlendirme yapilmasini talep etmesi mümkün degildir. Aksinin kabulü hukuk yargilamasinin temel ilke ve esaslari ile bagdasmaz. T.C. Yargitay Hukuk Genel Kurulu 2021/517 E., 2022/152 K. "Içtihat Metni" MAHKEMESI :Is Mahkemesi 1. Taraflar arasindaki isçilik alacagi davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda, Gaziantep 2. Is Mahkemesince verilen davanin kismen kabulüne iliskin karar davali ... Elektrik Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. ve davali ... Elektrik Dagitim A.S. vekilleri tarafindan temyiz edilmesi üzerine Yargitay 22. Hukuk Dairesince yapilan inceleme sonunda bozulmus, mahkemece Özel Daire bozma kararina karsi direnilmistir. 2. Direnme karari davali ... Elektrik Dagitim A.S. vekili tarafindan temyiz edilmistir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra geregi görüsüldü: I. YARGILAMA SÜRECI Davaci Istemi: 4. Davaci vekili dava dilekçesinde; davali ... Elektrik Dagitim A.S.’nin elektrik dagitim sebekelerindeki ariza onarim ve bakim islerini ihale yoluyla 24.04.2009 tarihinde davalilar ... Elektrik Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. (... Ltd. Sti.) ile ... Müh. Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. (... Ltd. Sti.) ortakligina verdigini, müvekkilinin 24.04.2009 tarihinde elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalismaya basladigini, 24.04.2011 tarihindeki ihaleyi davalilardan ... Ltd. Sti.’nin, 24.04.2013 tarihindeki ihaleyi ise davali son alt isveren Orintas Ortadogu Insaat Taahhüt ve Tic. Ltd. Sti.’nin (Orintas Ltd. Sti.) aldigini, asil isveren ...’in özellestirilmesi sonucunda ihale süresi dahi bitmeden 31.03.2014 tarihinde müvekkilinin is sözlesmesinin feshedildigini, davali ... ile diger davalilar arasinda yapilan ihale sartnamesinin 17.1 maddesine göre “Yüklenici, 15. maddede belirtilen personele elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (Ekat) programini tamamlatacaktir.”, 17.12 maddesine göre de “Yapilacak olan egitimle ilgili tüm giderler yükleniciye aittir. Bu giderler ile ilgili personelinden hiçbir ücret alamaz ve ücretinden kesinti yapilamaz.” düzenlemeleri bulundugu hâlde davalilar ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti.’nin ihale sartnamesine aykiri sekilde müvekkilinden egitim giderini talep ettigini, müvekkilinin de bu bedeli 2009 yilinin ikinci ya da üçüncü ayinda davali ... Ltd. Sti. veya ... Ltd. Sti.’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderdigini, çalisma süresi boyunca tüm yol ve yemek giderlerini müvekkilinin karsiladigini, yillik izinleri kullandirilmadigi gibi karsiligi ücretinin de ödenmedigini ileri sürerek kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik izin ücreti, bakiye 2014 Mart ayi ücreti, ekat ücreti, yol ve yemek ücreti alacaklarinin davalilardan tahsilini talep etmistir. Davali Cevabi: 5. Davali ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile diger davalilar arasinda asil isveren-alt isveren iliskisi bulunmadigini, davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin ödendigini, ekat ücreti ile yol ve yemek ücretlerinden müvekkili sirketin sorumlulugunun bulunmadigini ve bu alacaklarin diger sirketlerden talep edilmesi gerektigini belirterek davanin reddini savunmustur. 6. Davali Orintas Ltd. Sti. vekili cevap dilekçesinde; davaciya tüm ücretlerinin eksiksiz ödendigini, yol ve yemek ücretleri bakimindan müvekkili sirketin davaci isçiye ödeme yapmasi gerektigi konusunda yükümlülügünün bulunmadigini, müvekkilinin ekat programindan haberinin olmadigini, alt isveren sirket olarak isçileri çalistirdigi dönemde herhangi bir egitim vermedigini ve isçilerden ödeme de almadigini, ihale sartnamelerine göre isçilerin giderlerinden sorumlulugunun da bulunmadigini belirterek davanin reddini savunmustur. 7. Davali ... Ltd. Sti. vekili cevap dilekçesinde; davacinin ihaleyi alan yeni alt isveren nezdinde çalismasi devam ettiginden kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik izin ücreti alacaklarina hak kazanamayacagini, ekat ücretinin alinmadigini ve bu sekilde bir hakkinin da olmadigini belirterek davanin reddini savunmustur. 8. Davali ... Mühendislik Ltd. Sti.; davaya cevap vermemistir. Mahkeme Karari: 9. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin 27.05.2016 tarihli ve 2014/111 E., 2016/275 K. sayili karari ile; davalilardan ...’in diger davalilar ile arasinda asil isveren-alt isveren iliskisi bulundugu, hakkindaki davadan feragat edilmekle davalilardan ... Ltd. Sti. hakkinda davanin feragat nedeniyle reddine, ücret alacagi talebi konusunda ise feragat nedeniyle tüm davalilar hakkinda ücret talebinin feragat nedeniyle reddine, diger alacaklarin kabulüne karar verilmistir. Özel Daire Bozma Karari: 10. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davalilar ... Ltd. Sti ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmustur. 11. Yargitay (Kapatilan) 22. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2017/30395 E., 2020/7687 K. sayili karari ile; 1. bendinde davalilar vekillerinin sair temyiz itirazlarinin reddine karar verildikten sonra, “…2-Taraflar arasinda, davacinin yol ve yemek ücreti alacaklarinin bulunup bulunmadigi noktasinda uyusmazlik vardir. Somut olayda, davaci alt isveren sirketler nezdinde davali kurum bünyesinde çalistigini, çalisma süresi boyunca yol ve yemek ücretlerinin ödenmedigini belirterek tahsilini talep etmis, Mahkemece yaptirilan bilirkisi incelemesi ile hesaplanan yol ve yemek alacagi hüküm altina alinmistir. Hükme esas alinan bilirkisi raporunda, yol ve yemek ücretinin ne kadar oldugu konusunda dosya içerisindeki ücret bordrolari, tanik anlatimlari ve sartnamede herhangi bir bilgi ve beyanin bulunmadigi belirtilmis, emsal dosyadaki bordrolara kiyasen hesaplama yapilmistir. Bilirkisi raporu bu yönü ile denetime elverisli degildir. Mahkemece davaci isçinin yol ve yemek yardimi alacagina iliskin talebi kabul edilmis ise de söz konusu alacaklarin dayanagi herhangi bir sözlesme hükmü veya isyeri uygulamasinin varligi ortaya konulmus degildir. Ihale yolu ile verilen islerde hak edislerin kapsami ihale evraklarinda belirtilir. Somut olayda, ihale sartname ve sözlesmelerinde, çalisanlara yol ve yemek yardimi saglanacagina iliskin herhangi bir düzenleme bulunmadigi gibi, davaci ile isverenleri arasinda bu yönde yazili bir sözlesme de söz konusu degildir. Dosya kapsamina ve mevcut delil durumuna göre söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal biramayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan, ihbar ve kidem tazminati hesabina esas aylik ücretin hesabinda da dikkate alinmasi mümkün degildir. Davacinin yöntemince ispatlanamayan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak talebinin reddi ile ihbar ve kidem tazminati alacaklarinin ise bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerekmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alinmaksizin, eksik inceleme ve yanilgili degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmesi hatali olup bozmayi gerektirmistir. 3- Taraflar arasinda davacinin EKAT ücreti alacaginin bulunup bulunmadigi noktasinda da uyusmazlik vardir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacinin davali isyerinde 23.04.2009-31.03.2014 tarihleri arasinda elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalistigi anlasilmaktadir. Davaci, davalilar arasinda yapilan ihale sartnamesine göre elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (EKAT) ilgili tüm giderlerin yükleniciye ait olmasi gerekirken, egitim giderinin davacidan talep edildigini, davacinin da ödemek zorunda kaldigini, 2009 yilinin ikinci yada üçüncü ayinda davali ... Elektrik veya ... Mühendislik sirketlerinin muhasebecisi olan Nurullah Bulut'un posta çeki hesabina havale ile 2.200,00 TL gönderdigini iddia etmistir. Mahkemece hükme esas alinan bilirkisi raporunda, dosyada mevcut olan hizmet isleri genel ve bakim-onarim özel sartnamelerinde EKAT ile ilgili tüm egitim giderlerinin yüklenici tarafindan karsilanacagi ve isçilerden alinmayacaginin belirtildigi ancak davali taraflarca bu konuda dosyaya herhangi bir belge ve bilginin sunulmadigi, dosyada PTT'ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre de bulunmadigi belirtilerek emsal dosyalardaki bilgi ve belgeler degerlendirilerek davacinin davalilardan 2.200,00 TL EKAT ücreti alacaginin bulundugu kanaatine varildigi belirtilmis ve mahkemece de istegin kabulüne karar verilmistir. EKAT (Elektrik Kuvvetli Akim Tesislerinde yüksek Gerilim Altinda Çalisma Izin Belgesi) egitimi elektrik dagitim sisteminde yüksek gerilimde çalisacak teknik personele verilmektedir. Elektrikle ilgili Fen Adamlarinin Yetki Görev ve sorumluluklari Hakkinda Yönetmelik ile Elektrik Kuvvetli Akim Tesisleri Yönetmeliginin ilgili maddelerine göre, yüksek gerilimde çalisacak elektrikle ilgili fen adamlarinin (elektrik teknisyeni, elektrik teknikeri...) almasi zorunlu olan egitimdir. Dava konusu isyerinde teknisyen olarak çalisan davacinin Ekat belgesine sahip olmadan çalismasi mümkün degildir. Mahkemece sözkonusu belgenin alinabilmesi karsiliginda ödenmesi gereken ücretin davaci tarafindan ödendigi kabul edilmisse de, dosyada buna iliskin belge veya banka kaydina rastlanmamistir. Bu dogrultuda öncelikle mahkemece, davaci tarafindan belge temini için herhangi bir ödeme yapilip yapilmadigi hususunun arastirilmasi gerekmektedir. Davaci tarafindan belge ile ilgili ödemenin 2009 yilinin ikinci yada üçüncü ayinda davali ... Elektrik veya ... Mühendislik sirketlerinin muhasebecisi olan Nurullah Bulut'un posta çeki hesabina havale ile gönderildigi iddia edildiginden, Nurullah Bulut adli kisinin hizmet döküm cetveli, ise giris ve ayrilis bildirgeleri ile posta çeki hesabina ait 2009 yilina iliskin hesap ekstresi getirtilerek, öncelikle davaci tarafindan belirtilen sekilde bir ödeme yapilip yapilmadigi tespit edilmeli, ödeme yapilmasi halinde Nurullah Bulut adli kisinin ödemenin yapildigi tarihte davali isverenlerden herhangi birinin isçisi olup olmadigi belirlenmelidir. Ayrica davali isyerinden, Ekat belgesi ile ilgili egitimi vermek ile sorumlu olan kurum ve kuruluslardan, yapildigi iddia edilen ödeme ile ilgili bilgi belge temini yapilarak, ödemenin kimin tarafindan yapildigi da arastirilmalidir. Belirtilen tüm bu hususlar birlikte degerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Eksik arastirma ile yazili sekilde karar verilmesi hatali olup bozmayi gerektirmistir. 4-Ayrica davali ... vekili tarafindan temyiz asamasinda, 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30 TL ödeme yapildigina iliskin dekont sureti ibraz edilmistir. Ödeme belgelerinin hakki ortadan kaldiran özelligi nedeni ile yargilamanin her asamasinda dikkate alinmasi mümkündür. Açiklanan nedenle; sunulan belge uyarinca söz konusu ödemenin davaciya yapilip yapilmadigi belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir…” gerekçesi ile karar bozulmustur. Direnme Karari: 12. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2020/208 E., 2020/290 K. sayili karari ile; temyiz konusu yapilmayan ve kanunun açik bir hükmüne aykiriligi bulunmayan bir hususta karsi taraf lehine usulî mütesep hak olustugu gözetilmeksizin temyiz edilmeyen yol ve yemek ücretinin bozma konusu yapilmasinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aykiri oldugu, bir diger bozma sebebi yapilan ekat ücretinin davali alt isverenler ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin davali ... ile hizmet alimi sözlesmesi yaptigi 2009 yili Nisan ayi/2011 yili Mart ayi dönemine iliskin adi ortakligin muhasebecisi olan Nurullah Bulut hesabina davaci tarafindan yatirildiginin dosya kapsaminda sabit oldugu, bu konuda taraflarin bir itirazinin bulunmadigi, ekat ücretine iliskin davalilarca mahkeme hükmüne aksi yönde etki edecek esdeger bir delilin temyiz asamasinda da sunulmadigi, diger taraftan yol ve yemek ücreti ile ekat ücreti alacaklarinin kabulü yönünde verilen kararlarin Yargitay tarafindan onanarak kesinlestigi, benzer mahiyette açilan davalarda farkli karar verilmesinin yargida teklik ilkesine aykiri olacagi gerekçesiyle direnme karari verilmistir. Direnme Kararinin Temyizi: 13. Direnme karari yasal süresi içinde davali ... vekili tarafindan temyiz edilmistir. II. UYUSMAZLIK 14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; 1-Hükmün Özel Dairece, yöntemince ispatlanamayan yol ve yemek ücretleri konusundaki alacak taleplerinin reddi ile ihbar ve kidem tazminatlarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerektigi gerekçesiyle bozuldugu eldeki davada; yol ve yemek ücreti alacaklari ile ilgili temyiz itirazi bulunup bulunmadigi, bu yönden bozma karari verilip verilemeyecegi, buradan varilacak sonuca göre davaci lehine usulî kazanilmis hak olustugu ve bazi isçiler tarafindan açilan davalarda yol ve yemek ücreti alacaklarinin kabulüne iliskin verilen kararlarin kesinlestiginden bahisle bu alacaklarin hüküm altina alinmasinin yerinde olup olmadigi, 2-Elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (EKAT) ücreti alacagina iliskin mahkemece yapilan arastirma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadigi, buradan varilacak sonuca göre davaci tarafindan belge temini için herhangi bir ödeme yapilip yapilmadigi konusunda bozma kararinda belirtildigi sekilde arastirma yapilmasinin gerekip gerekmedigi, 3-Davali ... vekili tarafindan ilk kararin temyizi asamasinda sunulan 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30TL ödeme yapildigina iliskin dekont suretinin, hakki ortadan kaldiran özelligi nedeni ile yargilamanin her asamasinda dikkate alinmasi mümkün oldugundan bahisle, söz konusu ödemenin davaciya yapilip yapilmadigi belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekli olup olmadigi noktalarinda toplanmaktadir. III. GEREKÇE A. (1) numarali uyusmazlik yönünden; 15. 4857 sayili Is Kanunu’nun “Ücret ve ücretin ödenmesi” baslikli 32. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; “Genel anlamda ücret bir kimseye bir is karsiliginda isveren veya üçüncü kisiler tarafindan saglanan ve para ile ödenen tutardir”. 16. Ücret, asil (çiplak, temel) ücret ve genis anlamda (giydirilmis) ücret olmak üzere ikiye ayrilmaktadir. Asil ücret, 4857 sayili Is Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fikrasinda tanimlanan ücret olup, çiplak ya da temel ücret olarak da adlandirilmaktadir. 4857 sayili Is Kanunu’nun asil ücret olarak nitelendirdigi isçiye ödenen temel ücret, para ile (nakden) ödenen tutardir. Diger bir deyisle, temel ücret aynî (esya) olarak kararlastirilamaz ve ödenemez. Temel ücrete isçiye saglanan ikramiye, prim, sosyal yardimlar ve diger ücret ekleri gibi yan menfaatler dâhil degildir (Süzek, Sarper: Is Hukuku, 18. Baski, Istanbul 2019, s.351). Genis anlamda (giydirilmis ücret) ücret ise, asil ücret yaninda isçiye ikramiye, prim, komisyon, kâr payi gibi ödemelerle, sosyal yardim niteligindeki yemek, yol, giyim, yakacak, konut ve benzeri parasal veya para ile ölçülebilen yararlarin eklendigi ücrettir. 17. 4857 sayili Is Kanunu uyarinca bazi ödemelerde genis anlamda ücret dikkate alinmaktadir. Örnegin Kanun’un 17. maddesinin son fikrasina göre ihbar tazminatinin hesabinda 32. maddenin 1. fikrasinda yazilan ücrete ek olarak isçiye saglanmis para veya para ile ölçülmesi mümkün sözlesme ve Kanundan dogan menfaatler de göz önünde tutulur. Benzer durum kidem tazminatinin hesabinda da görülmektedir. Zira 4857 sayili Is Kanunu’nun 120. maddesi ile hâlen uygulanmakta olan mülga 1475 sayili Is Kanunu’nun 14. maddesi uyarinca, asil ücrete ilaveten isçiye saglanmis olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdî ve kanundan dogan menfaatler de kidem tazminati hesabinda dikkate alinir. 18. Sosyal yardim niteligindeki yemek ücreti, isveren tarafindan isçiye, isyerinde geçen süre boyunca beslenme ihtiyacini karsilamasi için ödenen tutari ifade etmektedir. 19. Bir isyerinde yemek ücretinin ödenip ödenmeyecegi is sözlesmesi ile kararlastirilabilecegi gibi, isyerinde fiili uygulama ile de yemek ücretinin ödenmesi söz konusu olabilir. Yemek yardimi nakdi olabilecegi gibi, yemegin aynî olarak verilmesi veya yemek karti ya da yemek kuponu verilmek suretiyle de yapilmasi mümkündür. 20. Yol parasi ise, isverenin isçiye ise gelis ve isten dönüste ulasimi saglamasi adina ödedigi tutardir. Yol parasi, isçinin ikamet ettigi bölge ve isyeri arasindaki mesafeye ve kullandigi ulasim sekline göre degisir. Isveren farkli yollarla isçiye ulasim saglayabilir. Buna göre isveren isçiye her ay yol parasini nakit olarak ödeyebilecegi gibi, isçinin yol kartina para yatirmak suretiyle de yol parasini ödeyebilir. Bir diger yöntem ise, isverenin isçiler için servis imkâni saglamasi ya da isçiye yakit parasi ödemesi seklindedir. 21. 4857 sayili Is Kanunu kapsaminda isverenin çalisanlarina yemek veya yol ücreti ödemesi gerektigi konusu ile ilgili herhangi bir zorunluluk bulunmamakta olup, bu ödemeler isverenin inisiyatifindedir. 22. Isçiye isveren tarafindan yemek ve yol yardimi yapiliyorsa, bu sosyal amaçli ödemeler ücretin eki niteliginde olmasi nedeniyle ücrete ilave edilmesi gereken menfaat olarak kabul edilerek kidem ve ihbar tazminatlarinin hesabina esas ücret belirlenirken nazara alinmasi gerekmektedir. 23. Bu asamada uyusmazligin çözümünde ilgisi nedeniyle usulî kazanilmis hak kavramina deginmekte de yarar vardir. 24. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanilmis hak” kavramina iliskin açik bir hüküm bulunmamaktadir. Bu kurum, davalarin uzamasini önlemek, hukukî alanda istikrar saglamak ve kararlara karsi genel güvenin sarsilmasini önlemek amaciyla Yargitay uygulamalari ile gelistirilmis, ögretide kabul görmüs ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmistir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da taraflarin yapmis oldugu bir usul islemi ile taraflardan biri lehine dogmus ve kendisine uyulmasi zorunlu olan hakki ifade etmektedir. 25. Kazanilmis haklar hukuk devleti kavraminin temelini olusturan en önemli unsurlardandir. Kazanilmis haklari ortadan kaldirici nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nin (Anayasa) 2. maddesinde açiklanan “Türkiye Cumhuriyeti,…sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne aykirilik olusturacagi gibi, toplumsal kararliligi, hukuksal güvenceyi ortadan kaldirir, belirsizlik ortamina neden olur ve kabul edilemez. 26. Yargitay içtihatlari ile kabul edilen “usuli kazanilmis hak” olgusunun, birçok hukuk kuralinda oldugu gibi yine Yargitay içtihatlari ile gelistirilmis istisnalari bulunmaktadir. Mahkemenin bozmaya uymasindan sonra yeni bir içtihadi birlestirme karari çikmasi, o konuda yeni bir kanunun yürürlüge girmesi, uygulanmasi gereken kanun hükmünün hüküm kesinlesmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlleri usulî kazanilmis hakkin istisnalaridir. 27. Bu sayilanlarin disinda ayrica görev, hak düsürücü süre, kesin hüküm itirazi, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarina uyulmasinda oldugu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanilmis haktan söz edilemez (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. Basi, Istanbul 2001, s 4738 vd). 28. Kamu düzenine aykirilik, mahkemelerce kendiliginden gözetilmesi gereken bir husustur. Yüksek Mahkemeler de temyiz incelemesi sirasinda bu hâlin varligini kendiliginden gözetmeli ve kamu düzenine aykiriligin tespiti durumunda, temyiz edenin sifatina bakmaksizin, bu hususu bozma nedeni yapmalidir. 29. Nitekim 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki 439. maddesinde “Mahkemei Temyiz iki tarafin temyiz arzuhaliyle layihasinda ve cevap layihasinda muharrer kaffei itirazat ve müdafaat hakkinda esbabi mucibe beyaniyle redden veya kabulen karar vermege ve bunlari kararina yazmaga mecburdur. Mahkemei Temyiz iki tarafin iddia ve müdafaatiyle mukayyet olmayip kanunun sarih maddesine muhalif gördügü diger esbaptan dolayi da temyiz olunan karari nakzedebilir.” hükmü yer almaktadir. Bu düzenleme dikkate alindiginda temyiz sebepleri ile bagli olma kuralina istisna getirilerek, kanunun açik hükmüne ve kamu düzenine aykirilik hâllerini Yargitay’in re’sen göz önünde bulunduracagi hükme baglanmistir. 30. Yukarida yapilan açiklamalar isiginda somut olay degerlendirildiginde; davaci vekili tüm çalisma süresi boyunca yol ve yemek ücretlerini müvekkilinin karsiladigini ileri sürerek sözü edilen alacaklarin tahsilini talep etmistir. Davalilar ise Is Kanunu veya bir baska düzenleme geregi isverenin isçiye bu ihtiyaçlari için ödeme yapmasi gibi bir zorunlulugunun bulunmadigini belirterek yol ve yemek ücretine iliskin taleplerin reddi gerektigini savunmustur. Hükme esas alinan bilirkisi raporunda, yol ve yemek ücretinin ne kadar oldugu konusunda dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve beyanin bulunmadigi belirtilerek, emsal dosyadaki bordrolara kiyasen hesaplama yapilmis, mahkemece bu alacaklarin neden kabul edilmesi gerektigi yönünde herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin yol ve yemek ücretlerinin kabulü yönünde hüküm kurulmustur. 31. Kararin davali ... Ltd. Sti. ve davali ... vekilleri tarafindan temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, söz konusu alacaklarin dayanagi herhangi bir sözlesme hükmü veya isyeri uygulamasinin varliginin ortaya konulmadigi, ihale yolu ile verilen islerde hak edislerin kapsaminin ihale evraklarinda belirtilecegi, somut olayda ihale sartname ve sözlesmelerinde çalisanlara yol ve yemek yardimi saglanacagina iliskin herhangi bir düzenleme bulunmadigi gibi, davaci ile isverenleri arasinda bu yönde yazili bir sözlesmenin de bulunmadigi, söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal birakmayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak taleplerinin reddi ile ihbar ve kidem tazminati alacaklarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerektigi gerekçesiyle bozma karari verilmistir. 32. Mahkemece, temyiz konusu yapilmayan ve kanunun açik bir hükmüne aykiriligi bulunmayan bir hususta karsi taraf lehine usulî mütesep hak olustugu gözetilmeksizin temyiz edilmeyen yol ve yemek ücretlerinin bozma konusu yapilmasinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aykiri oldugu ve kabul yönünde verilerek onama ile kesinlesen emsal dosyalar da dikkate alindiginda bozmanin yerinde olmadigi gerekçesi ile direnme karari verilmistir. 33. Öncelikle belirtilmelidir ki, davali ... vekilinin temyiz dilekçesinde müvekkilinin yol ve yemek yardimi bakimindan diger sirketlerle birlikte sorumlu tutulmasinin usul ve yasaya uygun olmadiginin belirtildigi görülmekle, mahkemenin bu alacaklarin temyiz konusu yapilmadigi seklindeki direnme gerekçesinin yerinde olmadigi anlasilmistir. 34. Ayrica emsal dosyalarda verilen kararlara göre eldeki davada yol ve yemek ücreti alacaklarinin varliginin ispatlandiginin kabul edilmesi de yerinde degildir. Zira her dosyanin kendi özelindeki delillere göre degerlendirilmesi gerekmekte olup, davaci kendisi tarafindan karsilanan yemek ve yol masraflarinin isverence ödenmesi gerektigini ileri sürerek yol ve yemek ücretlerinin tahsilini talep etmis ise de, bu talebinin dayanagi olarak herhangi bir bilgi, belge sunmamistir. 35. Öte yandan, dosya kapsaminda yer alan hizmet isleri genel sartnamesi, ariza onarim ve bakim isleri özel sartnamesi, belirli süreli is sözlesmesi ve personel is sözlesmesinde de yol ve yemek ücretlerinin isveren tarafindan ödenmesi gerektigine iliskin düzenleme bulunmamaktadir. 36. Yine davaci taniklarinin “yol ve yemek ücreti ödenmedi” seklindeki anlatimi disinda bu alacaklarin hangi sebeple isverence ödenmesinin gerektigi, taraflar arasinda yol ve yemek ücretinin ödenmesi gerektigi yönünde bir anlasmanin varligi yönünde bir anlatim olmadigindan bu yönde isyeri uygulamasinin oldugunu da kabul etmek mümkün degildir. 37. Sunulan bordrolarin incelenmesinde de, bordrolarda “ek kazanç ve sosyal yardim” ve “sair ödeme” hanesinde tahakkukun bulunmadigi görülmüstür. 38. Bu itibarla dosya kapsamina ve mevcut delil durumuna göre söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal birakmayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak talebinin reddi ile ihbar ve kidem tazminatlarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerekmektedir. 39. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararina uyulmasi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykiri olup direnme karari bozulmalidir. B. (2) numarali uyusmazlik yönünden; 40. Yüksek gerilim altinda çalisacak olanlara belirli bir temel egitim ve sinav sonucunda basarili olduklari takdirde elektrik kuvvetli akim tesislerinde çalisma izin belgesi verilmektedir. Özellikle yüksek gerilim hatlari ve trafolarda çalismak isteyenlerin bu belgeyi almalari gerekmektedir. 41. Elektrik kuvvetli akim tesislerinde çalisma izin belgesi, belirli bir ücret karsiligi bu egitimi vermekle yetkili kilinmis kurumlar tarafindan düzenlenen kurs sonucunda verilmektedir. Kurs merkezlerine basvurular genellikle belgeyi alan kisinin çalistigi sirket tarafindan yapilmaktadir. Kurs ücretinin kim tarafindan ödenecegi ve ödenen miktarin ispati ile ilgili olarak hukukî düzenlemelerde özel bir hüküm bulunmamaktadir. Bu nedenle ispati genel hükümlere tabidir. 42. 4721 sayili Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarinca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadikça, taraflardan her biri, hakkini dayandirdigi olgularin varligini ispatla yükümlüdür”. 43. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ispat yükü” basligini tasiyan 190. maddesinde de; “(1) Ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadikça, iddia edilen vakiaya baglanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çikaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini olusturan vakiaya iliskin ispat yükü altindadir. Kanunda öngörülen istisnalar disinda, karsi taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” seklinde düzenleme mevcuttur. 44. Yukarida belirtilen maddenin 1. fikrasinda, ispat yükünün belirlenmesine iliskin temel kural vurgulanmistir. Buna göre, bir vakiaya baglanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çikaran taraf ispat yükünü üzerinde tasiyacaktir. 2. fikrada ise, karinelerin varligi hâlinde ispat yükünün nasil belirlenecegi düzenlenmistir. 45. Dolayisiyla ekat ücretini ödedigini iddia eden isçi, kural olarak, bu iddiasini ispat etmek zorundadir. 46. Somut olayda, davacinin, davali ...’in asil isveren, diger davalilarin ise alt isveren oldugu isyerinde elektrik bakim onarim teknisyeni unvani ile çalistigi anlasilmaktadir. 47. Davaci ... bakim onarim teknisyeni olmasi sebebiyle Türkiye Elektrik Dagitim A.S. Genel Müdürlügünün “AG-YG(OG) Elektrik Dagitim Sebekelerinde Ariza Onarim ve Bakim Isleri Özel Sartnamesi”nin 15. maddesinde yapilan düzenleme geregi elektrik kuvvetli akim tesisleri çalisma yetki belgesine (ekat) sahip olmak zorundadir. Yine özel sartnamenin 17.12. maddesinde bu izin belgesini almak için verilecek egitimin tüm giderlerinin yüklenici tarafindan karsilanmasi suretiyle tamamlatilacagi, yüklenicinin bu giderlerle ilgili personelinden hiçbir ücret alamayacagi ve ücretinden kesinti yapamayacagi belirtilmistir. 48. Özel Daire ile mahkeme arasinda ekat ücretinin özel sartnamede belirtildigi gibi yüklenici tarafindan karsilanacagi konusunda bir ihtilaf bulunmamakla birlikte, bu egitim ücretinin gerçekten davaci tarafindan karsilanip karsilanmadigi konusunda uyusmazlik bulunmaktadir. 49. Davaci vekili dava dilekçesinde ekat ücreti olan 2.200TL’nin müvekkili tarafindan 2009 yilinin ikinci ya da üçüncü ayinda davali ... Ltd. Sti. veya ... Ltd. Sti.’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderdigini ileri sürmüstür. 50. Özel Dairece, ekat ücretiyle ilgili PTT’ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre bulunmadigi, mahkemenin eksik arastirma ile ekat ücretinin kabulüne karar verdigi gerekçesiyle bozma yapilmis, mahkemece, ekat ücretinin davali alt isverenler ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin muhasebecisi oldugu dosya kapsamindan anlasilan Nurullah Bulut hesabina davaci tarafindan yatirildiginin dosya kapsaminda sabit oldugu gerekçesiyle bozma kararina karsi direnilmistir. 51. Öncelikle dava dilekçesi ekinde davacinin 09.03.2009 tarihinde Nurullah Bulut’un 5760971 numarali posta çeki hesabina 2.200TL ödeme yaptigina iliskin “PTT Genel Müdürlügü Tahsilat/Ödeme Belgesi”nin bulundugu görüldügünden, bozma kararinda yer alan PTT’ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre bulunmadigina iliskin tespit dosyadaki delil durumuna göre hatalidir. 52. Diger taraftan mahkemece, Nurullah Bulut isimli sahsin ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin muhasebecisi oldugunun dosya kapsamindan anlasildigi belirtilmisse de, aksine Nurullah Bulut isimli sahsin kim oldugu, ne is yaptigi ve davalilar yaninda çalismasinin olup olmadigina iliskin dosyada delil bulunmamaktadir. Mahkemenin bu gerekçesi de isabetsizdir. 53. O hâlde mahkemece, davaci tarafindan belge ile ilgili ödemenin davali ... Ltd. Sti. veya ... Mühendislik Ltd. Sti’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderildigi iddia edilerek bu iddiasini destekler mahiyette dava dilekçesi ekine 09.03.2009 tarihli PTT makbuzu sunuldugundan, Nurullah Bulut adli kisinin hizmet döküm cetveli, ise giris ve isten ayrilis bildirgeleri getirtilerek ödeme yapilan Nurullah Bulut adli kisinin ödemenin yapildigi tarihte davali isverenlerden herhangi birinin isçisi olup olmadigi belirlenmelidir. Ayrica davali isyerinden, ekat belgesi ile ilgili egitimi vermek ile sorumlu olan kurum ve kuruluslardan, yapildigi iddia edilen ödeme ile ilgili bilgi belge temini yapilarak ödemenin kimin tarafindan yapildigi da arastirilmalidir. 54. Hâl böyle olunca direnme karari yukarida açiklanan bu degisik gerekçe ve nedenlerden dolayi bozulmalidir. C. (3) numarali uyusmazlik yönünden; 55. Uyusmazligin çözümü için öncelikle konuya iliskin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumlarin ortaya konulmasinda yarar bulunmaktadir. 56. 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi (Anayasa)’nin “Hak arama hürriyeti” baslikli 36. maddesinin 1. fikrasi “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir.” hükmünü düzenlemis olup, hak arama özgürlügü adi altinda hukukî koruma (korunma) talebine yönelik anayasal teminati bireylere vermektedir. Dolayisiyla mahkemeye erisim hakki, Anayasa’nin 36. maddesinde güvence altina alinan hak arama özgürlügünün bir unsurudur. 57. Anayasa’nin 90. maddesinin son fikrasinda ise, usulüne göre yürürlüge konulmus Milletlerarasi andlasmalarin kanun hükmünde oldugu, bunlar hakkinda Anayasaya aykirilik iddiasi ile Anayasa Mahkemesine basvurulamayacagi, temel hak ve özgürlüklere iliskin milletlerarasi andlasmalarla kanunlarin ayni konuda farkli hükümler içermesi nedeniyle çikabilecek uyusmazliklarda milletlerarasi andlasma hükümlerinin esas alinacagi ifade edilmistir. 58. Anayasa’nin 90. maddesinin son fikrasi uyarinca, usulüne göre yürürlüge konulmus Milletlerarasi andlasmalar kanun hükmünde olup, bu kapsamda ülkemizin de taraf oldugu Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin (AIHS) 6. maddesinde adil yargilanma hakki ayrintili sekilde yer almistir. 59. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin “Adil yargilanma hakki” kenar baslikli 6. maddesinin 1. fikrasinda; herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyusmazliklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmus, bagimsiz ve tarafsiz bir mahkeme tarafindan davasinin makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve kamuya açik olarak görülmesini isteme hakkina sahip oldugu düzenlenmistir. Anilan madde de düzenlenen adil yargilanma hakkinin en önemli unsurlarindan bir tanesi yargilamanin “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir. 60. Bu baglamda Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM), devletlerin yargisal sistemlerini makul bir sürede yargilama dâhil olmak üzere, AIHS’nin 6. maddesinde yer alan sartlara uyacak sekilde düzenlemek ile görevli oldugunu belirtmistir (AIHM, Zimmerman ve Steiner –Isviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf). 61. Bir davaya taraf olan herkes, karsi taraf karsisinda kendisini önemli bir dezavantajli konumda birakmayacak sartlarda iddialarini mahkemeye sunabilmesi için makul bir firsata sahip olabilmelidir (AIHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Subat 1997). 62. Ayni sekilde, taraflarin gösterilen tüm delillerden haberdar olmasi ve görüs bildirebilmesi de adil yargilanma hakki kapsaminda gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmistir (AIHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991). 63. Öte yandan, Anayasa’nin 141. maddesinde “Davalarin en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandirilmasi, yarginin görevidir.” denilmek suretiyle, davalarin makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliligi açikça düzenlenmistir. 64. 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nda yer alan düzenlemeye paralel bir düzenleme, 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30. maddesinde de yer almaktadir. Sözü edilen 30. madde; “(1) Hâkim, yargilamanin makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapilmamasini saglamakla yükümlüdür.” seklindedir. 65. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, davaci açtigi davada, davali tarafindan ihlâl edildigini ileri sürdügü hakkinin mahkeme araciligi ile taninmasini ve davalinin mahkûm edilmesini talep ederken; davali da, davacinin hakli olmadiginin tespitini ve davanin reddini savunur. Davada, her iki taraf da kendisinin hakli oldugunu ileri sürer ve hâkimin kendi lehine karar vermesi için ispat faaliyetinde bulunur. 66. Dava konusu edilen hakkin ve buna karsi yapilan savunmanin dayanagi olarak taraflarca gösterilen vakialarin gerçekten var olup olmadiklari hakkinda mahkemeye kanaat verilmesi faaliyetine ispat denir. 67. Ispat, hâkimi ikna (inandirma) faaliyetidir ve dayandigi delillerle hâkimi ikna eden taraf davayi kazanir. Ispat araçlarina delil adi verilir (Yilmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Serhi, 4. Baski, Ankara 2021, s.3495). 68. Bu ilke ve açiklamalara paralel olarak 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da yargilamanin makul sürede bitirilmesini saglamak amaciyla düzenlemeler yapilmis ve bu amaca ulasilabilmesi için önemli bir katki saglayan delillerin bildirilme zamani özel olarak düzenlenmistir. 69. Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulmasi yargilamayi çabuklastiracak olmasinin yani sira, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamaninda bunlara karsi delil veya görüs bildirebilme imkâni taniyacak, böylece uyusmazliklar en kisa sürede adilane çözüme kavusacaktir. 70. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlemesine yer verilen “Taraflarca getirilme ilkesi”nin islerlik kazandigi davalarda, davanin taraflarinca delillerin gösterilmesi isleminin gerçeklestirilmesi gerekir. Anilan ilke uyarinca, hâkim, kural olarak, hiçbir delile kendiliginden basvuramaz. Bu kuralin istisnasini, bilirkisi incelemesi yaptirilmasi ve kesif icrasi olusturur (Tanriver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Cilt 1, Ankara 2016, s.806 vd.) 71. Re’sen arastirma ilkesinin uygulandigi davalarda ise, hâkim, dava baglaminda bütün delillere kendiliginden müracaat edebilir. Çünkü sözü edilen ilkenin islerlik kazandigi davalarda, dava malzemesinin bir parçasini olusturan delillerin toplanmasi baglaminda da hâkim, taraflarin yani sira önemli bir rolü üstlenmis durumdadir; pasif degil, aktif bir konumda bulunmaktadir (Tanriver, s.807). 72. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda iki temel yargilama usulü düzenlenmistir. Bunlar; yazili (m. 118-186) ve basit (m. 316-322) yargilama usulleridir. HMK, asil olarak yazili yargilama usulüne göre hükümler koymus ve basit yargilama usulünü istisna kabul ederek düzenlemeler yapmistir. 73. Hukuk yargilamasinda, gerek yazili yargilama gerekse de basit yargilama usulünde dava, mahkemeye hitaben yazilan bir dilekçeyle açilir. Davanin açildigi mahkemeye veya uyusmazligin niteligine göre uygulanacak yargilama usulü farklilik göstermektedir. 74. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Basit yargilama usulüne tabi dava ve isler” baslikli 316. maddesinin (g) bendi; “Diger kanunlarda yer alan ve yazili yargilama usulü disindaki yargilama usullerinin uygulanacagi belirtilen dava ve isler.” seklindeki düzenleme ile hangi dava ve islerin basit yargilama usulüne tabi oldugunu açiklamistir. 75. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119. maddesinin 1. fikrasinin (f) bendi uyarinca, gerek yazili gerekse basit yargilama usulünde, iddia edilen her bir vakianin hangi delillerle ispat edileceginin dava dilekçesinde belirtilmesi gerekmektedir. Ayni gereklilik, cevap dilekçesi açisindan da geçerlidir. 76. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Cevap dilekçesinin içerigi” baslikli 129. maddesinin 1. fikrasinin (d) ve (e) bendlerine göre cevap dilekçesinde; davalinin savunmasinin dayanagi olan bütün vakialarin sira numarasi altinda açik özetleri ile savunmanin dayanagi olarak ileri sürülen her bir vakianin hangi delillerle ispat edileceginin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalinin savunmasini somutlastirma yükümlülügünün geregi olup, davali savunmasinin dayanagi olan bütün vakialari hangi delillerle ispat edecegini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin teminini saglayici açiklamalarda bulunmalidir. 77. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Somutlastirma yükü ve delillerin gösterilmesi” baslikli 194. maddesi; “(1) Taraflar, dayandiklari vakialari, ispata elverisli sekilde somutlastirmalidirlar. (2) Taraflarin, dayandiklari delilleri ve hangi delilin hangi vakianin ispati için gösterildigini açikça belirtmeleri zorunludur.” hükmünü haizdir. 78. Bu düzenleme, taraflarin iddialarinin (HMK, m. 119/1,f) ve savunmalarinin (HMK, m. 129/1,e) dayanaklarini dilekçelerinde göstermeleri yönündeki hükümler ile paraleldir. 79. Kanun, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyusmazligi dogru tespit ederek yargilama yapabilmesi ve özellikle karsi tarafin ileri sürülen vakialara karsi kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakialarin açik ve somut olarak ortaya konulmasi gerekliligini düzenlemis olup, somutlastirma yükümlülügü olarak adlandirilmaktadir. 80. Somutlastirma yükü, kendiliginden (re’sen) arastirma ilkesinin geçerli oldugu davalarda da uygulanir. 81. Daha önce Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan bu (yeni) hüküm, soyut ve yuvarlak ifadelerle dava açilmasinin ve böylece taraflarin ve mahkemenin bos yere zaman kaybetmesinin önüne geçilmek amaciyla getirilmistir. Hükmün konulus gerekçesinde, somutlastirma yükünü yerine getirmeyen tarafin bunun sonuçlarina katlanacagi belirtilmisse de, bunun yaptiriminin ne olacagi HMK’nin 194. maddesinde açikça öngörülmemistir. Ancak bu husus, HMK, m. 29’daki “dürüstlük kurali” ile birlikte düsünülmelidir (Yilmaz, s.3631). 82. Mahkemenin görevi, önüne gelen uyusmazligi hukuka uygun bir sekilde karara baglamaktir. Bunun yerine getirilebilmesi de taraflarin kendilerine düsen yükümlülükleri yerine getirmeleri ve mahkemeden ne istediklerini açikça ortaya koymalarina baglidir. Bu sebeple, somutlastirma yükü, taraflara düsen önemli bir ödevdir; aksi takdirde davanin aleyhlerine sonuçlanmasi söz konusu olacaktir. 83. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen yargilama usullerine göre delillerin gösterilme zamaninin açiklanmasinda da yarar bulunmaktadir. 84. Yazili yargilama usulünde, davacinin dava dilekçesinde, davalinin ise dava dilekçesinin kendisine tebligi üzerine islemeye baslayan iki haftalik süre içerisinde verecegi cevap dilekçesinde, iddiasinin ya da savunmasinin dayanagi olan maddi vakialari ve ispatta kullanacagi delilleri göstermesi gerekir. Davalinin cevap dilekçesi kendisine teblig edilmis olan davaci, bu dilekçenin kendisine tebliginden itibaren iki haftalik süre içerisinde mahkemeye verecegi cevaba cevap dilekçesinde davalinin savunmasini etkisiz kilmak amaciyla yeni vakialar ileri sürüyorsa ya da dava dilekçesinde belirtmis oldugu vakialari genisletiyor yahut eski vakialarin yerine tümüyle yenisini ikame ediyorsa, sözü edilen türdeki vakialarin ispati baglaminda da yeni delil gösterebilir. Ayni durum davalinin, davacinin cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebligi üzerine iki haftalik süre içerisinde mahkemeye verecegi ikinci cevap dilekçesinde, davacinin iddialarini etkisiz hâle getirmek amaciyla savunma baglaminda yeni vakialar ileri sürmesi veya cevap dilekçesinde dayanmis oldugu vakialari genisletmesi ya da eski vakialarin yerine tümüyle yeni ve müstakil bir kimlik tasiyan vakialari ikame etmesi olasiliginda da geçerlilik tasir. 85. Hemen belirtilmelidir ki; hem dava dilekçesinde hem de cevap dilekçesinde gösterilen ve tarafin elinde bulunan belgelerin dilekçeye eklenerek mahkemeye sunulmasi, baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayici açiklamanin dilekçede yer almasi zorunludur (HMK, m. 121, 129/2). 86. Taraflarin, davanin basinda sahip olduklari bütün delilleri göstermek ve ellerinde bulunan delilleri tevdi etmek zorunluluguyla karsi karsiya birakilmalari, delillerin gösterilmesi faaliyetine zaman itibariyle sinirlama getirilmesi ve yargilamanin sonraki asamalarinda yeni delil gösterilmesi olanaginin kullaniminin kanunla belirli sartlara bagli kilinmasi anlamini tasimaktadir. 87. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; “Dilekçelerin karsilikli verilmesinden sonra ön inceleme yapilir. Mahkeme ön incelemede; dava sartlarini ve ilk itirazlari inceler, uyusmazlik konularini tam olarak belirler, hazirlik islemleri ile taraflarin delillerini sunmalari ve delillerin toplanmasi için gereken islemleri yapar, taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecegi davalarda onlari sulhe veya arabuluculuga tesvik eder ve bu hususlari tutanaga geçirir.” düzenlemesi bulunmaktadir. 88. 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde yargilama (dilekçeler, tahkikat, sözlü yargilama ve hüküm asamasi) dört asamadan ibaret iken, 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usûl hukukuna yeni ve önemli bir kurum olarak yargilamada ön inceleme safhasi (dilekçeler, ön inceleme asamasi, tahkikat, sözlü yargilama ve hüküm asamasi) dâhil edilmistir. 89. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen ön inceleme asamasi (m. 140), yargilamada özel bir öneme sahiptir. Bu asamanin basarisi, esasen bu durusmaya dogru bir sekilde hazirlanilmasi ve yapilmasi gereken islemlerin mahkemece ve taraflarca dogru bir sekilde yapilmasina baglidir (Yilmaz, s.2994 vd.). 90. Ön inceleme, dilekçeler asamasi ile tahkikat asamasi arasinda ayri ve bagimsiz bir asama olacak sekilde, bes yargilama asamasindan biri olarak öngörülmüstür. Bu asamada ilk itirazlar ve dava sartlari yönünden dosyanin bir incelemeye tabi tutulmasi ve taraflarin uyusmazlik içerisinde oldugu konular ile anlastiklari konularin ayrilarak, delillerin toplandigi ve degerlendirildigi tahkikat asamasina eksiksiz ve hazir bir sekilde geçilmesi amaçlanmistir. 91. Ön incelemenin asil islevi, uygulamada birbirinin içine geçirilmis asamalarin ayrilmasi baglaminda ortaya çikmaktadir. Zira ön inceleme asamasina kadar dilekçeler tamamlanmis ve tahkikat asamasinda toplanmasi gerekenler disinda kalan deliller toplanmis olacak, böylece artik tahkikat asamasinda kural olarak delil toplanmasi söz konusu olmayacagindan, durusmalar delillerin tartisildigi oturumlar hâline gelmis bulunacaktir. 92. Bu çerçevede ön inceleme durusmasinda tahkikat islemleri yapilamaz, tahkikata götüren hazirlik islemleri yapilir. Tahkikat asamasindan farkli olarak ön inceleme asamasinda isin esasina girilmeyeceginden, kural olarak delillerin incelenmesi söz konusu olmayacaktir. Bu asamada delillerin toplanmasi için hazirlik islemleri yapilacak ve bu sayede dosyanin tekemmül etmesi saglanacaktir. 93. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ön inceleme durusmasina davet” baslikli 139. maddesi, yargilama sirasinda tamamlanmis isler bakimindan uygulanmasi gereken ve 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayili Resmî Gazete’de yayimlanarak yürürlüge giren 7251 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazi Kanunlarda Degisiklik Yapilmasi Hakkinda Kanun’un (7251 sayili Kanun) 13. maddesiyle yapilan degisiklikten önceki hâliyle; “(1) Mahkeme, dilekçelerin karsilikli verilmesinden ve yukaridaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladiktan sonra, ön inceleme için bir durusma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çikarilacak davetiyede, durusma davetiyesine ve sonuçlarina iliskin diger hususlar yaninda, taraflara sulh için gerekli hazirligi yapmalari, durusmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargilamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafin yoklugunda yapilan islemlere itiraz edemeyecegi ve diger tarafin, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasini genisletebilecegi yahut degistirebilecegi ayrica ihtar edilir.” seklinde düzenlenmistir. 7251 sayili Kanun’un 13. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte anilan madde; “(1) Mahkeme, dilekçelerin karsilikli verilmesinden ve yukaridaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladiktan sonra, ön inceleme için bir durusma günü tespit ederek taraflara bildirir. (Degisik cümle:22/7/2020-7251/13 md.) Çikarilacak davetiyede asagidaki hususlar ihtar edilir: a) Durusma davetiyesine ve sonuçlarina iliskin diger hususlar. b) Taraflarin sulh için gerekli hazirligi yapmalari. c) Durusmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargilamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafin yoklugunda yapilan islemlere itiraz edemeyecegi. ç) Davetiyenin tebliginden itibaren iki haftalik kesin süre içinde taraflarin dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadiklari belgeleri mahkemeye sunmalari veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amaciyla gereken açiklamayi yapmalari, bu hususlarin verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmis sayilacaklarina karar verilecegi.” seklinde düzenlenmistir. 94. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 139. maddesinin yeni düzenlemesine bakildiginda, dilekçelerin teatisi asamasinin tamamlanmasi ve taraflarin ön inceleme durusmasina davet edilmesi yine iki farkli asama olarak korunmaya devam edilmistir. Fakat degisiklikle birlikte, eksik delillerin sunulmasi ve baska yerden getirtilecek delillere iliskin açiklama yapilmasi ihtarinin artik ön inceleme durusmasi davetiyesi ile birlikte yapilacagi düzenlenmistir. 95. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140/5. maddesi, uyusmazlik döneminde yürürlükte olan 7251 sayili Kanun’un 14. maddesiyle yapilan degisiklikten önceki hâliyle; “(5) Ön inceleme durusmasinda, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadiklari belgeleri mahkemeye sunmalari veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amaciyla gereken açiklamayi yapmalari için iki haftalik kesin süre verilir. Bu hususlarin verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmis sayilmasina karar verilir.” hükmünü haizdir. Anilan emredici düzenlemeye göre taraflar, delil olarak dayandiklari belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da baska yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadirlar. Sayet taraflar, bu konuda yapmalari gereken islemleri eksik birakmislarsa, tahkikata baslamadan önce taraflara son kez kisa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamalari düsünülmüstür. Taraflar bu sanslarini da dogru kullanamazlarsa, artik tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve taraflarin o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. 96. 7251 sayili Kanun’un 14. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte HMK’nin 140/5. maddesi; “(5) (Degisik:22/7/2020-7251/14 md.) 139 uncu madde uyarinca yapilan ihtara ragmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açiklamayi yapmayan tarafin bu delillere dayanmaktan vazgeçmis sayilmasina karar verilir.” seklinde düzenlenmistir. 97. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140. maddesinin 5. fikrasinda vurgulanmasi gereken husus; “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanilmis olmasidir. 98. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140/5. maddesi, ön inceleme durusmasinda dahi, dava ve cevap dilekçesinde gösterilmis olmayan belgenin ikamesine izin vermemistir. Bu da dogaldir. Çünkü seklî gerçegi arayan özel hukuk yargilamasinda, iliskinin maddi gerçegi degil, özel hukukun biçtigi kaliplara uygunlugu incelenecektir. Böyle bir kalibi ispat eden belgeyi delil olarak belirtmeyen tarafin, hak arama özgürlügünü dogru biçimde kullandigindan söz edilemez. Hakkini etkin biçimde kullanma çabasini baslangiçta göstermeyen tarafin, sonradan belgeyi delil olarak kullanmak istemesi, uyusmazligin netlesmesini de, çözümünü de geciktirecektir. Üstelik böyle bir belgenin dava veya cevap dilekçesinde belirtilmis olmasi, uzlasmayi kolaylastirabilecekken, bu imkân da kaybedilmis olacaktir. Böyle olunca, uyusmazligin süratle çözümlenmesinden beklenen kamu yarari zedelenecektir. O hâlde, dava ve cevap dilekçelerinde gösterilmemis bulunan belge delillerinin, ön inceleme durusmasi da dâhil olmak üzere, sonradan ikame edilmesi, ancak 145. maddede belirtilen sartlarla mümkündür. 99. Uyusmazlik döneminde yürürlükte bulunan 140/5. maddesinin sözüne (lafzina) bakildiginda, mahkemenin ön inceleme durusmasinda, taraflara delil sunmalari için verecegi iki haftalik sürenin, taraflarin dilekçelerinde gösterip de sunmadiklari belgeleri sunmalari (yahut baska yerden getirtilecek belgelerle ilgili açiklama yapmalari) olanagi için tanindigi anlasilmaktadir. Nitekim hükmün gerekçesinde de; “Taraflar, delil olarak dayandiklari belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da baska yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadirlar. Sayet taraflar, bu konuda yapmalari gereken islemleri eksik birakmislarsa, tahkikata baslamadan önce, taraflara son kez kisa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamalari düsünülmüstür. Taraflar bu sanslarini da dogru kullanamazlarsa, artik tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve taraflarin o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. Yargilamanin uzamasi sebeplerinin basinda, taraflarin ellerinde bulunan delilleri sunmamalari ya da baska yerden getirilecekse gerekli açiklamalari yaparak masrafini vermemeleri gelmektedir. Zaman zaman taraflarin bu konuda kötüniyetli olarak yargilamayi uzatici islemler yaptiklari da görülmektedir. Besinci fikra ile bu sorun çözümlenmis olacaktir.” denilmek suretiyle, hükmün sözü (lafzi) pekistirilmistir. 100. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun sisteminde, uyusmazlik döneminde yürürlükte bulunan HMK’nin 140/5. maddesi dikkate alindiginda ön inceleme durusmasinda tayin edilen kesin süreye uyulmamasi, vazgeçme yaptirimina baglanarak, davayi uzatici bu kötüniyetli davranislar engellenmeye çalisilmistir. Zira dilekçelere eklenip sunulmamis, daha sonra ön incelemede ek olarak bildirilen süre içinde de verilmemis delillere, tahkikat içinde kural olarak dayanilamaz. Tahkikatin amaci, kural olarak, delil toplamak degil, delilleri incelemek ve degerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargilama uzar. 101. Ancak istisnaen belirli kosullarin gerçeklesmesi kaydiyla, taraflar gerek ön inceleme gerekse de tahkikat asamasinda yeni delil gösterebilme olanagina sahiptirler. 102. Nitekim bu husus, HMK’nin “Sonradan delil gösterilmesi” basligini tasiyan 145. maddesinde “(1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargilamayi geciktirme amaci tasimiyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafin kusurundan kaynaklanmiyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” seklinde düzenlenmistir. 103. Taraflarin Kanun’da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine iliskin kurala getirilen istisnanin, dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil bildirmeyen, ön inceleme asamasinda veya çikarilacak davetiye üzerine delillerini sunmayan veya toplanmasi için gerekli islemleri yapmayan tarafin tahkikat asamasinda delil bildirme haklarinin oldugu seklinde anlasilmasi mümkün degildir. 104. Bu kapsamda delilin sonradan sunulmasi, o delile daha önceden ulasilamamasina ya da o delilin varligi hakkinda mazur görülebilir bir bilgisizlige, bir engellemeye vs. dayaniyorsa mümkündür. Tarafin salt ihmalkârligi, yeterince arastirmamasi, davayi uzatma amaci, davayi önemsememesi, kötü niyeti gibi hususlarla o delili sunmamasi hâlinde sonradan delil sunulmasi kabul edilemez, artik o delilden vazgeçmis sayilir (Atalay, Oguz; Pekcanitez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, 15. Basi, Istanbul 2017, s.1760). 105. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi geregince hâkim de, davayi aydinlatma ödevi uyarinca maddi ya da hukukî açidan belirsiz gördügü hususlar açisindan ihtiyaç duydugu takdirde taraftan yeni delil göstermesini isteyebilir. 106. Bu asamada bir diger istisnai hükmün açiklanmasi gereklidir. O da “Iddia ve savunmanin genisletilmesi veya degistirilmesi” baslikli HMK’nin 141. madde hükmüdür. 107. 7251 sayili Kanun’un 15. maddesiyle yapilan degisiklik öncesi hâliyle, HMK’nin 141. maddesinde yargilamanin asamalarina göre bir ayrim yapilmistir. Buna göre; “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme asamasinda ise ancak karsi tarafin açik muvafakati ile iddia veya savunmalarini genisletebilir yahut degistirebilirler. Ön inceleme durusmasina taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksizin iddia veya savunmasini genisletebilir yahut degistirebilir. Ön inceleme asamasinin tamamlanmasindan sonra iddia veya savunma genisletilemez yahut degistirilemez. (2) Iddia ve savunmanin genisletilip degistirilmesi konusunda islah ve karsi tarafin açik muvafakati hükümleri saklidir”. 108. Anilan maddenin gerekçesinde belirtildigi üzere; taraflarin karsilikli dilekçelerini verdikleri asamada, herhangi bir sinirlamaya bagli olmadan uyusmazligin genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarini degistirebilecekleri kabul edilmistir. Bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. Ikiser dilekçeden sonra, hangi ad altinda olursa olsun verilecek dilekçeler, sinirlama ve yasak kapsaminda kabul edilmelidir. Her iki taraf da ön inceleme oturumuna gelirse, ancak karsi tarafin muvafakati ile genisletme söz konusu iken; taraflardan biri mazeretsiz gelmez, digeri gelirse, gelen taraf, karsi tarafin muvafakatine gerek olmadan iddia ve savunmasini genisletip degistirebilecektir. 109. 7251 sayili Kanun’un 15. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte HMK’nin 141. maddesi; “(1) (Degisik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarini genisletebilir yahut degistirebilirler. Dilekçelerin karsilikli verilmesinden sonra iddia veya savunma genisletilemez yahut degistirilemez. (2) Iddia ve savunmanin genisletilip degistirilmesi konusunda islah ve karsi tarafin açik muvafakati hükümleri saklidir.” seklindedir. 110. Görüldügü üzere, HMK’nin sistematigi içinde tahkikat asamasina geçilmezden evvel taraflarin uyusmazlik konularinin ve bu uyusmazliklarin çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha isin en basinda belirlenerek tahkikatin etkin bir sekilde yapilmasinin hedeflendigi anlasilmaktadir. 111. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” baslikli 128. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemis olan davali, davacinin dava dilekçesinde ileri sürdügü vakialarin tamamini inkâr etmis sayilir. Cevap vermemek davalinin bilerek cevap vermemesi biçiminde olabilecegi gibi, cevap süresinin kaçirilmasi suretiyle de olabilir. Davayi inkâr etmis sayilan davali, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesine karsi verilir. Cevap dilekçesi vermemis olan davalinin sadece inkâr ile yetinmis oldugu varsayilir ve ön inceleme ile tahkikat asamasinda sadece inkâr çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Pekcanitez, s.1206). Öte yandan davalinin süresinde cevap dilekçesi vermemesi sonucunda davacinin da artik cevaba cevap dilekçesi veremeyeceginin tabii bulunmasi karsisinda, HMK’nin 136. maddesine göre dilekçelerin karsilikli verilmesi asamasinin tamamlanmasi nedeniyle ön inceleme asamasina geçilecek ve kanundan kaynakli istisnai hâller disinda görülmekte olan davaya iliskin taraflar açisindan iddia ve savunmanin genisletilmesi veya degistirilmesi yasagi baslamis olacaktir. 112. Ön inceleme asamasinda taraflarin anlasip anlasamadiklari konulari belirleyen ve hangi vakialarin uyusmazlik konusu oldugunu tespit eden ve bunu tutanaga geçiren mahkemenin, tahkikat asamasinda yapacagi faaliyet (is), uyusmazlik konusu olaylari incelemek, bunlar hakkinda taraflarin gösterdigi delilleri, ileride verecegi hükme esas almak üzere ispat hukuku kurallarina göre degerlendirmektir (Yilmaz, s.901). 113. Taraflar, tahkikat asamasinda kural olarak iddia ve savunmalarini genisletip degistiremezler; yani yeni vakia ileri süremezler ve eski vakialarin yerine yeni vakialar ikame edemezler. Bunun yapilabilmesi ancak karsi tarafin açik muvafakati, bunun mümkün olmamasi durumunda da islah suretiyle gerçeklestirilebilir. 114. Keza, bir delilin sonradan ileri sürülmesinin yargilamayi geciktirme amaci tasimamasi veya süresinde ileri sürülememesinin ilgili tarafin kusurundan kaynaklanmamasi durumunda, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir (HMK, m. 145). 115. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. maddesinin gerekçesinde söyle denilmektedir: “Uygulamada, davalarin uzamasinin temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulmasi ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmamasi oldugu bilinmektedir. Maddenin ilk fikrasiyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasinin yasak oldugu kural olarak benimsenmistir. Fakat iki istisna kabul edilmistir. Yeni delil sunulmasi talebi yargilamayi geciktirme amaci tasimiyorsa veya delilin süresinde sunulmamasi ilgili tarafin kusuru disinda bir sebebe dayaniyorsa, hâkim gerekçesini de belirtmek sartiyla, yeni delil sunulmasina izin verebilir. Bu sekilde delil sunma kuralina istisna getirilmesi, hukukî dinlenme hakkinin tabiî bir sonucudur”. 116. Kanun koyucunun, belli sartlarin varligi hâlinde, taraflara yargilamanin daha sonraki asamalarinda delil ileri sürebilmeleri için istisnai bir düzenleme getirmesinin gerekçesi, adil yargilanma hakkinin bir unsurunu olusturan “hukukî dinlenilme hakki”dir (Yilmaz, s.3032). 117. Basit yargilama usulünde, davacinin dava dilekçesinde, davalinin ise dava dilekçesinin kendisine tebligi üzerine iki haftalik süre içerisinde verecegi cevap dilekçesinde iddiasinin ya da savunmasinin dayanagi olan maddi vakialari ispatta kullanacagi tüm delilleri, her bir delili maddi vakialarla da iliskilendirmek suretiyle göstermesi gerekir. 118. Nitekim bu husus HMK’da “Delillerin ikamesi” basligini tasiyan 318. maddesinde; “(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açikça ve hangi vakianin delili oldugunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve baska yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadir.” seklinde düzenlenmistir. 119. Basit yargilama usulünde dilekçeler teatisi asamasi; dava dilekçesi ve onun karsiligini olusturan cevap dilekçesi ile sinirlidir. Bu usul, daha çabuk sonuçlandirilmasi gereken, daha kisa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandirilabilecek dava ve isler için kabul edilmis daha basit ve seri bir yargilama usulüdür. 120. Basit yargilama usulünde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri bulunmamaktadir (HMK, m. 317/3). Dolayisiyla delillerin gösterilmesiyle ilgili olarak ikinci dilekçeler baglaminda yapilan açiklamalar, basit yargilama usulü açisindan geçerli degildir. Ancak HMK’nin 322. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; ön inceleme ve tahkikat asamalarinda yeni delil gösterilmesi hususunda yazili yargilama usulü dikkate alinarak yapilan açiklamalar, basit yargilama usulünde de aynen geçerlilik tasimaktadir. 121. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322. madde yollamasiyla uygulanmasi mümkün olan HMK’nin 145. maddesindeki kosullarin bulunmasi hâlinde, sonradan gösterilen delillerin basit yargilama usulünde de incelenmesi mümkündür. 122. Yine, basit yargilama usulünde iddia ve savunmanin genisletilmesi ve degistirilmesi yasagi, yazili yargilama usulünden farkli olarak dava açilmasiyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle baslar (HMK, m. 319). 123. Mülga 5521 sayili Is Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde is mahkemelerinde sifahi yargilama usulü uygulanacagi; 15. maddesinde ise bu Kanunda açiklik olmayan hâllerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun uygulanacagi hükme baglanmistir. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüge giren ve 450. maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu yürürlükten kaldiran HMK, 447/1. maddesi uyarinca diger kanunlarin sözlü yahut seri yargilama usulüne atif yaptigi hâllerde, bu Kanun’daki basit yargilama usulü ile ilgili hükümlerin uygulanacagini düzenlemis, ayni Kanun’un 316 vd. maddeleri geregince is davalari için basit yargilama usulü benimsenmistir. 124. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sistematigi içinde tahkikat asamasina geçilmezden evvel, taraflarin uyusmazlik konularinin ve bu uyusmazliklarin çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha isin en basinda belirlenerek tahkikatin etkin bir sekilde yapilmasinin hedeflendigi anlasilmaktadir. Zira tahkikatin amaci, kural olarak delil toplamak degil, delilleri incelemek ve degerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargilama uzar. Bu sebeple HMK’nin 145. maddesinde belirtilen ve tarafin etki alani disinda kalan çok özel durumlar disinda, sonradan delil sunulmasi hâlinde bu deliller dikkate alinmamalidir. 125. Bu asamada temyiz incelemesinin kapsamiyla ilgili açiklama yapmakta yarar bulunmaktadir. 126. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüge girmis ve anilan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve degisiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldirilmistir. Ancak, kanun koyucu uygulamada birtakim sorunlarin ortaya çikmasini engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçis hükümlerini ayrica düzenlemistir. 127. Bu baglamda HMK’nin Geçici 3. maddesi; “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayili Adli Yargi Ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kurulus, Görev ve Yetkileri Hakkinda Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarinca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve baslama tarihine kadar, 1086 sayili Kanunun temyize iliskin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasina devam olunur. (2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve baslama tarihinden önce verilen kararlar hakkinda, kesinlesinceye kadar 1086 sayili Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasina devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara iliskin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez. (3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve baslama tarihine kadar 1086 sayili Kanunun bu Kanuna aykiri olmayan hükümleri uygulanir.” düzenlemesi geregince, inceleme konusu dosya bakimindan temyiz yoluyla ilgili olarak 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanmasi gerektigi açiktir. Ancak burada uygulanacak hükümlerin, 1086 sayili Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki temyiz incelemesine konu olan hükümlerinin oldugu unutulmamalidir. 128. 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. madde hükmü dikkate alindiginda; “Mahkemei Temyiz asagida beyan olunan esbaptan dolayi temyiz olunan hükmü nakzeder. 1- Kanunun ve iki taraf beynindeki mukavelenin yanlis tatbik edilmis olmasi. 2- Mahkemenin davayi rüyete vazifedar bulunmamasi, 3- Iki tarafi ve sebebi müttehit bir dava hakkinda yekdigerine mütenakiz kararlar verilmesi, 4- Usulü muhakemeye muhalefet edilmesi, 5- Meselei maddiyenin takdirinde hata edilmesi, 6- Iki taraftan birinin davasini ispat için serdettigi delillerin sebebi kanuniye müstenit olmiyarak kabul edilmemesi, Usulü muhakemeye muhalefetten dolayi bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vazaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasina ve isbu kusur ve hatanin lahik olan hükmü tagyir edecek derecede bulunmasina veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafindan usulü muhakemenin tagyir ve ihlal olundugunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemis olmasina mütevakkiftir.” durumlari bozma sebepleri olarak sayilmistir. 129. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin karari sadece hukuka uygunluk bakimindan inceleme konusu yapilir. Bu nedenle temyiz sadece hukukun yanlis uygulanmis oldugu sebebine dayanabilir. Temyiz talebinde yeni vakialar ileri sürülürse, bunlarin Yargitayca incelenmesi caiz olmadigindan Yargitay sadece hukukun yanlis uygulanmis olup olmadigini incelemekle yetinir. 130. Kural olarak temyiz incelemesinde daha önce ileri sürülmeyen yeni vakialarin ve delillerin ileri sürülmesi mümkün degildir. Delillerle ilgili her türlü karari verecek mahkeme hüküm mahkemesi, yani ilk derece mahkemesidir. Temyiz incelemesinde ise tahkikat yapilmayip, dava dosyasina usulüne uygun girmis olan delillerin, ispat yükü çerçevesinde ilk derece mahkemesince degerlendirilmesinin isabetli yapilip yapilmadigina bakilmaktadir. 131. Bu açiklamalar isiginda uyusmazlik konusu degerlendirildiginde; davaci vekili, müvekkilinin elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalistigini ileri sürerek ödenmeyen isçilik alacaklarinin davalilardan tahsili talebiyle 14.05.2014 tarihinde eldeki davayi açmistir. 132. Mahkemece 16.05.2014 tarihli tensip tutanaginin (8) numarali bendi ile “Taraflarin HMK'nun 318.maddesi geregince dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini açikça ve hangi vakianin delili oldugunu da belirterek bildirmek, taraflarin varsa taniklarinin adi ve soyadini, teblige elverisli adreslerini ve taniklarini hangi konuda dinleteceklerini içeren listeyi mahkememize sunmak; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek, ayrica gerekli masraflari vermek zorunda olduklarina,”, (9) numarali bendinde “Taraflarin dilekçelerinde gösterdigi ancak henüz sunmadiklari belgeleri sunmak veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi için gerekli açiklamayi yapmak için HMK'nun 140/5.maddesi geregince ancak ön inceleme asamasinda iki haftalik kesin süre verilecegine, aksi takdirde bu delillere dayanmaktan vazgeçmis sayilacaklarina,” iliskin ara kararlar kurulmus ve dava dilekçesi ile tensip tutanagi davali ...’a 28.05.2014 tarihinde teblig edilmistir. 133. Davali vekili yasal süresi içinde sundugu cevap dilekçesinde “…Yapmis oldugumuz arastirma sonucu davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin kendisine ödendigi anlasilmistir.” seklinde savunma yaptiktan sonra mahkemece davali vekilinin hazir oldugu 03.10.2014 tarihli ön inceleme durusmasinda davaliya eksik delillerini bildirmek üzere süre verilmistir. 134. Davali tarafindan bahsedilen ödemeye iliskin herhangi bir delil ibraz edilmediginden ihbar tazminati hesabina yönelik mahsup islemi yapilmadan hazirlanan bilirkisi raporu dogrultusunda mahkemece karar verilmistir. Bu karari temyiz eden davali ... vekili, temyiz dilekçesinde ihbar tazminatinin davaciya ödendigini tekrar ileri sürerek bu defa temyiz dilekçesi ekine dekont sureti ekleyerek kararin bozulmasini istemistir. 135. Uyusmazlik bakimindan çözümlenmesi gereken husus; kararin temyizi asamasinda ilk defa sunulan 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30TL miktar içeren dekont suretinin delil olarak degerlendirilip degerlendirilmeyecegi (bu belgeye deger verilip verilmeyecegi) noktasinda toplanmaktadir. 136. Yukarida belirtilen kanuni düzenlemeler dikkate alindiginda; temyiz asamasinda ilk defa sunulan dekont suretinin yargilamanin basindan beri davalinin elinde bulundugu, bu durumun davali vekilinin cevap dilekçesindeki “…3-Yapmis oldugumuz arastirma sonucu davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin kendisine ödendigi anlasilmistir.” seklindeki savunmasindan anlasildigi, bu belgenin temyiz asamasina kadar sunulamama nedeni açiklanmadigi gibi, bu delilin de aslinda yargilama sirasinda davalinin elinde bulunup sonradan olusturulmadigi, davalinin sonradan delil gösterilebilmesi için HMK’nin 145. maddesinde belirtilen istisnai hâllerin mevcudiyetini de ileri sürmedigi anlasilmaktadir. 137. Gerçekten de uyusmazlik hakkinda, bu islemin dayandigi veya onu ortadan kaldiran kaliba uygun belge ya bastan beri vardir ya da yoktur. Böyle bir belge varsa, belgeyi bilen davalinin buna ragmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmamasi, ona etkin hak arama imkâni taninmamasindan degil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadir. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulmasi davayi uzatacak ve bu suretle davanin kisa sürede çözümlenmesini engelleyecektir. 138. Öte yandan, davacinin sunulan bu delile içerik olarak karsi çikmasi sunuldugu tarih itibariyle mümkün olmayip, aksi yorumla HMK’nin temel ilkelerinden uzaklasan bir yola girilmemelidir. Söyle ki; bu belgedeki ödemenin yapilmadigi, ya da dava konusu edilen alacak kalemleri disinda bir baska alacaga iliskin oldugunu iddia etmesi hâlinde yeni bastan tahkikat islemlerinin yapilmasi gerekeceginden, bu durum yargilamayi uzatacak ve HMK’nin asamalar sistemini bertaraf edecektir. Ne var ki, yeniden yargilama temyizde söz konusu olamaz ve temyiz incelemesinde tahkikat yapilamaz. Dolayisiyla, bu delil davanin en basindan beri var oldugu hâlde yargilama asamasinda ileri sürmeyen davalinin, kararin temyizi asamasinda yeni delil dosyaya sunarak bu delil dogrultusunda degerlendirme yapilmasini talep etmesi mümkün degildir. Aksinin kabulü hukuk yargilamasinin temel ilke ve esaslari ile bagdasmaz. 139. Hâl böyle olunca direnme karari onanmalidir. IV. SONUÇ: Açiklanan nedenlerle; (1) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin kabulü ile direnme kararinin Özel Daire bozma kararinda gösterilen nedenlerden dolayi 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici madde 3 atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA, (III-A), (2) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin kabulü ile direnme kararinin yukarida açiklanan bu degisik gerekçe ve nedenlerden dolayi 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA, (III-B), (3) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin reddi ile direnme kararinin ONANMASINA, (III-C), Karar düzeltme yolu kapali olmak üzere, 17.02.2022 tarihinde oy birligi ile kesin olarak karar verildi. hukukihaber.net
Uyusmazlik hakkinda, bu islemin dayandigi veya onu ortadan kaldiran kaliba uygun belge ya bastan beri vardir ya da yoktur. Böyle bir belge varsa, belgeyi bilen davalinin buna ragmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmamasi, ona etkin hak arama imkâni taninmamasindan degil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadir. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulmasi davayi uzatacak ve bu suretle davanin kisa sürede çözümlenmesini engelleyecektir.Yeniden yargilama temyizde söz konusu olamaz ve temyiz incelemesinde tahkikat yapilamaz. Dolayisiyla, bu delil davanin en basindan beri var oldugu hâlde yargilama asamasinda ileri sürmeyen davalinin, kararin temyizi asamasinda yeni delil dosyaya sunarak bu delil dogrultusunda degerlendirme yapilmasini talep etmesi mümkün degildir. Aksinin kabulü hukuk yargilamasinin temel ilke ve esaslari ile bagdasmaz.
T.C.
Yargitay
Hukuk Genel Kurulu
2021/517 E., 2022/152 K.
MAHKEMESI :Is Mahkemesi
1. Taraflar arasindaki isçilik alacagi davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda, Gaziantep 2. Is Mahkemesince verilen davanin kismen kabulüne iliskin karar davali ... Elektrik Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. ve davali ... Elektrik Dagitim A.S. vekilleri tarafindan temyiz edilmesi üzerine Yargitay 22. Hukuk Dairesince yapilan inceleme sonunda bozulmus, mahkemece Özel Daire bozma kararina karsi direnilmistir.
2. Direnme karari davali ... Elektrik Dagitim A.S. vekili tarafindan temyiz edilmistir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra geregi görüsüldü:
I. YARGILAMA SÜRECI
Davaci Istemi:
4. Davaci vekili dava dilekçesinde; davali ... Elektrik Dagitim A.S.’nin elektrik dagitim sebekelerindeki ariza onarim ve bakim islerini ihale yoluyla 24.04.2009 tarihinde davalilar ... Elektrik Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. (... Ltd. Sti.) ile ... Müh. Ins. San. ve Tic. Ltd. Sti. (... Ltd. Sti.) ortakligina verdigini, müvekkilinin 24.04.2009 tarihinde elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalismaya basladigini, 24.04.2011 tarihindeki ihaleyi davalilardan ... Ltd. Sti.’nin, 24.04.2013 tarihindeki ihaleyi ise davali son alt isveren Orintas Ortadogu Insaat Taahhüt ve Tic. Ltd. Sti.’nin (Orintas Ltd. Sti.) aldigini, asil isveren ...’in özellestirilmesi sonucunda ihale süresi dahi bitmeden 31.03.2014 tarihinde müvekkilinin is sözlesmesinin feshedildigini, davali ... ile diger davalilar arasinda yapilan ihale sartnamesinin 17.1 maddesine göre “Yüklenici, 15. maddede belirtilen personele elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (Ekat) programini tamamlatacaktir.”, 17.12 maddesine göre de “Yapilacak olan egitimle ilgili tüm giderler yükleniciye aittir. Bu giderler ile ilgili personelinden hiçbir ücret alamaz ve ücretinden kesinti yapilamaz.” düzenlemeleri bulundugu hâlde davalilar ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti.’nin ihale sartnamesine aykiri sekilde müvekkilinden egitim giderini talep ettigini, müvekkilinin de bu bedeli 2009 yilinin ikinci ya da üçüncü ayinda davali ... Ltd. Sti. veya ... Ltd. Sti.’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderdigini, çalisma süresi boyunca tüm yol ve yemek giderlerini müvekkilinin karsiladigini, yillik izinleri kullandirilmadigi gibi karsiligi ücretinin de ödenmedigini ileri sürerek kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik izin ücreti, bakiye 2014 Mart ayi ücreti, ekat ücreti, yol ve yemek ücreti alacaklarinin davalilardan tahsilini talep etmistir.
Davali Cevabi:
5. Davali ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ile diger davalilar arasinda asil isveren-alt isveren iliskisi bulunmadigini, davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin ödendigini, ekat ücreti ile yol ve yemek ücretlerinden müvekkili sirketin sorumlulugunun bulunmadigini ve bu alacaklarin diger sirketlerden talep edilmesi gerektigini belirterek davanin reddini savunmustur.
6. Davali Orintas Ltd. Sti. vekili cevap dilekçesinde; davaciya tüm ücretlerinin eksiksiz ödendigini, yol ve yemek ücretleri bakimindan müvekkili sirketin davaci isçiye ödeme yapmasi gerektigi konusunda yükümlülügünün bulunmadigini, müvekkilinin ekat programindan haberinin olmadigini, alt isveren sirket olarak isçileri çalistirdigi dönemde herhangi bir egitim vermedigini ve isçilerden ödeme de almadigini, ihale sartnamelerine göre isçilerin giderlerinden sorumlulugunun da bulunmadigini belirterek davanin reddini savunmustur.
7. Davali ... Ltd. Sti. vekili cevap dilekçesinde; davacinin ihaleyi alan yeni alt isveren nezdinde çalismasi devam ettiginden kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik izin ücreti alacaklarina hak kazanamayacagini, ekat ücretinin alinmadigini ve bu sekilde bir hakkinin da olmadigini belirterek davanin reddini savunmustur.
8. Davali ... Mühendislik Ltd. Sti.; davaya cevap vermemistir.
Mahkeme Karari:
9. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin 27.05.2016 tarihli ve 2014/111 E., 2016/275 K. sayili karari ile; davalilardan ...’in diger davalilar ile arasinda asil isveren-alt isveren iliskisi bulundugu, hakkindaki davadan feragat edilmekle davalilardan ... Ltd. Sti. hakkinda davanin feragat nedeniyle reddine, ücret alacagi talebi konusunda ise feragat nedeniyle tüm davalilar hakkinda ücret talebinin feragat nedeniyle reddine, diger alacaklarin kabulüne karar verilmistir.
Özel Daire Bozma Karari:
10. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davalilar ... Ltd. Sti ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmustur.
11. Yargitay (Kapatilan) 22. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarihli ve 2017/30395 E., 2020/7687 K. sayili karari ile; 1. bendinde davalilar vekillerinin sair temyiz itirazlarinin reddine karar verildikten sonra, “…2-Taraflar arasinda, davacinin yol ve yemek ücreti alacaklarinin bulunup bulunmadigi noktasinda uyusmazlik vardir.
Somut olayda, davaci alt isveren sirketler nezdinde davali kurum bünyesinde çalistigini, çalisma süresi boyunca yol ve yemek ücretlerinin ödenmedigini belirterek tahsilini talep etmis, Mahkemece yaptirilan bilirkisi incelemesi ile hesaplanan yol ve yemek alacagi hüküm altina alinmistir. Hükme esas alinan bilirkisi raporunda, yol ve yemek ücretinin ne kadar oldugu konusunda dosya içerisindeki ücret bordrolari, tanik anlatimlari ve sartnamede herhangi bir bilgi ve beyanin bulunmadigi belirtilmis, emsal dosyadaki bordrolara kiyasen hesaplama yapilmistir. Bilirkisi raporu bu yönü ile denetime elverisli degildir. Mahkemece davaci isçinin yol ve yemek yardimi alacagina iliskin talebi kabul edilmis ise de söz konusu alacaklarin dayanagi herhangi bir sözlesme hükmü veya isyeri uygulamasinin varligi ortaya konulmus degildir. Ihale yolu ile verilen islerde hak edislerin kapsami ihale evraklarinda belirtilir. Somut olayda, ihale sartname ve sözlesmelerinde, çalisanlara yol ve yemek yardimi saglanacagina iliskin herhangi bir düzenleme bulunmadigi gibi, davaci ile isverenleri arasinda bu yönde yazili bir sözlesme de söz konusu degildir.
Dosya kapsamina ve mevcut delil durumuna göre söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal biramayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan, ihbar ve kidem tazminati hesabina esas aylik ücretin hesabinda da dikkate alinmasi mümkün degildir. Davacinin yöntemince ispatlanamayan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak talebinin reddi ile ihbar ve kidem tazminati alacaklarinin ise bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerekmektedir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alinmaksizin, eksik inceleme ve yanilgili degerlendirme ile yazili sekilde karar verilmesi hatali olup bozmayi gerektirmistir.
3- Taraflar arasinda davacinin EKAT ücreti alacaginin bulunup bulunmadigi noktasinda da uyusmazlik vardir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacinin davali isyerinde 23.04.2009-31.03.2014 tarihleri arasinda elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalistigi anlasilmaktadir. Davaci, davalilar arasinda yapilan ihale sartnamesine göre elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (EKAT) ilgili tüm giderlerin yükleniciye ait olmasi gerekirken, egitim giderinin davacidan talep edildigini, davacinin da ödemek zorunda kaldigini, 2009 yilinin ikinci yada üçüncü ayinda davali ... Elektrik veya ... Mühendislik sirketlerinin muhasebecisi olan Nurullah Bulut'un posta çeki hesabina havale ile 2.200,00 TL gönderdigini iddia etmistir. Mahkemece hükme esas alinan bilirkisi raporunda, dosyada mevcut olan hizmet isleri genel ve bakim-onarim özel sartnamelerinde EKAT ile ilgili tüm egitim giderlerinin yüklenici tarafindan karsilanacagi ve isçilerden alinmayacaginin belirtildigi ancak davali taraflarca bu konuda dosyaya herhangi bir belge ve bilginin sunulmadigi, dosyada PTT'ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre de bulunmadigi belirtilerek emsal dosyalardaki bilgi ve belgeler degerlendirilerek davacinin davalilardan 2.200,00 TL EKAT ücreti alacaginin bulundugu kanaatine varildigi belirtilmis ve mahkemece de istegin kabulüne karar verilmistir.
EKAT (Elektrik Kuvvetli Akim Tesislerinde yüksek Gerilim Altinda Çalisma Izin Belgesi) egitimi elektrik dagitim sisteminde yüksek gerilimde çalisacak teknik personele verilmektedir. Elektrikle ilgili Fen Adamlarinin Yetki Görev ve sorumluluklari Hakkinda Yönetmelik ile Elektrik Kuvvetli Akim Tesisleri Yönetmeliginin ilgili maddelerine göre, yüksek gerilimde çalisacak elektrikle ilgili fen adamlarinin (elektrik teknisyeni, elektrik teknikeri...) almasi zorunlu olan egitimdir. Dava konusu isyerinde teknisyen olarak çalisan davacinin Ekat belgesine sahip olmadan çalismasi mümkün degildir. Mahkemece sözkonusu belgenin alinabilmesi karsiliginda ödenmesi gereken ücretin davaci tarafindan ödendigi kabul edilmisse de, dosyada buna iliskin belge veya banka kaydina rastlanmamistir. Bu dogrultuda öncelikle mahkemece, davaci tarafindan belge temini için herhangi bir ödeme yapilip yapilmadigi hususunun arastirilmasi gerekmektedir. Davaci tarafindan belge ile ilgili ödemenin 2009 yilinin ikinci yada üçüncü ayinda davali ... Elektrik veya ... Mühendislik sirketlerinin muhasebecisi olan Nurullah Bulut'un posta çeki hesabina havale ile gönderildigi iddia edildiginden, Nurullah Bulut adli kisinin hizmet döküm cetveli, ise giris ve ayrilis bildirgeleri ile posta çeki hesabina ait 2009 yilina iliskin hesap ekstresi getirtilerek, öncelikle davaci tarafindan belirtilen sekilde bir ödeme yapilip yapilmadigi tespit edilmeli, ödeme yapilmasi halinde Nurullah Bulut adli kisinin ödemenin yapildigi tarihte davali isverenlerden herhangi birinin isçisi olup olmadigi belirlenmelidir. Ayrica davali isyerinden, Ekat belgesi ile ilgili egitimi vermek ile sorumlu olan kurum ve kuruluslardan, yapildigi iddia edilen ödeme ile ilgili bilgi belge temini yapilarak, ödemenin kimin tarafindan yapildigi da arastirilmalidir. Belirtilen tüm bu hususlar birlikte degerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Eksik arastirma ile yazili sekilde karar verilmesi hatali olup bozmayi gerektirmistir.
4-Ayrica davali ... vekili tarafindan temyiz asamasinda, 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30 TL ödeme yapildigina iliskin dekont sureti ibraz edilmistir. Ödeme belgelerinin hakki ortadan kaldiran özelligi nedeni ile yargilamanin her asamasinda dikkate alinmasi mümkündür. Açiklanan nedenle; sunulan belge uyarinca söz konusu ödemenin davaciya yapilip yapilmadigi belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir…” gerekçesi ile karar bozulmustur.
12. Gaziantep 2. Is Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2020/208 E., 2020/290 K. sayili karari ile; temyiz konusu yapilmayan ve kanunun açik bir hükmüne aykiriligi bulunmayan bir hususta karsi taraf lehine usulî mütesep hak olustugu gözetilmeksizin temyiz edilmeyen yol ve yemek ücretinin bozma konusu yapilmasinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aykiri oldugu, bir diger bozma sebebi yapilan ekat ücretinin davali alt isverenler ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin davali ... ile hizmet alimi sözlesmesi yaptigi 2009 yili Nisan ayi/2011 yili Mart ayi dönemine iliskin adi ortakligin muhasebecisi olan Nurullah Bulut hesabina davaci tarafindan yatirildiginin dosya kapsaminda sabit oldugu, bu konuda taraflarin bir itirazinin bulunmadigi, ekat ücretine iliskin davalilarca mahkeme hükmüne aksi yönde etki edecek esdeger bir delilin temyiz asamasinda da sunulmadigi, diger taraftan yol ve yemek ücreti ile ekat ücreti alacaklarinin kabulü yönünde verilen kararlarin Yargitay tarafindan onanarak kesinlestigi, benzer mahiyette açilan davalarda farkli karar verilmesinin yargida teklik ilkesine aykiri olacagi gerekçesiyle direnme karari verilmistir.
Direnme Kararinin Temyizi:
13. Direnme karari yasal süresi içinde davali ... vekili tarafindan temyiz edilmistir.
II. UYUSMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik;
1-Hükmün Özel Dairece, yöntemince ispatlanamayan yol ve yemek ücretleri konusundaki alacak taleplerinin reddi ile ihbar ve kidem tazminatlarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerektigi gerekçesiyle bozuldugu eldeki davada; yol ve yemek ücreti alacaklari ile ilgili temyiz itirazi bulunup bulunmadigi, bu yönden bozma karari verilip verilemeyecegi, buradan varilacak sonuca göre davaci lehine usulî kazanilmis hak olustugu ve bazi isçiler tarafindan açilan davalarda yol ve yemek ücreti alacaklarinin kabulüne iliskin verilen kararlarin kesinlestiginden bahisle bu alacaklarin hüküm altina alinmasinin yerinde olup olmadigi,
2-Elektrik kuvvetli akim tesislerinde yüksek gerilim altinda çalisma izin belgesi egitimi (EKAT) ücreti alacagina iliskin mahkemece yapilan arastirma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadigi, buradan varilacak sonuca göre davaci tarafindan belge temini için herhangi bir ödeme yapilip yapilmadigi konusunda bozma kararinda belirtildigi sekilde arastirma yapilmasinin gerekip gerekmedigi,
3-Davali ... vekili tarafindan ilk kararin temyizi asamasinda sunulan 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30TL ödeme yapildigina iliskin dekont suretinin, hakki ortadan kaldiran özelligi nedeni ile yargilamanin her asamasinda dikkate alinmasi mümkün oldugundan bahisle, söz konusu ödemenin davaciya yapilip yapilmadigi belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekli olup olmadigi noktalarinda toplanmaktadir.
III. GEREKÇE
A. (1) numarali uyusmazlik yönünden;
15. 4857 sayili Is Kanunu’nun “Ücret ve ücretin ödenmesi” baslikli 32. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; “Genel anlamda ücret bir kimseye bir is karsiliginda isveren veya üçüncü kisiler tarafindan saglanan ve para ile ödenen tutardir”.
16. Ücret, asil (çiplak, temel) ücret ve genis anlamda (giydirilmis) ücret olmak üzere ikiye ayrilmaktadir. Asil ücret, 4857 sayili Is Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fikrasinda tanimlanan ücret olup, çiplak ya da temel ücret olarak da adlandirilmaktadir. 4857 sayili Is Kanunu’nun asil ücret olarak nitelendirdigi isçiye ödenen temel ücret, para ile (nakden) ödenen tutardir. Diger bir deyisle, temel ücret aynî (esya) olarak kararlastirilamaz ve ödenemez. Temel ücrete isçiye saglanan ikramiye, prim, sosyal yardimlar ve diger ücret ekleri gibi yan menfaatler dâhil degildir (Süzek, Sarper: Is Hukuku, 18. Baski, Istanbul 2019, s.351). Genis anlamda (giydirilmis ücret) ücret ise, asil ücret yaninda isçiye ikramiye, prim, komisyon, kâr payi gibi ödemelerle, sosyal yardim niteligindeki yemek, yol, giyim, yakacak, konut ve benzeri parasal veya para ile ölçülebilen yararlarin eklendigi ücrettir.
17. 4857 sayili Is Kanunu uyarinca bazi ödemelerde genis anlamda ücret dikkate alinmaktadir. Örnegin Kanun’un 17. maddesinin son fikrasina göre ihbar tazminatinin hesabinda 32. maddenin 1. fikrasinda yazilan ücrete ek olarak isçiye saglanmis para veya para ile ölçülmesi mümkün sözlesme ve Kanundan dogan menfaatler de göz önünde tutulur. Benzer durum kidem tazminatinin hesabinda da görülmektedir. Zira 4857 sayili Is Kanunu’nun 120. maddesi ile hâlen uygulanmakta olan mülga 1475 sayili Is Kanunu’nun 14. maddesi uyarinca, asil ücrete ilaveten isçiye saglanmis olan para ve para ile ölçülmesi mümkün akdî ve kanundan dogan menfaatler de kidem tazminati hesabinda dikkate alinir.
18. Sosyal yardim niteligindeki yemek ücreti, isveren tarafindan isçiye, isyerinde geçen süre boyunca beslenme ihtiyacini karsilamasi için ödenen tutari ifade etmektedir.
19. Bir isyerinde yemek ücretinin ödenip ödenmeyecegi is sözlesmesi ile kararlastirilabilecegi gibi, isyerinde fiili uygulama ile de yemek ücretinin ödenmesi söz konusu olabilir. Yemek yardimi nakdi olabilecegi gibi, yemegin aynî olarak verilmesi veya yemek karti ya da yemek kuponu verilmek suretiyle de yapilmasi mümkündür.
20. Yol parasi ise, isverenin isçiye ise gelis ve isten dönüste ulasimi saglamasi adina ödedigi tutardir. Yol parasi, isçinin ikamet ettigi bölge ve isyeri arasindaki mesafeye ve kullandigi ulasim sekline göre degisir. Isveren farkli yollarla isçiye ulasim saglayabilir. Buna göre isveren isçiye her ay yol parasini nakit olarak ödeyebilecegi gibi, isçinin yol kartina para yatirmak suretiyle de yol parasini ödeyebilir. Bir diger yöntem ise, isverenin isçiler için servis imkâni saglamasi ya da isçiye yakit parasi ödemesi seklindedir.
21. 4857 sayili Is Kanunu kapsaminda isverenin çalisanlarina yemek veya yol ücreti ödemesi gerektigi konusu ile ilgili herhangi bir zorunluluk bulunmamakta olup, bu ödemeler isverenin inisiyatifindedir.
22. Isçiye isveren tarafindan yemek ve yol yardimi yapiliyorsa, bu sosyal amaçli ödemeler ücretin eki niteliginde olmasi nedeniyle ücrete ilave edilmesi gereken menfaat olarak kabul edilerek kidem ve ihbar tazminatlarinin hesabina esas ücret belirlenirken nazara alinmasi gerekmektedir.
23. Bu asamada uyusmazligin çözümünde ilgisi nedeniyle usulî kazanilmis hak kavramina deginmekte de yarar vardir.
24. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “usuli kazanilmis hak” kavramina iliskin açik bir hüküm bulunmamaktadir. Bu kurum, davalarin uzamasini önlemek, hukukî alanda istikrar saglamak ve kararlara karsi genel güvenin sarsilmasini önlemek amaciyla Yargitay uygulamalari ile gelistirilmis, ögretide kabul görmüs ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmistir. Anlam itibariyle bir davada, mahkemenin ya da taraflarin yapmis oldugu bir usul islemi ile taraflardan biri lehine dogmus ve kendisine uyulmasi zorunlu olan hakki ifade etmektedir.
25. Kazanilmis haklar hukuk devleti kavraminin temelini olusturan en önemli unsurlardandir. Kazanilmis haklari ortadan kaldirici nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nin (Anayasa) 2. maddesinde açiklanan “Türkiye Cumhuriyeti,…sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne aykirilik olusturacagi gibi, toplumsal kararliligi, hukuksal güvenceyi ortadan kaldirir, belirsizlik ortamina neden olur ve kabul edilemez.
26. Yargitay içtihatlari ile kabul edilen “usuli kazanilmis hak” olgusunun, birçok hukuk kuralinda oldugu gibi yine Yargitay içtihatlari ile gelistirilmis istisnalari bulunmaktadir. Mahkemenin bozmaya uymasindan sonra yeni bir içtihadi birlestirme karari çikmasi, o konuda yeni bir kanunun yürürlüge girmesi, uygulanmasi gereken kanun hükmünün hüküm kesinlesmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hâlleri usulî kazanilmis hakkin istisnalaridir.
27. Bu sayilanlarin disinda ayrica görev, hak düsürücü süre, kesin hüküm itirazi, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarina uyulmasinda oldugu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanilmis haktan söz edilemez (Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. V, 6. Basi, Istanbul 2001, s 4738 vd).
28. Kamu düzenine aykirilik, mahkemelerce kendiliginden gözetilmesi gereken bir husustur. Yüksek Mahkemeler de temyiz incelemesi sirasinda bu hâlin varligini kendiliginden gözetmeli ve kamu düzenine aykiriligin tespiti durumunda, temyiz edenin sifatina bakmaksizin, bu hususu bozma nedeni yapmalidir.
29. Nitekim 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki 439. maddesinde “Mahkemei Temyiz iki tarafin temyiz arzuhaliyle layihasinda ve cevap layihasinda muharrer kaffei itirazat ve müdafaat hakkinda esbabi mucibe beyaniyle redden veya kabulen karar vermege ve bunlari kararina yazmaga mecburdur. Mahkemei Temyiz iki tarafin iddia ve müdafaatiyle mukayyet olmayip kanunun sarih maddesine muhalif gördügü diger esbaptan dolayi da temyiz olunan karari nakzedebilir.” hükmü yer almaktadir. Bu düzenleme dikkate alindiginda temyiz sebepleri ile bagli olma kuralina istisna getirilerek, kanunun açik hükmüne ve kamu düzenine aykirilik hâllerini Yargitay’in re’sen göz önünde bulunduracagi hükme baglanmistir.
30. Yukarida yapilan açiklamalar isiginda somut olay degerlendirildiginde; davaci vekili tüm çalisma süresi boyunca yol ve yemek ücretlerini müvekkilinin karsiladigini ileri sürerek sözü edilen alacaklarin tahsilini talep etmistir. Davalilar ise Is Kanunu veya bir baska düzenleme geregi isverenin isçiye bu ihtiyaçlari için ödeme yapmasi gibi bir zorunlulugunun bulunmadigini belirterek yol ve yemek ücretine iliskin taleplerin reddi gerektigini savunmustur. Hükme esas alinan bilirkisi raporunda, yol ve yemek ücretinin ne kadar oldugu konusunda dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve beyanin bulunmadigi belirtilerek, emsal dosyadaki bordrolara kiyasen hesaplama yapilmis, mahkemece bu alacaklarin neden kabul edilmesi gerektigi yönünde herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin yol ve yemek ücretlerinin kabulü yönünde hüküm kurulmustur.
31. Kararin davali ... Ltd. Sti. ve davali ... vekilleri tarafindan temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, söz konusu alacaklarin dayanagi herhangi bir sözlesme hükmü veya isyeri uygulamasinin varliginin ortaya konulmadigi, ihale yolu ile verilen islerde hak edislerin kapsaminin ihale evraklarinda belirtilecegi, somut olayda ihale sartname ve sözlesmelerinde çalisanlara yol ve yemek yardimi saglanacagina iliskin herhangi bir düzenleme bulunmadigi gibi, davaci ile isverenleri arasinda bu yönde yazili bir sözlesmenin de bulunmadigi, söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal birakmayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak taleplerinin reddi ile ihbar ve kidem tazminati alacaklarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerektigi gerekçesiyle bozma karari verilmistir.
32. Mahkemece, temyiz konusu yapilmayan ve kanunun açik bir hükmüne aykiriligi bulunmayan bir hususta karsi taraf lehine usulî mütesep hak olustugu gözetilmeksizin temyiz edilmeyen yol ve yemek ücretlerinin bozma konusu yapilmasinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa aykiri oldugu ve kabul yönünde verilerek onama ile kesinlesen emsal dosyalar da dikkate alindiginda bozmanin yerinde olmadigi gerekçesi ile direnme karari verilmistir.
33. Öncelikle belirtilmelidir ki, davali ... vekilinin temyiz dilekçesinde müvekkilinin yol ve yemek yardimi bakimindan diger sirketlerle birlikte sorumlu tutulmasinin usul ve yasaya uygun olmadiginin belirtildigi görülmekle, mahkemenin bu alacaklarin temyiz konusu yapilmadigi seklindeki direnme gerekçesinin yerinde olmadigi anlasilmistir.
34. Ayrica emsal dosyalarda verilen kararlara göre eldeki davada yol ve yemek ücreti alacaklarinin varliginin ispatlandiginin kabul edilmesi de yerinde degildir. Zira her dosyanin kendi özelindeki delillere göre degerlendirilmesi gerekmekte olup, davaci kendisi tarafindan karsilanan yemek ve yol masraflarinin isverence ödenmesi gerektigini ileri sürerek yol ve yemek ücretlerinin tahsilini talep etmis ise de, bu talebinin dayanagi olarak herhangi bir bilgi, belge sunmamistir.
35. Öte yandan, dosya kapsaminda yer alan hizmet isleri genel sartnamesi, ariza onarim ve bakim isleri özel sartnamesi, belirli süreli is sözlesmesi ve personel is sözlesmesinde de yol ve yemek ücretlerinin isveren tarafindan ödenmesi gerektigine iliskin düzenleme bulunmamaktadir.
36. Yine davaci taniklarinin “yol ve yemek ücreti ödenmedi” seklindeki anlatimi disinda bu alacaklarin hangi sebeple isverence ödenmesinin gerektigi, taraflar arasinda yol ve yemek ücretinin ödenmesi gerektigi yönünde bir anlasmanin varligi yönünde bir anlatim olmadigindan bu yönde isyeri uygulamasinin oldugunu da kabul etmek mümkün degildir.
37. Sunulan bordrolarin incelenmesinde de, bordrolarda “ek kazanç ve sosyal yardim” ve “sair ödeme” hanesinde tahakkukun bulunmadigi görülmüstür.
38. Bu itibarla dosya kapsamina ve mevcut delil durumuna göre söz konusu alacaklarin varligi her türlü süpheden uzak, tereddüte mahal birakmayacak ve hüküm kurmaya yetecek sekilde ispatlanamadigindan yol ve yemek ücreti konusundaki alacak talebinin reddi ile ihbar ve kidem tazminatlarinin bu yardimlar dikkate alinmaksizin yeniden hesaplanmasi gerekmektedir.
39. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararina uyulmasi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykiri olup direnme karari bozulmalidir. B. (2) numarali uyusmazlik yönünden;
40. Yüksek gerilim altinda çalisacak olanlara belirli bir temel egitim ve sinav sonucunda basarili olduklari takdirde elektrik kuvvetli akim tesislerinde çalisma izin belgesi verilmektedir. Özellikle yüksek gerilim hatlari ve trafolarda çalismak isteyenlerin bu belgeyi almalari gerekmektedir.
41. Elektrik kuvvetli akim tesislerinde çalisma izin belgesi, belirli bir ücret karsiligi bu egitimi vermekle yetkili kilinmis kurumlar tarafindan düzenlenen kurs sonucunda verilmektedir. Kurs merkezlerine basvurular genellikle belgeyi alan kisinin çalistigi sirket tarafindan yapilmaktadir. Kurs ücretinin kim tarafindan ödenecegi ve ödenen miktarin ispati ile ilgili olarak hukukî düzenlemelerde özel bir hüküm bulunmamaktadir. Bu nedenle ispati genel hükümlere tabidir.
42. 4721 sayili Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarinca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadikça, taraflardan her biri, hakkini dayandirdigi olgularin varligini ispatla yükümlüdür”.
43. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ispat yükü” basligini tasiyan 190. maddesinde de;
“(1) Ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadikça, iddia edilen vakiaya baglanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çikaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini olusturan vakiaya iliskin ispat yükü altindadir. Kanunda öngörülen istisnalar disinda, karsi taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” seklinde düzenleme mevcuttur.
44. Yukarida belirtilen maddenin 1. fikrasinda, ispat yükünün belirlenmesine iliskin temel kural vurgulanmistir. Buna göre, bir vakiaya baglanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çikaran taraf ispat yükünü üzerinde tasiyacaktir. 2. fikrada ise, karinelerin varligi hâlinde ispat yükünün nasil belirlenecegi düzenlenmistir.
45. Dolayisiyla ekat ücretini ödedigini iddia eden isçi, kural olarak, bu iddiasini ispat etmek zorundadir.
46. Somut olayda, davacinin, davali ...’in asil isveren, diger davalilarin ise alt isveren oldugu isyerinde elektrik bakim onarim teknisyeni unvani ile çalistigi anlasilmaktadir.
47. Davaci ... bakim onarim teknisyeni olmasi sebebiyle Türkiye Elektrik Dagitim A.S. Genel Müdürlügünün “AG-YG(OG) Elektrik Dagitim Sebekelerinde Ariza Onarim ve Bakim Isleri Özel Sartnamesi”nin 15. maddesinde yapilan düzenleme geregi elektrik kuvvetli akim tesisleri çalisma yetki belgesine (ekat) sahip olmak zorundadir. Yine özel sartnamenin 17.12. maddesinde bu izin belgesini almak için verilecek egitimin tüm giderlerinin yüklenici tarafindan karsilanmasi suretiyle tamamlatilacagi, yüklenicinin bu giderlerle ilgili personelinden hiçbir ücret alamayacagi ve ücretinden kesinti yapamayacagi belirtilmistir.
48. Özel Daire ile mahkeme arasinda ekat ücretinin özel sartnamede belirtildigi gibi yüklenici tarafindan karsilanacagi konusunda bir ihtilaf bulunmamakla birlikte, bu egitim ücretinin gerçekten davaci tarafindan karsilanip karsilanmadigi konusunda uyusmazlik bulunmaktadir.
49. Davaci vekili dava dilekçesinde ekat ücreti olan 2.200TL’nin müvekkili tarafindan 2009 yilinin ikinci ya da üçüncü ayinda davali ... Ltd. Sti. veya ... Ltd. Sti.’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderdigini ileri sürmüstür.
50. Özel Dairece, ekat ücretiyle ilgili PTT’ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre bulunmadigi, mahkemenin eksik arastirma ile ekat ücretinin kabulüne karar verdigi gerekçesiyle bozma yapilmis, mahkemece, ekat ücretinin davali alt isverenler ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin muhasebecisi oldugu dosya kapsamindan anlasilan Nurullah Bulut hesabina davaci tarafindan yatirildiginin dosya kapsaminda sabit oldugu gerekçesiyle bozma kararina karsi direnilmistir.
51. Öncelikle dava dilekçesi ekinde davacinin 09.03.2009 tarihinde Nurullah Bulut’un 5760971 numarali posta çeki hesabina 2.200TL ödeme yaptigina iliskin “PTT Genel Müdürlügü Tahsilat/Ödeme Belgesi”nin bulundugu görüldügünden, bozma kararinda yer alan PTT’ye yazilmis bir müzekkere ve buradan gelmis bir cevap veya ekstre bulunmadigina iliskin tespit dosyadaki delil durumuna göre hatalidir.
52. Diger taraftan mahkemece, Nurullah Bulut isimli sahsin ... Ltd. Sti. ve ... Ltd. Sti. adi ortakliginin muhasebecisi oldugunun dosya kapsamindan anlasildigi belirtilmisse de, aksine Nurullah Bulut isimli sahsin kim oldugu, ne is yaptigi ve davalilar yaninda çalismasinin olup olmadigina iliskin dosyada delil bulunmamaktadir. Mahkemenin bu gerekçesi de isabetsizdir.
53. O hâlde mahkemece, davaci tarafindan belge ile ilgili ödemenin davali ... Ltd. Sti. veya ... Mühendislik Ltd. Sti’nin muhasebecisi olan Nurullah Bulut’un posta çeki hesabina havale ile gönderildigi iddia edilerek bu iddiasini destekler mahiyette dava dilekçesi ekine 09.03.2009 tarihli PTT makbuzu sunuldugundan, Nurullah Bulut adli kisinin hizmet döküm cetveli, ise giris ve isten ayrilis bildirgeleri getirtilerek ödeme yapilan Nurullah Bulut adli kisinin ödemenin yapildigi tarihte davali isverenlerden herhangi birinin isçisi olup olmadigi belirlenmelidir. Ayrica davali isyerinden, ekat belgesi ile ilgili egitimi vermek ile sorumlu olan kurum ve kuruluslardan, yapildigi iddia edilen ödeme ile ilgili bilgi belge temini yapilarak ödemenin kimin tarafindan yapildigi da arastirilmalidir.
54. Hâl böyle olunca direnme karari yukarida açiklanan bu degisik gerekçe ve nedenlerden dolayi bozulmalidir.
C. (3) numarali uyusmazlik yönünden;
55. Uyusmazligin çözümü için öncelikle konuya iliskin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumlarin ortaya konulmasinda yarar bulunmaktadir.
56. 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi (Anayasa)’nin “Hak arama hürriyeti” baslikli 36. maddesinin 1. fikrasi “Herkes, mesru vasita ve yollardan faydalanmak suretiyle yargi mercileri önünde davaci veya davali olarak iddia ve savunma ile adil yargilanma hakkina sahiptir.” hükmünü düzenlemis olup, hak arama özgürlügü adi altinda hukukî koruma (korunma) talebine yönelik anayasal teminati bireylere vermektedir. Dolayisiyla mahkemeye erisim hakki, Anayasa’nin 36. maddesinde güvence altina alinan hak arama özgürlügünün bir unsurudur.
57. Anayasa’nin 90. maddesinin son fikrasinda ise, usulüne göre yürürlüge konulmus Milletlerarasi andlasmalarin kanun hükmünde oldugu, bunlar hakkinda Anayasaya aykirilik iddiasi ile Anayasa Mahkemesine basvurulamayacagi, temel hak ve özgürlüklere iliskin milletlerarasi andlasmalarla kanunlarin ayni konuda farkli hükümler içermesi nedeniyle çikabilecek uyusmazliklarda milletlerarasi andlasma hükümlerinin esas alinacagi ifade edilmistir.
58. Anayasa’nin 90. maddesinin son fikrasi uyarinca, usulüne göre yürürlüge konulmus Milletlerarasi andlasmalar kanun hükmünde olup, bu kapsamda ülkemizin de taraf oldugu Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin (AIHS) 6. maddesinde adil yargilanma hakki ayrintili sekilde yer almistir.
59. Avrupa Insan Haklari Sözlesmesi’nin “Adil yargilanma hakki” kenar baslikli 6. maddesinin 1. fikrasinda; herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyusmazliklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmus, bagimsiz ve tarafsiz bir mahkeme tarafindan davasinin makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve kamuya açik olarak görülmesini isteme hakkina sahip oldugu düzenlenmistir. Anilan madde de düzenlenen adil yargilanma hakkinin en önemli unsurlarindan bir tanesi yargilamanin “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir.
60. Bu baglamda Avrupa Insan Haklari Mahkemesi (AIHM), devletlerin yargisal sistemlerini makul bir sürede yargilama dâhil olmak üzere, AIHS’nin 6. maddesinde yer alan sartlara uyacak sekilde düzenlemek ile görevli oldugunu belirtmistir (AIHM, Zimmerman ve Steiner –Isviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf).
61. Bir davaya taraf olan herkes, karsi taraf karsisinda kendisini önemli bir dezavantajli konumda birakmayacak sartlarda iddialarini mahkemeye sunabilmesi için makul bir firsata sahip olabilmelidir (AIHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Subat 1997).
62. Ayni sekilde, taraflarin gösterilen tüm delillerden haberdar olmasi ve görüs bildirebilmesi de adil yargilanma hakki kapsaminda gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmistir (AIHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991).
63. Öte yandan, Anayasa’nin 141. maddesinde “Davalarin en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandirilmasi, yarginin görevidir.” denilmek suretiyle, davalarin makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliligi açikça düzenlenmistir.
64. 2709 sayili Türkiye Cumhuriyeti Anayasasi’nda yer alan düzenlemeye paralel bir düzenleme, 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 30. maddesinde de yer almaktadir. Sözü edilen 30. madde; “(1) Hâkim, yargilamanin makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapilmamasini saglamakla yükümlüdür.” seklindedir.
65. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, davaci açtigi davada, davali tarafindan ihlâl edildigini ileri sürdügü hakkinin mahkeme araciligi ile taninmasini ve davalinin mahkûm edilmesini talep ederken; davali da, davacinin hakli olmadiginin tespitini ve davanin reddini savunur. Davada, her iki taraf da kendisinin hakli oldugunu ileri sürer ve hâkimin kendi lehine karar vermesi için ispat faaliyetinde bulunur.
66. Dava konusu edilen hakkin ve buna karsi yapilan savunmanin dayanagi olarak taraflarca gösterilen vakialarin gerçekten var olup olmadiklari hakkinda mahkemeye kanaat verilmesi faaliyetine ispat denir.
67. Ispat, hâkimi ikna (inandirma) faaliyetidir ve dayandigi delillerle hâkimi ikna eden taraf davayi kazanir. Ispat araçlarina delil adi verilir (Yilmaz, Ejder: Hukuk Muhakemeleri Kanunu Serhi, 4. Baski, Ankara 2021, s.3495).
68. Bu ilke ve açiklamalara paralel olarak 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da yargilamanin makul sürede bitirilmesini saglamak amaciyla düzenlemeler yapilmis ve bu amaca ulasilabilmesi için önemli bir katki saglayan delillerin bildirilme zamani özel olarak düzenlenmistir.
69. Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulmasi yargilamayi çabuklastiracak olmasinin yani sira, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamaninda bunlara karsi delil veya görüs bildirebilme imkâni taniyacak, böylece uyusmazliklar en kisa sürede adilane çözüme kavusacaktir.
70. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlemesine yer verilen “Taraflarca getirilme ilkesi”nin islerlik kazandigi davalarda, davanin taraflarinca delillerin gösterilmesi isleminin gerçeklestirilmesi gerekir. Anilan ilke uyarinca, hâkim, kural olarak, hiçbir delile kendiliginden basvuramaz. Bu kuralin istisnasini, bilirkisi incelemesi yaptirilmasi ve kesif icrasi olusturur (Tanriver, Süha: Medeni Usul Hukuku, Cilt 1, Ankara 2016, s.806 vd.)
71. Re’sen arastirma ilkesinin uygulandigi davalarda ise, hâkim, dava baglaminda bütün delillere kendiliginden müracaat edebilir. Çünkü sözü edilen ilkenin islerlik kazandigi davalarda, dava malzemesinin bir parçasini olusturan delillerin toplanmasi baglaminda da hâkim, taraflarin yani sira önemli bir rolü üstlenmis durumdadir; pasif degil, aktif bir konumda bulunmaktadir (Tanriver, s.807).
72. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda iki temel yargilama usulü düzenlenmistir. Bunlar; yazili (m. 118-186) ve basit (m. 316-322) yargilama usulleridir. HMK, asil olarak yazili yargilama usulüne göre hükümler koymus ve basit yargilama usulünü istisna kabul ederek düzenlemeler yapmistir.
73. Hukuk yargilamasinda, gerek yazili yargilama gerekse de basit yargilama usulünde dava, mahkemeye hitaben yazilan bir dilekçeyle açilir. Davanin açildigi mahkemeye veya uyusmazligin niteligine göre uygulanacak yargilama usulü farklilik göstermektedir.
74. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Basit yargilama usulüne tabi dava ve isler” baslikli 316. maddesinin (g) bendi; “Diger kanunlarda yer alan ve yazili yargilama usulü disindaki yargilama usullerinin uygulanacagi belirtilen dava ve isler.” seklindeki düzenleme ile hangi dava ve islerin basit yargilama usulüne tabi oldugunu açiklamistir.
75. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 119. maddesinin 1. fikrasinin (f) bendi uyarinca, gerek yazili gerekse basit yargilama usulünde, iddia edilen her bir vakianin hangi delillerle ispat edileceginin dava dilekçesinde belirtilmesi gerekmektedir. Ayni gereklilik, cevap dilekçesi açisindan da geçerlidir.
76. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Cevap dilekçesinin içerigi” baslikli 129. maddesinin 1. fikrasinin (d) ve (e) bendlerine göre cevap dilekçesinde; davalinin savunmasinin dayanagi olan bütün vakialarin sira numarasi altinda açik özetleri ile savunmanin dayanagi olarak ileri sürülen her bir vakianin hangi delillerle ispat edileceginin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalinin savunmasini somutlastirma yükümlülügünün geregi olup, davali savunmasinin dayanagi olan bütün vakialari hangi delillerle ispat edecegini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin teminini saglayici açiklamalarda bulunmalidir.
77. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Somutlastirma yükü ve delillerin gösterilmesi” baslikli 194. maddesi;
“(1) Taraflar, dayandiklari vakialari, ispata elverisli sekilde somutlastirmalidirlar.
(2) Taraflarin, dayandiklari delilleri ve hangi delilin hangi vakianin ispati için gösterildigini açikça belirtmeleri zorunludur.” hükmünü haizdir.
78. Bu düzenleme, taraflarin iddialarinin (HMK, m. 119/1,f) ve savunmalarinin (HMK, m. 129/1,e) dayanaklarini dilekçelerinde göstermeleri yönündeki hükümler ile paraleldir.
79. Kanun, ispat faaliyetinin tam olarak yürütülebilmesi, mahkemenin uyusmazligi dogru tespit ederek yargilama yapabilmesi ve özellikle karsi tarafin ileri sürülen vakialara karsi kendini savunabilmesi için, iddia edilen vakialarin açik ve somut olarak ortaya konulmasi gerekliligini düzenlemis olup, somutlastirma yükümlülügü olarak adlandirilmaktadir.
80. Somutlastirma yükü, kendiliginden (re’sen) arastirma ilkesinin geçerli oldugu davalarda da uygulanir.
81. Daha önce Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan bu (yeni) hüküm, soyut ve yuvarlak ifadelerle dava açilmasinin ve böylece taraflarin ve mahkemenin bos yere zaman kaybetmesinin önüne geçilmek amaciyla getirilmistir. Hükmün konulus gerekçesinde, somutlastirma yükünü yerine getirmeyen tarafin bunun sonuçlarina katlanacagi belirtilmisse de, bunun yaptiriminin ne olacagi HMK’nin 194. maddesinde açikça öngörülmemistir. Ancak bu husus, HMK, m. 29’daki “dürüstlük kurali” ile birlikte düsünülmelidir (Yilmaz, s.3631).
82. Mahkemenin görevi, önüne gelen uyusmazligi hukuka uygun bir sekilde karara baglamaktir. Bunun yerine getirilebilmesi de taraflarin kendilerine düsen yükümlülükleri yerine getirmeleri ve mahkemeden ne istediklerini açikça ortaya koymalarina baglidir. Bu sebeple, somutlastirma yükü, taraflara düsen önemli bir ödevdir; aksi takdirde davanin aleyhlerine sonuçlanmasi söz konusu olacaktir.
83. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda düzenlenen yargilama usullerine göre delillerin gösterilme zamaninin açiklanmasinda da yarar bulunmaktadir.
84. Yazili yargilama usulünde, davacinin dava dilekçesinde, davalinin ise dava dilekçesinin kendisine tebligi üzerine islemeye baslayan iki haftalik süre içerisinde verecegi cevap dilekçesinde, iddiasinin ya da savunmasinin dayanagi olan maddi vakialari ve ispatta kullanacagi delilleri göstermesi gerekir. Davalinin cevap dilekçesi kendisine teblig edilmis olan davaci, bu dilekçenin kendisine tebliginden itibaren iki haftalik süre içerisinde mahkemeye verecegi cevaba cevap dilekçesinde davalinin savunmasini etkisiz kilmak amaciyla yeni vakialar ileri sürüyorsa ya da dava dilekçesinde belirtmis oldugu vakialari genisletiyor yahut eski vakialarin yerine tümüyle yenisini ikame ediyorsa, sözü edilen türdeki vakialarin ispati baglaminda da yeni delil gösterebilir. Ayni durum davalinin, davacinin cevaba cevap dilekçesinin kendisine tebligi üzerine iki haftalik süre içerisinde mahkemeye verecegi ikinci cevap dilekçesinde, davacinin iddialarini etkisiz hâle getirmek amaciyla savunma baglaminda yeni vakialar ileri sürmesi veya cevap dilekçesinde dayanmis oldugu vakialari genisletmesi ya da eski vakialarin yerine tümüyle yeni ve müstakil bir kimlik tasiyan vakialari ikame etmesi olasiliginda da geçerlilik tasir.
85. Hemen belirtilmelidir ki; hem dava dilekçesinde hem de cevap dilekçesinde gösterilen ve tarafin elinde bulunan belgelerin dilekçeye eklenerek mahkemeye sunulmasi, baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayici açiklamanin dilekçede yer almasi zorunludur (HMK, m. 121, 129/2). 86. Taraflarin, davanin basinda sahip olduklari bütün delilleri göstermek ve ellerinde bulunan delilleri tevdi etmek zorunluluguyla karsi karsiya birakilmalari, delillerin gösterilmesi faaliyetine zaman itibariyle sinirlama getirilmesi ve yargilamanin sonraki asamalarinda yeni delil gösterilmesi olanaginin kullaniminin kanunla belirli sartlara bagli kilinmasi anlamini tasimaktadir.
87. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; “Dilekçelerin karsilikli verilmesinden sonra ön inceleme yapilir. Mahkeme ön incelemede; dava sartlarini ve ilk itirazlari inceler, uyusmazlik konularini tam olarak belirler, hazirlik islemleri ile taraflarin delillerini sunmalari ve delillerin toplanmasi için gereken islemleri yapar, taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecegi davalarda onlari sulhe veya arabuluculuga tesvik eder ve bu hususlari tutanaga geçirir.” düzenlemesi bulunmaktadir.
88. 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde yargilama (dilekçeler, tahkikat, sözlü yargilama ve hüküm asamasi) dört asamadan ibaret iken, 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usûl hukukuna yeni ve önemli bir kurum olarak yargilamada ön inceleme safhasi (dilekçeler, ön inceleme asamasi, tahkikat, sözlü yargilama ve hüküm asamasi) dâhil edilmistir.
89. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen ön inceleme asamasi (m. 140), yargilamada özel bir öneme sahiptir. Bu asamanin basarisi, esasen bu durusmaya dogru bir sekilde hazirlanilmasi ve yapilmasi gereken islemlerin mahkemece ve taraflarca dogru bir sekilde yapilmasina baglidir (Yilmaz, s.2994 vd.).
90. Ön inceleme, dilekçeler asamasi ile tahkikat asamasi arasinda ayri ve bagimsiz bir asama olacak sekilde, bes yargilama asamasindan biri olarak öngörülmüstür. Bu asamada ilk itirazlar ve dava sartlari yönünden dosyanin bir incelemeye tabi tutulmasi ve taraflarin uyusmazlik içerisinde oldugu konular ile anlastiklari konularin ayrilarak, delillerin toplandigi ve degerlendirildigi tahkikat asamasina eksiksiz ve hazir bir sekilde geçilmesi amaçlanmistir.
91. Ön incelemenin asil islevi, uygulamada birbirinin içine geçirilmis asamalarin ayrilmasi baglaminda ortaya çikmaktadir. Zira ön inceleme asamasina kadar dilekçeler tamamlanmis ve tahkikat asamasinda toplanmasi gerekenler disinda kalan deliller toplanmis olacak, böylece artik tahkikat asamasinda kural olarak delil toplanmasi söz konusu olmayacagindan, durusmalar delillerin tartisildigi oturumlar hâline gelmis bulunacaktir.
92. Bu çerçevede ön inceleme durusmasinda tahkikat islemleri yapilamaz, tahkikata götüren hazirlik islemleri yapilir. Tahkikat asamasindan farkli olarak ön inceleme asamasinda isin esasina girilmeyeceginden, kural olarak delillerin incelenmesi söz konusu olmayacaktir. Bu asamada delillerin toplanmasi için hazirlik islemleri yapilacak ve bu sayede dosyanin tekemmül etmesi saglanacaktir.
93. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Ön inceleme durusmasina davet” baslikli 139. maddesi, yargilama sirasinda tamamlanmis isler bakimindan uygulanmasi gereken ve 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayili Resmî Gazete’de yayimlanarak yürürlüge giren 7251 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazi Kanunlarda Degisiklik Yapilmasi Hakkinda Kanun’un (7251 sayili Kanun) 13. maddesiyle yapilan degisiklikten önceki hâliyle; “(1) Mahkeme, dilekçelerin karsilikli verilmesinden ve yukaridaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladiktan sonra, ön inceleme için bir durusma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çikarilacak davetiyede, durusma davetiyesine ve sonuçlarina iliskin diger hususlar yaninda, taraflara sulh için gerekli hazirligi yapmalari, durusmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargilamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafin yoklugunda yapilan islemlere itiraz edemeyecegi ve diger tarafin, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasini genisletebilecegi yahut degistirebilecegi ayrica ihtar edilir.” seklinde düzenlenmistir. 7251 sayili Kanun’un 13. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte anilan madde; “(1) Mahkeme, dilekçelerin karsilikli verilmesinden ve yukaridaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladiktan sonra, ön inceleme için bir durusma günü tespit ederek taraflara bildirir. (Degisik cümle:22/7/2020-7251/13 md.) Çikarilacak davetiyede asagidaki hususlar ihtar edilir:
a) Durusma davetiyesine ve sonuçlarina iliskin diger hususlar.
b) Taraflarin sulh için gerekli hazirligi yapmalari.
c) Durusmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargilamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafin yoklugunda yapilan islemlere itiraz edemeyecegi.
ç) Davetiyenin tebliginden itibaren iki haftalik kesin süre içinde taraflarin dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadiklari belgeleri mahkemeye sunmalari veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amaciyla gereken açiklamayi yapmalari, bu hususlarin verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmis sayilacaklarina karar verilecegi.” seklinde düzenlenmistir.
94. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 139. maddesinin yeni düzenlemesine bakildiginda, dilekçelerin teatisi asamasinin tamamlanmasi ve taraflarin ön inceleme durusmasina davet edilmesi yine iki farkli asama olarak korunmaya devam edilmistir. Fakat degisiklikle birlikte, eksik delillerin sunulmasi ve baska yerden getirtilecek delillere iliskin açiklama yapilmasi ihtarinin artik ön inceleme durusmasi davetiyesi ile birlikte yapilacagi düzenlenmistir.
95. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140/5. maddesi, uyusmazlik döneminde yürürlükte olan 7251 sayili Kanun’un 14. maddesiyle yapilan degisiklikten önceki hâliyle; “(5) Ön inceleme durusmasinda, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadiklari belgeleri mahkemeye sunmalari veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amaciyla gereken açiklamayi yapmalari için iki haftalik kesin süre verilir. Bu hususlarin verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmis sayilmasina karar verilir.” hükmünü haizdir. Anilan emredici düzenlemeye göre taraflar, delil olarak dayandiklari belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da baska yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadirlar. Sayet taraflar, bu konuda yapmalari gereken islemleri eksik birakmislarsa, tahkikata baslamadan önce taraflara son kez kisa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamalari düsünülmüstür. Taraflar bu sanslarini da dogru kullanamazlarsa, artik tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve taraflarin o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
96. 7251 sayili Kanun’un 14. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte HMK’nin 140/5. maddesi; “(5) (Degisik:22/7/2020-7251/14 md.) 139 uncu madde uyarinca yapilan ihtara ragmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açiklamayi yapmayan tarafin bu delillere dayanmaktan vazgeçmis sayilmasina karar verilir.” seklinde düzenlenmistir.
97. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140. maddesinin 5. fikrasinda vurgulanmasi gereken husus; “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanilmis olmasidir.
98. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 140/5. maddesi, ön inceleme durusmasinda dahi, dava ve cevap dilekçesinde gösterilmis olmayan belgenin ikamesine izin vermemistir. Bu da dogaldir. Çünkü seklî gerçegi arayan özel hukuk yargilamasinda, iliskinin maddi gerçegi degil, özel hukukun biçtigi kaliplara uygunlugu incelenecektir. Böyle bir kalibi ispat eden belgeyi delil olarak belirtmeyen tarafin, hak arama özgürlügünü dogru biçimde kullandigindan söz edilemez. Hakkini etkin biçimde kullanma çabasini baslangiçta göstermeyen tarafin, sonradan belgeyi delil olarak kullanmak istemesi, uyusmazligin netlesmesini de, çözümünü de geciktirecektir. Üstelik böyle bir belgenin dava veya cevap dilekçesinde belirtilmis olmasi, uzlasmayi kolaylastirabilecekken, bu imkân da kaybedilmis olacaktir. Böyle olunca, uyusmazligin süratle çözümlenmesinden beklenen kamu yarari zedelenecektir. O hâlde, dava ve cevap dilekçelerinde gösterilmemis bulunan belge delillerinin, ön inceleme durusmasi da dâhil olmak üzere, sonradan ikame edilmesi, ancak 145. maddede belirtilen sartlarla mümkündür.
99. Uyusmazlik döneminde yürürlükte bulunan 140/5. maddesinin sözüne (lafzina) bakildiginda, mahkemenin ön inceleme durusmasinda, taraflara delil sunmalari için verecegi iki haftalik sürenin, taraflarin dilekçelerinde gösterip de sunmadiklari belgeleri sunmalari (yahut baska yerden getirtilecek belgelerle ilgili açiklama yapmalari) olanagi için tanindigi anlasilmaktadir. Nitekim hükmün gerekçesinde de; “Taraflar, delil olarak dayandiklari belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da baska yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadirlar. Sayet taraflar, bu konuda yapmalari gereken islemleri eksik birakmislarsa, tahkikata baslamadan önce, taraflara son kez kisa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamalari düsünülmüstür. Taraflar bu sanslarini da dogru kullanamazlarsa, artik tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve taraflarin o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir. Yargilamanin uzamasi sebeplerinin basinda, taraflarin ellerinde bulunan delilleri sunmamalari ya da baska yerden getirilecekse gerekli açiklamalari yaparak masrafini vermemeleri gelmektedir. Zaman zaman taraflarin bu konuda kötüniyetli olarak yargilamayi uzatici islemler yaptiklari da görülmektedir. Besinci fikra ile bu sorun çözümlenmis olacaktir.” denilmek suretiyle, hükmün sözü (lafzi) pekistirilmistir.
100. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun sisteminde, uyusmazlik döneminde yürürlükte bulunan HMK’nin 140/5. maddesi dikkate alindiginda ön inceleme durusmasinda tayin edilen kesin süreye uyulmamasi, vazgeçme yaptirimina baglanarak, davayi uzatici bu kötüniyetli davranislar engellenmeye çalisilmistir. Zira dilekçelere eklenip sunulmamis, daha sonra ön incelemede ek olarak bildirilen süre içinde de verilmemis delillere, tahkikat içinde kural olarak dayanilamaz. Tahkikatin amaci, kural olarak, delil toplamak degil, delilleri incelemek ve degerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargilama uzar.
101. Ancak istisnaen belirli kosullarin gerçeklesmesi kaydiyla, taraflar gerek ön inceleme gerekse de tahkikat asamasinda yeni delil gösterebilme olanagina sahiptirler.
102. Nitekim bu husus, HMK’nin “Sonradan delil gösterilmesi” basligini tasiyan 145. maddesinde “(1) Taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargilamayi geciktirme amaci tasimiyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafin kusurundan kaynaklanmiyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.” seklinde düzenlenmistir.
103. Taraflarin Kanun’da belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine iliskin kurala getirilen istisnanin, dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil bildirmeyen, ön inceleme asamasinda veya çikarilacak davetiye üzerine delillerini sunmayan veya toplanmasi için gerekli islemleri yapmayan tarafin tahkikat asamasinda delil bildirme haklarinin oldugu seklinde anlasilmasi mümkün degildir.
104. Bu kapsamda delilin sonradan sunulmasi, o delile daha önceden ulasilamamasina ya da o delilin varligi hakkinda mazur görülebilir bir bilgisizlige, bir engellemeye vs. dayaniyorsa mümkündür. Tarafin salt ihmalkârligi, yeterince arastirmamasi, davayi uzatma amaci, davayi önemsememesi, kötü niyeti gibi hususlarla o delili sunmamasi hâlinde sonradan delil sunulmasi kabul edilemez, artik o delilden vazgeçmis sayilir (Atalay, Oguz; Pekcanitez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, 15. Basi, Istanbul 2017, s.1760).
105. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 31. maddesi geregince hâkim de, davayi aydinlatma ödevi uyarinca maddi ya da hukukî açidan belirsiz gördügü hususlar açisindan ihtiyaç duydugu takdirde taraftan yeni delil göstermesini isteyebilir.
106. Bu asamada bir diger istisnai hükmün açiklanmasi gereklidir. O da “Iddia ve savunmanin genisletilmesi veya degistirilmesi” baslikli HMK’nin 141. madde hükmüdür.
107. 7251 sayili Kanun’un 15. maddesiyle yapilan degisiklik öncesi hâliyle, HMK’nin 141. maddesinde yargilamanin asamalarina göre bir ayrim yapilmistir. Buna göre;
“(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme asamasinda ise ancak karsi tarafin açik muvafakati ile iddia veya savunmalarini genisletebilir yahut degistirebilirler. Ön inceleme durusmasina taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksizin iddia veya savunmasini genisletebilir yahut degistirebilir. Ön inceleme asamasinin tamamlanmasindan sonra iddia veya savunma genisletilemez yahut degistirilemez.
(2) Iddia ve savunmanin genisletilip degistirilmesi konusunda islah ve karsi tarafin açik muvafakati hükümleri saklidir”.
108. Anilan maddenin gerekçesinde belirtildigi üzere; taraflarin karsilikli dilekçelerini verdikleri asamada, herhangi bir sinirlamaya bagli olmadan uyusmazligin genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarini degistirebilecekleri kabul edilmistir. Bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. Ikiser dilekçeden sonra, hangi ad altinda olursa olsun verilecek dilekçeler, sinirlama ve yasak kapsaminda kabul edilmelidir. Her iki taraf da ön inceleme oturumuna gelirse, ancak karsi tarafin muvafakati ile genisletme söz konusu iken; taraflardan biri mazeretsiz gelmez, digeri gelirse, gelen taraf, karsi tarafin muvafakatine gerek olmadan iddia ve savunmasini genisletip degistirebilecektir.
109. 7251 sayili Kanun’un 15. maddesiyle yapilan degisiklikle birlikte HMK’nin 141. maddesi; “(1) (Degisik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarini genisletebilir yahut degistirebilirler. Dilekçelerin karsilikli verilmesinden sonra iddia veya savunma genisletilemez yahut degistirilemez.
(2) Iddia ve savunmanin genisletilip degistirilmesi konusunda islah ve karsi tarafin açik muvafakati hükümleri saklidir.” seklindedir. 110. Görüldügü üzere, HMK’nin sistematigi içinde tahkikat asamasina geçilmezden evvel taraflarin uyusmazlik konularinin ve bu uyusmazliklarin çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha isin en basinda belirlenerek tahkikatin etkin bir sekilde yapilmasinin hedeflendigi anlasilmaktadir.
111. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” baslikli 128. maddesine göre; süresi içinde cevap dilekçesi vermemis olan davali, davacinin dava dilekçesinde ileri sürdügü vakialarin tamamini inkâr etmis sayilir. Cevap vermemek davalinin bilerek cevap vermemesi biçiminde olabilecegi gibi, cevap süresinin kaçirilmasi suretiyle de olabilir. Davayi inkâr etmis sayilan davali, daha sonra ikinci cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesine karsi verilir. Cevap dilekçesi vermemis olan davalinin sadece inkâr ile yetinmis oldugu varsayilir ve ön inceleme ile tahkikat asamasinda sadece inkâr çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Pekcanitez, s.1206). Öte yandan davalinin süresinde cevap dilekçesi vermemesi sonucunda davacinin da artik cevaba cevap dilekçesi veremeyeceginin tabii bulunmasi karsisinda, HMK’nin 136. maddesine göre dilekçelerin karsilikli verilmesi asamasinin tamamlanmasi nedeniyle ön inceleme asamasina geçilecek ve kanundan kaynakli istisnai hâller disinda görülmekte olan davaya iliskin taraflar açisindan iddia ve savunmanin genisletilmesi veya degistirilmesi yasagi baslamis olacaktir.
112. Ön inceleme asamasinda taraflarin anlasip anlasamadiklari konulari belirleyen ve hangi vakialarin uyusmazlik konusu oldugunu tespit eden ve bunu tutanaga geçiren mahkemenin, tahkikat asamasinda yapacagi faaliyet (is), uyusmazlik konusu olaylari incelemek, bunlar hakkinda taraflarin gösterdigi delilleri, ileride verecegi hükme esas almak üzere ispat hukuku kurallarina göre degerlendirmektir (Yilmaz, s.901).
113. Taraflar, tahkikat asamasinda kural olarak iddia ve savunmalarini genisletip degistiremezler; yani yeni vakia ileri süremezler ve eski vakialarin yerine yeni vakialar ikame edemezler. Bunun yapilabilmesi ancak karsi tarafin açik muvafakati, bunun mümkün olmamasi durumunda da islah suretiyle gerçeklestirilebilir.
114. Keza, bir delilin sonradan ileri sürülmesinin yargilamayi geciktirme amaci tasimamasi veya süresinde ileri sürülememesinin ilgili tarafin kusurundan kaynaklanmamasi durumunda, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir (HMK, m. 145).
115. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 145. maddesinin gerekçesinde söyle denilmektedir: “Uygulamada, davalarin uzamasinin temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulmasi ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmamasi oldugu bilinmektedir. Maddenin ilk fikrasiyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasinin yasak oldugu kural olarak benimsenmistir. Fakat iki istisna kabul edilmistir. Yeni delil sunulmasi talebi yargilamayi geciktirme amaci tasimiyorsa veya delilin süresinde sunulmamasi ilgili tarafin kusuru disinda bir sebebe dayaniyorsa, hâkim gerekçesini de belirtmek sartiyla, yeni delil sunulmasina izin verebilir. Bu sekilde delil sunma kuralina istisna getirilmesi, hukukî dinlenme hakkinin tabiî bir sonucudur”.
116. Kanun koyucunun, belli sartlarin varligi hâlinde, taraflara yargilamanin daha sonraki asamalarinda delil ileri sürebilmeleri için istisnai bir düzenleme getirmesinin gerekçesi, adil yargilanma hakkinin bir unsurunu olusturan “hukukî dinlenilme hakki”dir (Yilmaz, s.3032).
117. Basit yargilama usulünde, davacinin dava dilekçesinde, davalinin ise dava dilekçesinin kendisine tebligi üzerine iki haftalik süre içerisinde verecegi cevap dilekçesinde iddiasinin ya da savunmasinin dayanagi olan maddi vakialari ispatta kullanacagi tüm delilleri, her bir delili maddi vakialarla da iliskilendirmek suretiyle göstermesi gerekir.
118. Nitekim bu husus HMK’da “Delillerin ikamesi” basligini tasiyan 318. maddesinde; “(1) Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açikça ve hangi vakianin delili oldugunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve baska yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadir.” seklinde düzenlenmistir.
119. Basit yargilama usulünde dilekçeler teatisi asamasi; dava dilekçesi ve onun karsiligini olusturan cevap dilekçesi ile sinirlidir. Bu usul, daha çabuk sonuçlandirilmasi gereken, daha kisa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandirilabilecek dava ve isler için kabul edilmis daha basit ve seri bir yargilama usulüdür.
120. Basit yargilama usulünde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri bulunmamaktadir (HMK, m. 317/3). Dolayisiyla delillerin gösterilmesiyle ilgili olarak ikinci dilekçeler baglaminda yapilan açiklamalar, basit yargilama usulü açisindan geçerli degildir. Ancak HMK’nin 322. maddesinin 1. fikrasi uyarinca; ön inceleme ve tahkikat asamalarinda yeni delil gösterilmesi hususunda yazili yargilama usulü dikkate alinarak yapilan açiklamalar, basit yargilama usulünde de aynen geçerlilik tasimaktadir.
121. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 322. madde yollamasiyla uygulanmasi mümkün olan HMK’nin 145. maddesindeki kosullarin bulunmasi hâlinde, sonradan gösterilen delillerin basit yargilama usulünde de incelenmesi mümkündür.
122. Yine, basit yargilama usulünde iddia ve savunmanin genisletilmesi ve degistirilmesi yasagi, yazili yargilama usulünden farkli olarak dava açilmasiyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle baslar (HMK, m. 319).
123. Mülga 5521 sayili Is Mahkemeleri Kanunu’nun 7. maddesinde is mahkemelerinde sifahi yargilama usulü uygulanacagi; 15. maddesinde ise bu Kanunda açiklik olmayan hâllerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun uygulanacagi hükme baglanmistir. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüge giren ve 450. maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nu yürürlükten kaldiran HMK, 447/1. maddesi uyarinca diger kanunlarin sözlü yahut seri yargilama usulüne atif yaptigi hâllerde, bu Kanun’daki basit yargilama usulü ile ilgili hükümlerin uygulanacagini düzenlemis, ayni Kanun’un 316 vd. maddeleri geregince is davalari için basit yargilama usulü benimsenmistir.
124. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sistematigi içinde tahkikat asamasina geçilmezden evvel, taraflarin uyusmazlik konularinin ve bu uyusmazliklarin çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha isin en basinda belirlenerek tahkikatin etkin bir sekilde yapilmasinin hedeflendigi anlasilmaktadir. Zira tahkikatin amaci, kural olarak delil toplamak degil, delilleri incelemek ve degerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargilama uzar. Bu sebeple HMK’nin 145. maddesinde belirtilen ve tarafin etki alani disinda kalan çok özel durumlar disinda, sonradan delil sunulmasi hâlinde bu deliller dikkate alinmamalidir.
125. Bu asamada temyiz incelemesinin kapsamiyla ilgili açiklama yapmakta yarar bulunmaktadir.
126. 01.10.2011 tarihinde 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüge girmis ve anilan Kanun’un 450. maddesiyle de 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) ek ve degisiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldirilmistir. Ancak, kanun koyucu uygulamada birtakim sorunlarin ortaya çikmasini engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda geçis hükümlerini ayrica düzenlemistir.
127. Bu baglamda HMK’nin Geçici 3. maddesi;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayili Adli Yargi Ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kurulus, Görev ve Yetkileri Hakkinda Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarinca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve baslama tarihine kadar, 1086 sayili Kanunun temyize iliskin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasina devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve baslama tarihinden önce verilen kararlar hakkinda, kesinlesinceye kadar 1086 sayili Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki 427 ilâ 444 üncü madde hükümlerinin uygulanmasina devam olunur. (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.) Bu kararlara iliskin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve baslama tarihine kadar 1086 sayili Kanunun bu Kanuna aykiri olmayan hükümleri uygulanir.” düzenlemesi geregince, inceleme konusu dosya bakimindan temyiz yoluyla ilgili olarak 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun uygulanmasi gerektigi açiktir. Ancak burada uygulanacak hükümlerin, 1086 sayili Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayili Kanunla yapilan degisiklikten önceki temyiz incelemesine konu olan hükümlerinin oldugu unutulmamalidir.
128. 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. madde hükmü dikkate alindiginda; “Mahkemei Temyiz asagida beyan olunan esbaptan dolayi temyiz olunan hükmü nakzeder.
1- Kanunun ve iki taraf beynindeki mukavelenin yanlis tatbik edilmis olmasi.
2- Mahkemenin davayi rüyete vazifedar bulunmamasi,
3- Iki tarafi ve sebebi müttehit bir dava hakkinda yekdigerine mütenakiz kararlar verilmesi,
4- Usulü muhakemeye muhalefet edilmesi,
5- Meselei maddiyenin takdirinde hata edilmesi,
6- Iki taraftan birinin davasini ispat için serdettigi delillerin sebebi kanuniye müstenit olmiyarak kabul edilmemesi,
Usulü muhakemeye muhalefetten dolayi bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vazaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasina ve isbu kusur ve hatanin lahik olan hükmü tagyir edecek derecede bulunmasina veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafindan usulü muhakemenin tagyir ve ihlal olundugunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemis olmasina mütevakkiftir.” durumlari bozma sebepleri olarak sayilmistir.
129. Temyiz yolunda hüküm mahkemesinin karari sadece hukuka uygunluk bakimindan inceleme konusu yapilir. Bu nedenle temyiz sadece hukukun yanlis uygulanmis oldugu sebebine dayanabilir. Temyiz talebinde yeni vakialar ileri sürülürse, bunlarin Yargitayca incelenmesi caiz olmadigindan Yargitay sadece hukukun yanlis uygulanmis olup olmadigini incelemekle yetinir.
130. Kural olarak temyiz incelemesinde daha önce ileri sürülmeyen yeni vakialarin ve delillerin ileri sürülmesi mümkün degildir. Delillerle ilgili her türlü karari verecek mahkeme hüküm mahkemesi, yani ilk derece mahkemesidir. Temyiz incelemesinde ise tahkikat yapilmayip, dava dosyasina usulüne uygun girmis olan delillerin, ispat yükü çerçevesinde ilk derece mahkemesince degerlendirilmesinin isabetli yapilip yapilmadigina bakilmaktadir.
131. Bu açiklamalar isiginda uyusmazlik konusu degerlendirildiginde; davaci vekili, müvekkilinin elektrik bakim onarim teknisyeni olarak çalistigini ileri sürerek ödenmeyen isçilik alacaklarinin davalilardan tahsili talebiyle 14.05.2014 tarihinde eldeki davayi açmistir.
132. Mahkemece 16.05.2014 tarihli tensip tutanaginin (8) numarali bendi ile “Taraflarin HMK'nun 318.maddesi geregince dilekçeleri ile birlikte tüm delillerini açikça ve hangi vakianin delili oldugunu da belirterek bildirmek, taraflarin varsa taniklarinin adi ve soyadini, teblige elverisli adreslerini ve taniklarini hangi konuda dinleteceklerini içeren listeyi mahkememize sunmak; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve baska yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunlarin bulunabilmesini saglayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek, ayrica gerekli masraflari vermek zorunda olduklarina,”, (9) numarali bendinde “Taraflarin dilekçelerinde gösterdigi ancak henüz sunmadiklari belgeleri sunmak veya baska yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi için gerekli açiklamayi yapmak için HMK'nun 140/5.maddesi geregince ancak ön inceleme asamasinda iki haftalik kesin süre verilecegine, aksi takdirde bu delillere dayanmaktan vazgeçmis sayilacaklarina,” iliskin ara kararlar kurulmus ve dava dilekçesi ile tensip tutanagi davali ...’a 28.05.2014 tarihinde teblig edilmistir.
133. Davali vekili yasal süresi içinde sundugu cevap dilekçesinde “…Yapmis oldugumuz arastirma sonucu davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin kendisine ödendigi anlasilmistir.” seklinde savunma yaptiktan sonra mahkemece davali vekilinin hazir oldugu 03.10.2014 tarihli ön inceleme durusmasinda davaliya eksik delillerini bildirmek üzere süre verilmistir.
134. Davali tarafindan bahsedilen ödemeye iliskin herhangi bir delil ibraz edilmediginden ihbar tazminati hesabina yönelik mahsup islemi yapilmadan hazirlanan bilirkisi raporu dogrultusunda mahkemece karar verilmistir. Bu karari temyiz eden davali ... vekili, temyiz dilekçesinde ihbar tazminatinin davaciya ödendigini tekrar ileri sürerek bu defa temyiz dilekçesi ekine dekont sureti ekleyerek kararin bozulmasini istemistir.
135. Uyusmazlik bakimindan çözümlenmesi gereken husus; kararin temyizi asamasinda ilk defa sunulan 30.04.2014 tarihinde tazminat ödemesi açiklamasi ile 1.347,30TL miktar içeren dekont suretinin delil olarak degerlendirilip degerlendirilmeyecegi (bu belgeye deger verilip verilmeyecegi) noktasinda toplanmaktadir.
136. Yukarida belirtilen kanuni düzenlemeler dikkate alindiginda; temyiz asamasinda ilk defa sunulan dekont suretinin yargilamanin basindan beri davalinin elinde bulundugu, bu durumun davali vekilinin cevap dilekçesindeki “…3-Yapmis oldugumuz arastirma sonucu davacinin talep ettigi ihbar tazminatinin kendisine ödendigi anlasilmistir.” seklindeki savunmasindan anlasildigi, bu belgenin temyiz asamasina kadar sunulamama nedeni açiklanmadigi gibi, bu delilin de aslinda yargilama sirasinda davalinin elinde bulunup sonradan olusturulmadigi, davalinin sonradan delil gösterilebilmesi için HMK’nin 145. maddesinde belirtilen istisnai hâllerin mevcudiyetini de ileri sürmedigi anlasilmaktadir.
137. Gerçekten de uyusmazlik hakkinda, bu islemin dayandigi veya onu ortadan kaldiran kaliba uygun belge ya bastan beri vardir ya da yoktur. Böyle bir belge varsa, belgeyi bilen davalinin buna ragmen bu belgeden söz etmemesi ya da sunmamasi, ona etkin hak arama imkâni taninmamasindan degil, kendi ihmalinden kaynaklanmaktadir. Böyle olunca da, bu belgenin sonradan sunulmasi davayi uzatacak ve bu suretle davanin kisa sürede çözümlenmesini engelleyecektir.
138. Öte yandan, davacinin sunulan bu delile içerik olarak karsi çikmasi sunuldugu tarih itibariyle mümkün olmayip, aksi yorumla HMK’nin temel ilkelerinden uzaklasan bir yola girilmemelidir. Söyle ki; bu belgedeki ödemenin yapilmadigi, ya da dava konusu edilen alacak kalemleri disinda bir baska alacaga iliskin oldugunu iddia etmesi hâlinde yeni bastan tahkikat islemlerinin yapilmasi gerekeceginden, bu durum yargilamayi uzatacak ve HMK’nin asamalar sistemini bertaraf edecektir. Ne var ki, yeniden yargilama temyizde söz konusu olamaz ve temyiz incelemesinde tahkikat yapilamaz. Dolayisiyla, bu delil davanin en basindan beri var oldugu hâlde yargilama asamasinda ileri sürmeyen davalinin, kararin temyizi asamasinda yeni delil dosyaya sunarak bu delil dogrultusunda degerlendirme yapilmasini talep etmesi mümkün degildir. Aksinin kabulü hukuk yargilamasinin temel ilke ve esaslari ile bagdasmaz.
139. Hâl böyle olunca direnme karari onanmalidir.
IV. SONUÇ:
Açiklanan nedenlerle;
(1) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin kabulü ile direnme kararinin Özel Daire bozma kararinda gösterilen nedenlerden dolayi 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici madde 3 atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA, (III-A),
(2) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin kabulü ile direnme kararinin yukarida açiklanan bu degisik gerekçe ve nedenlerden dolayi 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA, (III-B), (3) numarali uyusmazlik yönünden davali ... vekilinin temyiz itirazlarinin reddi ile direnme kararinin ONANMASINA, (III-C),
Karar düzeltme yolu kapali olmak üzere, 17.02.2022 tarihinde oy birligi ile kesin olarak karar verildi.
hukukihaber.net