6325 sayili Hukuk Uyusmazliklarinda Arabuluculuk Kanunu, uyusmazliklarin çözümüne yönelik olarak arabuluculugun amacina uygun bir sekilde kullanilmasini öngörmektedir. Ancak, bir hakkin amaci disinda kullanilmasi, tüm hukuk sistemlerinde oldugu gibi, 4721 sayili Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarinca hakkin kötüye kullanimi olarak degerlendirilmektedir. Bu baglamda, arabuluculuk mekanizmasi, is akdinin sona erdirilmesi ya da feshin sonuçlarina yönelik mali hesaplarin düzenlenmesi gibi süreçlerde hukuki bir araç olarak istismar edilemez. Kanunlarin temel prensibi olan dürüstlük kurali, isçi haklarinin korunmasini öncelikli hale getirir. Arabuluculugun, isçinin aleyhine sonuçlar doguracak sekilde kullanilmasi, hukukun genel ilkeleriyle bagdasmaz. Hukukun temel ilkelerine aykiri olan bu tür uygulamalar, yasal çerçevede korunamaz ve isçi haklarinin zedelenmesine yönelik girisimlere karsi caydirici bir rol oynar. Bu nedenle arabuluculugun, isçi-isveren iliskilerinde adil, seffaf ve hakkaniyetli bir çözüm araci olarak kullanilmasi sarttir. Bu nedenle, arabuluculugun kötü niyetli uygulamalari engellenmeli ve yasal çerçevede yalnizca uyusmazliklarin adil bir sekilde çözümlenmesi amaciyla degerlendirilmelidir. T.C. Yargitay 9. Hukuk Dairesi 2024/10147 E., 2024/13332 K. "Içtihat Metni" MAHKEMESI : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi KARAR : Istinaf basvurusunun esastan reddi ILK DERECE MAHKEMESI : Malatya 3. Is Mahkemesi Taraflar arasindaki alacak davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda, Ilk Derece Mahkemesince davanin reddine karar verilmistir. Kararin davaci vekili tarafindan istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davaci vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir. Bölge Adliye Mahkemesi karari davaci vekili tarafindan temyiz edilmistir. Bölge Adliye Mahkemesince 04.08.2023 tarihli ek karar ile kararin kesin oldugu gerekçesiyle temyiz basvurusunun reddine karar verilmistir. Ek karar davaci vekili tarafindan temyiz edilmekle; süre, temyiz sarti ve diger usul eksiklikleri yönünden yapilan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Bölge Adliye Mahkemesince kararin kesin nitelikte olmasi nedeniyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmis ise de davacinin dava dilekçesinde ileri sürdügü ücret, hizmet süresi ve çalisma düzenine iliskin hususlar göz önüne alindiginda kararin kesin oldugundan söz edilmeyecegi ve temyiz dilekçesinin reddine iliskin ek kararin hatali oldugu anlasilmakla; 04.08.2023 tarihli ek kararin bozularak ortadan kaldirilmasina karar verilmistir. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen asil karari davaci vekili tarafindan temyiz edilmekle, ek kararin kaldirilmasina karar verildikten sonra; kesinlik, süre, temyiz sarti ve diger usul eksiklikleri yönünden yapilan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafindan hazirlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip geregi düsünüldü: I. DAVA Davaci vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davali isyerinde 14.07.2012-29.04.2021 tarihleri arasinda çalistigini, davacinin is sözlesmesinin hakli neden olmaksizin davali tarafça feshedildigini, davacinin son ücretinin brüt 3.500,00 TL civarinda oldugunu, davacinin haftalik ortalama 90 saat çalistigini, fazla çalisma ücretlerinin ödenmedigini, davacinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalisma yaptigini, davali isyerinde hafta tatili kullandirilmadigini, asgari geçim indirimi alacaginin ödenmedigini ileri sürerek kidem ve ihbar tazminatlari ile fazla çalisma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yillik izin ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarinin davalidan tahsiline karar verilmesini talep etmistir. II. CEVAP Davali vekili cevap dilekçesinde; davanin 6325 sayili Hukuk Uyusmazliklarinda Arabaluculuk Kanunu'nun (6325 sayili Kanun) 18 inci maddesi geregince esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektigini, davacinin 09.10.2020 tarihinde istifa ederek isyerinden ayrildigini, daha sonra müvekkilinin basvurusu ve davacinin onayi ile taraflarin ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri sonucunda anlasmaya vardiklarini, davacinin tekrar is basvurusunda bulundugunu ve tecrübeli bir isçi olmasi sebebiyle 18.10.2020 tarihinde tekrar ise alindigini, davacinin 29.04.2021 tarihinde tekrar istifa ettigini ve daha sonra yine müvekkilinin basvurusu ve davacinin onayi ile taraflarin ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri sonucunda anlasmaya vardiklarini, davaciya anlasilan tutar üzerinden ödeme yapildigini, anlasma belgelerinden de görülecegi üzere, davacinin çalistigi süre boyunca ücret ve eklerini aldigi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalismalarinin karsiligini aldigi ya da izin kullandigi, yillik izinlerini kullandigi, hafta tatillerini kullandigi veya karsiligi ücretlerini aldigi, davali isyerinde fazla çalisma yapilmadigi, yapilmis ise karsiliginin ödendigi veya serbest zaman kullandirildigi, davacinin isyerinde kendi istegi ile ayrilmasi sebebiyle kidem ve ihbar tazminatlarina hak kazanmadigi hususlarinda anlasma saglandigini, yapilan her iki anlasma sonucunda davaciya fazla çalisma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil, yillik izin, ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarinin karsiliginda ödeme yapildigini, anlasilan hususlarla ilgili olarak dava açilamayacagini, davacinin ödenmeyen alacaginin bulunmadigini savunarak davanin reddini istemistir. III. ILK DERECE MAHKEMESI KARARI Ilk Derece Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen karari ile; taraflar arasinda yapilan arabuluculuk görüsmeleri sonucunda düzenlenen 30.04.2021 tarihli arabuluculuk tutanaginda dava konusu alacaklar hakkinda görüsme yapilarak anlasmaya varildigi, arabuluculuk tutanaklarinin sahteligi ispat edilinceye kadar geçerli belgelerden oldugu, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesi geregince arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilan hususlar hakkinda dava açilmasinin mümkün olmadigi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmistir. IV. ISTINAF A. Istinaf Yoluna Basvuranlar Ilk Derece Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davaci vekili istinaf basvurusunda bulunmustur. B. Istinaf Sebepleri Davaci vekili; arabuluculuk görüsmelerinin geçersiz oldugunu, tutanaklarin davali isyerinde, ayni zamanda davalinin vekili olan arabulucu tarafindan düzenlendigini, arabuluculuk görüsmelerinin taraflarin serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda henüz taraflar arasinda uyusmazlik konusu bulunmadan ibra niteliginde düzenlendigini, tutanaklarda davacinin tüm alacaklarini aldiginin belirtildigini, davacinin 10.10.2020 tarihli arabuluculuk görüsmeleri sirasinda her seyden habersiz olarak çalismasina devam ettigini, davali tarafça sunulan cevap dilekçesi ile arabuluculuk tutanaklarinin çeliskili oldugunu, arabuluculuk tutanaklarinin geçersiz olduguna yönelik iddia ileri sürüldügü takdirde bu husus incelenmeksizin davanin reddine karar verilmesinin hatali oldugunu belirterek istinaf yoluna basvurmustur. C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen karariyla; davacinin davaliya ait isyerinde satin alma sefi olarak çalisirken 29.04.2021 tarihinde görev yerinin degistirildigi, davacinin bu görev degisikligini kabul etmeyerek kidem tazminatinin ödenmesini talep ettigi, is sözlesmesinin sona ermesinden sonra davali tarafin talebi üzerine taraflarin ihtiyari arabuluculuk yoluna basvurdugu ve 30.04.2021 tarihli anlasma belgesini imzaladiklari, davaci tarafça irade fesadina yönelik olarak delil sunulmadigi, arabulucunun tarafsiz olmadiginin ispatlanamadigi, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine göre arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlasmaya varilmasi hâlinde anlasilan hususlar hakkinda dava açilamayacagi, ibraya iliskin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerliliginin denetlenemeyecegi belirtilerek davaci vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir. V. TEMYIZ A. Temyiz Yoluna Basvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davaci vekili temyiz isteminde bulunmustur. B. Temyiz Sebepleri Davaci vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdügü sebepleri tekrar ederek karari temyiz etmistir. C. Gerekçe 1. Uyusmazlik ve Hukuki Nitelendirme Uyusmazlik, ihtiyari arabuluculuk anlasma belgelerinin 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda geçerli bir anlasma belgesi olup olmadigi ve bunun sonucuna göre davacinin dava konusu alacaklara hak kazanip kazanmadigi hususundadir. 2. Ilgili Hukuk 1. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayili Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fikrasi ile 371 inci maddesi. 2. 6325 sayili Kanun'un "Amaç ve kapsam" kenar baslikli 1 inci maddesinin ikinci fikrasinin ilgili bölümü söyledir: "Bu Kanun, yabancilik unsuru tasiyanlar da dâhil olmak üzere ancak taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri is veya islemlerden dogan özel hukuk uyusmazliklarinin çözümlenmesinde uygulanir ..." 3. 6325 sayili Kanun'un "Tanimlar" kenar baslikli 2 nci maddesinin ilgili bölümü söyledir: "... (b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüsmek ve müzakerelerde bulunmak amaciyla taraflari bir araya getiren, onlarin birbirlerini anlamalarini ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini saglamak için aralarinda iletisim sürecinin kurulmasini gerçeklestiren, taraflarin çözüm üretemediklerinin ortaya çikmasi hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlik egitimi almis olan tarafsiz ve bagimsiz bir üçüncü kisinin katilimiyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyusmazlik çözüm yöntemini, ... ifade eder" 4. 6325 sayili Kanun'un "Iradi olma ve esitlik" kenar baslikli 3 üncü maddesi söyledir: "(1) Taraflar, arabulucuya basvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandirmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Su kadar ki dava sarti olarak arabuluculuga iliskin 18/A maddesi hükmü saklidir. (2) Taraflar, gerek arabulucuya basvururken gerekse tüm süreç boyunca esit haklara sahiptirler." 5. 6325 sayili Kanun'un 9 uncu maddesinin birinci fikrasina göre arabulucu görevini özenle, tarafsiz bir biçimde ve sahsen yerine getirir. 6. 6325 sayili Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fikrasinda arabulucunun, arabuluculuk faaliyetinin basinda, taraflari arabuluculugun esaslari, süreci ve sonuçlari hakkinda gerektigi gibi aydinlatmakla yükümlü oldugu düzenlenmistir. 7. 6325 sayili Kanun'un "Arabulucuya basvuru" kenar baslikli 13 üncü maddesinin birinci fikrasi söyledir: "Taraflar dava açilmadan önce veya davanin görülmesi sirasinda arabulucuya basvurma konusunda anlasabilirler. Mahkeme de taraflari arabulucuya basvurmak konusunda aydinlatip, tesvik edebilir." 8. 6325 sayili Kanun'un 15 ve 17 nci maddeleri. 9. 6325 sayili Kanun'un "Taraflarin anlasmasi" kenar baslikli 18 inci maddesinin besinci fikrasi söyledir: "(Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamaz." 10. Dairemizin 31.10.2022 tarihli ve 2022/11077 Esas, 2022/13780 Karar; 08.05.2023 tarihli ve 2023/7438 Esas, 2023/6717 Karar sayili kararlari. 11. Dairemizin 07.02.2022 tarihli ve 2021/12911 Esas, 2022/1387 Karar sayili kararinin ilgili bölümü söyledir: "... Tutanagin düzenlendigi 20/03/2019 tarihi itibariyle is sözlesmesi devam eden davaciya kidem ve ihbar tazminati ile yillik izin ücreti gibi is sözlesmesinin sona ermesine bagli tazminat ve alacaklarin ödeneceginden söz edilmesi çeliski olusturmaktadir. Gerçekten tutanakta belirtildigi üzere 21.01.2019 günü davacinin isten çikisinin, 23.01.2019 günü ise tekrar ise girisinin yapilmasi, bu sekilde gerçekte bir fesih islemi olmadigi halde avans niteliginde ödemelerin kidem ve ihbar tazminati olarak gösterilmesi, ayrica is sözlesmesi sona ermedigi halde kullandirilmayan yillik izin hakkinin parasal alacaga dönüstürülmesi kanuna uygun görülemez. Belirtmek gerekir ki, gerçekte bir fesih söz konusu olmadigi halde isçiye ihbar ve kidem tazminati adi altinda bir ödemenin arabulucu önünde yapilan anlasma ile kararlastirilmis olmasi ödemenin avans niteligini ortadan kaldirmaz. Ayni sekilde is sözlesmesi sona ermedigi halde yillik ücretli izin hakkinin arabulucu anlasma tutanagi ile paraya tahvil edilmesi de kabul edilemez. Bu nedenle arabuluculuk tutanaginin geçersiz oldugunun tespitine karar verilmelidir. ..." 3. Degerlendirme 1. Ülkemizde hukuk uyusmazliklarinda alternatif bir uyusmazlik çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayili Kanun ile kabul edilmistir. Daha sonra basta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayili Is Mahkemeleri Kanunu (7036 sayili Kanun) olmak üzere bazi kanunlarla arabuluculuk, dava sarti hâline getirilmistir. 2. Arabuluculuk, 6325 sayili Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fikrasinin (b) bendinde, "Sistematik teknikler uygulayarak, görüsmek ve müzakerelerde bulunmak amaciyla taraflari bir araya getiren, onlarin birbirlerini anlamalarini ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini saglamak için aralarinda iletisim sürecinin kurulmasini gerçeklestiren, taraflarin çözüm üretemediklerinin ortaya çikmasi hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlik egitimi almis olan tarafsiz ve bagimsiz bir üçüncü kisinin katilimiyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyusmazlik çözüm yöntemini ..." olarak tanimlanmistir. Uyusmazlik ise taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri çikar aykiriligindan dogan ve özel hukuktan kaynaklanan her türlü anlasmazliktir. 3. Arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlasma belgesi maddi hukuka iliskin bir borçlar hukuku sözlesmesidir (..., “ Is Uyusmazliklarina Iliskin...Içeren Arabuluculuk Anlasma Belgesinin Arabuluculuga Elverislilik Bakimindan Degerlendirilmesi”, Çalisma ve Toplum, 2018/3, s. 1497; ... ..., "Arabuluculuk Anlasma Belgesinin Borçlar Hukuku Açisindan Degerlendirilmesi", Uyusmazlik Mahkemesi Dergisi, Y.9, S.11, Aralik 2021, s.66-67; ... ..., “Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlasilan Hususlarda Dava Açma Yasagi ve Sonuçlari”, ..., C.20, S.2, s.16). Söz konusu belgede taraflar disindaki bir üçüncü kisinin imzasinin bulunmasi ve hatta bu belgenin mahkemece serh verilebilir nitelikte olmasi, belgenin maddi hukuk sözlesmesi olma özelligini ortadan kaldirmaz. Taraflarin ehliyeti, sözlesmenin konusunun emredici hukuk kurallarina, kamu düzenine, genel ahlâka, kisilik haklarina aykiri olmamasi, irade beyanlarinin saglikli olmasi gibi diger tüm sözlesmeler bakimindan aranan geçerlilik sartlarinin, arabuluculuk sonunda düzenlenen anlasma belgesi bakimindan da aranmasi, bu durumun bir sonucudur (..., "Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Varilan Anlasmanin Hukuki Niteligi", ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019/1, 344). 4. Ögretide de arabuluculuk anlasma belgesi, arabuluculuk faaliyeti sonucunda uyusmazligin taraflarinca varilan anlasmanin yazili hâle getirildigi, taraflar ( ya da yasal veya iradi temsilcileri) ve arabulucu tarafindan imzalanmasi sonucunda tamamlanan bir sözlesme olarak tanimlanmaktadir. 5. Borçlar hukuku sözlesmesi olan arabuluculuk anlasma belgesinde bulunmasi gereken esasli unsurlardan ilki, bu anlasmaya arabuluculuk faaliyeti sonucunda ulasilmis olmasidir (..., s. 59). Taraflarin kendi aralarinda gerçeklesen bir müzakere veya görüsme sonucunda anlasmaya varilmasi üzerine anlasma belgesinin arabulucu tarafindan imzalanmasi hâlinde kanuna uygun bir arabuluculuk faaliyetinden söz edilemez. Keza arabuluculuk faaliyeti sürecin basindan sonuna kadar bizzat arabulucu tarafindan yürütülmelidir. Anlasmanin arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçeklesmis olmasi, tek bir asamayi degil arabulucuya basvuru ve arabulucunun seçiminden faaliyetin sona ermesine kadarki tüm süreci ifade eder. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygunlugu, sürecin tamaminda mevcut olmalidir. Kanuna uygun biçimde yürütülen arabuluculuk faaliyetinin sonucunda düzenlenen anlasma belgesinin varligi hâlinde ilk kosul gerçeklesmis kabul edilmelidir. Isçinin arabuluculuk faaliyetinin hiç gerçeklesmedigi veya usulüne uygun olarak gerçeklestirilmedigi yönündeki iddiasi, bu ilke ve esaslar ile birlikte somut olayin özellikleri dikkate alinarak titizlikle arastirilmalidir. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygun olarak yürütülmedigi sonucuna varildigi takdirde arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçeklesen bir anlasmadan söz edilemez. Bu hâlde anlasma belgesinin iptaline karar verilmelidir. 6. Arabuluculuk faaliyeti sonucunda düzenlenen anlasma belgesinin ikinci esasli unsuru taraflarin anlasmasidir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin birinci fikrasina göre arabuluculuk faaliyeti sonunda varilan anlasmanin kapsami taraflarca belirlenir; anlasma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafindan imzalanir. Kanun'un 17 nci maddesinin ikinci fikrasinda ise arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflarin anlastiklari, anlasamadiklari veya arabuluculuk faaliyetinin nasil sonuçlandiginin bir tutanak ile belgelendirilecegi ifade edilmistir. 7. Taraflarin hangi konularda, hangi ölçüde ve kosulda anlastiklarinin anlasma belgesinden veya son tutanaktan tespit edilebilmesi gerekir. Aksi takdirde 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fikrasinin uygulanabilir olmasi mümkün degildir. Söz konusu hükümde, kanunlarda icra edilebilirlik serhi alinmasinin zorunlu kilindigi hâller hariç, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesinin, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilâm niteliginde belge oldugu ifade edilmektedir. Ayni maddenin besinci fikrasinda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi vurgulanmistir. Her iki düzenleme, arabuluculuk faaliyeti sonucunda varilan anlasmanin asgari unsurlarinin tespit edilebilir olmasini zorunlu kilmaktadir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin gerekçesinde de "... arabulucu tarafindan düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatlari tarafindan imzalanacak anlasma tutanaginda 'anlasilan hususlarin' net bir sekilde ortaya konulmasinda zorunluluk bulunmaktadir." denilerek anlasmanin açik ve net olmasi gerekliligi vurgulanmistir. Bu bakimdan anlasilan hususlarda dava açilamayacagina iliskin kural, mahkemeye erisim hakkini sinirlayici bir düzenleme oldugundan, dar yorumlanmalidir. Anlasma belgesinden, anlasilan hususlarin açik ve net bir sekilde belirlenememesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin anlasma ile sona ermedigi kabul edilmelidir. 8. Belirtmek gerekir ki maddi hukuk sözlesmesi olan arabuluculuk anlasma belgesinin geçerliligi için uyusmazligin taraflarinin uyusmazligin çözümüne dair karsilikli ve birbirlerine uygun irade beyanlarinin bulusmasi ve bu anlasmayi yazili bir hâle getirme yönündeki karsilikli istekleri gerekir. Süphesiz karsilikli irade beyanlarinin uyusmazligin tamamini kapsamasi zorunlu degildir (..., s. 59). Kidem tazminati ve ihbar tazminatinin uyusmazlik konusu oldugu bir durumda, sadece kidem tazminatinin konu edildigi bir anlasma belgesi düzenlenebilir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda elde edilen ilâm niteligindeki anlasma belgesi maddi anlamda kesin hüküm olmadigindan, taraflarin kesin hükümsüzlük, asiri yararlanma, yanilma, aldatma, korkutma, sahtelik iddiasi gibi hâllerde anlasma belgesinin geçersizligini ileri sürmesi mümkündür (..., s. 22-23). Irade fesadi iddiasiyla arabuluculuk anlasma belgesinin iptalinin talep edilmesi hâlinde, yanilma ve aldatmanin ögrenildigi, korkutmanin ortadan kalktigi tarihten itibaren bir yil içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektigi gözden kaçirilmamalidir. 9. Anlasma belgesinin geçerliligi bakimindan gerçeklesmesi gereken üçüncü ve son kosul sekildir. Arabuluculuk sonucunda varilan anlasmanin geçerliligi, anlasma belgesinin düzenlenmesi hâlinde imza disinda herhangi bir sekil kuralina tâbi kilinmamistir. Bununla birlikte varilan anlasmanin, arabuluculuk anlasma belgesi olarak nitelenebilmesi için, 6325 sayili Kanun'da belirtilen sekil kuralina uyulmasi gereklidir. Buna göre arabuluculuk sonucunda ortaya çikan anlasma tutanaginda (belgesinde), arabulucunun ve taraflarin imzasinin bulunmasi zorunludur. Arabulucunun imzasinin bulunmadigi tutanak, arabuluculuk anlasma tutanagi degil ancak taraflar arasinda genel hükümlere göre düzenlenmis bir adi yazili sözlesme niteliginde olacaktir. Böyle bir anlasma belgesi, icra edilebilirlik serhi verilmesine konu edilemez (Hidir Kirkici, “Is Uyusmazliklarinda Dava Sarti Arabuluculuk ve Arabuluculuk Tutanaklari", Izmir Barosu Dergisi, Mayis 2020, 309). 10. Dairemize intikal eden dosyalardan, taraflar arasinda henüz bir uyusmazlik bulunmamasina ragmen, isverence baslatilan arabuluculuk süreci sonunda anlasma belgesi düzenlenmesi seklinde bir uygulamaya siklikla basvuruldugu anlasilmaktadir. 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinde arabuluculugun hukuk uyusmazliklarinin çözümünde uygulanacak bir çözüm yolu oldugu hüküm altina alinmistir. Bu nedenle öncelikle taraflar arasinda bir hukuk uyusmazliginin varligi, arabuluculugun ön kosuludur. Ortada somut bir uyusmazlik bulunmadigi hâlde ihtiyari arabuluculuk yoluyla düzenlenen son tutanagin veya anlasma belgesinin, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinda öngörülen bir belge anlaminda degerlendirilmesi mümkün degildir. 11. Taraflar arasinda 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda bir anlasmanin varligindan söz edebilmek için ise öncelikle bir uyusmazligin ortaya çikmis olmasi ve bundan sonra arabulucuya basvurulmus olmasi gerekmektedir. Burada sözü edilen uyusmazliktan anlasilmasi gereken, 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fikrasinda da ifade edildigi üzere taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri is veya islemlerden dogan özel hukuk uyusmazliklaridir. Taraflar arasinda uyusmazlik çiktigindan söz edilebilmesi için, taraflardan birinin diger tarafa karsi alacak, tazminat ve ise iade gibi bir hak iddiasinda bulunmasi, bunu ileri sürmesi; ancak karsi tarafin bu iddia ve talebi kabul etmemesi sonucunda kendi aralarinda anlasamamis olmalari gerekir. Örnegin; henüz is sözlesmesinin sona ermedigi durumda, taraflar arasinda kidem tazminatina iliskin bir uyusmazlik bulunmadigindan, kidem tazminatina iliskin 6325 sayili Kanun anlaminda bir anlasmanin varligindan da söz edilemez (Dairemizin ayni yöndeki 2021/12911 E., 2022/1387 K. sayili karari). Yine isçinin fazla çalisma alacaginin ödenmesi yönünde bir talepte bulunmadigi ya da yapilmak istenen ödemeyi reddetmedigi; bir diger ifadeyle taraflar arasinda bu konuda henüz bir uyusmazlik çikmadigi hâlde, baslatilan arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanak veya anlasma belgesi de geçerli kabul edilemez. 12. Diger yandan, 6325 sayili Kanun'un açikça hukuk uyusmazliklarinin çözümü için öngördügü bu yöntemin amacina uygun kullanilmasi gerekir. Bir hakkin amacina aykiri kullanilmasi, bütün hukuk sistemlerinde oldugu gibi 4721 sayili Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine göre de hakkin kötüye kullanimi niteligi tasir. Bu nedenle arabuluculuk, is sözlesmesinin sona erdirilmesi ve feshin sonuçlarina iliskin muhasebe islemlerinin yapilmasi için bir araç olarak kullanilamaz. Baska bir anlatimla; arabuluculuk sistemi, is sözlesmesinin sona erdirilmesi veya is sözlesmesinden dogan alacaklara iliskin ödeme belgelerinin düzenlenmesi amaciyla kullanilacak bir yöntem degildir. Belirtmek gerekir ki ortada bir uyusmazlik bulunmadigi hâlde, is sözlesmesinden dogan borcun ifasina yönelik islemlerin arabulucu önünde yapilmasi gerekmez. Salt ödemeyi belgelendirmek amaciyla yapilan bu uygulama, bir uyusmazligi çözmeye yönelik bir yöntem degil; aksine isverenin borcu ifa islemine, arabuluculuk anlasma belgesi niteligi kazandirmak amaciyla basvurdugu bir yöntem olarak degerlendirilmelidir. 13. Unutulmamalidir ki Türkiye Arabulucular Etik Kurallari'nin (Etik Kurallari) 5 inci maddesinin (6) nci bendi uyarinca arabulucu da, arabuluculuk sürecinde arabuluculuktan baska bir uyusmazlik çözüm yöntemini yürütemez. Arabuluculuk mevzuatindan kaynaklanan avantajlari kullanmak amaciyla herhangi bir çözüm yolunu arabuluculuk olarak adlandiramaz. Esasen arabulucunun görevi de taraflar arasinda mevcut bir uyusmazligin bulunmasina bagli olup, ortada 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fikrasi anlaminda somut bir uyusmazlik yoksa arabulucu, Etik Kurallari geregince, arabuluculuk faaliyetini sürdürmemelidir. 14. Hiç kuskusuz arabulucu önünde yapilan anlasmada, ibraya iliskin 6098 sayili Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayili Kanun) 420 nci maddesinin uygulanmasi mümkün degildir. Aksi kabulde arabulucu önünde taraflarin anlasmasi imkânsiz hâle gelir. Nitekim 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi hükmünde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi öngörülmüs olup, buna göre ibraya iliskin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerliligi degerlendirilemez (Yargitay 9. Hukuk Dairesi, 07.02.2022 tarihli ve 2022/436 Esas, 2022/1380 Karar sayili karari). Ancak bu kabul sekli, sadece usulüne uygun gerçeklestirilmis olan bir arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen bir son tutanak veya anlasma belgesinin varligi hâlinde mümkündür. Çünkü ibraya iliskin hükümlerin emrediciligi karsisinda, bu hükümleri devre disi birakacak bir anlasma belgesinin de Kanun'un öngördügü kurallar çerçevesinde yürütülen arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenmis olmasi gerekir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda bir anlasma söz konusu degilse, somut olayin özelligine göre, 6098 sayili Kanun'un 420 nci maddesindeki kosullarin veya ifaya iliskin hükümlerin göz önünde bulundurularak sonuca gidilmesine bir engel bulunmamaktadir. 15. Somut uyusmazlikta; taraflar arasinda davali isverenin basvurusu üzerine 10.10.2020 ve 30.04.2021 tarihlerinde ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri yapilmistir. Davali tarafça davacinin 10.10.2020 tarihinde isten ayrildigi ve 18.10.2020 tarihinde yeniden ise alindigi belirtilmis ise de ayni tarafça sunulan "Personel aylik takip çizelgesi" baslikli belgede davacinin 10.10.2020-17.10.2020 tarihleri arasinda izinli oldugunun belirtildigi görülmektedir. Davaci tarafça sunulan fatura örneklerinden ise davacinin 10.10.2020-17.10.2020 tarihleri arasinda davali isyerinde çalismasina devam ettigi anlasilmaktadir. Dosya içerisinde bulunan 09.10.2020 tarihli istifa dilekçesinde, davacinin isyerinden sahsi gerekçelerle herhangi bir baski olmadan 09.10.2020 tarihinde ayrilmak istedigini belirttigi ve istifa dilekçesinde "Söz konusu çalisma içerisinde dogan tüm kanuni ve akdi haklarimi aldim." ibaresinin yazili oldugu görülmektedir. 29.04.2021 tarihli istifa dilekçesinin ise el yazili olmadigi ve davacinin 29.04.2021 tarihinde sahsi gerekçelerle herhangi bir baski olmadan istifa ettigini belirttigi, istifa dilekçesinde ayni sekilde "Söz konusu çalisma içerisinde dogan tüm kanuni ve akdi haklarimi aldim." ibaresinin bulundugu görülmektedir. 16. Yukarida açiklanan ilke ve esaslara göre somut olay degerlendirildiginde; dava konusu tazminat ve alacaklar yönünden arabuluculuk süreci baslamadan önce taraflar arasinda uyusmazlik bulunduguna yönelik dosyada herhangi bir delil mevcut degildir. Aksine, davaci tarafindan verildigi iddia edilen istifa dilekçelerinin ve dilekçelerdeki beyanlarin geçerli olup olmadigi bir tarafa birakilirsa, mevcut belgelere göre taraflar arasinda arabuluculuk faaliyeti baslamadan önce herhangi bir uyusmazlik bulunmadigi sonucuna varilmaktadir. Kaldi ki 10.10.2020 tarihinde davacinin is sözlesmesinin sona ermedigi ve çalismasinin devam ettigi görülmektedir. 10.10.2020 tarihli anlasma belgesinde yer alan, sözlesmenin sona ermesine bagli olan kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik ücretli izin alacagi yönünden taraflar arasinda bu nedenle de bir uyusmazlik çiktigindan söz edilemez. Bu durumda gerçekte bir fesih söz konusu olmadigi hâlde isçiye ihbar ve kidem tazminati adi altinda bir ödemenin arabulucu önünde yapilan anlasma ile kararlastirilmis olmasi, ödemenin avans niteligini ortadan kaldirmaz. Ayni sekilde is sözlesmesi sona ermedigi hâlde yillik ücretli izin hakkinin arabuluculuk anlasma belgesi ile paraya tahvil edilmesi de kabul edilemez. Açiklanan sebeplerle; 10.10.2020 ve 30.04.2021 tarihli anlasma belgelerinin geçerli bir arabuluculuk anlasma belgesi niteliginde olmadigi anlasildigindan, söz konusu belgeler yönünden, 6098 sayili Kanun'un 420 nci maddesindeki kosullara veya ifaya iliskin hükümlere göre degerlendirme yapilarak, olusacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlasmaya varilmasi hâlinde anlasilan hususlar hakkinda dava açilamayacagi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmesi hatali olmustur. VI. KARAR Açiklanan sebeplerle; 1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 04.08.2023 tarihli ek kararin BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, 2. Temyiz olunan, Ilk Derece Mahkemesi kararina karsi istinaf basvurusunun esastan reddine iliskin Bölge Adliye Mahkemesi kararinin ORTADAN KALDIRILMASINA, 3. Ilk Derece Mahkemesi kararinin BOZULMASINA, Ek karar yönünden alinan temyiz harçlari ile asil karar yönünden yatirilan temyiz karar harcinin istek hâlinde ilgiliye iadesine, Dosyanin karari veren Ilk Derece Mahkemesine, bozma kararinin bir örneginin karari veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.10.2024 tarihinde oy çokluguyla karar verildi. K A R S I O Y Arabuluculuk anlasma tutanagina baglanmis isçilik alacaklarinin anlasma tutanagina ragmen dava konusu edilip edilemeyecegi ve edilebilecekse bunun kosullari uyusmazlik konusudur. Bu hususa iliskin olarak mevzuat hükümleri incelendiginde karsimiza çikan hükümler, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine 7036 sayili Kanun'un 35 inci maddesi ile eklenen dördüncü fikra ve ayni Kanun'un 24 üncü maddesiyle eklenen besinci fikradir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fikrasina göre "Kanunlarda icra edilebilirlik serhi alinmasinin zorunlu kilindigi haller hariç, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun, ticari uyusmazliklar bakimindan ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesi, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilam niteliginde belge sayilir." Ayni Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi ise "Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamaz." seklindedir. Yukariya alinan maddelerin gerekçesi sirasiyla; "... 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine eklenen dördüncü fikra ile, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesinin, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilâm niteliginde belge sayilacagi hükme baglanmaktadir. Bu düzenleme yapilirken 19.03.1969 tarihli ve 1136 sayili Avukatlik Kanunu'nun 'Uzlasma saglama' baslikli 35/A maddesi dikkate alinmaktadir. Zira bu maddede 'Avukatlar dava açilmadan veya dava açilmis olup da henüz durusma baslamadan önce kendilerine intikal eden is ve davalarda, taraflarin kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydiyla, müvekkilleriyle birlikte karsi tarafi uzlasmaya davet edebilirler. Karsi taraf bu davete icabet eder ve uzlasma saglanirsa, uzlasma konusunu, yerini, tarihini, karsilikli yerine getirmeleri gereken hususlari içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafindan birlikte imza altina alinir. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayili Icra ve Iflas Kanununun 38 inci maddesi anlaminda ilâm niteligindedir.' hükmü yer almaktadir. ..." "... 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine eklenen besinci fikra ile, arabulucu huzurunda anlasilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi hüküm altina alinmaktadir. Anlasilan hususlarin bilahare dava edilemeyecegi dikkate alindiginda arabulucu tarafindan düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatlari tarafindan imzalanacak anlasma tutanaginda 'anlasilan hususlarin' net bir sekilde ortaya konulmasinda zorunluluk bulunmaktadir. Örnegin isçi ve isveren tarafi kidem ve ihbar tazminati ile fazla çalisma ücreti konusunda anlastiklarinda arabulucunun bu kalemleri ayrica ve açikça tutanaga baglamasinda fayda görülmektedir. Anlasma tutanaginin içeriginden 'anlasilan hususlar' net bir sekilde görülebilmeli ve bilahare dava açma yasagina tâbi olan bu hususlar tereddüde yer vermeyecek sekilde açikça tespit edilebilmelidir. ..." seklindedir. Arabuluculuk anlasma tutanaginin ilâm niteliginde belge kabul edilmesi, "Anlasilan hususlarda taraflarca dava açilamaz." seklindeki hüküm, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü ve besinci fikralarinin gerekçesi ve 6325 sayili Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisinde 07.06.2012 tarihinde kabul edilen ilk metninde yer almayan 18 inci maddesinin dördüncü ve besinci fikralarinin görülen ihtiyaç ve lüzum üzerine yaklasik bes yil sonra çikarilan 7036 sayili Kanun'un 24 ve 35 inci maddeleriyle Kanun'a eklenmis olmasi hususlari birlikte degerlendirildiginde; kanun koyucunun açik iradesinin arabulucu önünde konusulup anlasma tutanagina baglanan hususlarin, arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliligini yitirmeden hiçbir sartta dava konusu edilmesine müsade etmemek oldugu hususunda tereddüt bulunmamaktadir. Hiç kuskusuz anlasma tutanagindaki imzanin sahteliginin veya taraflardan birisinin iradesinin fesada ugratilmis oldugunun veya arabuluculuk görüsmesinin usulüne uygun yapilmadiginin tespiti durumunda, anlasma tutanaginin iptal edilmesi mümkündür ve iptal kararinin kesinlesmesi ile birlikte yukarida deginilen dava açma yasagi ortadan kalkacagindan iptal edilen anlasma tutanagindaki hususlar dava konusu edilebilecektir. Anlasma tutanaginin sahteligi veya irade fesadi ile sakatligi veya arabuluculuk görüsmesinin usulüne uygun yapilmadigi iddiasi, dogrudan dogruya açilacak bir alacak veya ise iade davasinda görülmesi mümkün bir ön sorun mudur; yoksa ise iade veya alacak davasindan önce ve bagimsiz bir dava olarak açilmasi zorunlu mudur sorusunun cevabi uyusmazligin özüne tekabül etmektedir. Kanun'un "Anlasilan hususlarda dava açilamaz." seklindeki net ve emredici hükmü ile ayni dogrultudaki gerekçesi ve anlasma tutanagini ilâm niteligindeki belgelerden sayan yaklasimi karsisinda, dava açma yasagi ortadan kalkmadan yani arabuluculuk tutanagi iptal edilip bu karar kesinlesmeden anlasma tutanagina konu hususlarda dava açilmasi mümkün olmadigindan, bu hususun dogrudan dogruya açilacak ise iade veya alacak davasi içerisinde ön sorun olarak tartisilip karara baglanmasina yasal olanak bulunmamaktadir. Kanun'un açik hükmünün oldugu yerde yorum veya isçi lehine yorum gibi argümanlarla açik kanun hükmü bosa çikarilamaz. Bu asamada hemen belirtmek gerekir ki eger 6325 sayili Kanun ilk çikarildigi hâliyle kalsaydi yani yaklasik bes yil sonra 7036 sayili Kanun'un 24 üncü maddesi ile 18 inci maddeye eklenen besinci fikra olmasaydi hiç kuskusuz arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerli olup olmadigi ilgisine göre açilacak ise iade veya alacak davasinda ön sorun olarak incelenebilirdi. Ancak açikça belli ki kanun koyucu tam da bu olasiligi engellemek için bilinçli bir tercihle yukarida deginilen ek maddeyi 6325 sayili Kanun'a monte etmistir. Kanun koyucunun iradesi ve kanun hükmü bu kadar açikken bu yasal degisiklik yapilmamis gibi davranmaya devam etmenin de izahi yoktur. Bu hususta bir diger görüs de iptal davasinin ön sorun olarak ele alinamayacagini benimseyip müstakil dava niteligini kabul etmekle birlikte, anlasma tutanaginin iptali davasi ile duruma göre anlasma tutanaginin konusunu olusturan ise iade veya alacak davasinin birlikte açilabilecegi ancak bu durumda müstakil iki davanin varligi nedeniyle her ikisi bakimindan da (isin dogasi geregi önce iptal davasi ile ilgili karar verilecektir) ayri ayri hüküm kurmak gerektigi seklindedir ki, bu görüse de katilmak mümkün degildir. Söyle ki yukarida da izah olundugu üzere anlasma tutanaginin hukuken varligini sürdürdügü herhangi bir zaman dilimi içerisinde Kanun'dan kaynaklanan dava açma yasagi nedeniyle anlasma tutanaginin konusu olan hususlarin dava konusu edilmesi mümkün degildir. Ilgili Kanun hükmü bu durumu açikça ve yoruma imkân birakmayacak netlikte düzenlemistir. Meseleyi bir örnek üzerinden açiklamak gerekirse örnegin; arabuluculuk anlasma tutanagina baglanmis kidem tazminati bakimindan, hem arabuluculuk anlasma tutanaginin irade fesadi nedeniyle iptali ve hem de bakiye kidem tazminatinin tahsili talepli davada, anlasma tutanaginin konusu kidem tazminatinin dava edildigi tarih nedir? Hiç kuskusuz anlasma tutanaginin iptalinin istendigi tarihtir. Peki bu tarih itibariyla arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçersiz midir? Yine hiç kuskusuz henüz iptal edilip bu yöndeki karar kesinlesmedigi için arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliligini devam ettirmektedir. Peki arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliyken anlasma tutanagina konu husus dava konusu edilebilir mi? 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasindaki açik ve kesin emredici düzenleme nedeniyle edilemez. Meselenin tartisilmasi gereken bir diger yönü de davanin miktari veya türü bakimindan kesinlik hususudur. Bu hususta da iki farkli görüs ortaya çikmis olup Dairemizin çogunluk görüsü, iptal davasi ile duruma göre ise iade veya alacak davasi birlikte açilmis ve mahkemenin de iptal istemi ve sonrasindaki dava bakimindan ayri ayri hüküm kurdugu hâl ile arabuluculuk anlasma tutanaginin neden geçersiz oldugunu izahla birlikte ayrica iptal talebinde bulunulmayan ve dogrudan ise iade veya alacak talep edilen davalarda, mahkemenin arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi iddiasini ön sorun olarak inceleyip bu yönde hüküm fikrasi kurmadan dogrudan diger taleple ilgili karar verdigi durumda, arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi hususunun bagimsiz bir dava olmayip diger davada degerlendirilmesi gereken ön sorun oldugu, buna bagli olarak da ön sorun olarak incelenecek bagimsiz bir dava olmayan geçersizlik hususunun kesinlige etkisi olmadigi seklindedir ki kanaatimizce burada ulasilan sonuç da hukuka uygun degildir. Konunun daha iyi anlasilmasi bakimindan yine örnek vermek gerekirse, ise iade hususunda arabulucuya gitmis ve arabuluculuk görüsmesi anlasma ile sonuçlanmis isçinin, iradesinin fesada ugratildigini iddia edip arabuluculuk anlasma tutanaginin iptalini ve ise iadesini veya geçersizligin nedenlerini açikladiktan sonra arabuluculuk anlasma tutanaginin iptalini istemeden dogrudan ise iadesine karar verilmesini istedigi bir davada, mahkeme iptal/geçersizlik hususunu ister ön sorun olarak degerlendirmis, isterse iptal/geçersizlik hususu ile ise iadeyi ayri iki dava olarak niteleyip iki ayri hüküm kurmus olsun, bölge adliye mahkemelerinin ise iadeye dair verecekleri kararlar tür itibariyla temyizi kabil kararlardan olmadigi için bu kararin Yargitay tarafindan incelenemeyecegi yönündedir. Keza konu ise iade degil de alacak ise bu defa da temyiz edenin sifatina göre bakilmasi gereken ret veya kabul miktari temyiz sinirinin altinda ise temyiz incelemesinin miktar bakimindan kesinlik nedeniyle yapilamayacagi yönündedir. Yukarida birkaç kez izah edildigi üzere, arabuluculuk anlasma tutanagina baglanan hususlarda söz konusu anlasma tutanagi açilacak bagimsiz bir davada iptal ettirilip kararin kesinlesmesi saglanmadan dava açilamaz. Davanin bagimsiz iptal davasi olarak açilmasi hâlinde verilecek karar tür itibariyla temyize tâbi oldugu gibi bir miktar söz konusu olmadigi için miktar bakimindan kesinlige de takilmayacak ve her hâlde temyizen incelenmesi mümkün olacaktir. Bizce birlikte dava açilmasi yine yukarida izah ettigimiz üzere mümkün olmamakla birlikte bir an için mümkün oldugunu düsündügümüzde de tek basina iptal davasi iken temyizi kabil olan bir kararin yanina ilave bir dava geldi diye temyizi kabil olmaktan çiktigini düsünmenin hukuki ve mantiki bir dayanagi da bulunmamaktadir. Yine yukarida izah edildigi üzere, birlikte açilan davalarda iptal/geçersizlik hususunun ayri bir dava olmayip diger davada çözümlenmesi gereken ön sorun oldugu görüsüne katilmamiz ve temyiz/kesinlik meselesine bu gözle bakmamiz mümkün degildir. Kabul ettigimiz görüsün, müstakil açilacak iptal davasinin yillar sonra kesinlesecegi gerçegi karsisinda, isçinin bu zaman zarfinda alacaklarinin zamanasimina ugrama riski ile alacagina oldukça geç kavusma riskini barindirmasi hususunda gelmesi muhtemel elestiriler bakimindan da konunun açikliga kavusturulmasinda fayda vardir. Öncelikle açik ve kesin bir kanun hükmünün uygulanmasindan sosyal kaygilarla imtina edilemez. Diger taraftan dava açmanin kanunen yasak oldugu dönem bakimindan dava zamanasiminin islemeye devam ettigi de isin mahiyeti geregi düsünülemez. Kaldi ki 6098 sayili Kanun'un 153 üncü maddesinin birinci fikrasinin (6) nci bendi de bu konu bakimindan degerlendirilmeli ve tartisilmalidir. Son olarak deginilmesi gereken bir husus da, 6100 sayili Kanun'un 208 inci maddesinin üçüncü fikrasindaki "Bir belgenin sahteligini iddia eden kimse, bunu ayni mahkemede ön sorun seklinde ileri sürebilecegi gibi, bu konuda ayri bir dava da açabilir." hükmüdür. Buradaki düzenleme "bunu ayni mahkemede ön sorun olarak ileri sürebilecegi gibi" ifadesinden de açikça anlasilacagi üzere, görülmekte olan bir davada taraflardan birisi tarafindan sunulan delil niteligindeki belgeye iliskin olup ilâm niteligindeki belgelerden sayilan ve dava açma engeli teskil eden arabuluculuk anlasma tutanaginin bu kapsamda degerlendirilmesi kanaatimizce mümkün degildir. Çünkü birisi dava açilmasina engel teskil etmeyen ama davanin sonucunu etkileyebilecek bir delilken, digeri dogrudan dogruya davanin açilmasina kanunen engel olan ilâm niteliginde bir belgedir. Mahiyeti geregi de açilmis bir davada sonradan ileri sürülmesinden ziyade dava açilirken baslangiçta davaci tarafindan getirilmesi beklenir. Ayni zamanda bu düzenleme sadece sahtecilik (imza inkâri) iddiasina iliskin olup irade fesadi iddiasini ve diger hususlari kapsamaz. Diger taraftan 6100 sayili Kanun'un bu hükmü karsisinda özel hüküm oldugu tartismasiz olan 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin varligi karsisinda uygulanma imkâni yoktur ve anilan madde hükmü nedeniyle arabuluculuk anlasma tutanaginin iptaline iliskin davanin müstakil bir dava olarak açilmasi zorunludur. Sonuç olarak toparlamak gerekirse; 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasindaki açik hüküm nedeniyle, arabuluculuk anlasma tutanagina baglanan konularda sahtecilik, irade fesadi veya arabuluculuk sürecinde usulsüzlük iddiasinda bulunarak dava açmak isteyen kimse; öncelikle müstakil bir arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali davasi açmali, eger tutanagin iptaline karar verilir ve bu karar kesinlesirse ancak bu kesinlesmeden sonra arabuluculuk anlasma tutanagina konu hususlarda dava açilabilmelidir. Arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi dogrudan açilmis bir alacak veya ise iade davasinda ön sorun olarak degerlendirilemez. Arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali ile buna bagli olarak ise iade veya alacak talepli iki dava, dava yigilmasi seklinde birlikte açilamaz ve görülemez. Birlikte açilan davalar bakimindan hukuki vasiflandirma adi altinda veya baska bir yöntemle iptal istemli dava diger davanin ön sorunu olarak nitelendirilemez. Birlikte açilan davalarda duruma göre ise iade veya alacak davasi tefrik edilerek ayri bir esasa kaydedilmeli ve bu talep bakimindan dava tarihi itibariyla 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin dava açilmasina izin vermemesi gerekçe gösterilerek usulden ret karari verilmelidir. Arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali/geçersizligi hususu, baglantili diger davada degerlendirilmesi gereken ön sorun olamayacagindan, her ne sekilde açilirsa ve her ne sekilde sonuçlanirsa sonuçlansin, sadece arabuluculuk tutanaginin iptali istemli bagimsiz bir dava kabul edilmesi gereken talep nedeniyle verilecek her türlü karara karsi her durumda temyiz yolunun açik oldugu kabul edilmelidir. Arabuluculuk görüsmesi sonrasinda anlasmaya varilamadigina dair düzenlenmis tutanak eklenerek açilan davada ayni talepler bakimindan daha önce arabuluculuk anlasma tutanagi düzenlendiginin yargilama esnasinda ortaya çikmasi durumunda 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin dava açilmasina izin vermemesi gerekçe gösterilerek usulden ret karari verilmelidir. Bu durum dava dilekçesinde açiklanip anlasma tutanaginin iptali istendikten sonra anlasmaya varilamadigina dair tutanaga bagli olarak talepte bulunulmus olmasi hâlinde ise iptal istemi tefrik edilip ayri bir esasa kayitla davaya devam olunmali, diger dava ise yine ayni sekilde yukaridaki gerekçeyle usulden reddolunmalidir. Usulüne uygun sekilde bagimsiz olarak açilacak iptal davasinin görülmesi süresince zamanasimi süresinin durdugu kabul edilmelidir. Somut olay özelinde ise, iki adet arabuluculuk anlasma tutanaginin varligina ragmen sanki bu belgeler yokmus gibi anlasma tutanagina konu edilen ve anlasma ile sonuçlanan hususlarda bu belgelerden hiç bahsetmeden açilan alacak davasinda, davali tarafin davaya cevap dilekçesiyle söz konusu belgeleri sunmasi sonrasinda ancak cevaba cevap dilekçesiyle öne sürülen ve özü itibariyla irade fesadi kapsaminda olup ispat da edilemeyen itirazlarin bu davada degerlendirilemeyecegi; ayri, müstakil bir iptal davasina konu edilmelerinde zorunluluk bulundugu, bu nedenle Ilk Derece Mahkemesinin davayi usulden reddetmesi ile Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf istemini esastan reddetmesinin dogru oldugu, temyiz edilen kararin onanmasi gerektigi seklindeki hukuki ve vicdani kanaatim nedeniyle aksi yöndeki sayin çogunluk görüsüne katilamiyorum.
6325 sayili Hukuk Uyusmazliklarinda Arabuluculuk Kanunu, uyusmazliklarin çözümüne yönelik olarak arabuluculugun amacina uygun bir sekilde kullanilmasini öngörmektedir. Ancak, bir hakkin amaci disinda kullanilmasi, tüm hukuk sistemlerinde oldugu gibi, 4721 sayili Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarinca hakkin kötüye kullanimi olarak degerlendirilmektedir.
Bu baglamda, arabuluculuk mekanizmasi, is akdinin sona erdirilmesi ya da feshin sonuçlarina yönelik mali hesaplarin düzenlenmesi gibi süreçlerde hukuki bir araç olarak istismar edilemez. Kanunlarin temel prensibi olan dürüstlük kurali, isçi haklarinin korunmasini öncelikli hale getirir. Arabuluculugun, isçinin aleyhine sonuçlar doguracak sekilde kullanilmasi, hukukun genel ilkeleriyle bagdasmaz.
Hukukun temel ilkelerine aykiri olan bu tür uygulamalar, yasal çerçevede korunamaz ve isçi haklarinin zedelenmesine yönelik girisimlere karsi caydirici bir rol oynar. Bu nedenle arabuluculugun, isçi-isveren iliskilerinde adil, seffaf ve hakkaniyetli bir çözüm araci olarak kullanilmasi sarttir. Bu nedenle, arabuluculugun kötü niyetli uygulamalari engellenmeli ve yasal çerçevede yalnizca uyusmazliklarin adil bir sekilde çözümlenmesi amaciyla degerlendirilmelidir.
T.C.
Yargitay
9. Hukuk Dairesi
2024/10147 E., 2024/13332 K.
"Içtihat Metni"
MAHKEMESI : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi KARAR : Istinaf basvurusunun esastan reddi ILK DERECE MAHKEMESI : Malatya 3. Is Mahkemesi
Taraflar arasindaki alacak davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda, Ilk Derece Mahkemesince davanin reddine karar verilmistir.
Kararin davaci vekili tarafindan istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davaci vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir.
Bölge Adliye Mahkemesi karari davaci vekili tarafindan temyiz edilmistir.
Bölge Adliye Mahkemesince 04.08.2023 tarihli ek karar ile kararin kesin oldugu gerekçesiyle temyiz basvurusunun reddine karar verilmistir.
Ek karar davaci vekili tarafindan temyiz edilmekle; süre, temyiz sarti ve diger usul eksiklikleri yönünden yapilan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi.
Bölge Adliye Mahkemesince kararin kesin nitelikte olmasi nedeniyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmis ise de davacinin dava dilekçesinde ileri sürdügü ücret, hizmet süresi ve çalisma düzenine iliskin hususlar göz önüne alindiginda kararin kesin oldugundan söz edilmeyecegi ve temyiz dilekçesinin reddine iliskin ek kararin hatali oldugu anlasilmakla; 04.08.2023 tarihli ek kararin bozularak ortadan kaldirilmasina karar verilmistir.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen asil karari davaci vekili tarafindan temyiz edilmekle, ek kararin kaldirilmasina karar verildikten sonra; kesinlik, süre, temyiz sarti ve diger usul eksiklikleri yönünden yapilan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafindan hazirlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip geregi düsünüldü:
I. DAVA Davaci vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davali isyerinde 14.07.2012-29.04.2021 tarihleri arasinda çalistigini, davacinin is sözlesmesinin hakli neden olmaksizin davali tarafça feshedildigini, davacinin son ücretinin brüt 3.500,00 TL civarinda oldugunu, davacinin haftalik ortalama 90 saat çalistigini, fazla çalisma ücretlerinin ödenmedigini, davacinin ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalisma yaptigini, davali isyerinde hafta tatili kullandirilmadigini, asgari geçim indirimi alacaginin ödenmedigini ileri sürerek kidem ve ihbar tazminatlari ile fazla çalisma, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti, yillik izin ücreti ve asgari geçim indirimi alacaklarinin davalidan tahsiline karar verilmesini talep etmistir.
II. CEVAP Davali vekili cevap dilekçesinde; davanin 6325 sayili Hukuk Uyusmazliklarinda Arabaluculuk Kanunu'nun (6325 sayili Kanun) 18 inci maddesi geregince esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerektigini, davacinin 09.10.2020 tarihinde istifa ederek isyerinden ayrildigini, daha sonra müvekkilinin basvurusu ve davacinin onayi ile taraflarin ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri sonucunda anlasmaya vardiklarini, davacinin tekrar is basvurusunda bulundugunu ve tecrübeli bir isçi olmasi sebebiyle 18.10.2020 tarihinde tekrar ise alindigini, davacinin 29.04.2021 tarihinde tekrar istifa ettigini ve daha sonra yine müvekkilinin basvurusu ve davacinin onayi ile taraflarin ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri sonucunda anlasmaya vardiklarini, davaciya anlasilan tutar üzerinden ödeme yapildigini, anlasma belgelerinden de görülecegi üzere, davacinin çalistigi süre boyunca ücret ve eklerini aldigi, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalismalarinin karsiligini aldigi ya da izin kullandigi, yillik izinlerini kullandigi, hafta tatillerini kullandigi veya karsiligi ücretlerini aldigi, davali isyerinde fazla çalisma yapilmadigi, yapilmis ise karsiliginin ödendigi veya serbest zaman kullandirildigi, davacinin isyerinde kendi istegi ile ayrilmasi sebebiyle kidem ve ihbar tazminatlarina hak kazanmadigi hususlarinda anlasma saglandigini, yapilan her iki anlasma sonucunda davaciya fazla çalisma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil, yillik izin, ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarinin karsiliginda ödeme yapildigini, anlasilan hususlarla ilgili olarak dava açilamayacagini, davacinin ödenmeyen alacaginin bulunmadigini savunarak davanin reddini istemistir.
III. ILK DERECE MAHKEMESI KARARI Ilk Derece Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen karari ile; taraflar arasinda yapilan arabuluculuk görüsmeleri sonucunda düzenlenen 30.04.2021 tarihli arabuluculuk tutanaginda dava konusu alacaklar hakkinda görüsme yapilarak anlasmaya varildigi, arabuluculuk tutanaklarinin sahteligi ispat edilinceye kadar geçerli belgelerden oldugu, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesi geregince arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilan hususlar hakkinda dava açilmasinin mümkün olmadigi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmistir.
IV. ISTINAF A. Istinaf Yoluna Basvuranlar Ilk Derece Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davaci vekili istinaf basvurusunda bulunmustur.
B. Istinaf Sebepleri Davaci vekili; arabuluculuk görüsmelerinin geçersiz oldugunu, tutanaklarin davali isyerinde, ayni zamanda davalinin vekili olan arabulucu tarafindan düzenlendigini, arabuluculuk görüsmelerinin taraflarin serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda henüz taraflar arasinda uyusmazlik konusu bulunmadan ibra niteliginde düzenlendigini, tutanaklarda davacinin tüm alacaklarini aldiginin belirtildigini, davacinin 10.10.2020 tarihli arabuluculuk görüsmeleri sirasinda her seyden habersiz olarak çalismasina devam ettigini, davali tarafça sunulan cevap dilekçesi ile arabuluculuk tutanaklarinin çeliskili oldugunu, arabuluculuk tutanaklarinin geçersiz olduguna yönelik iddia ileri sürüldügü takdirde bu husus incelenmeksizin davanin reddine karar verilmesinin hatali oldugunu belirterek istinaf yoluna basvurmustur.
C. Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida tarih ve sayisi belirtilen karariyla; davacinin davaliya ait isyerinde satin alma sefi olarak çalisirken 29.04.2021 tarihinde görev yerinin degistirildigi, davacinin bu görev degisikligini kabul etmeyerek kidem tazminatinin ödenmesini talep ettigi, is sözlesmesinin sona ermesinden sonra davali tarafin talebi üzerine taraflarin ihtiyari arabuluculuk yoluna basvurdugu ve 30.04.2021 tarihli anlasma belgesini imzaladiklari, davaci tarafça irade fesadina yönelik olarak delil sunulmadigi, arabulucunun tarafsiz olmadiginin ispatlanamadigi, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine göre arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlasmaya varilmasi hâlinde anlasilan hususlar hakkinda dava açilamayacagi, ibraya iliskin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerliliginin denetlenemeyecegi belirtilerek davaci vekilinin istinaf basvurusunun esastan reddine karar verilmistir.
V. TEMYIZ A. Temyiz Yoluna Basvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davaci vekili temyiz isteminde bulunmustur.
B. Temyiz Sebepleri Davaci vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdügü sebepleri tekrar ederek karari temyiz etmistir.
C. Gerekçe 1. Uyusmazlik ve Hukuki Nitelendirme Uyusmazlik, ihtiyari arabuluculuk anlasma belgelerinin 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda geçerli bir anlasma belgesi olup olmadigi ve bunun sonucuna göre davacinin dava konusu alacaklara hak kazanip kazanmadigi hususundadir.
2. Ilgili Hukuk 1. 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayili Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fikrasi ile 371 inci maddesi.
2. 6325 sayili Kanun'un "Amaç ve kapsam" kenar baslikli 1 inci maddesinin ikinci fikrasinin ilgili bölümü söyledir: "Bu Kanun, yabancilik unsuru tasiyanlar da dâhil olmak üzere ancak taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri is veya islemlerden dogan özel hukuk uyusmazliklarinin çözümlenmesinde uygulanir ..."
3. 6325 sayili Kanun'un "Tanimlar" kenar baslikli 2 nci maddesinin ilgili bölümü söyledir: "... (b) Arabuluculuk: Sistematik teknikler uygulayarak, görüsmek ve müzakerelerde bulunmak amaciyla taraflari bir araya getiren, onlarin birbirlerini anlamalarini ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini saglamak için aralarinda iletisim sürecinin kurulmasini gerçeklestiren, taraflarin çözüm üretemediklerinin ortaya çikmasi hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlik egitimi almis olan tarafsiz ve bagimsiz bir üçüncü kisinin katilimiyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyusmazlik çözüm yöntemini, ... ifade eder"
4. 6325 sayili Kanun'un "Iradi olma ve esitlik" kenar baslikli 3 üncü maddesi söyledir: "(1) Taraflar, arabulucuya basvurmak, süreci devam ettirmek, sonuçlandirmak veya bu süreçten vazgeçmek konusunda serbesttirler. (Ek cümle:6/12/2018-7155/22 md.) Su kadar ki dava sarti olarak arabuluculuga iliskin 18/A maddesi hükmü saklidir. (2) Taraflar, gerek arabulucuya basvururken gerekse tüm süreç boyunca esit haklara sahiptirler."
5. 6325 sayili Kanun'un 9 uncu maddesinin birinci fikrasina göre arabulucu görevini özenle, tarafsiz bir biçimde ve sahsen yerine getirir.
6. 6325 sayili Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fikrasinda arabulucunun, arabuluculuk faaliyetinin basinda, taraflari arabuluculugun esaslari, süreci ve sonuçlari hakkinda gerektigi gibi aydinlatmakla yükümlü oldugu düzenlenmistir.
7. 6325 sayili Kanun'un "Arabulucuya basvuru" kenar baslikli 13 üncü maddesinin birinci fikrasi söyledir: "Taraflar dava açilmadan önce veya davanin görülmesi sirasinda arabulucuya basvurma konusunda anlasabilirler. Mahkeme de taraflari arabulucuya basvurmak konusunda aydinlatip, tesvik edebilir."
8. 6325 sayili Kanun'un 15 ve 17 nci maddeleri.
9. 6325 sayili Kanun'un "Taraflarin anlasmasi" kenar baslikli 18 inci maddesinin besinci fikrasi söyledir: "(Ek: 12/10/2017-7036/24 md.) Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamaz."
10. Dairemizin 31.10.2022 tarihli ve 2022/11077 Esas, 2022/13780 Karar; 08.05.2023 tarihli ve 2023/7438 Esas, 2023/6717 Karar sayili kararlari.
11. Dairemizin 07.02.2022 tarihli ve 2021/12911 Esas, 2022/1387 Karar sayili kararinin ilgili bölümü söyledir: "... Tutanagin düzenlendigi 20/03/2019 tarihi itibariyle is sözlesmesi devam eden davaciya kidem ve ihbar tazminati ile yillik izin ücreti gibi is sözlesmesinin sona ermesine bagli tazminat ve alacaklarin ödeneceginden söz edilmesi çeliski olusturmaktadir. Gerçekten tutanakta belirtildigi üzere 21.01.2019 günü davacinin isten çikisinin, 23.01.2019 günü ise tekrar ise girisinin yapilmasi, bu sekilde gerçekte bir fesih islemi olmadigi halde avans niteliginde ödemelerin kidem ve ihbar tazminati olarak gösterilmesi, ayrica is sözlesmesi sona ermedigi halde kullandirilmayan yillik izin hakkinin parasal alacaga dönüstürülmesi kanuna uygun görülemez. Belirtmek gerekir ki, gerçekte bir fesih söz konusu olmadigi halde isçiye ihbar ve kidem tazminati adi altinda bir ödemenin arabulucu önünde yapilan anlasma ile kararlastirilmis olmasi ödemenin avans niteligini ortadan kaldirmaz. Ayni sekilde is sözlesmesi sona ermedigi halde yillik ücretli izin hakkinin arabulucu anlasma tutanagi ile paraya tahvil edilmesi de kabul edilemez. Bu nedenle arabuluculuk tutanaginin geçersiz oldugunun tespitine karar verilmelidir. ..."
3. Degerlendirme 1. Ülkemizde hukuk uyusmazliklarinda alternatif bir uyusmazlik çözüm yöntemi olarak arabuluculuk, ilk defa 07.06.2012 tarihli ve 6325 sayili Kanun ile kabul edilmistir. Daha sonra basta 12.10.2017 tarihli ve 7036 sayili Is Mahkemeleri Kanunu (7036 sayili Kanun) olmak üzere bazi kanunlarla arabuluculuk, dava sarti hâline getirilmistir.
2. Arabuluculuk, 6325 sayili Kanun'un 2 nci maddesinin birinci fikrasinin (b) bendinde, "Sistematik teknikler uygulayarak, görüsmek ve müzakerelerde bulunmak amaciyla taraflari bir araya getiren, onlarin birbirlerini anlamalarini ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini saglamak için aralarinda iletisim sürecinin kurulmasini gerçeklestiren, taraflarin çözüm üretemediklerinin ortaya çikmasi hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlik egitimi almis olan tarafsiz ve bagimsiz bir üçüncü kisinin katilimiyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyusmazlik çözüm yöntemini ..." olarak tanimlanmistir. Uyusmazlik ise taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri çikar aykiriligindan dogan ve özel hukuktan kaynaklanan her türlü anlasmazliktir.
3. Arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlasma belgesi maddi hukuka iliskin bir borçlar hukuku sözlesmesidir (..., “ Is Uyusmazliklarina Iliskin...Içeren Arabuluculuk Anlasma Belgesinin Arabuluculuga Elverislilik Bakimindan Degerlendirilmesi”, Çalisma ve Toplum, 2018/3, s. 1497; ... ..., "Arabuluculuk Anlasma Belgesinin Borçlar Hukuku Açisindan Degerlendirilmesi", Uyusmazlik Mahkemesi Dergisi, Y.9, S.11, Aralik 2021, s.66-67; ... ..., “Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Anlasilan Hususlarda Dava Açma Yasagi ve Sonuçlari”, ..., C.20, S.2, s.16). Söz konusu belgede taraflar disindaki bir üçüncü kisinin imzasinin bulunmasi ve hatta bu belgenin mahkemece serh verilebilir nitelikte olmasi, belgenin maddi hukuk sözlesmesi olma özelligini ortadan kaldirmaz. Taraflarin ehliyeti, sözlesmenin konusunun emredici hukuk kurallarina, kamu düzenine, genel ahlâka, kisilik haklarina aykiri olmamasi, irade beyanlarinin saglikli olmasi gibi diger tüm sözlesmeler bakimindan aranan geçerlilik sartlarinin, arabuluculuk sonunda düzenlenen anlasma belgesi bakimindan da aranmasi, bu durumun bir sonucudur (..., "Arabuluculuk Faaliyeti Sonunda Varilan Anlasmanin Hukuki Niteligi", ... Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019/1, 344).
4. Ögretide de arabuluculuk anlasma belgesi, arabuluculuk faaliyeti sonucunda uyusmazligin taraflarinca varilan anlasmanin yazili hâle getirildigi, taraflar ( ya da yasal veya iradi temsilcileri) ve arabulucu tarafindan imzalanmasi sonucunda tamamlanan bir sözlesme olarak tanimlanmaktadir.
5. Borçlar hukuku sözlesmesi olan arabuluculuk anlasma belgesinde bulunmasi gereken esasli unsurlardan ilki, bu anlasmaya arabuluculuk faaliyeti sonucunda ulasilmis olmasidir (..., s. 59). Taraflarin kendi aralarinda gerçeklesen bir müzakere veya görüsme sonucunda anlasmaya varilmasi üzerine anlasma belgesinin arabulucu tarafindan imzalanmasi hâlinde kanuna uygun bir arabuluculuk faaliyetinden söz edilemez. Keza arabuluculuk faaliyeti sürecin basindan sonuna kadar bizzat arabulucu tarafindan yürütülmelidir. Anlasmanin arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçeklesmis olmasi, tek bir asamayi degil arabulucuya basvuru ve arabulucunun seçiminden faaliyetin sona ermesine kadarki tüm süreci ifade eder. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygunlugu, sürecin tamaminda mevcut olmalidir. Kanuna uygun biçimde yürütülen arabuluculuk faaliyetinin sonucunda düzenlenen anlasma belgesinin varligi hâlinde ilk kosul gerçeklesmis kabul edilmelidir. Isçinin arabuluculuk faaliyetinin hiç gerçeklesmedigi veya usulüne uygun olarak gerçeklestirilmedigi yönündeki iddiasi, bu ilke ve esaslar ile birlikte somut olayin özellikleri dikkate alinarak titizlikle arastirilmalidir. Arabuluculuk faaliyetinin kanuna uygun olarak yürütülmedigi sonucuna varildigi takdirde arabuluculuk faaliyeti sonucunda gerçeklesen bir anlasmadan söz edilemez. Bu hâlde anlasma belgesinin iptaline karar verilmelidir.
6. Arabuluculuk faaliyeti sonucunda düzenlenen anlasma belgesinin ikinci esasli unsuru taraflarin anlasmasidir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin birinci fikrasina göre arabuluculuk faaliyeti sonunda varilan anlasmanin kapsami taraflarca belirlenir; anlasma belgesi düzenlenmesi hâlinde bu belge taraflar ve arabulucu tarafindan imzalanir. Kanun'un 17 nci maddesinin ikinci fikrasinda ise arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflarin anlastiklari, anlasamadiklari veya arabuluculuk faaliyetinin nasil sonuçlandiginin bir tutanak ile belgelendirilecegi ifade edilmistir.
7. Taraflarin hangi konularda, hangi ölçüde ve kosulda anlastiklarinin anlasma belgesinden veya son tutanaktan tespit edilebilmesi gerekir. Aksi takdirde 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fikrasinin uygulanabilir olmasi mümkün degildir. Söz konusu hükümde, kanunlarda icra edilebilirlik serhi alinmasinin zorunlu kilindigi hâller hariç, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesinin, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilâm niteliginde belge oldugu ifade edilmektedir. Ayni maddenin besinci fikrasinda arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi vurgulanmistir.
Her iki düzenleme, arabuluculuk faaliyeti sonucunda varilan anlasmanin asgari unsurlarinin tespit edilebilir olmasini zorunlu kilmaktadir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin gerekçesinde de "... arabulucu tarafindan düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatlari tarafindan imzalanacak anlasma tutanaginda 'anlasilan hususlarin' net bir sekilde ortaya konulmasinda zorunluluk bulunmaktadir." denilerek anlasmanin açik ve net olmasi gerekliligi vurgulanmistir. Bu bakimdan anlasilan hususlarda dava açilamayacagina iliskin kural, mahkemeye erisim hakkini sinirlayici bir düzenleme oldugundan, dar yorumlanmalidir. Anlasma belgesinden, anlasilan hususlarin açik ve net bir sekilde belirlenememesi hâlinde, arabuluculuk faaliyetinin anlasma ile sona ermedigi kabul edilmelidir.
8. Belirtmek gerekir ki maddi hukuk sözlesmesi olan arabuluculuk anlasma belgesinin geçerliligi için uyusmazligin taraflarinin uyusmazligin çözümüne dair karsilikli ve birbirlerine uygun irade beyanlarinin bulusmasi ve bu anlasmayi yazili bir hâle getirme yönündeki karsilikli istekleri gerekir. Süphesiz karsilikli irade beyanlarinin uyusmazligin tamamini kapsamasi zorunlu degildir (..., s. 59). Kidem tazminati ve ihbar tazminatinin uyusmazlik konusu oldugu bir durumda, sadece kidem tazminatinin konu edildigi bir anlasma belgesi düzenlenebilir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda elde edilen ilâm niteligindeki anlasma belgesi maddi anlamda kesin hüküm olmadigindan, taraflarin kesin hükümsüzlük, asiri yararlanma, yanilma, aldatma, korkutma, sahtelik iddiasi gibi hâllerde anlasma belgesinin geçersizligini ileri sürmesi mümkündür (..., s. 22-23). Irade fesadi iddiasiyla arabuluculuk anlasma belgesinin iptalinin talep edilmesi hâlinde, yanilma ve aldatmanin ögrenildigi, korkutmanin ortadan kalktigi tarihten itibaren bir yil içinde iptal iradesinin ileri sürülmesi gerektigi gözden kaçirilmamalidir.
9. Anlasma belgesinin geçerliligi bakimindan gerçeklesmesi gereken üçüncü ve son kosul sekildir. Arabuluculuk sonucunda varilan anlasmanin geçerliligi, anlasma belgesinin düzenlenmesi hâlinde imza disinda herhangi bir sekil kuralina tâbi kilinmamistir. Bununla birlikte varilan anlasmanin, arabuluculuk anlasma belgesi olarak nitelenebilmesi için, 6325 sayili Kanun'da belirtilen sekil kuralina uyulmasi gereklidir. Buna göre arabuluculuk sonucunda ortaya çikan anlasma tutanaginda (belgesinde), arabulucunun ve taraflarin imzasinin bulunmasi zorunludur. Arabulucunun imzasinin bulunmadigi tutanak, arabuluculuk anlasma tutanagi degil ancak taraflar arasinda genel hükümlere göre düzenlenmis bir adi yazili sözlesme niteliginde olacaktir. Böyle bir anlasma belgesi, icra edilebilirlik serhi verilmesine konu edilemez (Hidir Kirkici, “Is Uyusmazliklarinda Dava Sarti Arabuluculuk ve Arabuluculuk Tutanaklari", Izmir Barosu Dergisi, Mayis 2020, 309).
10. Dairemize intikal eden dosyalardan, taraflar arasinda henüz bir uyusmazlik bulunmamasina ragmen, isverence baslatilan arabuluculuk süreci sonunda anlasma belgesi düzenlenmesi seklinde bir uygulamaya siklikla basvuruldugu anlasilmaktadir. 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinde arabuluculugun hukuk uyusmazliklarinin çözümünde uygulanacak bir çözüm yolu oldugu hüküm altina alinmistir. Bu nedenle öncelikle taraflar arasinda bir hukuk uyusmazliginin varligi, arabuluculugun ön kosuludur. Ortada somut bir uyusmazlik bulunmadigi hâlde ihtiyari arabuluculuk yoluyla düzenlenen son tutanagin veya anlasma belgesinin, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinda öngörülen bir belge anlaminda degerlendirilmesi mümkün degildir.
11. Taraflar arasinda 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda bir anlasmanin varligindan söz edebilmek için ise öncelikle bir uyusmazligin ortaya çikmis olmasi ve bundan sonra arabulucuya basvurulmus olmasi gerekmektedir. Burada sözü edilen uyusmazliktan anlasilmasi gereken, 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fikrasinda da ifade edildigi üzere taraflarin üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri is veya islemlerden dogan özel hukuk uyusmazliklaridir. Taraflar arasinda uyusmazlik çiktigindan söz edilebilmesi için, taraflardan birinin diger tarafa karsi alacak, tazminat ve ise iade gibi bir hak iddiasinda bulunmasi, bunu ileri sürmesi; ancak karsi tarafin bu iddia ve talebi kabul etmemesi sonucunda kendi aralarinda anlasamamis olmalari gerekir. Örnegin; henüz is sözlesmesinin sona ermedigi durumda, taraflar arasinda kidem tazminatina iliskin bir uyusmazlik bulunmadigindan, kidem tazminatina iliskin 6325 sayili Kanun anlaminda bir anlasmanin varligindan da söz edilemez (Dairemizin ayni yöndeki 2021/12911 E., 2022/1387 K. sayili karari). Yine isçinin fazla çalisma alacaginin ödenmesi yönünde bir talepte bulunmadigi ya da yapilmak istenen ödemeyi reddetmedigi; bir diger ifadeyle taraflar arasinda bu konuda henüz bir uyusmazlik çikmadigi hâlde, baslatilan arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen son tutanak veya anlasma belgesi de geçerli kabul edilemez.
12. Diger yandan, 6325 sayili Kanun'un açikça hukuk uyusmazliklarinin çözümü için öngördügü bu yöntemin amacina uygun kullanilmasi gerekir. Bir hakkin amacina aykiri kullanilmasi, bütün hukuk sistemlerinde oldugu gibi 4721 sayili Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine göre de hakkin kötüye kullanimi niteligi tasir. Bu nedenle arabuluculuk, is sözlesmesinin sona erdirilmesi ve feshin sonuçlarina iliskin muhasebe islemlerinin yapilmasi için bir araç olarak kullanilamaz. Baska bir anlatimla; arabuluculuk sistemi, is sözlesmesinin sona erdirilmesi veya is sözlesmesinden dogan alacaklara iliskin ödeme belgelerinin düzenlenmesi amaciyla kullanilacak bir yöntem degildir. Belirtmek gerekir ki ortada bir uyusmazlik bulunmadigi hâlde, is sözlesmesinden dogan borcun ifasina yönelik islemlerin arabulucu önünde yapilmasi gerekmez. Salt ödemeyi belgelendirmek amaciyla yapilan bu uygulama, bir uyusmazligi çözmeye yönelik bir yöntem degil; aksine isverenin borcu ifa islemine, arabuluculuk anlasma belgesi niteligi kazandirmak amaciyla basvurdugu bir yöntem olarak degerlendirilmelidir.
13. Unutulmamalidir ki Türkiye Arabulucular Etik Kurallari'nin (Etik Kurallari) 5 inci maddesinin (6) nci bendi uyarinca arabulucu da, arabuluculuk sürecinde arabuluculuktan baska bir uyusmazlik çözüm yöntemini yürütemez. Arabuluculuk mevzuatindan kaynaklanan avantajlari kullanmak amaciyla herhangi bir çözüm yolunu arabuluculuk olarak adlandiramaz. Esasen arabulucunun görevi de taraflar arasinda mevcut bir uyusmazligin bulunmasina bagli olup, ortada 6325 sayili Kanun'un 1 inci maddesinin ikinci fikrasi anlaminda somut bir uyusmazlik yoksa arabulucu, Etik Kurallari geregince, arabuluculuk faaliyetini sürdürmemelidir.
14. Hiç kuskusuz arabulucu önünde yapilan anlasmada, ibraya iliskin 6098 sayili Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayili Kanun) 420 nci maddesinin uygulanmasi mümkün degildir. Aksi kabulde arabulucu önünde taraflarin anlasmasi imkânsiz hâle gelir. Nitekim 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi hükmünde arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi öngörülmüs olup, buna göre ibraya iliskin düzenlemelerden hareketle arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerliligi degerlendirilemez (Yargitay 9. Hukuk Dairesi, 07.02.2022 tarihli ve 2022/436 Esas, 2022/1380 Karar sayili karari).
Ancak bu kabul sekli, sadece usulüne uygun gerçeklestirilmis olan bir arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenen bir son tutanak veya anlasma belgesinin varligi hâlinde mümkündür. Çünkü ibraya iliskin hükümlerin emrediciligi karsisinda, bu hükümleri devre disi birakacak bir anlasma belgesinin de Kanun'un öngördügü kurallar çerçevesinde yürütülen arabuluculuk faaliyeti sonunda düzenlenmis olmasi gerekir. 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi kapsaminda bir anlasma söz konusu degilse, somut olayin özelligine göre, 6098 sayili Kanun'un 420 nci maddesindeki kosullarin veya ifaya iliskin hükümlerin göz önünde bulundurularak sonuca gidilmesine bir engel bulunmamaktadir.
15. Somut uyusmazlikta; taraflar arasinda davali isverenin basvurusu üzerine 10.10.2020 ve 30.04.2021 tarihlerinde ihtiyari arabuluculuk görüsmeleri yapilmistir. Davali tarafça davacinin 10.10.2020 tarihinde isten ayrildigi ve 18.10.2020 tarihinde yeniden ise alindigi belirtilmis ise de ayni tarafça sunulan "Personel aylik takip çizelgesi" baslikli belgede davacinin 10.10.2020-17.10.2020 tarihleri arasinda izinli oldugunun belirtildigi görülmektedir. Davaci tarafça sunulan fatura örneklerinden ise davacinin 10.10.2020-17.10.2020 tarihleri arasinda davali isyerinde çalismasina devam ettigi anlasilmaktadir. Dosya içerisinde bulunan 09.10.2020 tarihli istifa dilekçesinde, davacinin isyerinden sahsi gerekçelerle herhangi bir baski olmadan 09.10.2020 tarihinde ayrilmak istedigini belirttigi ve istifa dilekçesinde "Söz konusu çalisma içerisinde dogan tüm kanuni ve akdi haklarimi aldim." ibaresinin yazili oldugu görülmektedir. 29.04.2021 tarihli istifa dilekçesinin ise el yazili olmadigi ve davacinin 29.04.2021 tarihinde sahsi gerekçelerle herhangi bir baski olmadan istifa ettigini belirttigi, istifa dilekçesinde ayni sekilde "Söz konusu çalisma içerisinde dogan tüm kanuni ve akdi haklarimi aldim." ibaresinin bulundugu görülmektedir.
16. Yukarida açiklanan ilke ve esaslara göre somut olay degerlendirildiginde; dava konusu tazminat ve alacaklar yönünden arabuluculuk süreci baslamadan önce taraflar arasinda uyusmazlik bulunduguna yönelik dosyada herhangi bir delil mevcut degildir. Aksine, davaci tarafindan verildigi iddia edilen istifa dilekçelerinin ve dilekçelerdeki beyanlarin geçerli olup olmadigi bir tarafa birakilirsa, mevcut belgelere göre taraflar arasinda arabuluculuk faaliyeti baslamadan önce herhangi bir uyusmazlik bulunmadigi sonucuna varilmaktadir.
Kaldi ki 10.10.2020 tarihinde davacinin is sözlesmesinin sona ermedigi ve çalismasinin devam ettigi görülmektedir. 10.10.2020 tarihli anlasma belgesinde yer alan, sözlesmenin sona ermesine bagli olan kidem ve ihbar tazminatlari ile yillik ücretli izin alacagi yönünden taraflar arasinda bu nedenle de bir uyusmazlik çiktigindan söz edilemez. Bu durumda gerçekte bir fesih söz konusu olmadigi hâlde isçiye ihbar ve kidem tazminati adi altinda bir ödemenin arabulucu önünde yapilan anlasma ile kararlastirilmis olmasi, ödemenin avans niteligini ortadan kaldirmaz. Ayni sekilde is sözlesmesi sona ermedigi hâlde yillik ücretli izin hakkinin arabuluculuk anlasma belgesi ile paraya tahvil edilmesi de kabul edilemez.
Açiklanan sebeplerle; 10.10.2020 ve 30.04.2021 tarihli anlasma belgelerinin geçerli bir arabuluculuk anlasma belgesi niteliginde olmadigi anlasildigindan, söz konusu belgeler yönünden, 6098 sayili Kanun'un 420 nci maddesindeki kosullara veya ifaya iliskin hükümlere göre degerlendirme yapilarak, olusacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, arabuluculuk faaliyeti sonucunda anlasmaya varilmasi hâlinde anlasilan hususlar hakkinda dava açilamayacagi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmesi hatali olmustur.
VI. KARAR Açiklanan sebeplerle; 1.Bölge Adliye Mahkemesince verilen 04.08.2023 tarihli ek kararin BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Temyiz olunan, Ilk Derece Mahkemesi kararina karsi istinaf basvurusunun esastan reddine iliskin Bölge Adliye Mahkemesi kararinin ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. Ilk Derece Mahkemesi kararinin BOZULMASINA,
Ek karar yönünden alinan temyiz harçlari ile asil karar yönünden yatirilan temyiz karar harcinin istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanin karari veren Ilk Derece Mahkemesine, bozma kararinin bir örneginin karari veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.10.2024 tarihinde oy çokluguyla karar verildi.
K A R S I O Y Arabuluculuk anlasma tutanagina baglanmis isçilik alacaklarinin anlasma tutanagina ragmen dava konusu edilip edilemeyecegi ve edilebilecekse bunun kosullari uyusmazlik konusudur.
Bu hususa iliskin olarak mevzuat hükümleri incelendiginde karsimiza çikan hükümler, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine 7036 sayili Kanun'un 35 inci maddesi ile eklenen dördüncü fikra ve ayni Kanun'un 24 üncü maddesiyle eklenen besinci fikradir.
6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü fikrasina göre "Kanunlarda icra edilebilirlik serhi alinmasinin zorunlu kilindigi haller hariç, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun, ticari uyusmazliklar bakimindan ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesi, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilam niteliginde belge sayilir."
Ayni Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasi ise "Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlasmaya varilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamaz." seklindedir.
Yukariya alinan maddelerin gerekçesi sirasiyla; "... 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine eklenen dördüncü fikra ile, taraflar ve avukatlari ile arabulucunun birlikte imzaladiklari anlasma belgesinin, icra edilebilirlik serhi aranmaksizin ilâm niteliginde belge sayilacagi hükme baglanmaktadir. Bu düzenleme yapilirken 19.03.1969 tarihli ve 1136 sayili Avukatlik Kanunu'nun 'Uzlasma saglama' baslikli 35/A maddesi dikkate alinmaktadir. Zira bu maddede 'Avukatlar dava açilmadan veya dava açilmis olup da henüz durusma baslamadan önce kendilerine intikal eden is ve davalarda, taraflarin kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydiyla, müvekkilleriyle birlikte karsi tarafi uzlasmaya davet edebilirler. Karsi taraf bu davete icabet eder ve uzlasma saglanirsa, uzlasma konusunu, yerini, tarihini, karsilikli yerine getirmeleri gereken hususlari içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafindan birlikte imza altina alinir. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayili Icra ve Iflas Kanununun 38 inci maddesi anlaminda ilâm niteligindedir.' hükmü yer almaktadir. ..."
"... 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesine eklenen besinci fikra ile, arabulucu huzurunda anlasilmasi hâlinde, üzerinde anlasilan hususlar hakkinda taraflarca dava açilamayacagi hüküm altina alinmaktadir. Anlasilan hususlarin bilahare dava edilemeyecegi dikkate alindiginda arabulucu tarafindan düzenlenecek ve taraflar ve varsa temsilcileri veya avukatlari tarafindan imzalanacak anlasma tutanaginda 'anlasilan hususlarin' net bir sekilde ortaya konulmasinda zorunluluk bulunmaktadir. Örnegin isçi ve isveren tarafi kidem ve ihbar tazminati ile fazla çalisma ücreti konusunda anlastiklarinda arabulucunun bu kalemleri ayrica ve açikça tutanaga baglamasinda fayda görülmektedir. Anlasma tutanaginin içeriginden 'anlasilan hususlar' net bir sekilde görülebilmeli ve bilahare dava açma yasagina tâbi olan bu hususlar tereddüde yer vermeyecek sekilde açikça tespit edilebilmelidir. ..." seklindedir.
Arabuluculuk anlasma tutanaginin ilâm niteliginde belge kabul edilmesi, "Anlasilan hususlarda taraflarca dava açilamaz." seklindeki hüküm, 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin dördüncü ve besinci fikralarinin gerekçesi ve 6325 sayili Kanun'un Türkiye Büyük Millet Meclisinde 07.06.2012 tarihinde kabul edilen ilk metninde yer almayan 18 inci maddesinin dördüncü ve besinci fikralarinin görülen ihtiyaç ve lüzum üzerine yaklasik bes yil sonra çikarilan 7036 sayili Kanun'un 24 ve 35 inci maddeleriyle Kanun'a eklenmis olmasi hususlari birlikte degerlendirildiginde; kanun koyucunun açik iradesinin arabulucu önünde konusulup anlasma tutanagina baglanan hususlarin, arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliligini yitirmeden hiçbir sartta dava konusu edilmesine müsade etmemek oldugu hususunda tereddüt bulunmamaktadir.
Hiç kuskusuz anlasma tutanagindaki imzanin sahteliginin veya taraflardan birisinin iradesinin fesada ugratilmis oldugunun veya arabuluculuk görüsmesinin usulüne uygun yapilmadiginin tespiti durumunda, anlasma tutanaginin iptal edilmesi mümkündür ve iptal kararinin kesinlesmesi ile birlikte yukarida deginilen dava açma yasagi ortadan kalkacagindan iptal edilen anlasma tutanagindaki hususlar dava konusu edilebilecektir.
Anlasma tutanaginin sahteligi veya irade fesadi ile sakatligi veya arabuluculuk görüsmesinin usulüne uygun yapilmadigi iddiasi, dogrudan dogruya açilacak bir alacak veya ise iade davasinda görülmesi mümkün bir ön sorun mudur; yoksa ise iade veya alacak davasindan önce ve bagimsiz bir dava olarak açilmasi zorunlu mudur sorusunun cevabi uyusmazligin özüne tekabül etmektedir.
Kanun'un "Anlasilan hususlarda dava açilamaz." seklindeki net ve emredici hükmü ile ayni dogrultudaki gerekçesi ve anlasma tutanagini ilâm niteligindeki belgelerden sayan yaklasimi karsisinda, dava açma yasagi ortadan kalkmadan yani arabuluculuk tutanagi iptal edilip bu karar kesinlesmeden anlasma tutanagina konu hususlarda dava açilmasi mümkün olmadigindan, bu hususun dogrudan dogruya açilacak ise iade veya alacak davasi içerisinde ön sorun olarak tartisilip karara baglanmasina yasal olanak bulunmamaktadir. Kanun'un açik hükmünün oldugu yerde yorum veya isçi lehine yorum gibi argümanlarla açik kanun hükmü bosa çikarilamaz. Bu asamada hemen belirtmek gerekir ki eger 6325 sayili Kanun ilk çikarildigi hâliyle kalsaydi yani yaklasik bes yil sonra 7036 sayili Kanun'un 24 üncü maddesi ile 18 inci maddeye eklenen besinci fikra olmasaydi hiç kuskusuz arabuluculuk anlasma tutanaginin geçerli olup olmadigi ilgisine göre açilacak ise iade veya alacak davasinda ön sorun olarak incelenebilirdi. Ancak açikça belli ki kanun koyucu tam da bu olasiligi engellemek için bilinçli bir tercihle yukarida deginilen ek maddeyi 6325 sayili Kanun'a monte etmistir. Kanun koyucunun iradesi ve kanun hükmü bu kadar açikken bu yasal degisiklik yapilmamis gibi davranmaya devam etmenin de izahi yoktur.
Bu hususta bir diger görüs de iptal davasinin ön sorun olarak ele alinamayacagini benimseyip müstakil dava niteligini kabul etmekle birlikte, anlasma tutanaginin iptali davasi ile duruma göre anlasma tutanaginin konusunu olusturan ise iade veya alacak davasinin birlikte açilabilecegi ancak bu durumda müstakil iki davanin varligi nedeniyle her ikisi bakimindan da (isin dogasi geregi önce iptal davasi ile ilgili karar verilecektir) ayri ayri hüküm kurmak gerektigi seklindedir ki, bu görüse de katilmak mümkün degildir. Söyle ki yukarida da izah olundugu üzere anlasma tutanaginin hukuken varligini sürdürdügü herhangi bir zaman dilimi içerisinde Kanun'dan kaynaklanan dava açma yasagi nedeniyle anlasma tutanaginin konusu olan hususlarin dava konusu edilmesi mümkün degildir. Ilgili Kanun hükmü bu durumu açikça ve yoruma imkân birakmayacak netlikte düzenlemistir. Meseleyi bir örnek üzerinden açiklamak gerekirse örnegin; arabuluculuk anlasma tutanagina baglanmis kidem tazminati bakimindan, hem arabuluculuk anlasma tutanaginin irade fesadi nedeniyle iptali ve hem de bakiye kidem tazminatinin tahsili talepli davada, anlasma tutanaginin konusu kidem tazminatinin dava edildigi tarih nedir? Hiç kuskusuz anlasma tutanaginin iptalinin istendigi tarihtir. Peki bu tarih itibariyla arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçersiz midir? Yine hiç kuskusuz henüz iptal edilip bu yöndeki karar kesinlesmedigi için arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliligini devam ettirmektedir. Peki arabuluculuk anlasma tutanagi hukuken geçerliyken anlasma tutanagina konu husus dava konusu edilebilir mi? 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasindaki açik ve kesin emredici düzenleme nedeniyle edilemez.
Meselenin tartisilmasi gereken bir diger yönü de davanin miktari veya türü bakimindan kesinlik hususudur.
Bu hususta da iki farkli görüs ortaya çikmis olup Dairemizin çogunluk görüsü, iptal davasi ile duruma göre ise iade veya alacak davasi birlikte açilmis ve mahkemenin de iptal istemi ve sonrasindaki dava bakimindan ayri ayri hüküm kurdugu hâl ile arabuluculuk anlasma tutanaginin neden geçersiz oldugunu izahla birlikte ayrica iptal talebinde bulunulmayan ve dogrudan ise iade veya alacak talep edilen davalarda, mahkemenin arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi iddiasini ön sorun olarak inceleyip bu yönde hüküm fikrasi kurmadan dogrudan diger taleple ilgili karar verdigi durumda, arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi hususunun bagimsiz bir dava olmayip diger davada degerlendirilmesi gereken ön sorun oldugu, buna bagli olarak da ön sorun olarak incelenecek bagimsiz bir dava olmayan geçersizlik hususunun kesinlige etkisi olmadigi seklindedir ki kanaatimizce burada ulasilan sonuç da hukuka uygun degildir. Konunun daha iyi anlasilmasi bakimindan yine örnek vermek gerekirse, ise iade hususunda arabulucuya gitmis ve arabuluculuk görüsmesi anlasma ile sonuçlanmis isçinin, iradesinin fesada ugratildigini iddia edip arabuluculuk anlasma tutanaginin iptalini ve ise iadesini veya geçersizligin nedenlerini açikladiktan sonra arabuluculuk anlasma tutanaginin iptalini istemeden dogrudan ise iadesine karar verilmesini istedigi bir davada, mahkeme iptal/geçersizlik hususunu ister ön sorun olarak degerlendirmis, isterse iptal/geçersizlik hususu ile ise iadeyi ayri iki dava olarak niteleyip iki ayri hüküm kurmus olsun, bölge adliye mahkemelerinin ise iadeye dair verecekleri kararlar tür itibariyla temyizi kabil kararlardan olmadigi için bu kararin Yargitay tarafindan incelenemeyecegi yönündedir. Keza konu ise iade degil de alacak ise bu defa da temyiz edenin sifatina göre bakilmasi gereken ret veya kabul miktari temyiz sinirinin altinda ise temyiz incelemesinin miktar bakimindan kesinlik nedeniyle yapilamayacagi yönündedir.
Yukarida birkaç kez izah edildigi üzere, arabuluculuk anlasma tutanagina baglanan hususlarda söz konusu anlasma tutanagi açilacak bagimsiz bir davada iptal ettirilip kararin kesinlesmesi saglanmadan dava açilamaz. Davanin bagimsiz iptal davasi olarak açilmasi hâlinde verilecek karar tür itibariyla temyize tâbi oldugu gibi bir miktar söz konusu olmadigi için miktar bakimindan kesinlige de takilmayacak ve her hâlde temyizen incelenmesi mümkün olacaktir. Bizce birlikte dava açilmasi yine yukarida izah ettigimiz üzere mümkün olmamakla birlikte bir an için mümkün oldugunu düsündügümüzde de tek basina iptal davasi iken temyizi kabil olan bir kararin yanina ilave bir dava geldi diye temyizi kabil olmaktan çiktigini düsünmenin hukuki ve mantiki bir dayanagi da bulunmamaktadir.
Yine yukarida izah edildigi üzere, birlikte açilan davalarda iptal/geçersizlik hususunun ayri bir dava olmayip diger davada çözümlenmesi gereken ön sorun oldugu görüsüne katilmamiz ve temyiz/kesinlik meselesine bu gözle bakmamiz mümkün degildir.
Kabul ettigimiz görüsün, müstakil açilacak iptal davasinin yillar sonra kesinlesecegi gerçegi karsisinda, isçinin bu zaman zarfinda alacaklarinin zamanasimina ugrama riski ile alacagina oldukça geç kavusma riskini barindirmasi hususunda gelmesi muhtemel elestiriler bakimindan da konunun açikliga kavusturulmasinda fayda vardir. Öncelikle açik ve kesin bir kanun hükmünün uygulanmasindan sosyal kaygilarla imtina edilemez. Diger taraftan dava açmanin kanunen yasak oldugu dönem bakimindan dava zamanasiminin islemeye devam ettigi de isin mahiyeti geregi düsünülemez. Kaldi ki 6098 sayili Kanun'un 153 üncü maddesinin birinci fikrasinin (6) nci bendi de bu konu bakimindan degerlendirilmeli ve tartisilmalidir.
Son olarak deginilmesi gereken bir husus da, 6100 sayili Kanun'un 208 inci maddesinin üçüncü fikrasindaki "Bir belgenin sahteligini iddia eden kimse, bunu ayni mahkemede ön sorun seklinde ileri sürebilecegi gibi, bu konuda ayri bir dava da açabilir." hükmüdür. Buradaki düzenleme "bunu ayni mahkemede ön sorun olarak ileri sürebilecegi gibi" ifadesinden de açikça anlasilacagi üzere, görülmekte olan bir davada taraflardan birisi tarafindan sunulan delil niteligindeki belgeye iliskin olup ilâm niteligindeki belgelerden sayilan ve dava açma engeli teskil eden arabuluculuk anlasma tutanaginin bu kapsamda degerlendirilmesi kanaatimizce mümkün degildir. Çünkü birisi dava açilmasina engel teskil etmeyen ama davanin sonucunu etkileyebilecek bir delilken, digeri dogrudan dogruya davanin açilmasina kanunen engel olan ilâm niteliginde bir belgedir. Mahiyeti geregi de açilmis bir davada sonradan ileri sürülmesinden ziyade dava açilirken baslangiçta davaci tarafindan getirilmesi beklenir. Ayni zamanda bu düzenleme sadece sahtecilik (imza inkâri) iddiasina iliskin olup irade fesadi iddiasini ve diger hususlari kapsamaz. Diger taraftan 6100 sayili Kanun'un bu hükmü karsisinda özel hüküm oldugu tartismasiz olan 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin varligi karsisinda uygulanma imkâni yoktur ve anilan madde hükmü nedeniyle arabuluculuk anlasma tutanaginin iptaline iliskin davanin müstakil bir dava olarak açilmasi zorunludur.
Sonuç olarak toparlamak gerekirse;
6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasindaki açik hüküm nedeniyle, arabuluculuk anlasma tutanagina baglanan konularda sahtecilik, irade fesadi veya arabuluculuk sürecinde usulsüzlük iddiasinda bulunarak dava açmak isteyen kimse; öncelikle müstakil bir arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali davasi açmali, eger tutanagin iptaline karar verilir ve bu karar kesinlesirse ancak bu kesinlesmeden sonra arabuluculuk anlasma tutanagina konu hususlarda dava açilabilmelidir.
Arabuluculuk anlasma tutanaginin geçersizligi dogrudan açilmis bir alacak veya ise iade davasinda ön sorun olarak degerlendirilemez.
Arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali ile buna bagli olarak ise iade veya alacak talepli iki dava, dava yigilmasi seklinde birlikte açilamaz ve görülemez. Birlikte açilan davalar bakimindan hukuki vasiflandirma adi altinda veya baska bir yöntemle iptal istemli dava diger davanin ön sorunu olarak nitelendirilemez.
Birlikte açilan davalarda duruma göre ise iade veya alacak davasi tefrik edilerek ayri bir esasa kaydedilmeli ve bu talep bakimindan dava tarihi itibariyla 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin dava açilmasina izin vermemesi gerekçe gösterilerek usulden ret karari verilmelidir.
Arabuluculuk anlasma tutanaginin iptali/geçersizligi hususu, baglantili diger davada degerlendirilmesi gereken ön sorun olamayacagindan, her ne sekilde açilirsa ve her ne sekilde sonuçlanirsa sonuçlansin, sadece arabuluculuk tutanaginin iptali istemli bagimsiz bir dava kabul edilmesi gereken talep nedeniyle verilecek her türlü karara karsi her durumda temyiz yolunun açik oldugu kabul edilmelidir.
Arabuluculuk görüsmesi sonrasinda anlasmaya varilamadigina dair düzenlenmis tutanak eklenerek açilan davada ayni talepler bakimindan daha önce arabuluculuk anlasma tutanagi düzenlendiginin yargilama esnasinda ortaya çikmasi durumunda 6325 sayili Kanun'un 18 inci maddesinin besinci fikrasinin dava açilmasina izin vermemesi gerekçe gösterilerek usulden ret karari verilmelidir. Bu durum dava dilekçesinde açiklanip anlasma tutanaginin iptali istendikten sonra anlasmaya varilamadigina dair tutanaga bagli olarak talepte bulunulmus olmasi hâlinde ise iptal istemi tefrik edilip ayri bir esasa kayitla davaya devam olunmali, diger dava ise yine ayni sekilde yukaridaki gerekçeyle usulden reddolunmalidir.
Usulüne uygun sekilde bagimsiz olarak açilacak iptal davasinin görülmesi süresince zamanasimi süresinin durdugu kabul edilmelidir. Somut olay özelinde ise, iki adet arabuluculuk anlasma tutanaginin varligina ragmen sanki bu belgeler yokmus gibi anlasma tutanagina konu edilen ve anlasma ile sonuçlanan hususlarda bu belgelerden hiç bahsetmeden açilan alacak davasinda, davali tarafin davaya cevap dilekçesiyle söz konusu belgeleri sunmasi sonrasinda ancak cevaba cevap dilekçesiyle öne sürülen ve özü itibariyla irade fesadi kapsaminda olup ispat da edilemeyen itirazlarin bu davada degerlendirilemeyecegi; ayri, müstakil bir iptal davasina konu edilmelerinde zorunluluk bulundugu, bu nedenle Ilk Derece Mahkemesinin davayi usulden reddetmesi ile Bölge Adliye Mahkemesinin istinaf istemini esastan reddetmesinin dogru oldugu, temyiz edilen kararin onanmasi gerektigi seklindeki hukuki ve vicdani kanaatim nedeniyle aksi yöndeki sayin çogunluk görüsüne katilamiyorum.