Boşanma öncesinde taşınmaz satışının düşük bedelle yapılması, muvazaalı satış işlemi

vioft2nnt8|2000BDFC6638|yunusbirbilen|tbl_sayfa|metin|0xfdffc3ce02000000c305000001000200

T.C.

Yargitay

Hukuk Genel Kurulu

2017/1446 E., 2021/65 K.

"Içtihat Metni"

MAHKEMESI :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasindaki “tapu iptal ve tescil” davasindan dolayi yapilan yargilama sonunda, Izmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanin reddine iliskin karar, davaci vekilinin temyizi üzerine Yargitay 4. Hukuk Dairesince yapilan inceleme sonunda bozulmus, Mahkemece Özel Daire bozma kararina karsi direnilmistir.

2. Direnme karari davaci vekili ve davali ... vekili tarafindan temyiz edilmistir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra geregi görüsüldü:

I. YARGILAMA SÜRECI

Davaci Istemi:

4. Davaci vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalilardan ...'ün Izmir 4. Aile Mahkemesi'nin 06.06.2005 tarihli ve 2003/207 E., 2005/674 K. sayili karari ile bosandiklarini, müvekkili tarafindan davali ... aleyhine katki payi alacagina iliskin açilan davada Izmir 12. Aile Mahkemesinin 02.12.2009 tarihli ve 2008/542 E., 2009/991 K. sayili karari ile 30.960TL'nin tahsiline karar verildigini, bosanma kararindan bir hafta sonra 13.06.2005 tarihinde davali ...’ün adina kayitli tasinmazi çok düsük bir bedelle ve hiçbir isi olmayan yegeni diger davali ...'na satis gibi göstermek suretiyle tapuda devrettigini, yapilan satis isleminin mal kaçirma amaciyla muvazaali yapildigini, bu nedenle davali ...’na karsi tapu iptali ve tescil davasi açildigini, katki payi nedeniyle tasinmazin yari hissesinin iptali ile müvekkili adina tescilinin talep edildigini, ancak bu davanin yazili delil bulunmadigi gerekçesiyle reddedildigini belirterek dava konusu tasinmazin tapu kaydinin iptali ile davali ... adina tapuda kayit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmistir.

Davali Cevabi:

5. Davali ..., katki payina iliskin tapu iptali ve tescil davasinin reddedildigini ve buna iliskin kararin kesinlestigini, bu nedenle kesin hüküm itirazinin bulundugunu, ayrica kötü niyetle açildigini savunarak davanin reddine karar verilmesini talep etmistir.

6. Davali ... vekili, Izmir 12. Aile Mahkemesinin hem müvekkili hem de diger davali aleyhine açilan tapu iptali ve tescil davasini reddettigini, bu kararin Yargitay denetiminden geçerek kesinlestigini, ortada kesin hüküm bulundugu gibi, dava konusu tasinmazin müvekkili adina tapuya tescilinde muvazaa bulunmadigini savunarak davanin reddine karar verilmesini istemistir.

Mahkeme Karari:

7. Izmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.07.2012 tarihli ve 2011/168 E., 2012/276 K. sayili karari ile; dava konusu tasinmazin 13.06.2005 tarihinde 12.000TL bedelle davali ...’na satildigi, davaci ile davali ...’ün 1974 yilinda evlenip, 06.06.2005 tarihinde bosandiklari, davacinin evlilik birligi içerisinde edinilen tek tasinmaz olan dava konusu yer hakkinda katki payi alacagi davasi açtigi ve lehine 30.960TL alacaga hükmedildigi, davali ...’ün bosanma karari verilmesinden hemen sonra davacinin katki payi davasi açacagi düsüncesiyle tasinmazi yegeni olan diger davaliya satis suretiyle devrettigi, ancak satisin danisikli olup, degerinin de düsük bulundugunu ileri sürerek tapu kaydinin iptali ile önceki malik adina tescilini talep etmekle beraber; davali ...’ün hayatta oldugu, kisitli bulunmadigi, davacinin muvazaa nedeniyle tapu iptali tescili talep etmesi yönünde aktif dava ehliyetinin olmadigi, istemin tasarrufun iptali mahiyetinde düsünülmesi durumunda dahi kosullarinin olusmadigi gerekçesiyle davanin reddine karar verilmistir.

Özel Daire Bozma Karari:

8. Yerel Mahkemenin yukarida belirtilen kararina karsi süresi içinde davaci vekili tarafindan temyiz isteminde bulunulmustur.

9. Yargitay 4. Hukuk Dairesinin 22.01.2014 tarihli ve 2013/3286 E., 2014/737 K. sayili karari ile; “…Dava, Borçlar Yasasi’nin 18. maddesinde düzenlenmis bulunan danisik (muvazaa) iddiasina dayali tasarrufun iptali istemine iliskindir. Kural olarak üçüncü kisiler, danisikli islem (muvazaali muamele) nedeniyle haklari zarara ugratildigi takdirde tek tarafli veya çok tarafli olan bu hukuki islemlerin geçersizligini ileri sürebilirler. Çünkü; danisikli bir hukuki islem ile üçüncü kisilere zarar verilmesi, onlara karsi islenmis haksiz eylem niteligindedir. Ancak, üçüncü kisilerin danisikli islem ile haklarinin zarara ugratildiginin benimsenebilmesi için, onlarin, danisikli islemde bulunandan alacaklari bulunmali ve danisikli islem o alacagin ödenmesini önlemek amaciyla yapilmis olmalidir.

Diger yandan; zarara ugradiklarini ileri süren üçüncü kisilerin, danisikli islemde bulundugu iddia edilen kisi hakkinda tazminat davasi açmis olmalari, bu davanin kabulü için tek basina yeterli olmadigindan danisikli islemde bulunanin, üçüncü kisilere borçlu bulundugunun gerçeklesmesi ve borcunu ödememek için danisikli hukuki islem yapmis olmasi gerekir.
Somut olayda; davaci, davalilardan ...'in katki payi alacagina iliskin hükmedilecek tazminati ödememek amaciyla dava konusu edilen tasinmazi danisikli olarak diger davaliya devredildigi iddiasi ile eldeki bu davayi açmistir. Yargilama sonunda satisin danisikli oldugunun kanitlanmasi durumunda davaci, satisa konu edilen maldan alacaginin tahsili için yararlanabilecektir. Ancak, davacinin bu hakki ayni degil sahsi bir sonuç doguracagindan tapunun iptaline degil, I.I.K.'nun 283/1. maddesi geregince, iptal ve tescile gerek olmaksizin davaciya tasinmazin haciz ve satisini isteyebilme hakki taninmasina karar verilecektir. Bu davada güdülen amaç da budur. Davaci ile davali ...'in Izmir 4. Aile Mahkemesi'nin 06/06/2005 tarih ve 2005/207 E., 2005/674 K., sayili karari ile bosanmalarina karar verildigi, kararin 07/07/2005 tarihinde kesinlestigi, yine davaci tarafindan davali ... aleyhine katki payi alacagina iliskin davada Izmir 12. Aile Mahkemesi'nin 2008/542 E., 2009/991 K. sayili karari ile 30.960,00 TL katki payi alacaginin tahsiline karar verildigi ve kararin 28/01/2011 tarihinde kesinlestigi, davali ...'in üzerine kayitli 188 ada 1 nolu parselde kayitli L Blok 3. kat 7 nolu bagimsiz bölümü bosanma davasinin karara baglanmasindan bir hafta sonra çok düsük bir bedelle, hiçbir isi olmayan yegeni diger davali ...'na satis göstererek tapudan devrettigi, yapilan satis isleminin katki payi alacagindan kurtulmaya yönelik olarak muvazaali yapildigi anlasilmaktadir.

Su durumda, satisin muvazaali oldugu kanitlanmistir. O halde, davanin IIK 283/1 maddesi gözetilerek tapu iptaline gerek olmaksizin davacinin alacagini alabilmesini saglamak için dava konusu tasinmazin haciz ve satisini isteyebilmesi yönünde hüküm kurulmasi suretiyle davanin kabulüne karar verilmesi gerekirken açiklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yerinde görülmeyen yazili gerekçeyle istemin reddedilmis olmasi usul ve yasaya uygun düsmediginden kararin bozulmasi gerekmistir,…” gerekçesiyle karar oy çokluguyla bozulmustur.

Direnme Karari:

10. Izmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2014 tarihli ve 2014/280 E. 2014/413 K. sayili karari ile önceki gerekçeler yaninda; hukuk davalarinda mahkemenin taleple bagli oldugu, dava dilekçesinde tapu kaydinin iptali ile davali ... adina tescilinin istendigi, 2004 sayili Icra ve Iflâs Kanunu’nun (IIK) 283. maddesinden söz edilmedigi, davacinin tasinmazin haciz ve satisini isteyebilmesi yönünden hüküm kurulmasi talebinin de bulunmadigi, IIK’nin 277 ve devami maddelerinde belirtilen tasarrufun iptali davalarindaki kosullarin bu davada olusmadigi, davacinin tasarruftan önce kesinlesmis bir alacagi bulunmadigi gibi yapilmis bir icra takibinin mevcut olmadigi, geçici ve kesin aciz vesikasi sartlarinin da bulunmadigi gerekçesiyle direnme karari verilmistir.

Direnme Kararinin Temyizi:

11. Direnme karari süresi içinde davaci vekili ile davali ... vekili tarafindan temyiz edilmistir.

II. UYUSMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyusmazlik; davacinin muvazaa nedeniyle tapu iptali tescili talep etmesi göz önüne alindiginda aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadigi ve satisin muvazaali oldugunu kanitlayip kanitlayamadigi; Özel Dairece bozma kararinda davanin IIK’nin 283/1. maddesi gözetilerek tapu iptaline gerek olmaksizin davacinin alacagini alabilmesini saglamak için dava konusu tasinmazin haciz ve satisini isteyebilmesi yönünde hüküm kurulmasi suretiyle davanin kabulüne karar verilmesi gerektiginin belirtilmesinin taleple baglilik ilkesine aykirilik teskil edip etmeyecegi noktalarinda toplanmaktadir.

III. GEREKÇE

A) Davali ... vekilinin temyiz itirazlari bakimindan yapilan incelemede:

13. Bir nihai kararin sekli anlamda kesinligi ile, o karara karsi artik olagan kanun yollarina (temyiz, karar düzeltme) basvurulamayacagi anlasilir. Sekli anlamda kesin hükmün amaci, bir davanin sona ermesine hizmet etmektir. Bir nihai karar sekli anlamda kesinlesince, taraflarin o davada takip ettikleri amaç gerçeklesmis olur. Fakat bu, taraflar arasindaki uyusmazligin degil, ancak görülmekte olan davanin sona ermesi demektir. Bundan sonra da ayni taraflar arasinda ayni uyusmazligin yeni bir dava konusu yapilmamasi için, baska bir müesseseye yani maddi anlamda kesin hüküm müessesesine ihtiyaç vardir (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.V, 6.b Istanbul 2001, s.4981).

14. Bir mahkeme kararina karsi basvurulabilecek kanun yolunun hiç olmamasi veya mevcut olan kanun yollarinin tüketilmesi ya da süresinde kanun yollarina basvurulmamasi hâllerinde sekli anlamda kesinlik gerçeklesir. Istisnai olarak olaganüstü kanun yoluna basvurarak ya da eski hâle getirme mümkün ise bu suretle sekli anlamda kesin hükmü sona erdirmek mümkündür.

15. Gerek 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (HUMK) gerekse 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) sekli anlamda kesinligin tanimi yapilmamis ise de, çesitli maddelerde geçen "kesin", "kesinlesme", "kesinlesmis" sözleriyle sekli anlamda kesin hükmün kastedildigini söylemek mümkündür.

16. Maddi anlamda  kesin  hüküm  HUMK'da  tanimlanmamis olmakla birlikte Kanun'un 237. maddesinde;

“Kaziyei muhkeme, ancak mevzuunu teskil eden husus hakkinda muteberdir.

Kaziyei muhkeme mevcuttur denilebilmek için iki tarafin ve müddeabihin ve istinat olunan sebebin müttehit olmasi lazimdir.” seklinde maddi anlamda kesin hükmün sartlarina yer verilmistir.

17. HMK’nin 303/1. maddesinde de maddi anlamda kesin hükmün sartlari;

“Bir davaya ait seklî anlamda kesinlesmis olan hükmün, diger bir davada maddi anlamda kesin hüküm olusturabilmesi için, her iki davanin taraflarinin, dava sebeplerinin ve ilk davanin hüküm fikrasi ile ikinci davaya ait talep sonucunun ayni olmasi gerekir.” seklinde düzenlenmistir.

Bu hükümden yola çikildiginda denebilir ki, kesin hükmün ilk kosulu her iki davanin taraflarinin ayni kisiler olmasi, ikinci kosulu müddeabihin ayniligi, üçüncü kosulu ise dava sebebinin ayni olmasidir.

18. Kesin hükmün ikinci kosulu olan müddeabihin ayniligi, dava konusu yapilmis olan haklarin ayni olmasidir. Önceki dava ile yeni davanin müddeabihlerinin (konularinin) ayni olup olmadigini anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararin hüküm fikrasi ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karsilastirmasi gerekir. Eski ve yeni davanin konusu olan maddi seyler fiziksel bakimdan ayni olsa bile bu seyler üzerinde talep olunan haklar farkli ise müddeabihlerin ayni oldugundan bahsedilemez.

19. Kesin hükmün üçüncü kosulu dava sebebinin ayni olmasidir. Dava sebebi, hukuki sebepten farkli olarak, davacinin davasini dayandirdigi vakialardir. Öyle ise her iki davanin da dayandigi maddi vakialar (olaylar) ayni ise diger iki kosulun da bulunmasi hâlinde kesin hükmün varligindan söz edilebilir. Nitekim ayni hususlara Yargitay Içtihadi Birlestirme Genel Kurulunun 22.03.2019 tarihli ve 2017/7 E., 2019/2 K. sayili kararinda da deginilmistir.

20. Yapilan bu açiklamalar isiginda somut olay degerlendirildiginde;

Davaci ... vekili tarafindan davali ... aleyhine Izmir 12. Aile Mahkemesinde açilan davada davaci vekili, dava konusu tasinmazin mümkün ise ½ hissesinin tapu kaydinin iptali ile müvekkili adina tapuda kayit ve tesciline, bu talebin kabul edilmemesi durumunda katki payi bedeli olan simdilik 15.000TL’nin davalidan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmis; bu dava ile birlesen diger davali ... aleyhine açilan davada ise, davali ...’ün bosanmadan sonra evlilik birligi içinde alinan evi bir hafta sonra davali ...’e muvazaali olarak sattigini iddia ederek dava konusu tasinmazin ½ hissesinin iptali ile müvekkili adina tapuya kayit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmistir.

21. Davaci vekili davalilar ... ve ... aleyhine açtigi eldeki davada ise; davali ... tarafindan dava konusu tasinmazin muvaazali olarak diger davali ...’na tapuda devredilmesi nedeniyle müvekkilinin katki payi alacagini almasinin engellendigini ileri sürerek, dava konusu tasinmazin diger davali ... adina tapuya kayit ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmistir.

22. Bu açiklamalardan da anlasilacagi üzere, Izmir 12. Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlanan birlesen dava ile, eldeki davanin taraflari ayni ise de, konulari (müddeabih) ve dava sebepleri (dayanilan vakialar) birbirinden farkli oldugundan davali ... vekilinin direnme karari gerekçesine yönelik temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmistir.

B) Davaci vekilinin temyiz itirazlari bakimindan yapilan incelemede:

23. Dava, muvazaa hukuksal nedenine dayali olarak açilan tapu iptal ve tescil istemine iliskindir.

24. Davanin açildigi tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanmasi gereken 818 sayili Borçlar Kanunu'nun (BK ) 18. maddesinde genel muvazaa düzenlenmis; maddenin 1. fikrasi ile “Bir akdin sekil ve sartlarini tayininde, iki tarafin gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarini gizlemek için kullandiklari tabirlere ve isimlere bakilmiyarak, onlarin hakiki ve müsterek maksatlarini aramak lazimdir.” hükmü getirilmistir.

25. Bilindigi üzere “taraflarin üçüncü kisileri aldatmak amaci ile gerçek durumu onlardan gizleyerek kendi gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarinda geçerli olmayan bir hususta anlasmalarina” muvazaa ve bu sekilde yapilan islemlere de muvazaali islemler denir (Eren, F: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 367). Es söyleyisle muvazaa açiklanan beyanlarinin gerçek maksatlarina uymadiklarini bildikleri hâlde, taraflarin kastettikleri durumdan baska bir iliskide kendilerini anlasmis gibi göstermeleri hâli, taraflarin üçüncü kisileri aldatmak amaciyla kendi gerçek iradelerine uymayan haksiz eylem niteliginde anlasmalaridir (7.10.1953 tarihli ve 8/7 Sayili Yargitay içtihadi Birlestirme Karari).

26. Muvazaali bir hukuki islemden söz edilebilmesi için;

i) Taraflarin iradeleri ile beyanlari arasinda isteyerek olusturulmus bir uygunsuzluk,

ii) Üçüncü kisileri aldatmak (muvazaa) niyeti,

iii) Taraflar arasinda gizli islemi olusturan muvazaa sözlesmesi bulunmalidir.

27. Kural olarak üçüncü kisiler anilan maddeye dayali olarak, danisikli islem nedeniyle haklari zarara ugratildigi takdirde tek tarafli veya çok tarafli olan bu hukuki islemlerin geçersizligini ileri sürebilirler. Çünkü danisikli bir hukuki islem ile üçüncü kisilere zarar verilmesi onlara karsi islenmis bir haksiz eylem niteligindedir. Ancak üçüncü kisilerin danisikli islem ile haklarinin zarara ugratildiginin benimsenebilmesi için, onlarin, danisikli islemde bulunandan alacaklarinin bulunmasi ve danisikli islemin o alacagin ödenmesini önlemek amaciyla yapilmis olmasi gerekmektedir.

28. Muvazaa davasi, borçlunun yapmis oldugu islemin gerçekte hiç yapilmamis oldugunun (islemin temelinin geçersizliginin) tespitini amaçladigindan, görünürdeki satis islemlerine karsi açilir. Muvazaaya dayali tasarrufun iptali davalarinda ise davacinin icra takibine geçmesi ya da aciz belgesi almasina gerek yoktur. Nitekim, Yargitay Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2020 tarihli ve 2017/17-1507 E., 2020/525 K. sayili kararinda da ayni ilkelere yer verilmistir.

29. Yüzeysel olarak bakildiginda, iptal davalari ile muvazaa davalari arasinda bir benzerlik görülmekte ise de, bu benzerlik her iki tür davanin güttügü amaçtan öteye gitmemektedir. Muvazaa davasi, yani yapilan islemin muvazaa nedeniyle hükümsüz oldugunu belirtmek için açilan dava ile tasarrufun iptali davasi amaçlari bakimindan birbirlerine yakinsa da gerçekte nitelikleri, kosullari, dogurdugu sonuçlar bakimindan birbirinden farklidirlar. Tasarrufun iptali davasi, borçlunun tasarruf islemlerinden zarar gören ve elinde aciz belgesi bulunan alacaklilar tarafindan açilabilir. Ne var ki, tasarrufun iptali davasi, borçlu tarafindan geçerli olarak yapilan tasarruf isleminin davaci bakimindan hükümsüz oldugunu tespit ettirmek için açildigi hâlde, muvazaa davasinda borçlunun yaptigi tasarruf isleminin gerçekte hiç yapilmamis oldugunun tespiti istenir. Baska bir ifadeyle yapilan islemin geçersizligi ileri sürülür.

30. Tasarrufun iptali davasi, aynî nitelikte olmayip kisisel (sahsî) bir dava oldugu hâlde, muvazaa davasi ayni nitelikte bir davadir. Muvazaanin kanitlanmasi hâlinde dava konusu mal, borçlunun mal varligindan hiç çikmamis hâle gelir. Tasinmaza iliskin muvazaa davalarinda hâkim tapu kaydinin da borçlu adina tesciline karar verir. Muvazaa iddiasi, zamanasimina bagli olmadan ileri sürülebildigi hâlde, iptal davasinin tasarrufun yapildigi tarihten itibaren en geç hak düsürücü süre olan bes yil içinde açilmasi gerekir (IIK m. 284). IIK'nin 277 vd. maddelerine dayali olarak açilmis iptal davasinin amaci, alacaklinin davaya konu mal üzerinde, cebri icra yolu ile alacagi miktarla sinirli olarak hakkini almasini saglamaktir.

31. Kural olarak iptal davasina konu edilen tasarruflar, muvazaali akitlerden farkli olarak hukuken geçerlidir. Baska bir ifade ile muvazaali akitlerde, görülen akit degil taraflarin gerçek iradelerine uygun bulunan akit taraflari baglayici oldugu hâlde, IIK'nin 277 ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen tasarruflar özel hukuk iliskisi açisindan geçerliligini korumaktadir. Bu nedenle, alacaklinin gerçek alacak ve ayrintilarina yetecek miktardaki tasarrufun iptaline, bunun disinda kalan kismi geçerliligini koruyacagindan, oldugu gibi birakilmasina karar verilmesi gerekmektedir. Kanun koyucu bu özelligi gözeterek “iptal davasinin sübutu hâlinde davaya konu teskil eden mal üzerinde icra kovusturmasi yapilabilecegini, davanin konusu tasinmaz mal oldugu takdirde ise, üçüncü sahis üzerindeki kaydin düzeltilmeksizin tasinmazin haciz ve satisinin istenebilecegini” öngörmüstür (IIK. m.283). Nitekim ayni ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 03.05.2000 tarihli ve 2000/4-823 E., 2000/851 K.; 25.05.2011 tarihli ve 2011/4-149 E., 2011/346 K.; 02.04.2014 tarihli ve 2013/4-1016 E., 2014/436 K.; 17.01.2019 tarihli ve 2017/17-2051 E., 2019/19 K.; 25.02.2020 ve 2017/1505 E., 2020/204 K. sayili kararlarinda da benimsenmistir.

32. Yapilan tüm açiklamalar isiginda somut olay degerlendirildiginde;

33. Dava dilekçesinin konusu, maddi olgularin anlatilis biçimi ve talep sonucu kismindan da açikça anlasilacagi gibi dava BK’nin 18. maddesinde tanimini bulan muvazaa hukuksal nedenine dayali iptal davasidir.

34. Yerel mahkemece eldeki davada IIK’nin 283. maddesinin uygulanmasinin taleple baglilik kuralina aykiri oldugu gerekçesine de dayanilmasi nedeniyle HMK’nin 26. maddesinde düzenlenen taleple baglilik kuralina da kisaca deginmek gerekmektedir. Maddeye göre, hâkim taraflarin talepleri ile baglidir. Kanunlarda gösterilen sinirli sayidaki istisnalar bir kenara birakilacak olursa talepten fazlasina veya talepten baska bir seye karar veremez. Fakat hâkimin duruma göre talep sonucundan daha azina karar vermesinin önünde engel yoktur. Taleple baglilik ilkesi özü itibariyle hâkimin, taraflarin talebiyle bagli oldugunu ifade eder. Ilkenin tasidigi ilk anlam; tarafin talep etmedigi husus hakkinda mahkemenin karar veremeyecegidir. Buna göre tarafin neyi talep edip etmedigi ve hâkimin ne hakkinda karar verip veremeyecegi dava dilekçesine bakilarak tespit edilir. Bu tespitin konusunu, istenilen hukuki sonuç olusturur. Bu itibarla hâkimin karar verme siniri dava dilekçesi ile belirlenmis olur. Taleple baglilik ilkesinin tasidigi ikinci anlam ise tarafin talebinden fazlasina mahkemece karar verilememesidir. Taleple bagli olma, yargilama sonucunda davacinin talep ettigi haktan daha azina sahip oldugunun belirlenmesi durumunda uygulanmaz (HMK m. 26). Talepten azina karar verme “çogun içinde az da vardir” esasina dayanmaktadir. Bu kural ise davacinin talep sonucu ile ayni nitelikte olan daha azina karar vermeyi ifade etmektedir. Nitekim dava açildiginda davacinin talebi maddi hukukta karsiliga sahip oldugu oranda mahkemeden hukuki koruma saglanmasidir (Taleple baglilik kurali hakkinda daha genis açiklamalara Hukuk Genel Kurulunun 30.05.2018 tarihli ve 2017/23-2539 E., 2018/1149 K. sayili kararinda yer verilmistir).

35. Eldeki davada, davaciyi alacagindan yoksun birakmak için yapildigi iddia edilen muvazaali satis isleminin iptali ve hiç yapilmamis sayilmasinin tespiti istenmektedir. Bu davada davaci muvazaali islemle kendisinin zararlandirildigini ileri sürmüstür. Davacinin amaci tapunun iptali olmayip, alacagina kavusmaktir.

36. Davaci vekili, davalilardan ...’ün katki payi alacagina iliskin hükmedilecek tazminati ödememek amaciyla dava konusu edilen tasinmazi danisikli olarak diger davaliya devrettigi iddiasiyla eldeki bu davayi açmistir. Yargilama sonunda satisin danisikli oldugunun kanitlanmasi durumunda davaci, satisa konu edilen maldan alacaginin tahsili için yararlanabilecektir. Ancak, davacinin bu hakki ayni degil sahsi bir sonuç doguracagindan tapunun iptaline degil, IIK’nin 283/1. maddesi geregince, iptal ve tescile gerek olmaksizin davaciya tasinmazin haciz ve satisini isteyebilme hakki taninmasina karar verilecektir. Bu davada güdülen amaç da budur. Davaci ile davali ...’ün Izmir 4. Aile Mahkemesinin 06.06.2005 tarihli ve 2003/207 E., 2005/674 K. sayili karari ile bosanmalarina karar verildigi; yine davaci tarafindan davali ... aleyhine açilan katki payi alacagina iliskin davada Izmir 12. Aile Mahkemesinin 02.12.2009 tarihli ve 2008/542 E., 2009/991 K. sayili karari ile 30.960TL katki payi alacaginin tahsiline karar verildigi ve bu kararin 28.02.2011 tarihinde kesinlestigi, davali ...’ün 188 ada 1 nolu parselde adina kayitli L Blok 3. kat 7 nolu bagimsiz bölümü bosanma davasinin karara baglanmasindan bir hafta sonra çok düsük bir bedelle, hiçbir isi olmayan yegeni diger davali ...'na satis göstererek tapudan devrettigi, yapilan satis isleminin katki payi alacagindan kurtulmaya yönelik olarak muvazaali yapildigi anlasilmaktadir.

37. O hâlde satisin muvazaali oldugunun kanitlanmis oldugu eldeki davada, mahkemece IIK’nin 283/1 maddesi gözetilerek tapu iptaline gerek olmaksizin davacinin alacagini alabilmesini saglamak için dava konusu tasinmazin haciz ve satisini isteyebilmesi yönünde hüküm kurulmalidir.

38. Hukuk Genel Kurulunda yapilan görüsmeler sirasinda, Borçlar Kanunu ve Icra ve Iflâs Kanunu birbirinden farkli nitelik tasiyan kanunlar oldugundan, eldeki dava BK’nin 18. maddesine göre açilan tasarrufun iptali davasi niteligi tasidigindan ve taleple baglilik ilkesi geregince de IIK’nin 277. maddesine göre açilan tasarrufun iptali davasi niteligini tasimamasi nedeniyle IIK’nin 283/1-2 maddesine göre karar verilemeyeceginden ve davaci tarafin aktif dava ehliyetinin de bulundugu nazara alinarak direnme kararinin belirtilen bu degisik gerekçe ile bozulmasi gerektigi ileri sürülmüs ise de; bu görüs Kurul çogunlugu tarafindan kabul edilmemistir.

39. Diger taraftan dava tarihi 25.03.2011 oldugu hâlde gerekçeli karar basliginda 16.06.2014 olarak gösterilmesine iliskin yanlislik, mahallinde düzeltilebilir maddi hata niteliginde bulundugundan ayrica bozma nedeni yapilmamistir.

40. Hâl böyle olunca taraflarin karsilikli iddia ve savunmalarina, dosyadaki delillere, bozma kararinda açiklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararina uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykiridir.

41. Bu nedenle direnme karari bozulmalidir.

IV. SONUÇ:

Açiklanan nedenlerle;

1) Davali ... vekilinin temyiz isteminin REDDINE oy birligiyle (III-A),

2) Davaci vekilinin temyiz itirazlarinin kabulüyle, direnme kararinin Özel Daire bozma kararinda gösterilen nedenlerden dolayi 6217 sayili Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayili Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfiyla uygulanmakta olan 1086 sayili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi geregince BOZULMASINA oy çokluguyla (III- B),

Istek hâlinde temyiz pesin harcinin yatiranlara geri verilmesine,

Ayni Kanun’un 440. maddesi geregince kararin tebliginden itibaren on bes gün içerisinde karar düzeltme yolu açik olmak üzere, 11.02.2021 tarihinde karar verildi.

KARSI OY

Borçlunun mallarinin haczedilmesinden önce borçlunun mal ve haklari üzerindeki tasarruf yetkilerinde herhangi bir kisitlama yoktur. Borçlunun mallarinin haczinden veya iflas etmeden önce alacaklilarindan mal kaçirmak için yapmis oldugu bagislamalar ve süpheli (hileli) tasarruflarin iptal ettirilebilmesi için alacaklilara taninan davaya iptal davasi denir. Bu dava IIK’nin 277 ve devami maddelerinde düzenlemistir. IIK’nin 277 maddesinde “tasarruflarin butlani” denilmekte ise de burada borçlar hukuku (TBK m.27) anlaminda bir butlan yoktur. Iptal davasina konu tasarruf baslangiçta geçerlidir ve iptal davasi kazanilir ise alacakli dava konusu mali sanki borçlunun mal varliginda imis gibi haczettirir, sattirir ve satis bedelinden alacagini alir (IIK m.283,1); geriye para artar ise bu para borçluya degil kendisine karsi iptal davasi açilmis olan üçüncü kisiye verilir. Burada tasarrufun maddi hukuk anlaminda iptali söz konusu olmayip mülkiyet borçluya geri dönmez.

IIK 277 ve devami maddelerine göre açilan iptal davasi, dava konusu malin aynina iliskin bir aynî dava olmayip, sahsi bir davadir. Yani bu dava ile malin mülkiyetinin davalidan (üçüncü kisiden) alinarak, borçluya ait olduguna karar verilmemekte, sadece alacakli malin bedelinden alacagini (kisisel hakkini) almak yetkisini elde etmektedir (Kuru, Baki: Icra ve Iflas Hukuku El Kitabi 2. B. Ankara 2013 s.1397).

IIK 277 ve devami maddelerine göre açilan davalarda tapu kaydinin iptali ile borçlu adina tapuya tesciline karar verilemez.

IIK’nin 277 ve devami maddelerine dayanilarak açilan tasarrufun iptali davalarinin dinlenebilmesi için davacinin davali borçluda gerçek bir alacaginin bulunmasi, borçlu hakkinda yapilan icra takibinin kesinlesmis olmasi, iptal konusu tasarrufun borcun dogumundan sonra yapilmis olmasi ve borçlu hakkinda alinmis bir aciz belgesinin bulunmasi gerekli olup bu sartlarin varligi mahkemece resen degerlendirilir.

TBK’nin 19 ve 27 maddeleri çerçevesinde açilan muvazaa davasi ise, iptal davasindan farklidir. Taraflarin üçüncü kisileri aldatmak amaci ile gerçek durumu gizleyerek onlardan gizlenerek kendi gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarinda geçerli olmayan bir hususta anlasmalarina muvazaa ve bu sekilde yapilan islemlere muvazaali islemler denilir (Oguzman, K/Seliçi/ Ö/Oktay. S: Esya Hukuku s.301). Baska bir deyisle muvazaa 07/10/1953 tarih ve 8/7 sayili Yargitay Içtihadi Birlestirme kararinda da belirtildigi üzere “açiklanan beyanlarinin gerçek maksatlarina uymadiklarini bildikleri hâlde akitlerin (taraflarin) kastettikleri durumdan baska bir iliskide kendilerini anlasmis gibi göstermeleri halidir”.

Muvazaali islemlerde islem konusu hak veya mal borçlunun mal varligi disina çikmaz. Bu nedenle muvazaali islemlerin iptali için IIK’nin 277 ve sonraki maddelerine göre iptal davasi açilmasi yoluna basvurulmasina gerek yoktur. Muvazaali islemler istihkak davasina konu teskil ederler.

Muvazaali bir islem konusu mal borçlunun elinde iken haczedilir ve üçüncü kisi IIK 97 uyarinca istihkak davasi açarsa, alacakli davaya cevap yolu ile muvazaa nedeni ile islemin geçersiz oldugunu muvazaali islem konusu mal veya hakkin borçlunun mülkiyetinde oldugunu iddia ve ispat edebilir.

Sayet muvazaali bir islem konusu mal üçüncü kisi elinde haczedilmis ise alacakli üçüncü kisiye karsi istihkak davasi açarak davali üçüncü kisinin o mali muvazaali bir tasarruf sonucunda ele geçirdigini ve bu nedenle malin borçluya ait oldugunu iddia ve ispat edebilir. Lehine tasarruf yapilan kisinin istihkak davasini kazanmis olmasi, üçüncü kisi aleyhine IIK 277 ve devami maddeleri uyarinca iptal davasi açilmasina engel degildir. Fakat istihkak davasi ile iptal davasinin amaci ayni olup alacaklilarina zarar vermek isteyen borçlunun islemlerine karsi alacaklilari korumak istenmektedir.

Muvazaa davasi ayni bir dava olup üçüncü kisi konumunda olan alacaklilar da bu davayi açarak görünürdeki islemin muvazaa nedeniyle hükümsüz oldugunun tespitini isteyebilir. Tasinmaza iliskin muvazaa davalarinda hâkim tapu kaydinin borçlu adina düzeltilmesine karar verir. Alacakli bu hâlde ilami icra dairesine sunarak dava konusu tasinmazin borçlunun borcundan dolayi haczedilmesini isteyebilir. Bu hâlde ayrica bir iptal davasi açmasina gerek kalmaz.

Tasarrufun iptali davasinin kabulü hâlinde davaci davaya konu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkini alma yetkisini elde eder ve dava konusu tasinmaz ise davali üçüncü sahis üzerindeki kaydin düzeltilmesine mahal olmadan o tasarrufun haciz ve satisini isteyebilir. (IIK m.283/1)

BK 19. maddesine dayali muvazaa davasi ile muvazaa nedeni ile hüküm ve sonuç dogurmayan islemlerin iptali istenir. Borçlu tasarruf ve idare yetkisi kendisinde kalmak üzere mali üçüncü kisiye devrediyor ise devretme iradesi olmadigi için islem muvazaalidir ve iptal davasi açilir.

Ancak ortada bir inanç anlasmasi var ise anlasma geregince mülkiyet geçerli sekilde karsi tarafa geçecegi için tasarrufun iptali davasi açilir. Bu olayda alacakliya zarar verme kasti vardir. Bu anlamda alacakli borçlunun iradesini göz önüne alir. Aslinda mali borçlu devretmek istemiyor mu, yoksa alacagin tahsilini önlemek için mi devretti? Alacaklinin bu soruya verecegi cevaba göre ya BK 19. maddesine dayali dava ya da IIK 277 ve devami maddelerine dayali dava açar. Muvazaa olmadan da salt alacaklilari zarara ugratmak için devir yapilabilir.

Tasarrufun iptali davasi, ayni nitelikte olmayip kisisel bir dava oldugu halde, muvazaa davasi ayni nitelikte bir davadir. Tasinmaza iliskin muvazaa davalarinda hâkim tapu kaydinin borçlu adina tesciline karar verir.

Muvazaa iddiasi, zamanasimina bagli olmadan ileri sürülebildigi hâlde iptal davasinin tasarrufun yapildigi tarihten itibaren en geç hak düsürücü süre olan bes yil içinde açilmasi gerekir (IIK m.284).

Yukarida belirtilen ilke ve kurallardan da anlasilacagi üzere TBK 19. maddesine dayali muvazaa davasi ile IIK’nin 277 ve devami maddelerine dayali tasarrufun iptali davasi sartlari ile hüküm ve sonuçlari bakimindan birbirinden ayri davalardir. Alacaklilarin “muvazaali” oldugunu ileri sürdükleri islemler hakkinda iptal davasinin hüküm ve sonuçlarindan yararlanmak istemeleri ileri sürülen vakia ile talep sonucu arasinda açik bir uyumsuzluk teskil eder. Muvazaa sebebine dayanan dava ile iptal davasinin özelliklerini bir arada barindiran adeta yeni (karma) bir dava türünün meydana getirilmesi beraberinde bir dizi sorunu da getirdigi için isabetli degildir (Erdönmez Gürsoy: Alacaklilara zarar verme kasti ile uygulanan tasarruflarin iptali, Istanbul 2017 s.35 ve 36).

Borçluya üçüncü kisinin malina haciz koydurup satis isteme yetkisi ancak borçlu aleyhinde takip yapip borçlu mal varligindan alacagini alamadigini aciz vesikasi ile tevsik ettiginde tahsil mümkün olmaktadir. Ögretide tasarrufun iptali davasini alacaklinin cebri icrada bulunma yetkisinin bir tamamlayicisi oldugu alacaklinin alacagini cebri icra yolu ile tahsil edemeyecegi henüz belli olmadan iptal davasi açilmasina izin verilmesi hâlinde borçlu ve üçüncü kisilerin olumsuz sekilde etkilenecegi belirtilmektedir. (Yildirim, Mesut, Kamil/ Deren Yildirim Nevhis Icra ve iflas hukuku, Istanbul 2016 s. 569-572. Umar, Bilge Türk Icra ve Iflas Hukukunda Iptal davasi, Istanbul 1963s.7-39) Ayrica muvazaa sebebine dayanarak dava açan alacakliya haciz ve satis isteme yetkisi verilmesi ve hacze istirak durumunda IIK 101 maddesinde yazili hacze imtiyazli sekilde istirak etmesi çogu kez mümkün olmayacaktir.

Borçlunun mali durumunun iyi oldugu bir durumda (borca batik veya aciz hâlinde olmadigi) yaptigi tasarruf nedeniyle uzun yillar sonra (15-20 yil) üçüncü kisinin mal varliginin haczedilebileceginin kabulü hukuk güvenligi ile bagdasmaz (Erdönmez s.27 ve 33).

Borçlu ile üçüncü kisi arasindaki alacakliya zarar vermeye yönelik muvazaali islemler olarak yapilan bir niteleme ile hem BK 19’a göre geçersizligin tespiti davasi hem de IIK m. 277 dayali tasarrufun iptali davasi açilamaz. Burada maddi hukukun tanidigi talep hakki (muvazaa nedeniyle hükümsüzlük) ile takip hukukunun sagladigi talep hakkinin (tasarruf iptali) yarismasi (haklarin yarismasi) söz konusu degildir. Çünkü borçlu ile üçüncü kisi arasindaki hukuki fiil geçerli ise muvazaa davasi açilamaz. Tersi durumda da iptal davasi açilamaz. Dolayisi ile her iki davanin açilabilme konulari (kosul vakialari) birbirinden farklidir. Bu davalar iki ayri hak arama yolunu düzenleyen bir birinden ayrik hükümlere dayanmaktadir (Erdönmez s.28).

Somut olayda davaci ... (Öpöz) vekili, müvekkilinin davali ... ile 06.06.2005 tarihinde bosandiklarini, bosanmadan bir hafta sonra 13.06.2005 tarihinde ...’in üzerine kayitli evi yegeni...’e sattigini, bununda açilan katki payi alacaginda verilen tedbir asamasinda anlasildigini, yapilan satisin müvekkilinin katki payi alacaginin tahsilini engellemek için muvazaali yapildigini, Tijen adina olan tapunun iptali ile ... adina tescilini talep etmistir. Açilan davada muvazaanin katki payi alacaginin engellenmesi muvazaa nedeni olarak gösterilmis ise de bu alacak nedeniyle takip baslatildigi ve borçlu ... hakkinda bir aciz vesikasi alindigi iddiasi bulunmamaktadir. IIK 277 ve devami maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davasi açilmasi kosullari mevcut degildir.

Davacinin dava dilekçesi içerigi ile talep sonucunda IIK 277 ve devami maddelerine göre tasarrufun iptali davasi degil BK 18 ve devami maddelerinde düzenlenen muvazaa nedeniyle tapu iptal tescil davasi açtigi anlasilmaktadir.

Bu davayi üçüncü kisilerde danisikli (muvazaali) islem nedeniyle haklari zarara ugratildigi takdirde açabilir ve islemlerin geçersizligini ileri sürebilirler.

Somut olayda davaci üçüncü kisi konumunda olup davalilardan ...’in mal kaçirma amaci ile muvazaali olarak tasinmazi çok düsük bir bedelle diger davali olan...’e satarak tapuda devrettigini, davali ...’den katki payi alacaginin olduguna iliskin mahkeme karari oldugunu ileri sürdügüne göre bu davayi açma hakki bulunmaktadir.

Mahkemece isin esasinin incelenmesi, davaci üçüncü kisinin muvazaa iddiasini her türlü delille ispat etmesi hâlinde davali ... adina olan tapu kaydinin iptali ile davali ... adina tapuya kayit ve tesciline karar vermesi gerekirken, davalinin aktif husumet ehliyeti bulunmadigi nedeniyle davanin reddine karar verilmesi dogru degildir. Mahkeme kararinin bu degisik gerekçe ile bozulmasi görüsünde oldugumuzdan Genel Kurulun kiymetli çogunlugunun satisin muvazaali oldugu kanitlandigi gerekçesi ile davanin IIK’nin 283/1 maddesi gözetilerek tapu iptaline gerek olmaksizin davacinin alacagini alabilmesini saglamak için dava konusu tasinmazin haczi ve satisini isteyebilmesi yönünde hüküm kurulmasi suretiyle davanin kabulüne karar verilmesi yönündeki bozma gerekçesine katilamiyoruz.



Şimdi Ara
Hemen Sor